Paramount Pictures sunar
Bir Bad Robot/Amblin Entertainment Yapımı

Uygulayıcı Yapımcı: Guy Riedel
Yapımcı: Steven Spielberg, J.J. Abrams, Bryan Burk
Yazan ve Yöneten: J.J. Abrams
Oyuncu Kadrosu: Kyle Chandler, Elle Fanning, Joel Courtney, Gabriel Basso, Noah Emmerich, Ron Eldard, Riley Griffiths, Ryan Lee ve Zach Mills

Özet: Küçük bir Ohio kasabasındaki bir grup arkadaş 1979’un yazında bir  süper 8 filmi yaparlarken felaket bir tren kazasına tanık olurlar ve bunun bir kaza olmadığından şüphelenirler. Kazadan kısa bir süre sonra kasabada sıra dışı kaybolmalar ve açıklanamayan olaylar meydana gelmeye başlar. Kasabanın şerif yardımcısı gerçeği ortaya çıkarmaya çalışır. Hiçbirinin hayal edemeyeceği kadar dehşet verici bir şey vardır.

J.J. Abrams’ın kendi orijinal senaryosundan yönettiği Bad Robot/Amblin Entertainment yapımı olan filmin yapımcılığını Steven Spielberg, J.J. Abrams ve Bryan Burk üstleniyorlar.

Gösterim Tarihi: 17 Haziran

PRODÜKSİYON NOTLARI

1979 yazında Ohio’nun küçük bir kasabasında yaşayan bir grup arkadaş, zombi filmi çekmek için yola çıkar. Süper 8 filmlerini çekerken, feci bir tren kazasına şahit olurlar ve kendilerini bu kazadan zar zor kurtardıktan sonra, bunun aslında bir kaza olmadığını anlarlar. Kısa bir süre sonra kasabada alışılmadık yok olmalar ve açıklanamaz olaylar meydana gelmeye başlar. Kasabanın şerif yardımcısı Jack Lamb (Kyle Chandler) gerçekleri ortaya çıkartmaya çalışır ve hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği korkunçlukta bir şeyler karşılaşırlar.

Paramount Pictures’dan bir Amblin Entertainment/Bad Robot prodüksiyonu “Super 8”in oyuncu kadrosunda Kyle Chandler, Elle Fanning, Joel Courtney, Gabriel Basso, Noah Emmerich, Ron Eldard, Riley Griffiths, Ryan Lee ve Zach Mill var.

Filmi yazan ve yöneten J.J. Abrams. Yapımcılar Steven Spielberg, J. J. Abrams ve Bryan Burk. Filmi hayata geçiren yaratıcı ekipte, görüntü yönetmeni Larry Fong, yapım tasarımcısı Martin Whist, kurgucular Maryann Brandon, A.C.E ve Mary Jo Market, A.C.E., kostüm tasarımcı Ha Nguyen, Oscar®  ödüllü besteci Michael Giacchino var. Filmin görsel efekt ve animasyonları Industrial Light & Magic’e ait.

“Super 8”in Yapımı

“Super 8”in merkezinde, 1970’lerin Ohio’sunun çelik üretimi yapılan bir kasabasında yaşayan ve yaz hayalleri ilk Super 8 canavar filmlerini çekmek olan fakat bu hayalleri sekteye uğrayan altı çocuğun hikâyesi anlatılıyor.

Bu çocuklar “Super 8”in kalbini oluşturuyor fakat “Super 8”e ruhunu verenlerse, gençliklerinde kendileri de 8mm’lik film çekmek için epey uğraşmış olan iki sinemacı: Film çekmekle çocukluklarında tanışan ve bugünkü sinema maceralarının temelini oluşturan Super 8 ve 8mm formatında filmler çeken J. J. Abrams ve Steven Spielberg.

Yönetmen Abrams, “Görevimiz Tehlike 3” ve “Uzay Yolu” gibi filmlerinde karakter, mizah ve gerilimi iç içe sokmasıyla tanınıyor. Canavar-gerilim filmi “Canavar”ın yapımcısı olan Abrams, “Felicity”, “Alias”, “Fringe” ve büyük ses getiren ABC dizisi “Lost”un da yaratıcısıdır.
“E.T.”, “Üçüncü Türden Yakınlaşmalar” ve “Kutsal Hazine Avcıları” gibi tüm zamanların en başarılı ve unutulmaz filmlerine imza atan sinemacı Spielberg; Abrams’ın çocukluğundan beri ilham kaynağı olmuş. Bu iki sinemacıyı tekrar tekrar bir araya getirecek olan şey Super 8 filmlerine duydukları ortak sevgi ve biraz da kader olmuş. Abrams 8 yaşındayken, 1965 yılında Eastman Kodak’ın piyasaya sürdüğü, Super 8 kamerasının eğlenceli yanlarını keşfetmiş. Küçük bir erkek çocuğu olarak kovalamaca, savaş ve canavarlar gibi hoşuna giden şeyler hakkında amatör filmler çekmeye başlamış.

Birkaç yıl sonra Abrams ve yakın çocukluk arkadaşı Matt Reeves (“Canavar”ın yönetmeni) bir Super 8 film festivaline katılmış ve Los Angeles Times’ın “Sakalsız Harikalar” başlıklı makalesinde kendilerine yer verilmiştir. Kısa süre sonra Spielberg’ün o zamanki asistanı Kathleen Kennedy, onlara Spielberg’ün çocukluğunda çektiği eski 8mm filmleri onarmak isteyip istemeyeceklerini sordu. JJ 15 yaşındayken, Matt Reeves’le birlikte Steven’ın 8mm’lik amatör filmlerini düzeltmeye başladılar.

Onlara ilk etapta ilham veren şey, yıllar sonra ikiliyi tekrar bir araya getirdi. Spielberg anlatıyor: “İzlemeyi sevdiğimiz ve günün birinde birlikte çekmeyi istediğimiz film türlerinden konuşmaya başladık. Muhabbet döndü dolaştı ikimizin de 8mm’lik film geçmişimiz olduğuna geldi. Macera amaçlı film çeken bir grup genç hakkında bir film yapmanın çok güzel olacağını düşündük.”

