“Lock, Stock and Two Smoking Barrels” ve “Snatch” gibi başarılı filmlerin yazar-yönetmeni Guy Ritchie, seks, suçlular ve rock‘n roll hikayesi olan “RocknRolla”yla bir kez daha sinemaseverlerin karşısında.  Aksiyon-komedi tarzındaki film çağdaş Londra’nın yüksek suç ve düşük yaşam şartlarına tehlikeli bir yolculuk niteliğinde. Bu öyle bir Londra’dır ki emlak en büyük pazar olarak uyuşturucunun yerine geçmiştir; ve suçlular da bu pazarın en ateşli girişimcileridirler. Ama bu piyasa girmek istiyorsanız, ister Bir İki (One Two) gibi küçük bir sabıkalı (Gerard Butler) ister Uri Obomavich (Karel Roden) gibi şaibeli bir Rus milyarderi olun, görmeniz gereken tek bir adam vardır: Lenny Cole (Tom Wilkinson).
Eski ekolden bir gangster olan Lenny hangi ipleri çekeceğini bilmektedir ve önemli konumdaki her bürokratı, simsarı ya da gangsteri avucunda tutmaktadır. Lenny tek bir telefonla bürokrasiyi ortadan kaldırabilmektedir. Ama sağ kolu Archy’nin (Mark Strong) de dediği gibi, Londra değişen zamanların sıfır noktasıdır çünkü Doğu’nun büyük gangsterlerinden, sokaklardaki aç suçlulara kadar herkes, ticaret ve suçun kurallarını değiştirmek için birbirleriyle yarışmaktadır.
Kapılacak milyonlar varken, Londra’nın tüm yeraltı suç dünyası bundan payını almak için birbirine karşı ya da birbirleriyle komplolar kurmakta, işbirliğine girmekte ya da çatışmaktadır. Fakat gerek büyük patronlar gerek adi suçlular baskınlık kurmak için mücadele ederken, milyonlarca dolarlık bir anlaşmanın gerçek ödülü Lenny’nin öldü sanılan ama aslında gayet canlı olan keş rock yıldızı oğlunun (Toby Kebbell) kucağına düşer.
“RocknRolla”nın başrollerinde yer alan oyuncular ve canlandırdıkları karakterler şöyle sıralanabilir: İki tarafa da göz kırpmaya çalışan sokak kurdu Bir İki rolünde Gerard Butler (“300”, “P.S. I Love You”); Londra’nın eski suç düzeninin bir parçası olduğu halde bölgesini hızla daha zengin yabancı mafyaya kaptırmakta olan acımasız suç patronu Lenny Cole rolünde iki kez Oscar adayı Tom Wilkinson (“Michael Clayton”, “In the Bedroom”); Bir İki’nin ilgi duyduğu, yeraltıyla bağlantısı olan zeki ve seksi muhasebeci Stella rolünde Thandie Newton (“Crash”, “The Pursuit of Happyness”); Lenny Cole’un sağ kolu Archy rolünde Mark Strong (“Body of Lies”); Bir İki’nin suç ortağı ve en iyi dostu Mırıltı (Mumbles) rolünde Idris Elba (“The Reaping”, “The Wire”); ve ekiplerinin bir başka üyesi Yakışıklı Bob rolünde Tom Hardy (“Layer Cake”). Bunların yanı sıra, filmde, öldü sanılan İngiliz punk yıldızı Johnny Quid’i Toby Kebbell (“Control”), Londra’daki müzik piyasasına girmeye çalışan iki Amerikalı olan Roman ve Mickey karakterlerini ise sırasıyla Jeremy Piven (“Entourage”) ve Chris “Ludacris” Bridges (“Crash”) canlandırıyor.
Yazar-yönetmen olarak Guy Ritchie’nin imzasını taşıyan “RocknRolla”nın yapımcıları Joel Silver (“The Matrix”, “Lethal Weapon” ve “Die Hard” serisi), Susan Downey (“The Brave One”), Steve Clark-Hall (“Revolver”) ve Guy Ritchie; yönetici yapımcıları ise Steve Richards ve Navid McIlhargey.
Filmin kamera arkası yaratıcı ekibinde yer alan isimler ise şöyle: Görüntü yönetiminde David Higgs, yapım tasarımında Richard Bridgland, kostüm tasarımında Suzie Harman, kurgu da ise James Herbert. Filmin müziği ise Steve Isles’ın imzasını taşıyor.
Bir Dark Castle Entertainment yapımı olan “RocknRolla”nın dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment  kuruluşu olan Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek.

