Depo

“Düşündürücü bir roman. Büyük Birader ile Büyük İşletmeleri mükemmel bir şekilde bir araya getiriyor.” – Stephen King

“Kapitalist hayatımızın her yanını ele geçiren bir şirkete dair yaratıcı, soluk soluğa bir yakın gelecek distopyası.” – Paul Tremblay

“Depo, görünürde heyecan verici bir casusluk romanı olsa da yakından bakınca e-ticaret devlerine güven duyarak yaratılan kâbus dolu dünya hakkında uyarı dolu bir hikâye sunuyor.” – Blake Crouch

Ekonomik çöküşün ardından geriye sadece Bulut kalmıştı ve Bulut her şeydi. Çöken Amerika’nın çorak topraklarında iş de, güvenlik de, ferahlık da bir online satış firması olan Bulut depolarında bulunuyordu yalnızca. Vizyoner bir girişimcinin rüyası olarak başlayan bu algoritmalar yönetimindeki cennet kesinlikle ütopik bir yaşam vadediyordu. Sorun şu ki bu ütopyanın insanlara ve dünyaya neye mal olduğu konusu herkes için büyük bir gizemdi.

Emekli gardiyan ve başarısız mucit Paxton bir şekilde Bulut’a sığınabildiği için kendini şanslı görüyordu ama hiç sevmemesine karşın burada da güvenlik işine koşulmaktan kaçamamıştı. Önünde çözmesi gereken bir uyuşturucu operasyonu ve onu gizli kapaklı işlere bulaştırması muhtemel bir gönül macerası vardı. Sahte bir kimlik ardında gizlenen Zinnia ise herkesin merak ettiği şeyi açığa çıkarmak için kolları sıvamış ama kendini beklenmedik seçimlerle karşı karşıya buluvermişti.

Depo çok da uzağımızda olmayan bir sözde ütopyanın karanlık köşelerine
ışık tutuyor.

“Dünyadaki herhangi bir şeyi sipariş ediyorsun ve bir gün içinde kapında oluyor… Yazıcı mürekkebi. Izgara kapağı. Pijama. Köpek kemirme oyuncağı. Uyku tulumu. Tablet. Kitap. Fırça. Cüzdan. Bağcık. Mikro USB kablosu.
Uçuş boyun yastığı. Protein tozu. Uzatma kablosu. Silikon pişirme kapları. Esansiyel yağlar. Taşınabilir şarj aleti. Termos bardak.”

Çevirmen: Sevda Deniz Karali

Vakıf İleri

Psikotarih biliminin yaratıcısı Hari Seldon, engin Galaktik İmparatorluk çöküşün eşiğindeyken zamanla yarışarak devrimci kuramını geliştirip yıldızların arasında insanlık için bir yer sağlamaya çalışıyordu. Ve Seldon’ı kontrol eden hem psikotarih hem de tüm galaksinin geleceğini kontrol edebilecekti.

Psikotarih bilimini bilinen en güçlü silaha dönüştürmek isteyenlerin arasında popülist bir hizipçi, kurnaz politikacı İmparator I. Cleon ve acımasızlığıyla ünlü bir general de vardı. Hari Seldon bir yandan bütün yaşamını adadığı kuramını kötü niyetlilerin ellerinden kurtarmaya çalışırken diğer yandan da yeni bir vakıf düşünü gerçekleştirmek için araştırmalara başlayacaktı. İnsanlığın geleceği kurulacak Vakıf’a bağlıydı. Daha doğrusu, vakıflara.