Abrams, “Super 8”in, kendisinin çok sevdiği film geleneğinde olmasını istedi: Sıra dışı, korkutucu ve fantastik olaylar devreye girene kadar iş, aşk ve aile hayatlarının sıradan göründüğü bir topluluğun konu edildiği bir hikâye. Abrams anlatıyor: “Seyircilerin, keyifli bir yaz filminin aksiyon, mizah, gerilim ve pirotekniğe (filmdeki yangınlar, patlamalarla ilgili sahneler) doymasını istedim. En önemli kısmı bu. Hikâyedeki çılgınca şeylere rağmen en çok bu filmin hayatımın bir parçası olduğunu hissettim.”

“Super 8”i geliştirirken Abrams, karakterlerin yeni yetme çocuk sinemacılar olması fikrini çok sevmiş ama bunu sürükleyecek bir hikâye arayışına girmiş. İşte o sırada, hayal gücünü uzun süredir kurcalayan başka bir fikirle bu konsepti harmanlamaya karar vermiş. Abrams, Nevada kırsalında tanımlanamayan bir hava aracı ve alışılmadık başka olaylardan arta kalan enkazın depolandığı rivayet edilen çok gizli ordu tesisini kastederek şöyle diyor : “51. Bölge’deki malzemeleri nakleden bir trenle ilgili bir fikrim vardı. Karakterleri olmayan bir önermeydi bu. Bir yandan da bir önermeye ihtiyaç duyan harika karakterler vardı. İkisi bir araya gelirse sürükleyici bir film olacağını düşündüm.”

Spielberg de Abrams’le aynı fikirde. “J.J gelip Super 8 filmi çeken çocuklar fikrini daha büyük bir bilim kurgu olayıyla harmanlamayı, çocukların filminde görünen bir şeyin bir gizeme, kasabada da bir krize yol açmasını düşündüğünü söylediğinde, bunu çok ilginç buldum. Hem 70’lerin sinema kültürüyle ilgili hem de tüm bunların nelere yol açtığıyla ilgili bir film olacağını düşündüm.”

Yapımcı Bryan Burk de Abrams’le Super 8 sevgisi sayesinde tanışmış. Burk anlatıyor: “Super 8 çekmek, daima hayatımın bir parçası olmuştur. J.J’le tanışma sebebim, onun Super 8 filmler çektiğini ve Spielberg’ün 8mm’lik amatör filmlerini kurguladığını duymuş olmamdı. Hepimizin ortak geçmişiydi bu. Bence hâlâ yaptığımız şeylerin temelinde ortaya fikir atmanın eğlencesi ve gidip bunun filmini çekebilmek yatıyor.”

Burk; kasabalı, destansı ve yaratıcı bir hayali olan ergen çocuklar hakkında samimi, candan bir hikâye fikrini çok beğenmiş.”Super 8”in senaryosu, Abrams’in aralarında bilimkurgu, mizahla tetiklenen maceralar ve günlük olaylarla açıklanması mümkün olmayan olayların karşılaştığı dönüm noktalarına olan ilgisinin de bulunduğu birçok tutkusunun bir harmanıydı.

Abrams’in “Super 8”e dair vizyonu tam olarak oturmaya başladığında, sonradan yapımın merkezi hâline gelen iki soyut fikir meydana çıktı: İlki, Abrams’in uzun süredir “Gizemli Kutu” dediği şeydi. Bu, insanların en çok, görmedikleri bir esrarengizlikten etkilendiği ve bir filmde, içinden her şeyin çıkabileceği kapalı bir kutunun tahmin edilemezlik özelliğinin bulunması gerektiğiydi.

Abrams, anlık bilgi çağında seyircilerin, vizyona girene kadar filmle ilgili bilgi almalarına engel olmanın neredeyse sürekli olarak verilmesi gereken bir mücadele olduğunu ama bunun onu, insanlara o deneyimi yaşatmaya çalışmasından alıkoymadığını söylüyor ve şöyle diyor: “Özgün  bir şey yaratıp, seyircilerin de bunu önceden öğrenmesine engel olabilirseniz, deneyim çok daha güçlü olur.”

“Super 8”te işlemeyi umduğu diğer bir fikir de, Super 8 filmi çekmenin serbestliği ve emekçi ruhuydu. Abrams şöyle diyor: “Bu filmi çekmek anıları geri getirmekle kalmadı, aynı zamanda eskiden nasıl film çektiğimizi de aklımıza getirdi. Mesela, hikâye anlatmanın ruhunda, gerçekçi gibi gelen bir illüzyon yaratmakta, insanları korkutmaya, güldürmeye, onlara bir şeyler hissettirmeye çalışmakta. Bütün bunlar o zaman bizim için neyse şimdi de o.”

Abrams’in filme kattıkları da Spielberg’ü çok heyecanlandırmış. Ünlü yönetmen şöyle diyor: “J.J gerçekten nesiller arasında köprü kurabilme yeteneğine sahip. Eski zamanlardaki filmleri sevdiriyor ama sonar onu, insanların şu an sevdiği filmleri yapmak için gerçek bir yetenekle birleştiriyor. Günümüz çocuklarının nelerden bahsettiğini ve neler düşündüğünü anlıyor. Yani benim jenerasyonuma da, genç jenerasyona da hitap ediyor. Bence mevcuttaki en iyi sinemacılardan biri o. Yaptığı her şeyde olağanüstü bir kamera, ışık, kompozisyon ve anlatım özellikleri var.”

Spielberg, sözlerine şöyle devam ediyor: “’Super 8’le birlikte J.J, hem nostaljik hem de yeni izlenimi veren bir film yapmış oldu. Bir bilim kurgu hikâyesini, bir anlamda modern davranan ama aslında çocukların evrensel olarak hâl ve tavırlarına sahip bir grup çocuğun inanılmaz dinamiğiyle birleştiriyor.”

Spielberg’ün filmle birebir ilgilenmesi, Abrams’in gururunu okşamış. Abrams şöyle diyor: “Steven’ın bu filme harcadığı vakit aklımı başımdan aldı çünkü zaten bir sürü iş yapıyor. Nasıl vakit buldu ki? Yine de kurgu odasında saatlerce oturup senaryonun üzerinden geçtik. Benim için gerçek üstüydü. Onunla birlikte çalışmakla kalmayıp, hayatlarımızda çok büyük önem taşıyan bir zaman diliminin anlatıldığı bir filmde birlikte çalışmak büyük bir ayrıcalıktı.”
“Super 8”in Çocukları

J.J. Abrams’e göre “Super 8”in kalbi daima karakterlerinde atıyordu. Bir zamanların sakin Ohio kasabasında en tuhaf ve açıklanamaz olaylar olmaya başladığında bile bu karakterler, oldukça gerçekçi ilişkiler yaşayıp, kaybetmek ve âşık olmak gibi tecrübeler yaşıyor. Abrams, doğru oyuncu grubunu bulmanın esas olduğunu bildiği için ekibiyle birlikte kapsamlı bir arayışa girdi.

