Anaïs Nin’in “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi bu hafta raflarda…

Ateş Merdivenleri

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest, evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin’in, Henry Miller ve eşi June’la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve bireyselliğiyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Serinin ilk kitabı Ateş Merdivenleri’yse hikâyesi diğer kitaplarda da devam eden karakterlerle tanışılan coşkulu bir sofra gibi.

Arzunun sularında yıkanmak isteyen, onun kendisine dönüşmek isteyen hayatlar. Gerard’la evliliğinde boğulan Lillian. Hoyrat ressam Jay. Şehvetten kaçmayan Djuna. Anlatacakları bitmeyen Sabina. Boş kadehlerde ruj izi, sönmüş sigaralar, kaçamak bakışlar, temasın elektriği. Savrulan adamlar ve sınırları aniden geçen kadınlar.

Anaïs Nin’in kendi sözleriyle “kadındaki yıkımla ilgili” olan Ateş Merdivenleri daimi, yerleşik meskeni olmayan ruhların içsel kentlerden dışarı taştığı yakıcı bir roman.

“Yazdıkları anlatılamayacak kadar güzel. En önemlisi, benim asla elde edemeyeceğim bir kesinlik, anlayış ve olgun bir hüner var.”
– Henry Miller

“Anaïs Nin modern kadının içsel pişmanlıkları ve arzuları hakkında açıkça yazarak feminist okurların ilgisini yakaladı.”
– Feminist Edebiyatı Ansiklopedisi

İçsel Şehirler serisi 1. kitap

Çevirmen: Püren Özgören

Albatrosun Çocukları

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest, evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin’in, Henry Miller ve eşi June’la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve bireyselliğiyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Serinin ikinci kitabı Albatrosun Çocukları ise “Mühürlü Oda” ve “Kafe” adlı iki kısımdan oluşuyor ve Djuna’nın gençliğini anlatarak başlıyor.

Ağlamayı bile sanata dönüştüren Djuna dans okulunda. Öğretmeninin en ufak davranışının bıraktığı etkiler devasa. Atlıkarınca gibi dönen duygular. Yaşlı erkeklerin otoritesi, gençlerin cazibesi. Ve yolların kesiştiği bir kafe. Bir de öteki odalarda kalan erkek ile kadının bitmek bilmez tartışmaları.

Anaïs Nin’den Albatrosun Çocukları, kökleri çocukluğun yaralarına kadar uzanan zaaflara, pusulasız kaybolmaktan korkacağınız içsel kentlere ve insanların sığındığı arzu adalarına dair sarsıcı bir roman.

“Bazılarınca ‘Kadın psikologlarının en mühimi. Bir kadının sanatçı olarak ilk gerçek portresi,’ diye nitelendirildi.”
– Kate Millett

“Bu yüzyılın en olağanüstü ve aykırı yazarlarından.”
– The New York Times Book Review

İçsel Şehirler serisi 2. kitap

Çevirmen: Püren Özgören

Dört Odalı Kalp

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest ve evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin’in, Henry Miller ve eşi June’la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve dürüstlüğüyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Nin, serinin üçüncü kitabı Dört Odalı Kalp’te ise Perulu şair Gonzalo Moré ile ilişkisinden ilham aldığı bir aşkı yazıyor.

Rango bakır tenli, gözleri kömür karası bir gitarist. Müziği damıtıyor sanki bu adam. Âşıkların içtiği iksiri başkaları değil, kendileri hazırlar. Djuna kapılıp gidiyor Rango’nun müziğine. Kiralık bir tekne oluyor aşk yuvaları. Ancak adamın eşi Zora var bir yanda, üstelik kadın hasta. Rango ile Djuna’nın arasındaki çekim ise kaçınılmaz bir kaza âdeta.

Anaïs Nin’den Dört Odalı Kalp, bir gitarın tellerinin melodisinden yaratıyor hikâyesini ve derinlerden değil sığ hayattan korkanları anlatıyor.