YAPIM HAKKINDA
MİZANSEN

Yazar-yönetmen Guy Ritchie, Londra’nın çetin bölgelerini hit olan ilk filmi “Lock, Stock and Two Smoking Barrels”la daha önce de irdelemişti, ve sonrasında çektiği “Snatch”te çoğunlukla eski Doğu Bloğu ülkelerinden gelen büyük ölçekli yabancı sermayenin Londra’nın eski ekol yeraltı dünyasına sızışına hayranlık dolu bir bakış atmıştı. “RocknRolla”da yapımcı olarak da yer alan Ritchie, “Yeni ekolün eski ekolün bölgesini zorlamasının sonuçlarına mizahi bir bakış sunmak istedim” diyor ve ekliyor: “Bu film emlak piyasasına girme çabalarını konu alıyor. Özellikle son yıllarda çok sayıda insan bunu yapmayı denedi çünkü çok büyük kârlar söz konusu. Herkes bu pazara girmeye çalışıyor ve elbette sonunda muz kabuğuna basanlar oluyor”.
Hemen her gün yükselen yeni binalarla, şehir, ucu sonu olmayan bir inşaat alanına dönüştü ve Londra’nın silueti tanınmayacak hâle geldi. “Hangi yüksek binanın tepesine çıkarsanız çıkın, görebildiğiniz tek şey vinçler oluyor” diyen Ritchie, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öyle bir görüntü var ki sanki vinçler türüyor. Gayrımenkul fiyatları da roket gibi fırladı. Söylemek sanırım gereksiz, ama bu piyasada çok para dönüyor ve çok sayıda insan da bu durumdan istifade ediyor”.
Günleri sayılı olan mafya babasından, suç faaliyetleri saygınlık kisvesine bürünmüş Doğu Avrupalı suç patronuna, para sayan muhasebeciler ve bürokratlardan, başarı merdivenlerini kısa yoldan çıkmak isteyen küçük suçlulara kadar herkes hareketin bir parçası olmak istiyor. “Burada yapmaya çalıştığım şey aynı düğümde toplanan tüm bu temelden farklı serüvenleri ve kişilikleri birbirine harmanlamaktı” diyen Ritchie, açıklamasını şöyle sürdürüyor: “Kaçınılmaz olarak bağlantılar var, ama dolambaçlı yollar izleyerek yukarıdan aşağıya, sonra tekrar yukarıya ilerliyorlar. Bu büyük çaplı tezgahın çarklılarına fazlasıyla kapılmış toplumumuzun farklı katmanlarını yansıtmak istedim”.
Yapımcı Joel Silver, Ritchie’nin gerilimli hikayesinde iç içe geçmiş mizah ve aksiyon öğelerinin kendisini hemen cezbettiğini belirtiyor: “Bir filmde birlikte çalışmayı hep konuşurduk, Bu hikayeyi okumamın üzerinden 24 saat geçmeden ‘Rocknrolla’yı yapmak istediğimi biliyordum. Guy’ın benzersiz vizyonu gangsterlerin, rock yıldızlarının, satılmış politikacıların, Rus savaş suçlularının ve arada kalan herkesin barındığı dinamik bir dünyayı kapsıyor”.
Yapımcı Susan Downey de meslektaşına şunları ekliyor: “‘RocknRolla’ insanların Guy’ın filmlerinde sevdiği her şeye sahip: Karakterlerin özel olarak seçilmiş karışımı, tahmin etmediğiniz şekilde iç içe geçen hikaye örgüleri, müthiş zengin bir oyuncu kadrosu, enerji, benzersiz bir görsel stil… Ama bence bu film diğerlerinden farklı olarak beklenmedik duygusal katmanlara ve derinliğe sahip”.
Silver’a göre, Ritchie, hikayelerinin geçtiği Londra yeraltı suç dünyasının nabzını tutuyor. Bu konuda, “Bu film hem eski ekol gangster Lenny Cole’a hem de Çılgınlar Çetesi’ndeki yeni nesil suçlulara sıcak bir bakış sunuyor. Ama bu Doğulu işadamlarıyla karşılaşmaları tamamen yeni bir şey. Doğulular eski ekole saygı duymadıkları gibi, Londra’da işlerin yürüyüşünü değiştirecek paraya ve kas gücüne sahipler. Bu yüzden, eski ekolün hayatta kalmak için adapte olması gerekiyor. Bu sayede ortaya çok dinamik bir hikaye ve aksiyonu bambaşka bir boyuta taşıyan çok sayıda joker öğe çıkıyor” diyor.

