Swamp Thing Efsanesi: 1. Cilt

“Swamp Thing Efsanesi çizgi roman tarihine damgasını vurdu. Okuduğunuz zaman nedenini anlayacaksınız.” – NEIL GAIMAN

“Zekâ dolu, duygusal olarak etkileyici ve evet, çok eğlenceli.
Birinci kalite bir iş.” – ENTERTAINMENT WEEKLY

“Çizgi romanın gerçek klasiklerinden biri.” – IGN

KIRMIZI VE ÖFKELİ BİR DÜNYA MEVCUT… KIRMIZI ŞEYLER VAR BURADA. DÜNYA SENİN EŞİNİ YİYOR. DOSTLARINI YİYOR…
HER ŞEYİ YİYOR… SENİ İNSAN YAPAN HER ŞEYİ. VE SEN DE BİR CANAVARA DÖNÜŞÜYORSUN.

1983 ile 1987 arasında, Alan Moore adındaki genç bir İngiliz yazar Amerikan çizgi roman dünyasında devrim yarattı. DC Comics’in Swamp Thing karakterinin yazarlığını üstlenerek görsel hikâye anlatıcılığında çıtayı belirledi ve çizgi roman dünyasındaki yansımaları günümüzde hâlâ devam eden devrimin ilk adımlarını attı. Moore’un sıradışı anlatım tarzı ve bu eşsiz karakterle Gotik korku türünde kaleme aldığı hikâyeler Stephen Bissette, John Totleben, Dan Day ve Rick Veitch gibi isimlerin akıldan çıkmayacak çizimleriyle bir araya geliyor ve ortaya çizgi roman dünyasının başyapıtlarından biri çıkıyor.

Swamp Thing Efsanesi’nin bu ilk cildi, ünlü korku yazarı Ramsey Campbell’ın önsözünü ve Swamp Thing’in hem yaratıcılarından biri olan hem de orijinal serinin editörlüğünü yapan Len Wein’in (Watchmen Başlangıç: Ozymandias / Kızıl Korsan) giriş yazısını içeriyor.

Çevirmen: Yankı Enki

Ermiş

“Bu kitap kalbimi ardına kadar açtı. Bence aynısını size de yapacak…
Ermiş’i sayamayacağım kadar çok defa okudum.” – Rupi Kaur

Elvis Presley, John Lennon, David Bowie gibi ünlü isimleri etkilemiş, eserleri yüzden fazla dile tercüme edilmiş ve her dilde çoksatanlar listesine girmiş bir yazar Halil Cibran. Dinden beslenen ama dinin sınırlarını da aşan bir felsefesi olan, bir göçmen hayatı yaşayan Cibran, Ermiş’le güncelliğini asla kaybetmeyecek sorulara cevap arıyor.

On iki yıldır Orfales’te yaşayan El Mustafa, onu yurduna götürecek gemiye binmeden önce halk tarafından durdurulur. İnsanlar ona aşk, evlilik, çocuklar, yemek ve içmek, çalışmak, keder ve neşe, suç ve ceza, güzellik, kötülük ve iyilik, din, ölüm ve daha pek çok konuda sorular sorarlar, El Mustafa da hepsine usul usul cevap verir. Halil Cibran, Ermiş’te öyle konulara değiniyor ki okur da Orfales halkının arasına karışıp El Mustafa’yı dinlerken buluyor kendini.

Çevirmen: Mahmut Kurdoğlu

Meczup

“Cibran, mutluluk için kestirme bir yol, başarılı bir hayat için kolaylıkla ustalaşılacak bir formül sunmuyor. Temelinde, insanları kendi kalplerine, akıllarına daha yakından bakmaya davet ediyor.” – The New York Times

Hayatının neredeyse tamamını göçmen olarak yaşayan, annesini, erkek ve kız kardeşlerini genç yaşta kaybeden Halil Cibran’ın 1918 yılında İngilizcede yayımlanan ilk eseri olan Meczup, bir “delinin” gözünden dünyaya bakmaya çağırıyor okuru.

Halil Cibran’ın Meczup’taki “İki Münzevi”, “Bilge Köpek”, “İyi Tanrı Kötü Tanrı”, “Gece ve Meczup” gibi başlıklar altındaki hikâyelerini okurken, insanlığın hevesleri, kibri ve inançlarını ironik bir bakış açısıyla anlatan o sesi bir kere duyunca yıllardır milyonlarca insanı neden etkilediğini anlıyor, meczup diye nitelendirdiklerimizi de dinlemek gerektiğine ikna oluyorsunuz.