“Çok güzel, nadide romanlar.”
– Karl Shapiro

“Nin okurlarını, yaptıklarının ve çilelerinin önemini damıtacakları bir duyarlılık
ve tefekkür akışına dahil etmeyi istiyor.”
– New York Times

İçsel Şehirler serisi 3. kitap

Çevirmen: Püren Özgören

Aşk Evindeki Casus

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest ve evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin’in, Henry Miller ve eşi June’la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve dürüstlüğüyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Serinin dördüncü kitabı Aşk Evindeki Casus’ta ise gizemin cazibesini de kullanan Sabina, bir yalan makinesiyle karşı karşıya kalıyor.

1950’lerde New York. Sabina rasgele bir telefon numarası çeviriyor. Çünkü herkesin uyuduğu gece saatlerinde bir yabancının sesini duymak iyi geliyor nedense. Sessizlikten korkan birinin telaşıyla anlatıyor yabancıya, soluksuzca, taşkınca. Bir yanda vazgeçemediği eşi Alan, öte yanda başka bedenlerin hikâyeleri.

Aşk Evindeki Casus’ta üzerindeki gözlerin farkında olan bir kadın yürüyor kalabalıkta ve Anaïs Nin sevginin peşindeki parçalanmış özü ne kadar iyi anladığını kanıtlıyor bir kez daha.

“Bir düzyazı / şiir rüyası: İç hayatın ve çağrıştırdığı imgelerin lirik bir kutlaması.”
– Daniel Stern

“Günümüz edebiyatının en önemli yazarlarından.”
– Newsweek

İçsel Şehirler serisi 4. kitap

Çevirmen: Püren Özgören

Minotor’u Kışkırtmak

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest ve evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin’in, Henry Miller ve eşi June’la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve dürüstlüğüyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Serinin beşinci ve son kitabı Minotor’u Kışkırtmak’ta ise Lillian evliliğindeki sorunları unutmak için Meksika’ya seyahat ediyor.

Lillian güneşin her şeyi altın rengine boyadığı Golconda’da. Evliliğini bir kenara bırakması, her türlü düşüncesini ortadan kaldırıp sadece zevk alması, durağan hayatına can üflemesi lazım. Neyse ki dertlerini ardında bırakmaya çalışan biriyle daha tanışıyor burada. Doktor Hernandez. Ancak herkesin yolculuğu başka ve bazılarınınki çok daha korkunç.

Anaïs Nin, Minotor’u Kışkırtmak ile İçsel Kentler serisini herkesin içindeki labirentte saklı canavarla yüzleşip kapatıyor ve unutmanın ne anlama geldiğini sorguluyor.

“Hakiki ve tartışmasız bir deha.”
– Rebecca West

“Henüz var olmayan bir dünya için yazıyordu, böylece o dünyanın gerçekleşmesini sağladı.” – The Guardian

İçsel Şehirler serisi 5. kitap

Çevirmen: Püren Özgören

Watchmen Başlangıç: Dakikadamlar / İpek Hayalet

Tüm zamanların en çok satan grafik romanının uzun süredir beklenen başlangıç hikâyeleri sonunda okurların karşısına çıkıyor: WATCHMEN: BAŞLANGIÇ! Yirmi yılı aşkın süredir, Alan Moore ve Dave Gibbons’ın çığır açan grafik romanının ikonik karakterlerinin geçmişi tam bir gizemdi; ama artık değil. DC Comics, alandaki en yaratıcı isimleri Watchmen’in dünyasını daha ileriye götürmek için bir araya getiriyor. Bu cilt, Darwyn Cooke (DC: THE NEW FRONTIER) tarafından yazılan ve çizilen DAKİKADAMLAR ile Cooke ve çizer Amanda Conner (POWER GIRL) tarafından yazılan ve çizilen İPEK HAYALET bölümlerini içeriyor.

Watchmen’in öncüsü olan Dakikadamlar, sürekli değişen bir dünyada adaletsizliğe karşı güçlerini birleştirdi. İsimleri Gece Kuşu, Siluet, İpek Hayalet, Kukuletalı Adalet, Komedyen, Dolar Bill, Güveadam ve Kaptan Metropolis olan bu süper kahramanlar, suçla savaşta yeni bir dönemi temsil ediyorlar. Peki aralarından ilk hangisi kahramanlığın nerede bitip kötülüğün nerede başladığı sorusunu soracak? Aralarındaki fikir ayrılıkları ölüm ile yaşam arasındaki farka dönüşecek mi?