ÇILGINLAR ÇETESİ
Ufak dolandırıcılıklarla kıt kanaat geçinmekten bıkan Çılgınlar Çetesi hep büyük bir voli peşindedir. Gerard Butler filmde çetenin lideri konumunda olan ve her iki tarafa da mavi boncuk dağıtmaya çalışan sokak kurdu Bir İki’yi canlandırıyor. Butler, “Lock, Stock and Two Smoking Barrels”ı izlediğinden beri Ritchie’yle çalışmak istemişti. “‘RocknRolla’nın senaryosunu açtığımda, içinde hayal ettiğim her şey vardı” diyor aktör ve ekliyor: “Film düşündürücü olduğu kadar, mizah, şiddet ve çılgınlıklar da içeriyor”.
Ritchie, aktörün, Bir İki karakterini yaratırken kafasında canlandırdığı tüm niteliklere sahip olduğunu belirtiyor ve, “Gerry’de soyut bir cazibe, tehlike, samimiyet ve kurnazlık karışımı var” diyor. Yönetmen aktörün setteki içgüdülerini de övüyor: “Gerry ne yaptığımızı hemencecik kavradı ki bu da işimizi çok kolaylaştırdı. Neredeyse her şeyi tek bir kayıtta hâlletti”.
Buna karşılık Butler da yönetmenle ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Guy ne istediğini tam olarak biliyordu ve biz oyucuların onun düşünce biçimini anlamamızı kolaylaştırdı. İnanılmaz bir yönetmen”.
Bir İki ve ekibi, ki bu ekipte Idris Elba’nın canlandırdığı Mırıltı ve Tom Hardy’nin canlandırdığı Yakışıklı Bob da var, gerçek paranın olduğu alana, emlak piyasasına kaymak istiyor. “Hepsi kankalar” diyor Butler ve ekliyor: “Yıllardır birlikte takılmışlar, iyi kötü günleri birlikte yaşamışlar. Tüm bunlar olurken birazcık da yaşamaya değecek bir hayatlarının olmasına çalışıyorlar. Bu da kendine göre zorlukları beraberinde getiriyor ve dostların pek de göründükleri gibi olmadığı anlaşılıyor”.
Elba, Çılgınlar Çetesi’ni “girişimciler” olarak tanımlıyor. Bu konuda, “Onlar eski pastadan dilim kapmak için Londra’yı dört dönen birer fırsatçı. Mırıltı ve Bir İki birbirlerini tamamlıyorlar çünkü ikisi de fırsatçı. Ne zaman nakit para kapma fırsatı bulsalar üstüne atlıyorlar” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu filmde, sefiller için bir tür beyefendiler kulübü gibi olan, hep birlikte takıldıkları bir yer var. Orada oturuyor, gülüyor ve kararlar alıyorlar: ‘Bugün şu tezgahı nasıl yapacağız, arkadaşlar?’ gibi şeyler tartışıyorlar. Oldukça salaş bir yer. Guy’ın çok ilginç bir mizah anlayışı var”.
Ama emlak spekülasyonundaki ilk denemeleri her şeyi kaybetmelerine ve Lenny Cole’a yüklü miktarda borçlanmalarına neden olur. Londra’da hem parayı hem de emlak piyasasını elinde tutan kirli bir işadamı olan Lenny’yi Tom Wilkinson canlandırıyor. Lenny, Çılgınlar Çetesi’ne bir emlak işinde destek çıkıyor… ama sadece onlardan bu parayı çalabileceği bir süre için. “Tek istedikleri o dünyaya girebilmek” diyen Butler, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Emlak piyasasına giriş yapmaya çalışıyorlar ama işler istedikleri gibi gitmiyor. Giriştikleri en büyük işte kazık yiyorlar ama sadece şanssızlık yaşadıklarını sanıyorlar. Oysa Guy Ritchie’nin çarpık mizah anlayışına uygun olarak, o borç dönüp dolaşıp onlara kazık atanların ellerinde patlıyor”.
Daha da kötüsü Yakışıklı Bob’ın alakasız bir suçtan ötürü cezasını yatmak üzere kodese girmesine sadece 24 saat vardır. Bob karakteri uzun bir mahkumiyete adım atmak üzereyken, sakladığı bir sır ortaya çıkar. Filmdeki diğer karakterler gibi, Tom Hardy de karakterinin “hayatın kendisinden büyük” olduğunu söylüyor. Aktör sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu karakterler gerçeğe dayanıyor, ama biraz hafifletilmiş bir gerçeğe. Gangsterler suça ve şiddete başvurur, ama bu adamlar her an gülüyor ve şakalaşıyorlar. Yine de kişiliklerinin bambaşka yönleri olduğu için, onları hafife almak zekice olmaz”.