Amaç, seyirci için keşfetmesi eğlenceli olacak taze genç oyuncular bulmaktı ama aynı zamanda gerçek çocukluk arkadaşları ve rakiplerinin sahip olduğu keyifli ve hoppa kimyayı da tutturmalıydılar.

Bryan Burk ekliyor: “Bu çocuklar, çok nadir rastlanan şu özelliğe sahip: Rol yaptıklarını belli etmiyorlar. Bence bu J.J.’in inancını kanıtlar nitelikte çünkü o, doğru çocukları bulmakla kalmadı, onlarla nasıl çalışacağını da bildi.”

Birbirinden son derece farklı çocuklar seçildi. Kimi deneyimli profesyonellerken, kimi de daha önce profesyonel olarak rol yapmamış kişilerdi. Ülkenin farklı yerlerinden geliyorlardı: Elle Fanning (Alice Dainard) aslen Conyers, Georgia’lı; Joel Courtney (Joe Lamb) Moscow, Idaho’lu; Gabriel Basso (Martin) St. Louis, Missouri’li; Riley Griffiths (Charles) Cedar City, Utah’lı; Ryan Lee (Cary) Austin, Texas’lı ve Zach Mills de (Preston) Lakewood, Ohio’lu.

Ünlü sinemacılar Alice rolü için Holywood’un hızla yükselen genç bir oyuncusunu seçtiler: Elle Fanning’i. Fanning’in yer aldığı son filmler arasında ödüllü “Babil”, “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi” ve “Başka Bir Yerde” yer alıyor. Fanning, bu rolü alınca çok heyecanlanmış.

Elle anlatıyor: “Çok acayipti. J.J.’in bizzat kendisinden haber almak kesinlikle çok şaşırtıcıydı. Bana ‘Merhaba, Elle. Ben, J.J. Abrams. Seninle çalışmak çok eğlenceli olacak’ dedi. Sanki içimde bir patlama oldu. Çığlık atmak istedim ama elbette atmadım çünkü kendisi telefondaydı. Ben de sessiz sessiz küçük dansımı ettim. Sonra telefonu kapatınca bağırdım. Çok heyecanlanmıştım!”

Abrams, Elle’in seçmelerinde çok şaşırdığını hatırlıyor ve şöyle diyor: “Elle geldiğinde ilk başta onun çok genç olabileceğini düşündüm çünkü kendisi 12 yaşındaydı ama 14 yaşında birini canlandıracaktı. Ama kısa süre içinde benden daha sofistike olduğunu anladım!  İnanılmaz bir duruşu var ama bir yandan da bu sersem erkek grubuna kusursuz uyuyor.”

Elle, Alice’in karmaşık karakterine anında âşık olmuş. Kendisi şöyle anlatıyor: “Biraz sağlam bir kız, erkek Fatma gibi, zor da bir hayatı olmuş. Annesi gitmiş, babası sürekli içiyor. Bu yüzden oğlanlar ondan, filmlerinin bir parçası olmasını istediğinde ‘Aman, tamam! Yaparım!’ diyor. Sonra bu durum hepsi için inanılmaz bir olaya dönüşüyor.”

Elle’in aksine, Joel Courtney’ye “Super 8”in başroldeki karakteri, annesinin vefatıyla başa çıkmaya çalışan Joe Lamb rolü teklif edildiğinde kendisinin hiç oyunculuk deneyimi yokmuş.

Joel şöyle diyor: “J.J’in beni oynatarak risk aldığını biliyordum ve onu yarı yolda bırakmak istemedim. O, kendim ve filmde çalışan herkes için başarılı olmak istedim.”

Abrams ekliyor: “’Super 8’teki ana karakterin, filmlerin yönetmeni olmasını istemedim. Onun, yönetmeni takip eden, annesi öldüğü, babasıyla sorun yaşayan ve çıkış yolu aradığı için orada olan bir çocuk olmasını istedim.”

En baştan itibaren Joel, hayatında hiçbir şey kesin değilken neden arkadaşının Super 8 filmi çekmesine kendini adadığını anlıyor. Joel şöyle diyor: “Joe’nun annesi ölmüş, kasabanın şerif yardımcısı olan babası da hiç ortalarda olmuyor. So da arkadaşlarının yanında rahat ediyor. Babası onun her çocuk gibi olup beyzbol oynamasını istiyor ama Joe sadece film yapmak istiyor. Bütün makyajdan, ses ve özel efektlerden o sorumlu. Bunları da çok seviyor.”

Joel’in, en çok da hikâyenin artan gerilimi ilgisini çekmiş. “Esrarengizliği seviyorum. Tam bir adrenalin patlaması.”

Çektikleri canavar filminde sürekli olarak arkadaşlarının şakalarına maruz kalan saf bir çocuk olan Martin’i, Showtime’ın beğenilen dizisi “The Big C”de rol alan Gabriel Basso canlandırıyor. Abrams, Gabriel’in canlandırdığı karakterin tam zıttı olduğunu belirtiyor. Yönetmen şöyle diyor: “Gabriel, son derece zeki biri. Zaten aptalı canlandırmak için de zeki olmak lazım.”

Abrams’ın anlattığı filmin kabataslak hikâyesini Gabriel çok beğenmiş. Kendisi şöyle diyor: “Görmemeleri gereken bir şeye şahit olan çocuklarla ilgili bir hikâye olmasına bayıldım. Ellerini, içinden yemeleri yasak olan kurabiye kavanozuna sokuyorlar.”

“Super 8” filmiyle ilk uzun metrajlı filminde rol alan yeni bir oyuncu da, grubun hırslı ve mükemmeliyetçisi olan aynı zamanda da çektikleri filmi yazıp yöneten Charles’ı canlandıran Riley Griffiths. Riley anlatıyor: “Karakterimi çok seviyorum çünkü film çekmek konusunda çok kararlı ve ciddi. Yapımda kullanılan her kalem şey onun için çok önemli ama arkadaşları bunu anlamıyor.”

