“Neil Gaiman tarifi mümkün olmayanları tarif ediyor.”
Yıldız Tozu
Mythopoeic Fantazi Ödülü
Locus En İyi Fantastik Roman Ödülü Adayı
İNANMAK ZORUNDASIN. AKSİ TAKDİRDE ASLA GERÇEKLEŞMEZ.
Adını ötesindeki gizemli topraklardan kendilerini ayıran koca taş duvardan alan Duvar Köyü’nde hayat sakin bir şekilde ilerliyordu. Gel zaman git zaman, köyde yaşayan genç Tristran Thorn, kalbini güzel ve soğuk Victoria Forester’a kaptırdı.
Tristran’ın Victoria’nın kalbini kazanmak için Duvar’ın ötesine düşen bir kayan yıldızı getirmesi gerekecekti. Yer yön bilmeden atılacağı büyülü ve tehlikeli âlemlerde bu yıldızın peşinde başkaları da vardı; cadılar, lordlar… ve tabii bir de yıldızın kendisi.
Mizah, sihir, macera ve romantizmle harmanlanmış bir peri masalı olan Yıldız Tozu, yazarın cesur, zarif ve sınırsız hayal gücünü gösteren, zamansız bir eser.
“Neil Gaiman hikâyelerle dolu bir hazine sandığı ve elini hangi işe atsa biz kârlı çıkıyoruz.” – Stephen King
“Gaiman, zengin bir hayal gücüne ve büyük konuları ustalıkla anlatma yeteneğine sahip.” – Philip Pullman
“Gaiman tarifi mümkün olmayanları tarif ediyor.” – Susanna Clarke
“Bizi ayıran tüm sınırlara karşın her şeyin mümkün olduğu ve saf büyüden oluşan bir diyar var. Neil Gaiman da o diyara açılan kapının anahtarını boynunda taşıyor: Öykü diyarının.” – Elif Şafak
Çevirmen: Ayda Sungur
Operadaki Hayalet
“Yazılmış en güçlü gotik romanslardan biri.” – New York Times
Gaston Leroux’nun birçok defa beyaz perdeye uyarlanan, müzikaliyle yıllardır izleyicilerin hafızasına kazınan, okurlara Frankenstein’ın canavarı ve Dracula gibi unutulmaz bir karakteri tanıtan Operadaki Hayalet gotik edebiyatın en önemli romanlarından biri.
Paris Operası’nın karanlık koridorlarında bir hayaletin dolaştığı dedikodusu herkesin kulağındadır. Kimse bu hayaleti görmemiştir, sadece güzel ve yetenekli bir şarkıcı olan Christine Daaé duyabilmiştir sesini.
Hayalet, onun Müzik Meleği, öğretmenidir. Ancak Christine’e âşık olan, eski dostu Chagny Vikontu ona yakınlaşmaya başlayınca Hayalet’in kıskançlığı da tehlikeli boyutlara ulaşır.
Bir hayalet mi o? Yoksa hem gökyüzüne hem de yeryüzüne ait biri mi?
Çevirmen: Can Erhan Kızmaz
Sınır
“Sana erişmek istiyorum, erişemiyorum. Sanki gözle görünmeyen kuvvetler tarafından şiddetle korunan bir sınırın birimiz bir, diğerimiz öteki tarafındayız. Sana erişmeye imkân bulamıyorum. Bana o kadar yakınsın, yan yanayız ve arada geçilmez bir çizgi var.”
Evet, Ayla ile Osman arasında aşılması güç bir sınır var.
Peki, ya aşk? Aşk her zorluğu, her imkânsızı yenemez, her sınırı aşamaz mı?
Suat Derviş en önemli eserlerinden biri olan Sınır’da bu sorunun cevabını arıyor. Farklı sınıflardan, farklı hayatlardan iki gencin, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde verdikleri bir arada kalma mücadelesini tüm ayrıntılarıyla anlatıyor.
“Suat Derviş’in Romanlarında Kadınlar ve Yoksulluk” başlıklı bir tez de hazırlayan Çiğdem İlker, “Aşkın ve Savaş’ın Romanı: Sınır” başlıklı yazısıyla sizin için romanı derinlemesine inceliyor.
Katı Olmayan Şeyler
Yalnızca çocukların bildikleri bir lisan var. Yalın, sahici, ürkütücü bir lisan.
Her şeyi olduğu gibi söyleyen, yamasız, süssüz, hatta çıplak. Sadece konuşmuyorlar üstelik onunla, bakıp görmeyi, dinleyip anlamayı da beceriyorlar. Bazısı büyür büyümez unutuyor bu lisanı, bazısı hiç çıkarmıyor aklından.
Nilüfer Altunkaya, Katı Olmayan Şeyler kitabıyla yalnızca çocukların konuştuğu tertemiz bir lisan sunuyor bize. Olanı allayıp pullamadan, saf gerçekliğiyle gösteriyor okura. Kimi zaman arka sokağımızdan geçiyor, kimi zaman da uzak bir gelecekten sesleniyor bize.
“Yaz geceleri insanın aklını başından alıyor. Yaz mevsiminin tenimde
soluk alıp veren, her şeyi kuşatan, boşlukları dolduran bir gecesini daha yaşıyor olmak. Sadece bu. Görünmez olmak istiyorum. Zaten gölge gibiyim.
Kendimin gölgesi. Tek bir kişi olmaya çalışan ruhumdaki kalabalığın gölgesi. İşte bütün bunlar çok zor.”