Terbiyeli ve çalışkan bir ergen olan Laurel Jane Jupiter, doğumundan annesinin İpek Hayalet kıyafetini/şöhretini devraldığı güne kadar bu iş için eğitilmişti. Artık Sally Jupiter’ın kısıtlamalarına, isteklerine ve eve kapatmalarına tahammül edemeyen Laurel liseli sevgilisiyle birlikte kendi kahramanlık yolunu bulmak üzere evden kaçar. Annesinin koruyucu gölgesinin dışında olan Laurel hayal edebileceğinden çok daha tehlikeli bir izin peşine düşer.

Watchmen’in öncesinde neler olduğunu Eisner Ödülü sahibi DC: THE NEW FRONTIER yaratıcısı Darwyn Cooke’un hem çizip hem de yazdığı “Watchmen Başlangıç: Dakikadamlar” ile çizer Amanda Conner’ın (POWER GIRL) Darwyn Cooke’la birlikte yazdıkları “Watchmen Başlangıç: İpek Hayalet”i keşfedin.

Watchmen Başlangıç: Dakikadamlar için Övgüler

“Darwyn Cooke bu işin altından kalkmış… [Watchmen Başlangıç: Dakikadamlar] muhteşem bir çizgi roman.” – IGN

“[Watchmen Başlangıç: Dakikadamlar] ilk sayfasından son sayfasına kadar çizgi roman sanatının ihtişamlı ve göz kamaştırıcı bir örneği.” – MTV Geek

“Cooke, daha ilk sayfadan hikâye anlatıcılığının ne kadar muazzam olduğunu gösteriyor.” – Comic Book Resources

Watchmen Başlangıç: İpek Hayalet için Övgüler

“Darwyn Cooke ile Amanda Conner’ın birlikte çalışması fikrine karşı koymak çok zor çünkü Amanda Conner bir çizgi roman çizdiğinde onu sevmemek için hiçbir neden bulamıyorsunuz. İşleri karşı konamayacak denli güzel ve ilham verici.” – Craveonline

“Watchmen Başlangıç: İpek Hayalet samimi ve sanat için yaratıldığı bariz, muhteşem bir hikâye.” – Newsarama

Çevirmen: Emre Aygün

Her Şey Kontrol Altında

Her Şey Kontrol Altında, kaybedilen savaşın ardından sömürgeye dönüşen bir ülkenin, “hasta” insanlarının hikâyesi. Üremenin ve üretmenin bir zorunluluğa dönüştüğü korku imparatorluğunda, çalışma ve aile kurma baskısı altında ezilen bireyler, terapi seansları ve ilaç tedavisiyle kontrol altında tutulur. Sisteme başkaldıranlara tanınan yaşam hakkı, karantina bölgeleriyle sınırlıdır.

İki çocuk annesi Rüya, mevcut düzene ayak uyduramadığı için karantina bölgesinde yaşamaya mahkûm edilir. Annesiz büyümek zorunda kalan Deniz ise, sistemde yer edinemeyeceği ve sonunun annesi gibi olacağı endişeleriyle boğuşur. İktidar tarafından körüklenen paranoyanın atıl hâle getirdiği bireyler için tek kurtuluş; özgürlüklerini, güvende hissetmek uğruna feda etmektir.