J.J. Abras, Riley’ye rolü aldığını söylediğinde ona “Buna hazır mısın?” demiş. Riley de “Her şeyimle hazırım” demiş.

Abrams şöyle diyor:  “Riley, geldiğinde inanılmazdı ama daha önce hiç set ortamında bulunmamış. Dolayısıyla önünde büyük bir zorluk vardı.”

Riley çok uğraşmış. Geleceğin yönetmeni rolüne girebilmeyi öyle takıntı hâline getirmiş ki, sette Abrams’in gölgesi olmuş. Yönetmenin tarzını ve tavrını kapmış. Kendisi anlatıyor: “J.J.’in nasıl yönetmenlik yaptığını izledim ve sonra da bunları Charles’a geçirmeye çalıştım. J.J. bana Super 8 kameraların her şeyini anlattı. Bu kamera onun çocukluğunda kullandığı kameraymış. Harika bir şeydi bu.”

Grubun en ele avuca sığmaz üyesi Cary’yi canlandıran Ryan Lee’yi birçok farklı sinema ve televizyon filmlerinde izledik. Kendisi Abrams’in ‘Uzay Yolu’nun büyük bir hayranıymış. Lee şöyle diyor: “Daha önce televizyonda hiç ‘Uzay Yolu’nu izlememiştim. Bana göre bu, annemle babamın zamanına ait bir şeydi. Ama J.J. bunu çok güzel yapmış. J.J.’in seçmelerine katılacağımı öğrendiğimde kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.”

Yönetmenler de böyle hissediyordu: Burk şöyle diyor: “Ryan, seçmelerde müthişti. Son derece komikti. Kadroya almak istediğimiz ilk oyuncu oydu.”

Rolü kapan Ryan, Cary’yi canlandıracağı için çok heyecanlanmış. Kendisi şöyle diyor: “O, sürekli bela çıkaran ve iyi vakit geçiren biri. Çok eğlenceli.”

Bu sinemacılar grubunu bir araya getiren kişiyse, çocukların yapımının yıldızlarından biri olan, kendine güvenli, çok bilmiş Preston. Preston’ı,birçok sinema ve televizyon filminde izledik. Bunlar arasında “Hollywood Ülkesi”, “Sihirli Oyuncakçı” ve Clint Eastwood’un “Sahtekâr”ı yer alıyor.

Zach, Preston karakterinden çok keyif almış. Şöyle anlatıyor: “Biraz tiksindiricilik derecesinde zeki. Neden bahsettiğini çok iyi biliyor, insanlara bilgiler vermekten çok hoşlanıyor ki bu durum birçok tuhaf şey olmaya başladığında iyice ilginç bir hâl alıyor.”

Diğer rol arkadaşlarıyla da çok eğlenmişler. Zach şöyle diyor: “Filmdeki dostluklar çok gerçek. Sette takılıyor, çekim yapmıyorken bile eğleniyorduk.”

Joel devam ediyor: “Çok iyi arkadaş olduk, neredeyse aile gibiyiz. Konuşacak yaşıtlarımız olması inanılmazdı.”

Elle toparlıyor: “Provalara başlar başlamaz çok iyi anlaştık, çok yakın arkadaş olduk. Birlikte o kadar çok eğleniyorduk ki, sadece birlikte olmamız bile filmi çekmenin başka bir güzel yanı oldu.”

“Super 8”in Yetişkinleri

“Super 8”deki çocuklar, asla görmemeleri gereken bir şey görmüş olmanın mücadelesini verirken, anne babaları, öğretmenleri ve her tür resmi otoriteyle karşı kaşıya gelir. Bu yetişkin kadroda Kyle Chandler, Noah Emmerich ve Ron Eldard gibi oyuncular var.

Televizyondaki “Friday Night Lights” ve “Early Edition” gibi dizilerdeki rolleriyle tanınan Chandler, bir anda kasabada vuku bulan alışılmadık kaybolmaları ve diğer tuhaf olayları araştırmaya başlayan Joe’nun babası, memur Jackson Lamb’i canlandırıyor. Çalışkan bir kanun adamı ama sorunlar yaşayan bir dul olan memur Lamb, duygularının çok ham olduğu ve oğlunun ona çok ihtiyaç duyduğu bir anda insanı tüketen bu gizemin içine çekilir.

Abrams, Chandler’ın performansının ana anahtarının, sert dış görünümünden parlayan biraz kalbi kırık bir özellik olduğunu söylüyor. Yönetmen şöyle diyor: “Kyle, inanılmaz bir oyuncu. Çok sevimli ve mütevazı. Jack performansı çok güçlü ve sert. Bunu görebiliyorsunuz. Yeryüzünün en iyi babası olmasa da, üzgün bir ruhu var. Dolayısıyla sempatik.”

Chandler şöyle diyor: “Karısı ölmüş ve şimdi olan biteni anlamayan oğluna bakmak zorunda. Joe’yu mümkün olduğu kadar korumak istiyor ama aynı zamanda Joe’nun büyüdüğünün ve kendisinin hoşuna gitse de gitmese de onun arkadaşlarıyla maceralara atılacağının farkında.”

Jackson Lamb’in kasabaya korku ve tedirginliğin hükmettiği zaman şahit olduğu şeylerden de çok etkilenmiş. Oyuncu şöyle diyor: “Kasaba halkı, bir gizemin içinden çıkamadığımız zaman hepimizin yaptığı şeyleri yapmaya, yani birbirlerini suçlamaya başlıyorlar. Küçük Ohio kasabasına gölge düşüyor ve sonra karşınıza, polis olan biteni çözmeye çalışırken çok önemli bir şey keşfeden bir grup genç çıkıyor.”

Oğlu rolünü canlandıran yeni oyunculardan Joel Courtney ile çalışmak Chandler için ayrıca özel bir anmış. Oyuncu şöyle diyor: “Bunun gibi büyük, göz korkutucu ve karmaşık bir sete, hiç film deneyimi olmadan geldiğimi hayal bile edemiyorum. Joel bunun altından çok iyi kalktı.”

“The Truman Show”dan “Tutku Oyunları” gibi filmlerden tutun da “The Walking Dead” gibi televizyon hitlerine kadar birçok farklı rolü canlandıran Noah Emmerich, bu filmde, kimseye anlatamayacağı çok gizli bir görevle kasabaya gelen bir hava kuvvetleri komutanı canlandırıyor.