ESKİ EKOLE KARŞI YENİ EKOL

Çılgınlar Çetesi daha iyisini yapmaya çalışan bir grup küçük suçludur. Gözlerini diktikleri konum ise (birçok kez BAFTA adayı olan Tom Wilkinson’ın canlandırdığı) Lenny Cole tarafından işgal edilmiştir. Londra’nın eski mafya rejiminden olan Lenny rüşvetçi bürokratlar ve kirli politikacılardan oluşan rahat bir ağ kurmuştur. Şimdi ise kendi bölgesinde hızla yayılan daha zengin yabancı gangsterlerin arasında yitip gitmekte olduğunu hissetmektedir.
“Guy Ritchie ahlaki açıdan oldukça gri bir bölgede kalan bir dünya yarattı” diyen Wilkinson, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tam olarak bir yeraltı dünyası değil; yasal dünya ile suç dünyası arasında bir yer. Lenny Cole suçla güçlü bağlantıları olan bir girişimci, bir iş bitirici. İş bitirmenin eski yöntemlerini temsil ediyor. Kendisi kadar sağlam bağlantıları olan ve aynı ölçüde acımasız rakipleriyle boy ölçüşmek istiyorsa ilerlemesi gerektiğini tam olarak kavrayamıyor”.
Lenny 20 yıldır kendisine sadakatle hizmet eden sağ kolu Archy’nin de yardımıyla ipleri gergin tutarak yeraltı dünyasını acımasızca yönetiyor. Mark Strong’un bu konudaki yorumu şöyle: “Lenny ve Archy doğrudan 50 ve 60’ların gangsterlerinin çizgisini devam ettiriyorlar. Şık giyiniyorlar, bakımlılar, inceler, gösterişsizler ama tehditkârlar. Gerektiğinde ise inanılmaz acımasızlar”.
Londra’nın bu yeraltı cadı kazanına yeni gelen karanlık Rus milyarderi Uri Omovich (Karel Roden) yeni bir ticaret merkezi kurmak için gözlerini şehrin nehir kenarına dikmiştir. Ama geçişin yumuşak olmasını sağlayabilmesi için, planlamanın hızlı ve sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, Lenny Cole’a ihtiyacı vardır.
“Lenny’nin sorunu kendisi için fazla derin sulara dalmış olması” diyor Wilkinson ve ekliyor: “En az onun kadar kötü ama büyük olasılıkla ondan daha zeki insanlarla karşı karşıya. Kiminle aşık attığını doğru kestirememesi başına dert açıyor”.
Strong’a göre ise, Lenny ve çetesi “neredeyse bütünüyle eski ekol Londra gangsterlerinin tarzını benimsemiş kişiler. Onların geldiği yerde, sürü başının kim olduğunu bilmek ve ona saygı göstermek esas olduğu için aklı başında kimse tepedeki kişiyi es geçmeyi düşünmez bile. Ama şu anda Lenny ve çetesinin karşısında saygı ve korku geleneğini sürdürmeyen iki ayrı suçlu grubu var: Bir İki, Mırıltı ve çetesi suçluların daha çağdaş bir versiyonu. Doğu Avrupa’daki yeni kapitalizminin uzantısı olan yeni sermayeye sahip Rus suçluları ise çok daha yırtıcı birer çete oluşturabiliyorlar”.
Ritchie, Uri ile kendi karakterinin oyunu aynı kurallarla oynamadığını kabul ettiğini şöyle ifade ediyor: “Farkı yaratan başlıca öğe Doğu Bloğundan gelen paranın miktarı. Bence bu durum Lenny ve türdeşlerini inlerinden çıkarıyor çünkü diğer tüm karakterler, ki onlar yeni dünyaya muhtemelen daha uygun olarak yaratılmışlar, yetkin konumu ellerine geçiriyorlar. Lenny gibiler böyle bir şeye tek kelimeyle hazırlıklı değiller; böyle bir ortamda çalışmak için gerekli nitelikleri yok”.
İşleri daha da çetrefilleştiren şey, Rusların güzel muhasebecisi Stella’nın rakamları kendi çıkarlarına göre kullanmaya karar vermesi oluyor.