Çevirmen: Mahmut Kurdoğlu

Oğluma Hikâyeler

Yılmaz Güney, Oğluma Hikâyeler adlı kitabında yönetmen, oyuncu ya da senarist kimliğiyle değil, baba kimliğiyle çıkıyor karşımıza. Sade bir dille dostluktan, dayanışmadan ve paylaşmaktan yana olunması gerektiğini anlatıyor. Zor sorular soruyor ve bu zor sorulara bazen çocuk zihninden bazen de büyüklerin dünyasından cevaplar arıyor.

Oğluma Hikâyeler, hayatı tüm gerçekliğiyle kavramak için yola çıkan bir sanatçının ardından gelenler kaybolmasın diye bıraktığı bir ayak izi.

Adak Cilt I – Sürgün

Nehir Efser, uzaklara sürülmüş genç bir öğretmendi.
Her şeyi geride bırakmış, kendi yolunda yürümüş, genç, capcanlı.
Ama geldiği şehirde kendisini bekleyen karanlığı tahmin etmesi imkânsızdı.

Cinayetlerin arkası kesilmiyordu. Emniyet Müdürü karanlık itikatlarla ilgili söylentilerden bezmişti. Eski Soy’un lideri Arim Alator’sa her şeyin farkındaydı. Yeni gelen öğretmenin, karanlık soyun çocuklarını ayırt etmesi an meselesiydi artık.

Bu şehirde hiçbir şey zannedildiği gibi değildi. Hiçbir şey!

Naci Bey hafif bir endişeyle misafirine baktı:
“Şu geçenlerde öldürülen adam mı?”
“Evet, yaklaşık üç hafta önce,” dedi Arim Alator.
“Adak olarak adandığına emin misiniz? Belki de…”
“Adamı bulduğumda musallat olan hâlâ başındaydı.”
“Ah,” dedi adam. Boğazını temizledi. “Kim musallat etmiş peki?”
“İsmi mühürlenmiş,” dedi Arim Alator.

Adak Cilt II – Eski Soy

Bu şehirde perdeleri açınca gün ışığı dolmuyor, sabah olunca kâbuslar kaybolmuyordu.
Burada geceler uğursuzdu. Gündüzlerse olduğu gibi karanlığa adanmış.
Burada herkes erkenden evine çekilir, burada erkenden geç olurdu…

Genç kadına yardım eden tek kişi, tozlu eczanesinde kaybolmuş gibi duran eczacıydı… ve Eski Soy’un yöntemleri hakkında çok fazla şey biliyormuş gibiydi. Nehir Efser, dik başlılığının bedelini çok ağır ödeyebilirdi. Zira Arim Alator, soyunun yüzyıllar önce terk ettiği en karanlık ritüellere geri dönüyor; kendine başkaldıranı bulmak için ortalığı kasıp kavuruyordu.

“Ne pahasına ve ne şekilde olursa olsun,” diyordu Arim Alator o kalın sesiyle. Alçaktı. Yine de tok ve kudretli.
“Ben cemiyetime yeminle bağlanmış biriyim. Ömrüm buna vakfedildi. Onlara ait her nefes benim nefesimdir. Onlara ait her hayat benim için emniyet, yaşayacakları her ölüm intikam sebebimdir. Gözünüze katı görünebilir. Anlaşılması beklenmez. Hiçbir zaman beklenmedi. Sizden de beklemeyeceğiz!”

Adak Cilt 3 – Hüküm

Ve etrafındaki gölgelerin gitgide hızlanan dansında, Nehir Efser adımlarını karıştırmak üzereydi.

Nehir Efser, muskalanmış kurbanlar, zehir ve büyü emarelerini seçmeye başladıkça nasıl bir labirentte yürüdüğünü fark ediyordu. Çok geçti artık. Korkusu yoktu. Pişmanlıkları da!

Arim Alator’un Nehir Efser için, hem cellat hem de koruyucu olması, kadınla arasında korkunç ve ayrıcalıklı bir ilişki yaratıyordu. Bu, onun daha önce denemediği bir şeydi! Muhtemelen de ölümcüldü.

Nehir Efser şiddetle ürperdi. Morgun havasında bir değişiklik vardı.
“Bizi ölülerle sınadın! Cesetlerle de sına!”
Bulundukları o buz gibi salon bir an yalpaladı. Nehir Efser bir an zannetti ki, bütün çekmeceler açılacak. İçinde yatan onlarca ceset kalkıp ölü gözlerini onlara dikecek!

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Karlar Kraliçesi - Snow Queen (2013) Sa.bör.bi.kan - Suburbicon (2017) Tüylü Kaçak - Ozzy (2017) Ajan Salt - Salt (2010) Romantik Komedi (2010) Hafıza - Rememory (2018)