26 Mart akşamı can sıkıntısından TV kanallarını gezerken ‘İffet’e denk geldim ve bir süre seyrettim. Seyrettikçe seyredesim geldi. Söylenecek çok şey vardı diziyle ilgili. Aldım elime telefonumu, facebook, twitter başladım diziyle ilgili yorumlara bakmaya, yorumlar yazmaya…

Öncelikle büyük bir TV yapımı olduğu için verilen emeğe saygı duyduğumu belirtmeliyim. Hepimizin bildiği üzere İffet uyarlama bir TV dizisi. Yeşil Çam versiyonunu pek çoğunuz da seyretmiştir. Saplantılı bir aşkın, sorunlu bir adamın hasta zihniyetiyle tecavüze kadar ilerlemesi, bu durumun ileri süreçte aileleri ve bireyleri nasıl mahvettiğini anlatıyor temel olarak. Fakat dizide öyle bir anlatım var ki, gel de sinir felci geçirme… 26 Mart’ta yayınlanan bölümde gördüklerimi kısaca anlatmak istiyorum. Cemil’in tecavüzüne uğramış olan İffet, şimdiki eşi ile tartışırken itirafta bulunuyor haykırarak; ‘ben Cemil’e aşığım, onu seviyorum, Cemil’e aşığım Ali İhsan.’ Aman YaRabbi! Bir kadının kendisine tecavüz eden, hayatının en büyük zararını veren adama aşık olması nasıl bir mantık? Ali İhsan’ın kendine metres tutmuş ve İffet’i eve hapsetmiş olması da zaten bambaşka bir sorun. Tabi bu olaylar olurken Cemil, intikam almak için Ali İhsan’ın kızı Nil ile evlenmiş durumda. Ama Cemil de tecavüz ettiği İffet’e aşık olduğunu iddia ettiği için Nil ile cinsel ilişkiye girmiyor. Nil Cemil’e bu konuda bağırıp çağırınca ve boşanmak istediğini söyleyince Cemil Nil’i tabiri caizse yatağa atıyor. Nil de bunun üzerine Cemil’le barışıyor. Bir kaç bin yıl önce yaşıyor olsaydık Cemil’in aşk ve sex tanrısı olduğunu düşünürdük!

Nasıl bir senaryo mantığı bu? Aile kavramını ayaklar altına alan, kadınları aşağılayan, erkeklere sapık imajı çizen, hayatın sadece sexe dayalı olduğunu anlatan senaryolar görüyoruz ekranlarda… Öyle Bir Geçer Zaman Ki isimli diziyle alakalı yazımda da bahsetmiştim; kadın dernekleri, toplumsal dernekler neden bu dizilere sessiz kalıyor anlamıyorum…

İnternet kullanıcısı olarak arama motorumuza, medyanın toplumsal etkileri yazıp bugüne dek yapılmış araştırmaları bir okuyalım lütfen. Görsel medyada gördüğümüz her bir kare, duyduğumuz her bir kelime toplumsal yönlendirilmeye sebep olabiliyor. Unutmayalım ki TV artık her kesimden insanın evinde mevcut ve farkındalık seviyesi düşük insanlar ne yazık ki gördüklerini sağlıklı şekilde analiz edemiyor. TV dizilerinde gördükleri olayları, metropol hayatının parçası olmuş, yüksek eğitim seviyesine sahip bir kadınla, kırsal kesimde yaşayan bir ev kadınının aynı şekilde yorumlamasını bekleyemeyiz. Bu sebeptendir ki senaristler çok daha dikkatli olmalıdır. Herşey ticaret, herşey para değil. Yapılan işlerde seksüel temaların işlenmemesi gibi bir durum olmaz, fakat işteki tüm olayların bu temele dayandırılması ve bu çıkış noktasından ilerlemesi bana pek doğru gelmiyor…

Belirttiğim gibi, harcanan emeğe saygım sonsuz, fakat sırf ticari kaygılardan ötürü topluma kötü örnek teşkil etmek ne kadar doğru bir düşünmekte fayda var…

Sevgi ve saygılarımla…

GÖKSEL AKSEL

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Sessiz Kız - A Quiet Girl (2023) Htr2b: Dönüşüm (2012) Kasabanın Yenisi / New in Town (2009) Venedik'te Cinayet - A Haunting in Venice (2023) Ajan Salt - Salt (2010) Gizli Sayılar - Hidden Figures (2017)

Leave a comment