JOKER

Yeraltı dünyasıyla bağlantıları olan zeki ve seksi muhasebeci Stella’yı Thandie Newton canlandırıyor. Aktris, canlandırdığı karakter için şunları söylüyor: “Stella yaptığı işte inanılmaz başarılı. Hatta o kadar iyi ki biraz sıkılmaya başlıyor ve kendi için olayları daha heyecanlı kılabilmek için işleri karıştırmaya çalışıyor. Her şeyi düzgün bir muhasebeci için, elbette suç dünyasında bulaşmaktan daha heyecanlı bir şey olamaz”.
Stella’nın para konularındaki ustalığı onu Londra emlak piyasasına yatırım yapma peşinde olan Rus milyarderi Uri Obomavich’in yakın çevresine dahil eder. Uri’yi canlandıran Karel Roden, “Stella, Uri’yi birden fazla şekilde avucuna alıyor” dedikten sonra, bunu şöyle açıklıyor: “Stella her şeyiyle sofistike bir kadın ve Uri parasını ona sorgusuz sualsiz emanet ediyor, ama belki de yersiz bir güven bu. Uri bazı açılardan yeni dünyaya kolaylıkla hükmedebilir ama belli ki gönül meselelerinde durum aynı değil”.
Uri’nin inşa etmek istediği uçsuz bucaksız ticaret merkezi için işleri yumuşatmak amacıyla  Lenny Cole’a yapacağı ödeme yaklaşırken, Stella yepyeni bir faaliyet alanına girme fırsatı keşfeder… üstelik kendine yardım edecek tam da doğru adamı tanımaktadır. “Bir İki, genç kadının kuklası oluyor, ya da Stella öyle sanıyor” diyor Newton ve ekliyor: “Ama sonra Bir İki’ye aşık oluyor ve kendi durumunu zora sokuyor”.
İki karşıt cephede yer alan Bir İki ve Stella ilk başta sadece büyük çaplı bir vurgunun iki ortağıyken, sonradan birbirlerine vurulurlar. “Karakterlerimizin arasındaki dinamiği gerçekten sevdim” diyen Butler, şöyle devam ediyor: “Çok komik ve sıradışı bazı sahnelerimiz var. Bu sahnelerin seksi oldukları kesin, ama aramızda olağandışı bir enerji var ve bence bu sayede gerilim filmlerinde sıklıkla gördüğünüz tipik kız-erkek ilişkilerinden sıyrılıyor”.
Newton içinse, Butler ile Ritchie arasındaki işbirliği filmin en heyecan verici unsurlarından biri. Aktrisin bu konudaki yorumu şöyle: “Gerry yorulmak nedir bilmiyor; tam bir enerji topu. Her şeyi farklı bir şekilde yapmayı denemek istiyor. Günün ya da gecenin hangi saati olursa olsun, Gerry yapıma her zaman yeni ve taze bir şeyler katmak istiyor. Bu film harika bir deneyimdi çünkü Guy da elindeki malzemeye ve biz oyunculara o kadar çok güveniyordu ki bize yeni fikirler bulma ve doğaçlama yapma konularında özgürlük tanıdı. Fikirlerimizi filme gerçekten katabilmek ve karakterlerimizi hayata geçirebilmek her açıdan mükemmeldi. Guy karakterin yüzeyini istemiyor; her şeyin tam anlamıyla gerçek ve her karakterin derin olmasını istiyor”.

