JAMES DEAN – MUTANT KRAL

‘Sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi hayal kur. Bugün ölecekmişsin gibi yaşa’ cümlesi not düşülmüş Artemis Yayınları’ndan çıkan kitabın kapağına.Günümüz gençlerinin çoğunun ilk bakışta tanımayacağı, yakışıklılık sınırlarını zorlayan genç bir adamın fotoğrafını görüyorsunuz ve altında kocaman puntolarla bu efsanenin ismi yazıyor, James Dean! David Dalton’un kaleme aldığı ve James Dean-Mutant Kral ismini verdiği bu kitap oldukça etkileyici…

Genç yaşta hayata veda eden (1931-1955), yaşamı boyunca çok az sayıda sinema filminde rol almış olmasına karşın şöhreti nesillerdir süren; yakışıklılığı, hayata bakış açısı, tarzı ve kendine has karakteriyle dünya çapında ün salan bir ‘deha’ James Dean…30 Eylül 1955 tarihinde Porsche otomobiliyle kaza yapıp hayatını kaybeden Dean, 1956’da gösterime giren Giant adlı filmiyle ölümünden sonra Oscar’a aday gösterilen ilk sanatçıdır. Hakkında sayısız şarkılar bestelenmiş, kitaplar yazılmıştır.Bunlardan biri de Ocak 2012’de yayınlanan David Dalton’un hazırladığı Mutant Kral… Bu kitap elime geçmeden evvel James Dean hakkında pek az bilgiye sahiptim. Çok sevgili arkadaşım Onur Kılıç (tattoo sanatçısı / araştırmacı), kendisi okuduktan sonra mutlaka okumamı tavsiye ederek, içerisine muhteşem karizmatik el yazısıyla ‘Sevgilerimle, Bay Göksel’e’ notunu düşüp bana gönderdi. Okudum. Bugüne dek sürekli çocuk kitapları yazmış, kısa deneme çalışmalarında bulunmuş bir yazar olan David Dalton’un yazım performansını (çok da olmasa) beğendim. Tabii ki çevirisini yapan Berna Gülpınar’ın da emeğini es geçmemek gerek; okurken oldukça güzel bir çeviriye imza attığını anlayabiliyorsunuz. Kitabın içeriğinden çok fazla söz etmek doğru olmaz diye düşünüyorum ve ünlü insanların hayat hikayeleri hakkında yapılan çalışmalara ilgi duyanlara tavsiye ediyorum Mutant Kral’ı. Öte yandan, kitabın James Dean’i ele alıyor olması ister istemez çalışmaya değer katıyor…

Kitabı okuduktan sonra üzerinde düşündüğüm konu, insanların başka insanlara hayranlık duyması, onları ilahlaştırmasının nedeni oldu. Yaradılış felsefesinde, her canlı türünün kendi türdeşleriyle eşit seviyede yaratıldığına inanıyorum. Benim inancıma göre, her insan aynı değere sahip ve evrendeki üstün özelliklere sahip olan tek varlık Yaratıcı’nın kendisidir. Buna karşın, bazılarımız hayatlarına değer çeşitliliği katabiliyor ve diğerlerimiz de buna hayranlık duyabiliyor. Birisine hayranlık duymamız için ya yeteneği, ya yaptığı bir iş ya da sadece tek bir fiziksel özelliği yeterli olabiliyor.  Sahiplenilme ve sahip olma iç güdüsünden kaynaklanıyor olabilir diye düşünüyorum. Nedeni hangi ilkel dürtüye dayanıyor olursa olsun, hayranlık duymak bence çok anlamlı ve yaşanması gereken bir duygu… Son günlerde hayranlık duyduğum bir sanatçı arkadaşım var. Fiziksel özellikleri onu çok çekici kılıyor benim nazarımda ama asıl beni etkileyen şey hayata bakış açısı. Boş bilgilerle zihnini doldurmak yerine sadece kendini tatmin edecek dataları biriktiriyor. Herhangi bir konuda lafın uzatılmasına tahammülü yok. Estetik anlayışı inanılmaz gelişmiş ve etrafındaki her canlının ve nesnenin estetik duygusuna hitap etmesinden haz duyuyor. Öte yandan çok az insanın sahip olduğu, enerji geçişi sağlayan bir ses tonu var. İster yanınızda olsun, ister dünyanın diğer ucunda, sesini duyduğunuzda ürpermemeniz imkansız. Son bir kaç aydır kendisine duyduğum hayranlığı sürekli dile getiriyorum. Umarım hayatında herşey gönlünce olur…

Yaşamımız boyunca bazılarımız sadece bir kişiye hayranlık duyarak yaşıyor, bazılarımızsa benim gibi insan tanıma konusunda sürekli aç hissettikleri için dönemsel hayranlıklar besliyor.  Abartıya kaçmadığı, saplantıya dönüşmediği sürece herkesin hayatta bir kişiye ya da herhangi bir olguya hayranlık, tutku beslemesinin gerektiğini düşünüyorum. James Dean hayranları 1950’li yıllardan beri dur durak bilmeyen bir tutkuya sahip ve sürekli bu tutkularını canlı tutuyorlar. Ne hoş…

Yazımı bitirirken şunu düşünmeye başladım; acaba hayranı olduğumuz insanı değerli kılan şey kendisi mi, yoksa ona hayranlık duyan diğerleri mi? Belki de ilkel dürtülerimiz doğrultusunda O’na sahip olmak istemesek, karşımızdaki kişi sıradan bir insandır… Haydi bunu hep birlikte düşünelim…

En içten sevgi ve saygılarımla…

Göksel AKSEL

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (19. hafta):
MAKKA: Cinn-i Azap (2024) Gece Avı - Bloodline Killer (2024) Süper Ajan Bernard: Görev Mars - Bei Ken xiong 2: Jinpai tegong (2024) Süper Köpekler - The Barkers Pursuit of Adventure (2024) Görücü (2024) Çingene Kızı Zeugma (2024) Beyaz Eşya (2024) Kırmızı Pabuçlar - The Red Shoes: Next Step (2024) Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık - Kingdom of the Planet of the Apes (2024)
Arşivden Seçkiler:
Öldürmenin 3 Yolu - Kill Me Three Times (2015) Mucize - Wonder (2017) Aşk Uğruna - Suite Française (2015) Ölüm Günün Kutlu Olsun - Happy Death Day (2017) Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında - At Eternity’s Gate (2019) Tutku Günlükleri - The Rum Diary (2012)

Leave a comment