Elementaller

“Amerikan korku edebiyatının en iyi yazarlarından biri.” – Stephen King

Beetlejuice’un senaryosunu yazan ve The Nightmare Before Christmas’ı Tim Burton’ın şiirinden uyarlayan Michael McDowell genç yaşta hayatını kaybetmesine rağmen hem popüler kültürde hem de edebiyatta adını unutulmazlar arasına yazdırdı. McDowell’ın en ünlü eseri, modern güney gotiğinin nadide örneklerinden Elementaller kaleme alınmış en sıradışı hayaletli ev romanlarından biri.

Aile büyüğü Marian Savage’ın cenazesinde yaşanan tuhaf ve rahatsız edici bir olayın ardından McCray ve Savage aileleri Alabama’nın Körfez Kıyısı’ndaki pırıl pırıl kumsalın üzerinde Viktoryen dönemden kalma üç evin yükseldiği Beldame’de huzurlu bir yaz geçirmeyi iple çekiyorlardı. Evlerden ikisi yaşanabilir durumdaydı, üçüncüsü ise yavaş ve gizemli bir şekilde göz kamaştırıcı beyaz kumlardan oluşan devasa bir kum tepesinin içine gömülüyordu. Bu evde uzun süredir hiçbir insan yaşamamasına rağmen
ev boş değildi. Dauphin Savage ve Luker McCray’i çocukluklarından beri dehşete düşüren ve hâlâ kâbuslarına giren bir şey içeride onları bekliyordu.
Yıllar önceki korkunç ve açıklanamayan ölümlerden sorumlu olabilecek, yeniden can almaya hazır, habis bir şey…

Ölülerin konuştuğu bir yer burası…
Çevirmen: Avi Pardo

Sade’ın Kayıp Günlüğü

“1803’te tekrar Sade hızla son tutukevinden Charenton Akıl Hastanesi’ne aktarıldı. Durumuna ‘cinsel demans’ olarak tanı kondu, ruhsal sağlık açısından o zaman da bugün de şüpheli bir tanı. Gündelik yaşam açısından kimse onu deli görmüyordu; yine de toplumun korunması için uzak tutulmalıydı…”
— ANGELA CARTER

Yatak Odasında Felsefe, Justine: Erdemin Felaketleri ve Sodom’un 120 Günü gibi yapıtlarıyla insanın içgüdüleriyle iktidarın tahakkümü üzerine Sade’ın belki de insanlık henüz hazır değilken geliştirdiği ahlaktan azade felsefesi, ölümünden iki yüzyıl sonra edebiyatından daha parlak hâlde.

Tutkularının peşinden giderken rast geldiği herkesi er ya da geç kendi isteklerine razı etmiş ama yine de otoritelerin normlarına uymadığı için başı beladan kurtulmamış Sade, ömrünün son yıllarını geçirdiği Charenton Bakımevi’nde, şaşaadan oldukça uzak ve hatta sefalet içinde olmasına rağmen, şeytan tüyünü yitirmemiştir: Ömrünün son baharında bile kadınları ayartabilen, idarecileri kandırabilen, sayılara ve cinsel deneyimlere merakını asla yitirmeyen Marquis de Sade, gizli gizli tuttuğu günlüğünün idarecilerin ve oğullarının imhasından kurtulmuş kısmında, neredeyse şifreli yazmasına rağmen özünü gözler önüne sermekten geri duramaz.

Fransa’nın önde gelen Sade uzmanlarından Georges Daumas’nın açıklayıcı önsözü ve sadece Charenton değil dönemin akıl sağlığı ve kapatılma enstitüleri hakkında da detaylı bilgiler sunan bir raporla desteklenen
Sade’ın Kayıp Günlüğü, “yataktaki filozof”un iç dünyasına ve gündelik yaşantısına bir bakış fırsatı.
Çevirmen: Birsel Uzma

Alçaktan Uçan Güvercin

“Yumulu gözlerinin içinde bir gazel kaçıyordu. Köpekler, ağızları açık ama hiç havlamadan –belki havlıyorlardı da sesleri kulağına kadar gelmiyordu– gazelin ardında koşuyorlardı. Atlı avcılar da vardı, hepsi de tüfekliydiler. Gazel ordan oraya atıyordu kendini. Bir kurtuluş aranıyordu; bulurum, sığınırım umudunu yitirmemişti. (…) Avcılar geliyorlardı, köpeklerini çağırıyorlardı; köpekler, yaltaklanarak, dillerini yerlere kadar kıpkırmızı sarkıtarak sahiplerinin ayakları dibine koşuyorlar, yüzlerini gazele dönüp yırtıcı, yabanlık gözlerle bakıyorlardı.”

Alçaktan Uçan Güvercin, son yılların en çok konuşulan filmlerinden Kurak Günler ve Karanlık Gece’nin bir anlamda öncülü sayılabilir. Eser, yayınlanmasından hemen sonra, 1981’de senaryolaştırılmış, üç bölümlük bir dizi olarak TRT’de gösterilmiştir. 

On yedi yaşındaki Menekşe Çalık, ailesinin, Kemaliye’nin Haydarbey köyü yakınlarındaki çadırından kaçırılır. Birkaç gün içinde yirmiye yakın erkeğin tecavüzüne uğrar. Oradan oraya sürüklenir, şiddet görür ve randevuevine satılmak üzere, otobüsle İstanbul’a götürülürken durumunu şüpheli bulan başka bir yolcu tarafından kurtarılır. 

Tarık Dursun K., Alçaktan Uçan Güvercin’de kimlikleri tek tek saptanan tecavüz ve şiddet faillerinin yargılanma sürecini anlatır. Geri dönüşlerle Menekşe’nin yaşadığı kan dondurucu olaylara da şahit oluruz. Roman, faillerin siyasi ve ekonomik güçlerini kullanarak kendilerini aklamaya çalışmalarını, toplumsal çürümeyi tüm iğrençliğiyle gözler önüne serer. Menekşe’den ve adaletten yana olan Cumhuriyet Savcısı Fahri Ergün ise bu vicdanlı, taviz vermez duruşunun bedelini, dava sürecinde geçmişinin ve özel yaşamının gözler önüne serilmesiyle çok ağır ödeyecektir. 

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Başlat: Ready Player One - Ready Player One (2018) Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti - Dawn of the Planet of the Apes (2014) Yüzündeki Sır- Phoenix (2015) Kasabanın Yenisi / New in Town (2009) Dirlik Düzenlik (2022) Uzun Zaman Önce - Long Time Ago (2020)