ROCK YILDIZI

Bir anlaşmanın gerçekleşmesinin önündeki tek engel Uri Obomavich’in anlaşma tamamlanana kadar Lenny’ye ödünç verdiği uğurlu tablosudur. Ortadan kaybolan tablonun, keş bir rock yıldızı olan Johnny Quid’in eline geçtiği çok geçmeden anlaşılır. Uri’nin tablosunu bulmak için, Lenny Cole’un önce Johnny Quid’i bulması gerekmektedir. Oysa Johhny’nin Londra yeraltı dünyasıyla oldukça karmaşık bir şekilde gelişmiş bir aile bağı vardır: Johhny, Lenny Cole’un üvey oğludur.
Ritchie bu konuda şunları söylüyor: “Johnny gençken muhtemelen çok yetenekliymiş ve çok iyi bir okula gitmiş. Ama üvey babası bir gangster. Bu yüzden de, hayatındaki iyiyle kötünün çatışmasını bastırmak için çok zaman harcamış. Sorular soruyor ve sürekli olarak gücün sınırlarını test ediyor ki bu da başına dert açıyor”.
Son günlerde Londra’nın underground müzik piyasasında öldüğüne dair bomba gibi bir söylenti dolaşan Johnny Quid’i filmde Toby Kebbell canlandırıyor. “Müzisyen ve şarkıcı olarak, ölü olmanın albüm satışları açısından çok daha iyi olduğunu fark ediyor” diyor Kebbell.
Lenny’nin Johnny’yi bulmak istemesi ile Johnny’nin kayıp durumu arasındaki çatışma Johnny’nin son albümünün yapımcıları olan Amerikalılar Roman ve Mickey’ye (Jeremy Piven ve Chris “Ludacris” Bridges) dertten başka bir şey getirmez. Lenny, Roman ve Mickey’ye Johnny’nin yerini bulmaları için baskı yapar… yoksa sonuçlarına katlanacaklardır.
“Bizim karakterlerimiz filmdeki iyi adamlarız; en azından diğerlerine kıyasla” diyor Mickey rolündeki Bridges ve ekliyor: “Roman ve Mickey, Londra’ya müzik piyasasına girmek için gidiyorlar, ama Johnny Quid’e bulaştıklarında istediklerinden çok fazlasıyla karşı karşıya kalıyorlar”.
Her iki aktör de Ritchie’nin “RocknRolla”da yarattığı benzersiz dünyaya girmekten keyif aldılar. “Bu filmde hoşuma giden şey herkesin kendine ait başka bir hikayesinin olması ve sonunda birbirlerine bağlanmaları” diyor Bridges.
Piven ise rol arkadaşının sözlerine şunları ekliyor: “Senaryoyu okuduğumda, karakterlerin dünyasında kaybolup gittim. Guy dili çok seven biri ve karakterlerin her birinin inanılmaz özgün olmasını sağlamış. Suçlularını seviyor ve onları tek boyutlu ya da kalpsiz insanlar olarak yaratmıyor. Bir Amerikalı olarak, bu film o dünyayı gerçekten tanımamı sağladı. Bu yapımda yer almak benim açımdan çok ilginç oldu. Guy her ne kadar işbirliğine çok açık ve herkesin fikrini dinlemeye istekli olsa da, ne istediği konusunda çok net bir fikri var; sette bir momentumun süregitmesinden hoşlanıyor. Kayıtlar çok hızlı bir şekilde yapıldı. Bu yüzden, baştan sona her zaman formunuzun zirvesinde olmanız gerekiyordu”.