Emmerich, Abrams’la çalışma fırsatına karşı koyamamış. Şöyle anlatıyor: “Benim için en önemli etken J.J.’di. Böyle usta bir hikâye anlatıcıyla çok ender karşılaşırsınız. Ne yaparsa yapsın, güvenilir ellerde olacaksınızdır. Seyirciyi öyle derin bir gizeme sürükleme becerisi var ki, filmi izleyenlerin merakı artıyor, sandalyenin ucunda film izler hâle geliyorlar. J.J.’le ben küçükken sihirbazdık ve bence J.J. bir şekilde bunu alıp filmlerine yansıtmayı başardı.”

Gizemlerle dolu karakteri için Emmerich şöyle diyor: “O, karanlık ve korkutucu bir adam. Eminim önümüzdeki 10 yıl boyunca beni gören çocukları korkutacağım.”

Kariyerine hit tıp dizisi “E.R”da başlayan ve “Kardeş Gibiydiler”, “Kara Şahin Düştü” ve “Freedomland” gibi filmlerle sinema kariyerine devam eden Ron Eldard canlandırdığı karakterse Jackson Lamb’e sürekli olarak sorun çıkartıyor..

Alice’in öfkeli ve sorunlu babası Louis Dainard’ı, Eldard şöyle anlatıyor: “Ciddi anlamda bocalayan bir adam. Çelik fabrikasındaki işinde bocalıyor, karısı onu terk ettiği için bocalıyor ve ergenliğe adım atmak üzere olan kızı yüzünden bocalıyor. Kızının bir grup oğlanla dolaşmasını istemiyor ama kızı, bu yeni yetme sinemacıların bir parçası olmak istiyor.”

Çocukları gittikçe yakınlaşmaya başlayınca, Louis ve Jackson Lamb anlaşmazlığa düşüyor. Eldard anlatıyor: “Onlar iki rekabetçi karakter. Eskiden Jack ve Louis çok iyi arkadaşmış ama aralarında bir şeyler olmuş ve artık zıt taraftalar. Jack bir kanun adamı, Louis ise serseri ama işler kötüye gitmeye başlayınca, birbirlerine yardım etmeleri gerektiğini anlıyorlar.”

“Super 8’in” Film içindeki Filmi

“Super 8”in hikâyesinin içinde başka bir hikâye var. J.J. Abrams, çocukların film içinde film çekmesi üzerine belirli bir senaryo yazmamaya çok başta karar vermiş. Hikâyenin organik olarak, anında, kadronun hayal gücü üzerinden gelişmesini istemiş.

Yapımcılar bundan çok etkilenmiş. Bryan Burk şöyle diyor: “Hepsi film çekmenin nasıl bir şey olduğunu çabucak öğrendi. “Super 8”i izleyen çocukların bu filmden etkilenip kendi filmlerini çekeceğini umut ediyorum ve bu beni heyecanlandırıyor. Film çekmek için arkadaşlarını, yaz tatillerini bu projeye adamaya ikna etmenin yeterli olduğu o dönemin sihirli bir yanı var. Bence J.J. insanlara bu hissi verecek ve herkes harika bir şey ortaya çıkarmak için gereken tek şeyin bir kamera, bir grup arkadaş ve bir fikir olduğunun farkına varacak.”

Abrams, günümüzde yetişen sinemacıların ellerinde, kendi jenerasyonunun ancak hayal edeceği bir dijital teknoloji zenginliğine sahip olduğunu söylüyor. Abrams şöyle diyor: “Teknoloji öyle ilerledi ki, 1979’da bir çocuğun kamerası olması gerçek bir istisnayken bugün her yerde bulmak mümkün. Her telefonun kamerası var. Bugün amatör bir film çekme imkânlarını ben çocukken asla bulamazdık. Keşke bizim de böyle imkânlarımız olsaydı.”

“Super 8”teki 70’ler Dünyası

Oyuncu ve yapım kadrosu “Super 8”in kalbini ve ruhunu oluşturuyorsa, eşit oranda da filmin iskeletini görsel tasarım oluşturuyor. Bir çocuğun gözünden tipik 70’li yılları, işçi sınıfı, bir orta batı kasabasını anlatıyor ve daha sonra hikâye fantastik olaylar zincirine dönüştürerek, mekânın dikkatlice oluşturulmuş gerçekliğinin altını üstüne getiriyor.

“Sorumlu yapımcı Guy Riedel anlatıyor: “J.J. filmin 1979 yılı hissiyatını vermesini ama aynı zamanda seyircinin, ancak bugünün özel efektlerinin mümkün kılacağı görsellikleri görmesini istedi. 70’lerin filmlerinde bir tatlılık ve hafiflik vardır ama bu özellikler aynı zamanda 21. yüzyıl J.J. Abrams filmlerinin de özellikleri.”

Stillerin birleşmesi, görüntü yönetmeni Larry Fong’un (“300”, “Watchmen) çalışmasıyla başladı. Abrams, Fong’la Super 8 günlerinde çalışmaya başladı ve “Lost” da dâhil olmak üzere birçok televizyon dizisinde iş birliğini devam ettirdi. Fong, Hollywood’un en iyi aksiyon görüntü yönetmenlerinden biri olmakla kalmıyor aynı zamanda çok da başarılı bir sihirbaz. Abrams ondan “Super 8”e de bu alışılmışın dışında hissiyatı ve görüntülerdeki ani sürprizleri taşımasını istedi.

Abrams şöyle diyor: “Larry ile tanıştığımda yolun karşısında film çeken bir çocuktu. Arkadaş olduk ve o zamandan beri de arkadaşız. Onunla bu filmde çalışmak çok eğlenceliydi çünkü bize çocukken yapmayı çok sevdiğimiz şeyleri hatırlattı.”

Fong’un kimi zaman yoğun kimi zaman göz kamaştırıcı görselleri, yapım kadrosunu çok etkilemiş ama genç oyunları cezbeden, yaptığı hokkabazlıklar olmuş. Joel Courtney anlatıyor: “Larry Fong, insanın aklını aşından alan bir sihirbaz. Arada bir bize iyi bir numaranın nasıl yapılacağını gösterirdi ama işin en iyi yanı, onları nasıl yaptığını bilmememizdi.”

Ryan Lee ekliyor: “Larry, sette fazla stres olmamamız için eğlenmeye ihtiyacımız olduğunu anlamıştı. Yaptığı numaralarla bizi sürekli merak içinde bıraktı.”