Yayımlanış tarihine göre: 7. kitap / Kronolojiye göre: 2. kitap

Çevirmen: Ertuğrul Bilal

Cehennem Atlası: Cehennemin Sınırından Altı Öykü

“Bu kitapta yazarın peşinden cehenneme seve seve gidip (belki) geri geleceksiniz.” – Paul Tremblay

“Nathan Ballingrud en sevdiğim öykü yazarlarından biri.”
– Jeff VanderMeer

“Ballingrud günümüz yazarları arasında en sevdiklerimden biri ve ne zaman bir kitabı çıksa okumak için hemen sıraya girerim.”
– Victor LaValle

“Milton ve Dante’nin cehennemlerinin destansı hissiyatına sahip.”
– Adam Nevill

Çağdaş korku edebiyatının güçlü kalemlerinden biri olan Nathan Ballingrud’un dört kısa öyküsü ile iki uzun öyküsünün bir araya geldiği bu kitap, karanlık bir evrenin kapısını aralayıp bizi başka dünyaların okült dehşetleriyle karşılaştırırken, kâbusların ölümcül oldukları kadar dokunaklı da olabileceklerini gösteriyor.
Cehennemden gelen eserlerin yerini gösteren sıradışı bir atlas, leşçil melekler, canavarlarla alışverişe girişen efsuncular, bir hortlağın misafiri olan çocuklar, lanetli bir panayır, yamyam rahibin kızına âşık olan genç bir satanist, cehennemin sınırında gezinen haritacılar… Satır aralarında birbirlerine göndermelerde bulunan bu öyküler karşımıza ilmik ilmik örülmüş bir cehennem mitolojisi çıkarıyor.

Şehir âdeta, uyanıp anlatıncaya veya uykusunda ölünceye dek kimsenin fark etmeyeceği, kendine has bir kâbustan mustaripti.

Çevirmen: Kerem Sevinçli

Dönme Dolap Düşleri

Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil artık. Ne dağ ne çocuk, ne kum ne karınca. Herkesin gördüğü ama kimsenin şaşırmadığı bir değişim bu. Hızla kanıksanan, hatta zaman zaman alkış tuttuğumuz; tuhaf, yanlış, zehirli bir değişim. Aynı kalan, insanın bir kısa soluk verişi, kavgası, gürültüsü, teması. Hepsinin üstünde aynı kalmanın tedirginliği, bağırmayan, usul usul, yalın bir telaş.

M. Özgür Mutlu, Dönme Dolap Düşleri ile başta öykü diline, sonra da atmosfere ve karaktere inandığını bir kez daha gösteriyor. 2011 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü öykü dalında Van Gölü Ekspresi ile aldıktan sonra Karton Ev ve Dünyanın Çivisi isimli kitaplarıyla okurla buluşmaya devam eden yazar, yolculuğunu ara vermeden sürdürüyor.

“Dönme dolap aşağı inerken batıyor dünya, çıkarken doğuyor. Batarken büyüyor her şey, doğarken küçülüyor. Ben bunca sene ne yaptım büyüyüp küçülmekten başka? Aynı yerde dönüp durdum desem, yol nedir sanki, yolculuk? Bir geminin farelerin viyakladığı, karanlık küflü mutfağında Atlas Okyanusu’nu geçmişsem ne olmuş. Yine burada değil miyim, kendimden büyük gölgemi kaybettiğim yerde. Hayata beni ucuz cıvatalar bağlıyor yine.”

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (18. hafta):
Umudunu Kaybetme - The Old Oak (2024) Grabuna (2024) Üç Günlük Dünya (2024) SOBE: Sakallı Bebek (2024) Hanna ve Minik Canavarlar - Hanna And The Monsters (2024) Çocuk Kalbi (2024) Tarot - Horrorscope (2024) Tereddüt Çizgisi (2024) Bakkal Amca: Mahmut Tuncer (2024) Sinemada İtiraz Ediyorum (2024) Şahsi Meselemiz Merkez Üssü Hatay (2024) Küçük Prens Karlar Ülkesi - The Swiss Adventure (2024) Back to Black (2024)
Arşivden Seçkiler:
Çığlık - Scream (2022) Türkler Çıldırmış Olmalı: Görev Afrika (2009) Matrak Adamlar - Funny People (2009) Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları - Fantastic Beasts: The Secrts of Dumbledore (2022) Ölüm Emri - Eye in the Sky (2016) Grabuna (2024)