Gezici Festival’de geri sayım başladı. Arjantin’den Kore’ye, Fransa’dan İzlanda’ya olmak üzere gösterilecek on filmde küçük oyuncuları, sıra dışı erkek portrelerini, aile çatışmalarını ve sinema içinde sinemacıları izleyeceksiniz.
Ankara Sinema Derneği tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlenecek Gezici Festival’de geri sayım başladı. 2 Aralık’ta yolculuğuna Ankara’da başlayacak festivalin biletleri 25 Kasım Cuma günü satışa çıktı. Göserimler Ankara Kızılay Büyülü Fener Sineması ve Alman Kültür Merkezi’nde yapılacak. Bilet fiyatları Büyülü Fener’deki gündüz seanslarında 2.5 TL. ve 5 TL. arasında değişirken, akşam seansları 9 TL. olacak. Alman Kültür Merkezi’nde yapılacak gösterimler ise ücretsiz olacak. Başkentte 2-8 Aralık’ta gerçekleşecek gösterimlerin ardından Gezici Festival, 9-12 Aralık 2011 tarihleri arasında Sinop’a ve 14-18 Aralık 2011 de İzmir’e konuk olacak.
Gezici Festival, Dünya Sineması bölümünde bu yıl önemli festivallerden ödüllerle dönen on filmi sinemaseverlerle buluşturuyor. Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera ödülünü alan Akasyalar, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Melankoli, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Artist, En İyi Avrupa Filmi seçilen Nefes ve Fipresci ödülünü kazanan Umut Limanı ile Berlin’den iki Gümüş Ayı’yla dönen Ödül ve Locarno’da En İyi İlk Film ödülü kazanan Nana, Dünya Sineması bölümünde gösterilecek filmler arasında.
Küçük oyuncular
Sinema maceralarına çok erken yaşta başlayan küçük oyuncuların canlandırdığı çocukların ve annelerinin hikayeleri üç ayrı filmle izleyicilerle buluşuyor. Valérie Massadian’ın yönettiği Fransa yapımı Nana, filme ismini veren dört buçuk yaşındaki kahramanının Fransa kırsalında yaşıtlarından uzakta annesi ve içine kapanık dedesiyle yaşamını duygusallıktan uzak bir dille anlatıyor.
Paula Markovitch’in yönettiği Ödül, Arjantin’in askeri dikta dönemini annesiyle kimliklerini gizleyerek yaşamak zorunda kalan yedi yaşındaki bir kızın gözlerinden anlatıyor. Yönetmenin kendi küçüklüğünden esinlenerek çektiği Ödül, askeri darbe görmüş herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir film. Pablo Giorgelli’nin yönettiği Akasyalar, son yıllarda ilginç filmler üreten Arjantin’ den bir ilk film örneği. Film, bir anne ve kundaktaki bebeğinin huysuz bir kamyon şoförüyle Paraguay sınırı üzerinden Buenos Aires’e yaptıkları sıra dışı yolculuğu anlatıyor.
Erkek portreleri
Avrupa’nın üç ayrı ülkesinden gelen üç ödüllü filmde, hayatının farklı dönemlerinde farklı zorluklar yaşayan erkeklerin portrelerini izleyeceksiniz. 2007 yılında En İyi Yabancı Film Oscar’ını alan Kalpazanlar’daki oyunuyla tanınan Karl Markovics’in yönettiği Nefes’te 18 yaşındaki Roman, Viyana sokaklarında annesinin peşine düşüyor. Viyana’nın ruh halini çarpıcı bir şekilde anlatan film, Avusturya’nın bu yılki Oscar adayı.
Son yılların en iyi İzlanda filmlerinden Rúnar Rúnarsson’un filmi Volkan’da huysuz ve aksi bir adamın duygusal değişimi anlatılıyor. 40 yıl boyunca çalıştığı iş yerinden emekli olan ve sevgi göstermediği eşi felç geçirip yatağa düşen ana kahramanıyla film, yaşlılık ve hastalık üzerine farklı bir bakış sunuyor. Gezici Festival’de kısa filmlerinden oluşan bir seçkisi de gösterilecek, tutunamayanların sinemacısı Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismäki’nin son filmi Umut Limanı, festivalin sürprizlerinden. Film, Afrika’lı bir göçmen çocuğa yardım etmeye çalışan, bir yandan da hasta karısıyla ilgilenen iyimser bir ayakkabı boyacısının hikayesini anlatıyor.
Aile çatışmaları
Dünya Sineması’nda gösterilecek iki film çıplak ve sarsıcı bir şekilde aile çatışmalarına bakıyor. Bu yılki Cannes Film Festivali’ndeki açıklamalarıyla bir kez daha tepkileri üzerine çeken kışkırtıcı Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in son filmi Melankoli, Kirsten Dunst’ın canlandırdığı Justine’in düğünü için bir araya gelen sorunlu bir aileyi anlatıyor. Filmde aile bireyleri arasındaki gerginlik tırmandıkça, Melankoli isimli bir gezegen de hızla dünyaya doğru ilerliyor. Polonyalı sinemacı Krzystof Kieslowski’nin öğrencilerinden Greg Zglinski’nin ödüllü filmi Cesaret’te ise, birbirleriyle anlaşamayan iki erkek kardeşi izleyeceksiniz. Kieslowski’nin etkisinin açıkça görüldüğü filmde kardeşlerden biri trende saldırıya uğruyor. Diğerinin ona yardım etme cesaretini gösterememesi ise, tüm ailenin hayatını altüst ediyor.
Sinema içinde sinemacılar
İki uzak ülkeden iki film, farklı anlatımlarla sinemacıların dünyasına giriyor. Bu sene Cannes Film Festivali’nin en sevilen filmlerinden, Michel Hazanavicius’un yönettiği Artist 1920’lerin Hollywood sessiz sinemasına bir sevgi gösterisi niteliğinde. Fransa yapımı bu siyah-beyaz ve sessiz komedi, sesli sinemaya geçiş döneminde tutanamayan bir oyuncuyla, elinden tuttuğu genç kadın oyuncunun yükselişini eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Çağdaş Güney Kore sinemasının en önemli yönetmenleri arasında yer alan Hong Sangsoo’nun filmi Onun Geldiği Gün bir yönetmenin, birkaç günlüğüne geldiği Seul kentinde karşılaştığı insanlarla geçirdiği zamanın, buluşmaların ve sıradan konuşmaların yönetmenin içsel yolculuğuna dönüşmesini anlatıyor.