Dune: Butleryan Cihadı

Paul Atreides’in cihadına kadar süren binlerce yıllık yolculuğun başlangıcını anlatan Dune: Butleryan Cihadı’yla Dune Efsaneleri üçlemesi başlıyor!

Paul Atreides, Dune olarak bilinen çöl gezegenindeki Fremenlerin lideri Muad’Dib olmadan, şeytani Baron Harkonnen, Atreides Hanedanı’nı yok etmeden ve baharat ile kumsolucanlarının sırrı keşfedilmeden çok uzun zaman önce destansı bir hikâye vardı. Mentatların, Zensünni Gezginlerinin ve Bene Gesseritlerin doğuşunu içeren bir hikâye…

“Politik ve ticari evrenimizin başlangıcı, düşünen makinelere karşı girişilen bu korkunç savaştı. Robotların, bilgisayarların ve simeklerin hâkimiyetine karşı isyan eden özgür insanların hikâyesini anlatırken beni dinleyin. Atreides ve Harkonnen Hanedanlarını ölümcül düşmanlar hâline getiren büyük ihanetin, bugüne kadar süren şiddetli kan davasının nedenini anlayın. Bene Gesserit Rahibeler Birliği’nin, Uzay Loncası’nın ve onların Yönbulucularının, Ginazlı Kılıçustalarının, Suk Tıp Okulu’nun, mentatların köklerini öğrenin. Zulüm altındaki Zensünni Gezginlerinin çöl dünyası Arrakis’e kaçışlarına ve orada,
en büyük askerlerimiz olan Fremenler hâline gelişlerine tanık olun.”
Çevirmen: Zeliha İyidoğan Babayiğit

Kış Nişanlıları /Aynadan Geçen Kız Serisi 1. Kitap

Uzun zaman önce, “Kırılma” adı verilen bir felaketin ardından, dünya birçok göksel adaya bölünmüştü. Kemer olarak bilinen bu adaların her biri farklı şekillerde gelişmişti ve zamanla kendine özgü bir ilişkisi var gibi görünmekteydi, öyle ki günümüzde birbirine hiç benzemeyen dünyalar bir arada ama ayrı ayrı var olabiliyordu. Ve Kemerlerin her birinde, her şeye gücü yeten bir atanın ruhu yaşıyordu.

Anima Kemeri’nde yaşayan bir kız, eski püskü eşarbı ve miyop gözlükleriyle Ophélie, eşsiz yeteneklere sahipti: Nesnelerin geçmişlerini okuyabilir ve aynalardan geçebilirdi. Onu, güçlü Ejderha klanından Thorn’la nişanladıkları sırada dünyasında dertsizce yaşamaktaydı. Oysa artık ailesinden ayrılması ve Kuzey’in uçan başkenti Gökşehir’e, Thorn’a gitmesi gerekmekteydi. Peki hangi amaçla seçilmişti? Gerçek kimliğini neden saklaması istenmişti? Ophélie farkında olmadan ölümcül bir komplonun oyuncağı hâline gelecekti.

“Dabos nadiren bir araya gelen karmaşık dünya inşası, incelikli karakter gelişimi ve sürükleyici olay örgüsü üçlüsünü kolaymış gibi göstermeyi bile başarmış.”
– KIRKUS REVIEWS
Çevirmen: S. İpek Ortaer Montanari

Esnek ile Geniş

Modern zamanların ideal çifti Esnek ile Geniş. Beş parasız da olsalar, makarnaya da talim etseler kaygısızlığın manifestosunu yazmış, altına imzasını atmış bir çift karşımızdaki. Yeri geldiğinde seslerini çıkarmaktan çekinmeyecek kadar cesur, yeri geldiğinde bir o kadar vurdumduymaz. Kemik, Lombak ve Uykusuz dergilerinde yayımlanan Esnek ile Geniş her sayfasında okuru özdeşleşebileceği, bazen de imrenebileceği bir yolculuğa çıkarıyor.

Alacagöl Efsanesi

“Gece yarısı düşen çığ, mezra ile bütün iletişimi kesmişti. Jandarmalar, karın kapadığı kıyı yolunu açtıklarında, mahsur kalan köylülerin hepsi­nin katledilmiş olduğunu gördüler. Sadece insanlar değil, hayvanlar da yok edilmişti.”

Alacagöl Efsanesi’nde Levent Şenyürek, 90’lı yılların Güneydo­ğu’sunda geçen dört günün hikâyesini anlatıyor; Jandarma Asteğmen Haluk Güner’in, Alacagöl kıyısında gerçekleşen esrarengiz ölümleri araştırdığı gizemli ve bir o kadar da gerilimli dört gün…

“Gölde bir şey vardı sanki. Bir şekilde ortaya çıkıyor ve bekliyordu. Ra­hatsız edilmediği sürece balıklar dışında kimseye zararı dokunmuyordu. Ancak rahatsız edilirse hemen harekete geçiyor, gölden çıkarak çevrede ya­şayan ne varsa boğduktan sonra geldiği yere geri dönüyordu.”

Merak unsurunu sürekli diri tutan temposuyla Alacagöl Efsanesi, fan­tastiğin çoğu zaman hayatın ta kendisi olduğunu yeniden hatırlatıyor.

Dervişin Kulağı

Doğukan İşler’den tüm kalem yontanlara, yonttuktan sonra kalemlerini tutup öpenlere ve yazmasa deli olacaklara ithaf edilmiş yeni bir öykü toplamı: Dervişin Kulağı.

Çocuklar, kediler, dervişler, mezarından kalkıp gelenler, uçarken yağmura yakalananlar… İşler, düşlemini ustaca kâğıda dökmeye devam ediyor
Dervişin Kulağı’nda. Rüyalardan, hayallerden, kendi yazı evreninden; fantezi
ve gerçekliğin katışıp ayrıştığı bir âlemden sesleniyor okura. Kanın doğru damarlarda aktığı, sulayacağı yeri kimselere danışmadan bulduğu; inleyen, sayıklayan, görünür görünmez hikâyeler anlatıyor.

“Ben hızlandıkça ses yakınlaşıyor. Demek ki doğru yoldayım, diyorum kendime. Şeyhimin sesi bu duyduğum, amenna, ama ne diyor, ne anlatıyor, kime sesleniyor, ne söylüyor, onu anlamıyorum. Sese doğru yaklaştıkça da bir karaltının peyda olduğunu görüyorum az ilerimde. Bir taraftan koştur koştur ilerlerken, diğer taraftan da gözlerimi kısarak bakıyorum ki karaltıya, emin olayım, kimdir, hakikaten de şeyhim midir bu duyduğum, canım sultanım mıdır bu gördüğüm.
(…)
Tut kulaklarını, bırakma.
Tut kulaklarını, bırakma.
Tut kulaklarını…”

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Balkaymak (2018) Mutluluk - Glück - Bliss (2013) Karanlık Sular - The Shallows (2016) Kayıp Özgürlük - Azadiye Wenda (2011) Burası Cennet Olmalı - It Must Be Heaven (2020) Koloni - The Colony (2022)