Bu esnada, tipik Amerikan sanayi kasabası Lillian, Ohio’yu hayata geçirmek, “Canavar” filminde J.J. Abrams’le iş birliği yapan yapım tasarımcısı Martin Whist’e düştü.

Abrams’ın senaryolarının okumasının çok eğlenceli olduğunu söyleyen Abrams, “Super 8”in senaryosu için “anında bir klasik olduğunu anladım” diyor. Tasarımcı sözlerine şöyle devam ediyor: “Küçükken sevdiğim filmlerin tüm özelliklerine sahipti ama aynı zamanda o tip bir hikâye anlatımının bir sonraki jenerasyonu gibiydi.”

İlk okuduğu andan itibaren bu karakterler için çok iyi tanımlanmış, ayrıntılı bir dünya yaratıp sonra her şeyi karmakarışık bir hâle getirmek istemiş. Whist anlatıyor: “J.J. ile sohbetlerimiz, kasabanın verdiği hissin dokusal, elle tutulur ve o dönem için inanılır olması gerektiği üzerineydi. Güçlü bir gündelik gerçeklik oluşturmalıydık ki fantezi unsurları da eklendiğinde gerçek üstü olan şey, çok aşina gelen bir şeyin üzerindeki rahatsız edici tabaka olsun.”

Whist ve Abrams, mümkün olduğunca 70’lerin canlı tarzına sadık kalmak istemiş. Whist anlatıyor: “Hemen göze çarpsın istemedik ama o dönemin görselliği, özellikle güçlü renklerle, filmde çok etkin. Göze batıyorlar çünkü zeytinyağı, yanık turuncu ve toprak boyası gibi renkleri artık pek kullanmıyoruz. Bu filmde, hayatımda kullanmadığım kadar kahverengi tonları kullandım.”

Whist devam ediyor:  “J.J. araştırmamızda bize çok yardımcı oldu. Eskiden kalma, içinde birçok reklam bulunan Super 8 dergi koleksiyonu var. O şeylere bakarken kendi anılarımız aklımıza geldi ve her karakter için ne yaratsak diye beyin fırtınası yapmaya başladık. Bana göre, bir dönemin gerçekçiliğini anlatmanın sırrı abartısız olmasında, size kendinizi başka bir zamanda hissettiren küçük, içsel anların kümülatif etkisinde yatıyor. Bizim de amacımız buydu.”

Kostüm tasarımcı Ha Nguyen de (“Tetikçi,” “Maske”) araştırma materyallerinin çoğunu dergilerde, kataloglarda, özellikle sıradan orta batılıların o dönem neler giydiğini gösteren 1970’lerin kıyafet kataloglarında bulmuş.

Nguyen anlatıyor: “70’li yılların sonlarına ait gerçek okul yıllıklarına baktım. Biri Ohio, biri Teksas, biri de Indiana’ya aitti. Onları kıyafet kataloglarıyla karşılaştırdım. Aşağı yukarı mevcuttaki orta-batı tarzına ait kıyafetlerdi. Moda dergilerinden fırlamış 70’lerin çılgın tarzını istemedik. İnsanların gerçekçi görünmelerini istedik.”

Filmin ikinci yarısı için gereken çok miktardaki asker kostümleriyle ilgili olarak ordu kostümcüsü N. Edward Fincher’la birlikte çalışmaya başladı. Nguyan şöyle diyor: “Gerçekçi yapıldıklarından emin olmamız için, bütün üniformalarla Ed ilgilendi.”

Ana karakterler için Nguyen altı farklı ve genç kişiliğin özelliklerini ortaya çıkarmaya çalışmış: Tasarımcı anlatıyor: “Her çocuğun kendine has, farklı düzen ve renklerde bir tipi var. Kimi Charles gibi acayip, kimi Cary gibi cesur ve akıllı. Sesi pek çıkmayan biriyken, kendine güveni olan birine dönüşme sürecinde Joe’nun kıyafetleri de değişiyor. Özellikle onun kıyafetlerinde çok eğlendik.

Elle Fanning’i Alice olarak giydirmek de bir başka zorluktu. Nguyen şöyle diyor: “Alice’i senaryoda çocuk da olsa çok güzel biri olarak anlatmışlar. Söz konusu Elle olunca bunu anlamak zor değil çünkü o da çok çarpıcı bir güzelliğe sahip. J.J. onun biraz da erkek Fatma gibi olmasını istedi. Ona biraz şekil kazandırmak için daha yumuşak kumaşlar buldum ama dış giyim için daha sert kumaşlar kullandım.”

Fanning, oyuncu kadrosunun kostümlere verdiği tepkiyi anlatıyor: “Bizi zamanda geri götürdü. Adeta büyülendim. Klasik kıyafetleri daima çok sevmişimdir. Bambaşka kıyafetler giymek çok güzel çünkü tamamen farklı bir insan olmanıza izin veriyor.”

“Super 8”in görünümünün ardında bir başka anahtar katman var: Michael Giacchino’nun müzikleri. Giacchino, 70’lerin eğlenceli tonlarıyla, bir dramatik gerilimin tonlarını birleştirmiştir. “Yukarı Bak” filmiyle En İyi Film Müziği dalında Oscar® kazanan Giacchino, tüm filmlerinde Abrams’la birlikte çalıştı.

Burk anlatıyor: “Diğerlerimiz gibi Michael da küçükken Super 8 filmleri çekmiş. Bize “bu filmin müziklerini ben yapmalıyım” dedi. Tamamen karakterin bakış açısından yaklaştı, o ve J.J. senaryoda duygusal anlamda meydana gelen her şeyi uzun uzadıya konuştu. Müzik, J.J.’in filmlerinin merkezindedir, Michael da daima onun yanındadır.”

Çelik Kentinde Çekim Yapmak

“Super 8” için 1970’lerin çelik kasabasını yaratmak üzere yapım ekibi Weirton, Batı Virginia’ya gitti. Burası Ohio’nun doğusu ve Pennsylvania arasındaki dar bir alanda yer alıyor. Kasabanın siluetine hakim olan çelik fabrikası; J.J. Abrams’in hikâyenin fonu olarak hayal ettiği cefakâr, çalışkan Amerikan kasabası görüntüsüne çok uygundu.