GÖRMEDİĞİNİZ LONDRA

Guy Ritchie için, “RocknRolla”daki aksiyon ve entrika kendi şehri Londra’da gerçekleşmekte olan somut değişimin bir aynası niteliğinde. Artık Londra’da cam, çelik ve beton, tarihi cadde ve yapıları gölgede bırakıyor olsa da eskiyi tam anlamıyla da silmeden şehre yeni, parlak bir katman ekliyor. Yönetmen, “‘RocknRolla’ esasen Londra’nın uluslararası bir fenomene dönüşmesinin sonuçlarını irdeliyor. Londra, Amerika’ya giderken genellikle son, Avrupa’ya gelirken de ilk uğrak yeriniz olması açısından dünyanın merkezinde yer alıyor” diyor.
Son 10-20 yılda Doğu Bloğu ülkelerinin para ve güç kazanmasıyla, Rus ve Doğu Avrupalı işadamlarının şehrin emlak piyasasına girmeleri şehrin dokusunda çok güçlü bir etki yarattı. “İş hayatının kurallarını tamamen değiştirdiler” diyor Ritchie ve ekliyor: “Bir şeyi istiyorlarsa, fiyat pazarlığı yapmıyor, fiyatı iki katına çıkarıyorlar. Bununla nasıl başa çıkarsınız ki? Rekabet tam anlamıyla kırıldı. Oyunun kuralları değişti. Londra sürekli olarak gelişiyor, ve bunu yükselen binalarda görebiliyorsunuz. Şehir artık hızla büyüyen bir metropol”.
Şehri bugün olduğu hâliyle görüntüleyen görüntü yönetmeni David Higgs, Ritchie’nin film için vizyonu açısından çok önemliydi. “Guy ‘Lock, Stock…’ filmini yaptığından beri Londra’nın doğu yakası tamamen değişti” diyor Higgs ve ekliyor: “O muhit artık popüler oldu; eskisi gibi kirli ve kasvetli değil. Şimdi çok daha şık ve çekici bir yerleşim bölgesi”.
Ama tam da Londra yeniden şekillenirken, Ritchie şehri daha önce sinemada görülmemiş bir hâliyle çekmek istedi ki bu da kamera arkası ekibinin kilit isimleri için bir meydan okumaydı. Yapım tasarımcısı Richard Bridgland, “Şehrin o yepyeni yerlerini ve yenilenmekte olan bölümlerini bulmak ve onlara yoğunlaşmak gerekiyordu” diyor ve ekliyor: “Guy muazzam boyutlu yerler arıyordu. Dolayısıyla, görkemli, çevresinde uçsuz bucaksız boş alanların bulunduğu mekanlar bulmaya çalıştık”.
“Çoğu Amerikan şehrindeki film çekimleriyle karşılaştırıldığında, Londra zor bir yer” diyen yapımcı Steve Clark-Hall, bunu şöyle açıklıyor: “Amerika’da yollar paralel ve düzenli. Burada ise yollar her yöne gidiyor ve Londra’da manevra yapmak çok zor. Lojistik açıdan pek çok sorun vardı, ama en büyük zorluk şehrin kendisiydi: Londra’nın binaları, görüntüleri ve ilginç mimari şekilleriydi”.
Şehir hikayede böylesine ağırlıklı bir yer tutarken, yapımcıların başa çıkması gereken sorunlar arasında sadece Londra’nın karmaşık iç yapısı yoktu, şehrin simgesi hâline gelmiş bazı yapılarda çekim yapma izni alabilmek için ellerindeki tüm imkanları kullanmaları gerekiyordu. Bu simgeler arasında şunlar sayılabilir: 1930’larda Sir Giles Gilbert Scott tarafından inşa ettirilmiş ve yakında yenilenecek olan Battersea Enerji Santrali; Gherkin olarak da adlandırılan Swiss Re Tower ve Nat West Tower manzaralı Meyve ve Yün Mezadı; Millennium Dome ve Canary Wharf arasında kalan, uzun ince ve ultra modern bir ticaret merkezi barındıran West India Limanı; ve 1960’ların modernizmini taşıyan Barbican Centre.
Mekan sorumlusu Claire Tovey bu konuda şunları söylüyor: “Guy filmlerde sıklıkla gördüğünüz eski ve Viktorya tarzı bir şehir değil de, yeni ve değişen, çok özel bir Londra sunma konusunda ısrarlıydı. Ultra modern Wembley ve Gherkin ile restorasyonu yapılan Battersea Enerji Santrali arasında hoş bir bileşim yaratmayı başardık”.
Rus yatırımcı Uri’nin Lenny Cole’la iş yaptığı yer için, Ritchie ve ekibi doğru mekanı göz kamaştırıcı yeni Wembley Stadyumu’nun her yerden kolayca görülebilen yamacında buldular. “Uri’yi sıradan bir iş merkezinde falan görmeyi hayal edemezdiniz. Bu yüzden doğrudan Wembley Arena’ya gidip ofisini sahaya bakan bir yere koyduk” diyen Bridgland, şöyle devam ediyor: “Onun gibi bir emlak kurdunun ancak böyle kartal yuvası gibi bir yeri olabilirdi. Wembley çekimde kullanmaktan özellikle heyecan duyduğumuz yerlerden biriydi çünkü büyük, harika bir alana yayılmış, sinematik kalitesi çok üstün bir yer”.
Tovey de benzer bir görüş bildiriyor ve, “Wembley çok önemli bir başarıydı çünkü orayı kullanan ilk sinema ekibi bizdik. İzin almak muazzam zordu ama sanırım bizden bıktıkları için sonunda izni kopardık” diyor gülerek.
Dünya, Battersea Enerji Santrali’ni Pink Floyd grubunun bir albüm kapağındaki resminden tanıyor. Bridgland ve ekibi, bu devasa iç mekanın bir kısmını Çılgınlar Çetesi’nin ini olan erkekler kulübünün de aralarında bulunduğu çeşitli mekanlara dönüştürmeyi başardılar. Yapım tasarımcısı, mekanı yaratabilmek için yeraltı dünyasında kendi araştırmasını yaptığını söylüyor: “Oraların neye benzediğini sessiz sedasız bir şekilde öğrenmemiz gerekiyordu. Orası onlar için özel bir yer; polislerden uzak. Bu yüzden, o atmosferi yaratmaya çalıştık”.
Battersea Enerji Santrali, ayrıca, Lenny Cole’un bilgi almak için muhbirleri götürdüğü, eski makinelerle dolu bir makine dairesine de sahipti. Bridgland bu konuda ise şunları söylüyor: “Battersea bize gerçek bazı mekanlar sundu; makine dairesi muhteşem bir mekandı. Her türlü makineye sahip, 3-4 katlı, eski, paslı metallerle kaplı bir yapıydı ve çekim yapmak için de muhteşemdi”.
Bir başka kilit mekan da Middlesex Hastanesi’ydi. Yapım tasarımcısı orayı şöyle niteliyor: “Middlesex Hastanesi Londra’nın simgelerinden biri. Yüz yıldır orada olan, son bir kaç yıldır da kullanılmayan bir bina. Dolayısıyla orada birçok odayı değiştirerek kullanma imkanı bulduk. O yerde bir düzine kadar mekanımız oldu. Çeşitli oda ve alanları seçip ihtiyacımıza göre dekore ettik”.
Bridgland ve ekibi eski hastanenin iç mekanını bir eve, bir kütüphane alanına ve hatta Lenny Cole’un lüks ofisine dönüştürdüler. “Eski ve hastalıklı görünümlü bir ev mekanı yarattık, sonra ufak tefek panel uygulamalarıyla kütüphaneyi oluşturduk” diyor Bridgland ve ekliyor: “Birkaç hafta sonra ise aynı mekan tekrar şekillendirildi ve bu kez Lenny’nin evdeki ofisine dönüştürüldü. Zekice gizli bölmeler konmuş bu evde pek çok atçılık resmi ve çok şık mobilyalar vardı”.
Uri’nin yatı ve Konsey Binası için yeni ve çağdaş fonlar bulmak çok önemliydi. Canary İskelesi, Uri’nin yatı için, Barbican Centre ise Konsey Binası’nın ofisi için mükemmel birer mekan oluşturdular. “Guy’ın amacı daha önce görmediğiniz bir Londra göstermek olduğu için, Londra’daki yerel değerlerin imajını güncelleştirmek istedik. Barbican Centre 60’larda inşa edilmiş son derece görkemli bir yapı” diyor Bridgland ve ekliyor: “Tüm o ışıkları, tavanı ve her şeyiyle, gerçekten ‘Dr. No’ niteliğine sahip bir bina. Zaten muhteşem bir görünümü olduğu için ona çok az şey yapmamız gerekti. Tabelaları değiştirip, sadece bir ofis gibi dekore ettik ve harika oldu”.
Yıllarca Londra’da yaşamış olan Gerard Butler şehre dönmekten olduğu kadar Guy Ritchie’nin şehre bakış tarzından ötürü de memnuniyet duyduğunu belirtiyor: “Film için, özellikle de Guy’la bir film için Londra’ya geri dönmekten çok mutlu oldum çünkü o pek çok kişi tarafından kültürü ve mizahıyla çağdaş Londra konusunda en yetkin isim olarak görülüyor. Guy’ın çağdaş ile tarihi olanı birleştirme, karakterlerle donatma ve her şeyi bir bütün içine oturtma konusunda harika bir vizyonu var”.