“Eski moda bir alışkanlıktı artık kitap okumak, tıpkı müzik dinlemek ya da bir hobiyle uğraşmak gibi. Silinmeye yüz tutmuş bir nesle ait ritüellerin belki de en sonuncusu. Yasaklandığından değil vakit yokluğundan, gerçekleşmesi muhtemel saldırıların ve sonu gelmeyen borçların gölgesinde daima tetikte yaşamaktan, en çok da çalışmak dışında herhangi bir eylemden zevk almaktan duyulan suçluluktan. Yeni düzenlerinin mimarları, kitleleri özgürleştirebilecek ya da düşünmeye sevk edecek faaliyetleri yasaklamak yerine işlevsiz kılmayı başararak zihinleri, alışkanlıkları, düşünce biçimlerini yeniden kurgulamışlardı. Müzik, edebiyat ve sanat zaman kaybından öteye gitmeyen ve maddi getirisi olmayan uğraşlara dönüştürülerek gündem dışı bırakılmıştı. Tüketilebilir ürünler kadar bile değeri yoktu sanat eserlerinin. Yaratmanın yerini üretimin aldığı düzenlerinde, çalışmak yeni dindi artık, antidepresanlar kurtuluşu aydınlatan yoldu, kefaretin bedeliydi savaşmak ve yeniden doğmaktı ölmek.”

Büyük Medeniyet Savaşı: Orta Doğu’nun Fethi

İlk elden gazetecilik ve tarihin, Robert Fisk’in Ortadoğu’da yaşanan trajedi ve ihaneti anlatan destansı hikâyesinden daha güçlü bir şekilde birleştiği ender görülmüştür.

Onun Irak, Afganistan, Cezayir, İran, İsrail, Filistin ve diğer savaş alanlarındaki kan banyosu ve zulme, 11 Eylül 2001 katliamına ve Saddam Hüseyin’in acımasız rejiminin devrilmesine dair anlattığı hikâyeler, yeni ve korkutucu anlamlar kazanarak gözler önüne seriliyor.

Usame Bin Ladin ile üç kez görüşen Fisk, 1976 yılından bu yana Ortadoğu’daki çatışmaların ön cephesinde yer alıyor ve insanların çektiği acılar hakkında yazdıkları bugün dünyanın dört bir köşesinde okunuyor. Modern savaşların dehşetine dair, İkinci Dünya Savaşı’ndaki muhabirlerin geleneğini takip eden tanıklıkları hem kuşku hem öfke barındırıyor.

Bu, Ortadoğu tarihinin kronolojisi değil, son bir asırdır askerleri ölüme gönderen ve –Müslüman, Hıristiyan veya Yahudi– binlerce insanı öldüren yalanlara ve aldatmalara karşı tutkulu bir feryat.

Ve Fisk’in 1980’lerde İran-Irak Savaşı’nın ön cephelerinde geçirdiği günlerden, babası Teğmen Bill Fisk’in 1918’de Somme siperlerinde yaşadığı tecrübelere uzanan son derece kişisel bir hatırat. Babasının 1914-18 savaşında kazandığı madalyanın arkasındaki ifadeyle “Büyük Medeniyet Savaşı”, mizah ve merhamet öğelerini de barındıran bir macera ve trajedi başyapıtı. Hayatlarımızı –ve geleceğimizi– şekillendiren şiddet dolu bir dünyanın hikâyesi.

“Bu neslin en müthiş gazetecilerinden biri. Savaş muhabiri olarak rakipsiz.”
– Financial Times

Çevirmen: Murat Uyurkulak

Esir Şehir Üçlemesi Kutu Set

Esir Şehrin İnsanları
Esir Şehrin Mahpusu
Yol Ayrımı

Dağıtım Tarihleri: 12.11.2020

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (18. hafta):
Umudunu Kaybetme - The Old Oak (2024) Grabuna (2024) Üç Günlük Dünya (2024) SOBE: Sakallı Bebek (2024) Hanna ve Minik Canavarlar - Hanna And The Monsters (2024) Çocuk Kalbi (2024) Tarot - Horrorscope (2024) Tereddüt Çizgisi (2024) Bakkal Amca: Mahmut Tuncer (2024) Sinemada İtiraz Ediyorum (2024) Şahsi Meselemiz Merkez Üssü Hatay (2024) Küçük Prens Karlar Ülkesi - The Swiss Adventure (2024) Back to Black (2024)
Arşivden Seçkiler:
Buraya Kadar - This Is The End (2013) Bir Nefes Daha (2021) Kızkaçıran (2016) Uzaylıların Şafağı - Attack The Block (2011) Güneşi Söndürmem Gerek (2024) Ruh Azabı (2023)