Yapım tasarımcı Martin Whist anlatıyor: “Weirton, Amerikan çelik sanayinin bir parçası. Tıpkı hikâyedeki kasaba gibi. Harikaydı çünkü bir zamanların güçlü çelik kasabasını doğru yansıtmakla kalmıyor, 1979 yılı hissiyatını vermemiz için gereken her özelliği de bünyesinde barındırıyordu.”

Abrams şöyle diyor: “Filmi küçük bir sanayi kasabasında kurgulama fikri hoşuma gitmişti. Babam Harrisburg, Pennsylvania’da büyümüş. Küçükken, sanayi kasabaları dara düşmeden önce, hep ziyarete giderdim. Amerika’daki herhangi bir yere benzerdi. Bu kasabalarda her şeyin gerçek ve bağ kurulabilir bir özelIiğe sahip.”

Bryan Burk ekliyor:  “Son 30 yılda çok az değişmiş bir kasaba bu. Hatta ‘Avcı’ filmi Weirton’da çekilmiş ve kasaba o zamanki hâline çok benziyor.”

20 binden az bir nüfusa sahip bu küçük kasaba oyunculara da ekip çalışanlarına da heyecanıyla ilham vermiş. Kyle Chandler şöyle diyor: “İnsanların, hayatlarının bir parçası olmanıza izin vermeye hevesli olduğu bir yere gitme fırsatı elinize çok sık geçmiyor. Yerel polis amiriyle hemen anlaştık. Bütün gün arabayla dolaştık, beni diğer memurlarla tanıştırdı. Bana, küçük bir kasabada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu gerçekten hissettirdiler.”

Main Street’te bir set kuruldu ve Whist orada Olson Kamera Dükkânını, kasabadaki genç sinemacıların hayalindeki yeri yaptı. Whist şöyle diyor: “Kamera dükkânını yapmak eğlenceliydi. Dükkân, hikâye açısından çok önemli olduğu için gerçekçi olmalıydı. Döneme ait birçok elektronik malzeme kullandık: Kasetçalarlar, 8’lik bantçalarlar ve elbette Super 8’ler.”

Whist tüm klasik ekipmanı içeriden temin etmiş. “Dekoratörüm Fainche MacCarthy, kamera dükkânı olan ve 1979’a ait eşyaları depoda duran bir adam bulmuş. Bütün koliler duruyordu. Eskileri temizleyip yeni görüntüsü verdik. İnanılmaz bir buluştu bu.”

Kamera dükkânı, oyuncu Noah Emmerich’in de favorisiymiş. “Sete girince 8 yaşımdaki hâlime dönüverdim bir anda. Dükkânın raflarına bakınca inanılmaz anılar aklıma geldi – Kodachrome, döner flaşlar… Bu teknoloji şu an antik çağlarda kalmış gibi geliyor.”

Bir diğer ana mekân da, Joe ve Charles’ın evlerinin bulduğu Weirton Heights. Whist anlatıyor: “ Joe ve Charles’ın evlerinin, tam bu kasabaya özgü evler olmasını çok seviyoruz. Joe’un evi çok küçük, 40’larda yapılan ve Joe’ya ve geldiği yere hitap eden bir yer. Charles’ın evi daha ziyade tipik 70’ler evi.”

Ev-kasaba atmosferine ilave niteliğinde, yüzlerce kasabalı da filmde yer aldı. Kasabalı çocuklar okuldaki figüranları canlandırırken, yetişkinler de ordu aksiyon sahnelerinde yer aldı. Hepsi, filmin en önemli anlarından birini oluşturmak için bir günlüğüne oyuncu oldu: Jackson Lamb’in, tedirgin ve kafası karışmış kasaba halkına, belediye binasında seslendiği sahne. Çekimler kasaba halkını o kadar heyecanlandırmıştı ki bazıları Abrams’e, gerçekçi efektler yaratmak için ciddi anlamda evlerini havaya uçurmasına izin verebileceğini söylemiş.

Abrams anlatıyor: “Weirton’daki insanlar daha iyi olamazdı. Daha destekleyici, sabırlı ve açıkçası daha iyi oyuncular olamazdı. Belediye binası sahnesindeki topluluk olağanüstüydü. Kimse abartılı oynamıyordu. İnsanlar buna rüyaymış gibi yaklaştı. Yalnızca güzel göründüğü için orada çekim yapılmıyordu. İnsanlar müthiş olduğu için orada çekim yapılıyordu sanki.”

Filmde rol almanın kasaba halkı üzerindeki inanılmaz etkisi, insanlar filmi izlerken de aynı oranda heyecan yarattı. Abrams şöyle diyor: “İnsanların ‘bir araya gelip, verandalarımızda hep birlikte takılmayalı yıllar olmuştu’ dediğini çok duydum. Yöre halkı olarak bir araya gelmelerinden keyif alıyorlardı.”

Filmin büyük savaş sahnesi için prodüksiyon, bir müzeden tank ve personel taşıma aracı aldı ve bir ordu uzmanının yardımıyla da aksiyon sahnelerinin koreografisini yaptı. Çekimler başladığında, geceleri gökyüzünde top ve silah ateşi, patlamalarla alev alev oluyordu. Etraf tank sesleriyle yankılanıyordu. Haberler civar yerlere de yayıldı ve insanlar çekimleri izlemek için katlanır sandalyelerini ve piknik sepetlerini alıp geldiler. Bu sırada, gerçek bir işgal ya da saldırı olmadığı konusunda halkı uyarmak için medyaya da bildiri gönderildi ki kimse panik yapmasın!

Filmin ikinci yarısında iyice çılgın bir hâl alan bu aksiyon sahneleri, genç oyunculara hayatlarının heyecanını yaşatmış.

Batı Virginia’daki çekimlerin ardından prodüksiyon, Whist’in Joe ve Charlie’nin kendi kişisel tarihlerini tıpatıp yansıtan evlerinin iç kısmını detaylı olarak çıkardığı Los Angeles’a döndüler.

“Odaların görünümü bizim için çok önemliydi çünkü bir karakterin yaratılmasına yardımcı oluyorsunuz” diyor Whist ve devam ediyor: “J.J. onların hayatına burada dile getirilmemiş bir geçmiş ekledi, anne babalarının nasıl olduğu, ekonomik durumlarının nasıl olduğu, ne gibi değerlerle büyüdükleri gibi. Charle’nin durumunda, her şey canlı ve aktif. Ev çok küçük ama mutlu bir ortam var, anne de baba da çalışıyor. Biraz kaotik bir ortam. Bunun aksine Joe tek çocuk ve annesi yeni ölmüş. Dolayısıyla onun evinin biraz daha karamsar ve sakin bir ev olmasını istedik. Bu çocukların odalarında neler olabileceğine dair J.J.’le çok düşündük – duvarlarda ne olmalıydı, ne tür çizimler ve maketler olmalıydı. Önemli olan, yaşanmışlık yatabilmekti.”