HIZLI ÇEK VE İŞİ SORUNSUZ HALLET
Guy Ritchie filmlerinin öne çıkan özelliklerinden biri çekim stilleri. Kısmen kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip oldukları için kısmen de yapımı olabildiğince etkin kılmak için, “RocknRolla”nın hızlı tempolu altı haftalık bir çekim programı vardı. Yüksek Çözünürlüklü (HD) kameraların kullanımı, süreci çok daha kolaylaştırdı ve etkinleştirdi.
“Guy hızlı çalışır” diyen Steve Clark-Hall bunu şöyle açıyor: “Guy sette enerji yaratmayı ve o enerjiyi ayakta tutmayı sever. Bu kadar hızlı bir çekimde gerginlik yaratmadan bunu başarmak yönetmen olarak harika yeteneğinin bir göstergesi”.
Ritchie’yle daha önce “Revolver”da birlikte çalışmış olan Mark Strong yönetmenin çalışma yönetiminden fazlasıyla haberdardı. Bu konuda şunları söylüyor: “Eğlenceli ve yaratıcı bir ortam yaratıyor ve doğru bir iş yapmak istemenizi sağlıyor. Soho’da hareketli bir kavşak olan Cambridge Circus’ın göbeğinde bir sahne çektik ve kameramanlar caddenin öbür tarafında bir işçinin çadırına saklanmıştı. Sahneyi caddede yürüyen halkın arasında oynadık. Bir kaostu. Ama bu tür sinemacılık çok eğlenceli çünkü hızlı düşünmenizi sağlıyor: Gidiyor, sahneyi çekiyor ve çıkıyorsunuz. Fazla düşünecek vaktiniz yok, ve çoğunlukla da en iyi yol bu”.
İşte ‘RocknRolla’ bu”.
27 Mart 2009’da sinemalarda.
www.rocknrollamovie.co.uk

Resimler:

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Hadi Ya (2018) Cinnet - Modus Anomali (2013) Gece Takibi - Run All Night (2015) Danimarkalı Kız - The Danish Girl (2016) Robin Hood (2010) Aşkın Gönül Yazısı (2022)

Leave a comment