Bir yıl boyunca bıkmadan usanmadan yeni sezonunu beklediğim Game of Thrones nihayet başladı ve beşinci bölümü bu hafta yayınlandı. Diziyi pek çok kişi gibi ben de oldukça başarılı buluyorum. İkinci sezonun başlarından itibaren bazı kimseler dizinin başarısının düştüğünü düşünse de bence giderek daha da güzelleşiyor ve heyecan oranı artıyor.

Yeni sezonun ilk iki bölümünde tansiyon sanki biraz düşük gibi gelmişti bana. Acaba bu sezon seyretmekten sıkılır mıyım diye düşündüm. Sonrasında üçüncü ve dördüncü bölümü birlikte seyredince fikrim değişti. Senaryo zaten gayet başarılı, üstüne üstük oyunculuk performansları da bir o kadar başarılı olunca seyretmekten kendinizi alamıyorsunuz. İçerik bakımından insanın en temel içgüdülerine hitap eden bir senaryo var karşımızda, iktidar, güç, seks, intikam… Bu öğeleri olabildiğince dozunda harmanladıkları için dizinin başarısı bence artmaya devam edecek… Oyuncular çok başarılı ve şöhret sahibi olmalarına rağmen hiç kompleks yapmadan küçük büyük her role girmişler, “her türlü” sahnede de yer alıyorlar. Poposunu görmediğimiz karakter neredeyse kalmadı. Tabi dizinin astronomik bütçesini ve aldıkları paraları düşünürsek bence bu denli rahat olmaları normal. Öte yandan büyük bir ekip performansı seyrediyoruz. Kostüm, ses, ışık, müzik, tüm detaylar çok başarılı. Benim kadar pimpirikli biri daha olmasın, ben bile henüz göze batacak kadar büyük bir detay hatasına rastlamadım. Bizim TV dizilerinde olduğu gibi, bir sahnede çizmeleriyle koşarken, hemen ardındaki sahnede ökçeli ayakkabılarıyla görmüyorsunuz karakterleri!.. Yukarıda da bahsettiğim gibi, üç ve dördüncü bölümleri birlikte seyrettim. İtiraf ediyorum ki dördüncü bölümün yaklaşık son on dakikasını arka arkaya en az sekiz kez izledim! Ne yapayım, çok etkileniyorum ve o sihirden kopmamak için çocuk gibi sardım sardım seyrettim… Bir de aklımdayken hemen notunu düşeyim; geçen sezondan beri artık bölüm sonlarına daha farklı ve radikal müzikler koyuyorlar. Hepsini iştahla dinliyorum. Sonuç olarak baştan aşşağıya çok başarılı bir yapım. Seyretmeyenler hemen başlasın bence…

Bir önceki yazımda da bahsettiğim üzere, halk arasındaki adıyla bir DVDcim var ve internet kullanımına inat ben hala dizilerimi, filmlerimi ondan alıyorum. DVD marketin sahibi sevgili arkadaşım Miraç Karanisoğlu yıllardır bu konuda benden çok çekmekte. “Flash belleğimi biçimlendirir misin Miraç?, Hangi filmi seyrediyim Miraç?, Ama altyazı olmasın, İngilizce
olsun demiştim Miraç…” Sağolsun o kadar güler yüzlü ve o kadar iyi ki, hep iadare eder beni… Şimdi okurlarımızın bazıları diyecek ki, ‘e Göksel, sen bu işleri evde kendi bilgisayarında yapsana, niye uğraştırıyosun adamı?’. Açıklayayım…

Değerli okurlarımız, hızla teknolojinin kurbanları oluyoruz hepimiz. Artık evden çıkmadan bile yaşamak mümkün neredeyse. Özellikle gençlerin iletişimi sıfıra indi. Eskiden mahalle bakkalları, mahalle berberleri, mahalle manavları vardı. Bu yerler sadece alış veriş için değil, insanların buluşma noktasıydı. Ben de Miraç’ın DVD marketini öyle bir yer olarak görüyorum. İçeri girip selam verdiğinizde sıcak bir merhaba duyduğunuz, her uğradığınızda başka başka arkadaşlarınızla karşılaştığınız bir yer ne güzeldir değil mi? Alış verişinizi yaparken beşer dakika sohbet etme şansınız olan insanlardan çok şey öğrenirsiniz. Küçük
hayatlarımızı anlamlandıran şey iletişimdir. Sanal değil, gerçek iletişim. İşte tam da bu yüzden ben hala DVDciden film, dizi alıyorum. Bu yüzden hala minik fırından ekmek, küçük manavdan ve pazardan sebze alıyorum. Her uğradığım yerde gördüğüm insanlar bana huzur veriyor. Selamlaşmak, gülüşmek, kısacık sohbet etmek… Bunlar güzel şeyler…

Sonuç olarak sizlerden ricam, elinizden geldiğince ‘gerçek’ yaşayın. İnsanlarla iletişiminiz bilgisayar ve cep telefonu ekranlarında kalmasın… Yine lafı uzattım ve daha da uzatırsam bağlayamayacağım. Hepinize en pozitif enerjilerimden gönderiyorum…

Sevgi ve saygılarımla…

GÖKSEL AKSEL

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Mavi En Sıcak Renktir - La Vie d’Adèle – Blue is the Warmest Color (2013) T.İ.M (2018) Sevda Mecburi İstikamet (2023) Kimetsu Orkestrası Konseri - Kimetsu Orchestra Concert (2021) Kıyamet Kitabı - Doomsday Book (2012) Resident Evil: Ölümden Sonra - Resident Evil: Afterlife (2010)

Leave a comment