Aksesuar sorumlusu Robert S. Kyker 70’lere ait maketleri bile araştırmış. Bunların arasında Abrams’in çocukluğundan hatırladığı Quasimodo maketi bile varmış. 1979’da yaşamış olan bazı oyuncular için adeta bir zaman makinesi niteliği taşımış bu. Kyle Chandler anlatıyor: “Joe’nun odasına baktım ve kendimi yine 14 yaşımdaymışım gibi hissettim. Joe’nun odası Testors maket boyalarından tutun da duvardan sarkan maketlere kadar sanki tıpkı benim odamın bir kopyasıydı.

Abrams, sette dolaşmaktan da büyük heyecan duymuş. Abrams şöyle diyor: “Set giydirmeleri o kadar güzeldi ki her şeyi hatırlıyordum: Wacky Pack oyun kartları olsun, ister dergiler, maketler, oyuncaklar olsun, her şey beni geçmişe götürüyordu.

“Super 8”in Görsel Efektleri

Filmin doruk noktasına varan sahnelerini seyirciye açık etmemek amacıyla çekimlerin çoğu büyük bir gizlilik içinde yürütüldü. Sesli stüdyoya büyük ve tuhaf şekilde bir mağara yapıldı, yaratık efektleri kullanıldı, tren kazası sekansı ve tren kazası sonrası setler kuruldu.

Tren kazasının sarsıcı zincir tepkimesini yakalamak için özel efekt süpervizörü Steve Riley, yaklaşık bir ton ağırlığında, trenin ön parçasına benzeyen kızak biçiminde bir koçbaşı tasarladı. Riley anlatıyor: “Görsel efekti yaratmak için yaklaşık 7 ton ağırlığında bir güçle, binanın içinden vinç yardımıyla yeşil bir kızak geçirdik. Gerçek bir tren kazasının bırakacağı enkazı yaratabilmek için kızağın, binadan ortalığı yıkarak geçtiği ve patlamalara yol açtığı bir sekans çektik.850 gram kara barut ve 120 metre uzunluğunda ateşleme kablosu kullandık. Yüksek güçlü bir patlayıcı olduğundan, patlarken çok ses çıktı. Çok çarpıcı bir sahneydi.”

Altı sinema heveslisi öğrenciyi şoka sokan kaza sonrasının olay yeri için Whist, tam boy, tam boyutlu üstü kapalı yük vagonlarını çok dağınık açılardan geçti. Whist şöyle söylüyor: “Her şeyi hareket ettirmek çok zordu. Dolayısıyla biz de onları yerleştirmek için vinç kullandık. İnanması güç bir kaza geçirdikleri izlenimi vermek için de ağır iş makineleri kullanarak onları parçaladık.”

Bu sahnelerin insanın kalbini durduracak gerçekliğe sahip olmasında görsel efektleri geliştirilmiş set tasarımlarının büyük rolü var. Martin Whist anlatıyor: “Görsel efektlerin, fiziksel tasarımları da etkilemesi, bu filmde çok başka alanlar açtı. J.J. ve ekip, normalde bu kadar içsel ve heyecan verici olmayacak sahneler çekecek fırsat buldu.”

Fakat seyircilerin filmi izleyip gördükleri karşısında şaşkınlığa uğraması için, filmin yapımına dâhil olan herkes, tren kazasından sonra olanların anlatılmasında kullanılan özel efektler hakkında konuşmamaya karar verdi.

Bu efektler ILM’deki dijital ustaları sayesinde hayata geçirdi. Filmin doruk noktasında açığa çıkanları yaratmak, daha önce J.J. Abrams’le “Canavar” filminde birlikte çalışan ama daha önce “Super 8”te yaptıkları gibi bir şey yapmamış olan yaratık tasarımcı Neville Page’e düştü.

Abrams’, özel efektler konusunda şöyle diyor: “Benzersiz ve gerçekçi bir hissiyat vermek için çok uğraşıldı. Yaratığı görsel efekt olarak asla görmedik, karakter olarak gördük. ILM’nin bundaki rolü çok büyüktü. Onlarla her çalıştığımda ‘yine kendilerini aştı’ diye düşünürdüm. “Super 8”te de aynen böyle oldu.”

Burk ekliyor: “ILM, bu film için kusursuz bir ortaktı. İpleri ellerine alıp, düşündüğümüzden çok daha çarpıcı bir şey ortaya çıkardılar.”

Steven Spielberg de ekibe birkaç sinema efsanesini dâhil etti: Görsel efekt dalında altı kez Oscar® alan, “E.T”, “Jurassic Park”, “Indiana Jones: Kamçılı Adam”, “Dünyalar Savaşı” gibi filmlerde ve George Lucas’ın “Yıldız Savaşları”nın birkaç bölümünde görev alan Dennis Muren ile Spielberg’le kariyeri süresince sık sık iş birliği yapan yine Oscar® ödüllü ses tasarımcılar Ben Burtt ve Gary Rydstrom (ilave ses tasarımı).

Abrams ve Burk’ün küçüklüklerinden beri işlerine hayran olduğu bu kadar çok insanla iş birliği yapması, onlar için inanılmaz bir deneyim olmuş. Abrams şöyle diyor: “Çocukken benim için film çekmek bir kurtuluştu.” Burk ise şöyle diyor: “Super 8 filmi çeken çocuklar hakkında bir film çekmek ve o filmi çocukken sevdiğimiz her şeyin merkezini oluşturan Steven Spielberg’le birlikte çekmek, hayallerimizin de ötesinde bir şeydi.”

www.super8filmi.com.tr
www.facebook.com/Super8FilmiTR

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Yves Saint Laurent (2014) Baraka - The Shack (2017) David Copperfield’ın Çok Kişisel Hikayesi - The Personal History of David Copperfield (2020) Kayıp Prenses (2018) Hayallerin Ötesinde - Imagine (2013) Kya’nın Şarkı Söylediği Yer - Where The Crawdads Sing (2022)

Leave a comment