Kuşlar
“Daphne du Maurier’nin dehası, yazdığı birbirinden özgün her öyküde kendini gösteriyor.” — Alberto Manguel
Derinlikli, sonunu açık etmeyen tekniğiyle pek çok eseri beyaz perdeye uyarlanan Daphne du Maurier gotik edebiyatın hak ettiği takdiri zaman içinde gören yazarlarından. Alfred Hitchcock’un sinemaya uyarladığı “Kuşlar” öyküsünü de içeren bu derleme iki dünya arasına sıkışmış, kendilerine çıkış yolu arayan tutkulu karakterleriyle okura son sayfaya kadar şüphe, şaşkınlık vadeden yazarın korku gerilim öykülerini içeren kıymetli bir hazine.
İnsanlara saldırmaya başlayan kuşlar, korkunç bir bedel karşılığında ölümsüzlük bahşeden bir dağ, kocasına elma ağacı suretinde musallat olan ölü bir eş, bir fotoğrafçıyla tehlikeli bir ilişkiye başlayan genç bir kadın, sonu mezarlıkta biten bir randevu ve trajik bir sırra sahip bir aile… İnsanın dünya üzerindeki egemenliğiyle alay eden altı öykü bu derlemede kendine yer buluyor.
Göğün dört bir yanından aşağı süzülüyor… kuşlar.
Çeviri: Serpil Çağlayan
Serotonin
Sadece Fransız edebiyatının değil, Avrupa’nın kötü çocuğu Michel Houellebecq, yapıtlarında toplum yaşamının hedonist ve ekonomik yanlarını en kötümser uçlarına götürerek geleceği bugüne, bugünü geleceğe taşıyan âdeta karanlık bir kâhin. Cüretkâr tahminlerinden nasiplenmeyen alan yok: Bilim, seks, sanat, siyaset, din. Bu sayede de 2002’deki Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü’nden 2010’daki Prix Goncourt’a kadar yeteneğinin karşılığını bol bol aldı; Serotonin’le yine 2020 Booker adaylarındandı.
Fransız Tarım Bakanlığı’nda ziraat mühendisi olan Florent-Claude Labrouste, çalışma hayatından, kadınlarla ilişkilerinden ve yeni Avrupa’dan sıkılmış kırklı yaşlardaki müzmin bir bekârdır. Kendisini memleketinde kaybetme arzusuyla otomobiline atlayıp yola çıkar, kullandığı antidepresanın da etkisiyle her şeyi libidosundan azade görmeye başlarken yeni toplumun huzursuzluklarından ve eski dostlarıyla sevgililerinin dönüşümlerinden etkilenecektir.
Protestolarıyla Fransa’yı sarsan Sarı Yelekliler hareketini öngören Serotonin, yazarının kehanet yeteneğinin rafine bir örneği, bir tür zamane Ölü Canlar’ı.
“Kaybeden beyaz erkek: Houellebecq’in yeni romanı, Fransız memnuniyetsizliğini öngörüyor.” — THE GUARDIAN
“Provokasyonlarına rağmen romantik ve hüzünlü fikirlerin romanı; Houellebecq gezgin ozanlar gibi kayıp aşkların şarkılarını söylüyor.” — RACHEL KUSHNER
Çevirmen: Başak Öztürk
İdük
Gözlerimizi kamaştıran, Boğazımızı bir gecede yararak karşımıza dikelmiş bu gizemli varlık, İdük… Adı bile sırlarla dolu, İstanbul’un sokaklarına gölgesi usulca düşüyor. Ne yöneldiği belli, ne aradığı… Belki de kendisine bile yabancı. Gecenin karanlığında giden son ada vapurunda, pencereden kolunuzu güçbela çıkardığınız sigara molasında ya da belki de akşam vakti gereksiz yere söylediğiniz o üçüncü lahmacunun kendini hararetle hissettirdiği rüyanızda karşınıza çıkıveriyor. Sislerin içinde ansızın beliriyor, ardında sadece merak ve belirsizlik bırakarak kayboluyor. Şehre atanmış ama affını dilemeye korkan bir hayalet gibi ne idüğü belirsiz bu diklik, kimi için umut ışığı, kimi içinse karanlık bir tehdit. Belki de İdük, sadece kendisini anlayacak birini bekliyor. Ama bir gerçek var ki, herkesin dilinde dolaşıyor: İdük, sadece içimizde beliren bir kutluluk değil, aynı zamanda bambaşka bir dünyanın kapısını aralamak isteyen bir hayalin tohumu.
“Zaten hepimiz aynı frekanstayız, güzel düşündüğümüz için evrenin bize hediyesi bu.” – İlayda, 38, Fon Yöneticisi
“Bak abi, bu İdük başka kimseye gönderilmedi, anlıyo musun? Bize geldi bize, Türklere! Türkün yurduna!” – Serhat, 20, Kendi Rızasıyla İşsiz
“Yabancı Cisim denmesine karşıyım ben efendim bu yapıya. Ne münasebet. Kesinlikle Yerli Cisim denmeli.” – Pakize, 45, Ev Hanımı
Bağışlanamaz Olan
bağışlamak diyor Jankélévitch ölüm kamplarında ölmüştür altını çiziyorum bunun, bağışlamak kalın çizgi ölmüştür incecik. ölüm kampları ne tuhaf, sanki rüzgâr geçirmez bir derisi varmış gibi.
yeryüzüne inandığı yerden başlıyor oysa hayvan, soluk almaya. ellerin en soğuk kıtayı araması atlasta, kendimden biri değilim diyen o şair denizi görmüş müdür, sahilin kumlu yüzeyinde dolanan ıstakozu?