Tarih dediğimiz şey, bize sunulan resmi bilgiler dışında müthiş sırlar, örtülü gerçekler, kayda geçmemiş hatıralar, gizli tutulan bilgiler, belgeler ve entrika katmanları olan; çoğunlukla merak etmediğimiz; bizden uzak, bizimle alakasız sandığımız bir süreç.

Son yılların şüphesiz en ilgi çekici yazarı olan Dan Brown, ilkin “ Da Vinci Şifresi” adlı romanı ile tarihin karanlığına gömülü katmanların sır kapılarını, muazzam bir araştırma ve bilgi birikimiyle aralayarak bizi bulmaca çözme merakı içinde tarih koridorlarında dolaştıran, gizemli bilgi hazinelerine ulaşmamızı sağlayan bir yazar. Üstelik, bu bilgiler, gelip geçici bir maceranın bilgileri olarak kalmıyor, dünya insanlığını yakından ilgilendirdiği gibi şimdi bize bir kaos yumağı gibi gelen dünyayı, küresel gerçeklerin alt yapısını anlamamızda önemli ipuçları taşıyor.

Dan Brown, dünyada çok ilgi uyandıran, yeni araştırmalara sebep olan “Da Vinci” şifresinden sonra yazdığı “Melekler ve Şeytanlar” kitabıyla Vatikan’ın kalbine giriyor, tarihin karanlığına itilmiş gizli gerçeklerin, entrikaların şifresini çözüyor.

Bu kitapları okurken doğrusu yazarın bu kadar derin ve gizemli bilgiler içeren, detaylar ve son derece önemli malzemelerle dolu eserleri birbiri ardınca  nasıl yazdığını düşünmüşümdür. Ayrıca, roman yazımında senaryo tekniğinden de yararlanılmış olması bende kitapların sinemaya uyarlanmasının önceden düşünüldüğü kanaatini uyandırmıştı. Nitekim, öyle de oldu.

Filmde birbiriyle gizemli bağlantıları olan olayları anlayabilmek, polisiye merakıyla iz sürerken daha fazla keyif alabilmek için iki kavramı (daha doğrusu kurum) hakkında öncelikli bilgimiz olması gerekiyor; illuminati ve CERN.

İlluminati, prodüksiyon notlarında her ne kadar kuruluşu 1776 olarak söz ediliyorsa da, aslında çeşitli kaynakların ileri sürdüğüne göre kuruluşu eski çağlara dayanan ve gerçek hayatta hala varlığını sürdürdüğü iddia edilen;  hükümetlerin yerine “aydınlanmışların” kurduğu özerk bir hükümeti koyarak yeni ve tek dünya devleti kurmayı amaçladığı sanılan bir gizli örgüt.

CERN ( Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi); Melekler ve Şeytanlar kitabının önsözünde de belirtildiğine göre; dünyanın en büyük bilimsel araştırma merkezi.Yakın zaman önce ilk karşı madde zerreciklerini üretmeyi başardı. Karşı madde, bir farkla fizik madde ile özdeştir. Karşımadde, normal olarak maddelerde bulunan elektrik yüklü zerreciklerden oluşur. İnsanlığın bildiği en güçlü enerji kaynağıdır. Yüzde yüz verimlilikle enerji çıkarır. Karşımadde, kirliliğe ya da radyasyona sebep olmamakla birlikte, bir damlası gün boyunca New York şehrini aydınlatmaya yeter. Buna rağmen bir sakıncası vardır; son derece kararsızdır. Herhangi bir şeyle… havayla bile temasa geçtiği anda tutuşur. Bir gramı, 20 kilotonluk – Hiroşima’ya atılan bombayla aynı büyüklükte – nükleer bomba enerjisini içerir. Yakın zamana kadar karşımadde sadece küçük miktarlarda üretiliyordu. Ama CERN, yeni Antiproton Hız Kesici’de – çok daha büyük miktarlarda karşımadde üretebilecek gelişmiş bir karşımadde üretim tesisi – büyük gelişmeler kaydetti. Patlamaya son derece hazır olan bu madde dünyayı mı kurtaracak, yoksa şimdiye kadar yapılan en ölümcül silahları üretmede mi kullanılacak?

Ateşli bir şekilde Katolik Kilise karşı olan İlluminati, papalık seçimini baltalamak maskesi altında Vatikan’ı havaya uçurma peşindedir. Bir illuminati fedaisi tarafından CERN laboratuarında üretilen karşımadde çalınarak Vatikan’ın altındaki 400 yıllık Aydınlanma Yolu’nun sonundaki bir hücreye yerleştirilir. 24 saat içinde ulaşılıp atkisiz hale getirilmezse patlayacak ve tasarlanan müthiş patlamayı gerçekleştirecektir.

İlluminati’nin bu müthiş ölüm tehdidiyle yüzyüze gelen Kilise, Amerika’daki meşhur simgebilimci profesör Robert Langdon (Tom Hanks)’u Romaya çağırır. Langdon, CERN’ de karşımadde üretiminde çalışın bilim kadını Vittoria Vetra (Ayalet Zurer) ile birlikte bombayı bulut etkisiz hale getirme mücadelesine girişir. Birbiri ardınca çözdüğü şifrelerle, mühürlü lahitler, tehlikeli mezarlar, terk edilmiş katedraller arasında; yeryüzündeki en gizli mahzenin kalbinde yürek hoplatıcı aksiyon dolu bir ava girişen Langdon  sonunda Aydınlanma Yolunu bulur.

Eğer Dan Brownn’ın “Da Vinci Şifresi” ve “Melekler ve Şeytanlar” kitabını okumadıysanız, seyrettiğiniz film onca göz doldurucu sahnelerine rağmen karmaşık bir polisiye seyretmekten öteye gidemeyeceği gibi canınızı da sıkabilir.

Aslında film ustalıkla ve başarıyla beyazperdeye uygulanmış. Ancak, altını çizerek dediğim gibi önce “Melekler ve Şeytanlar” kitabını okursanız Sezar’ın hakkını Sezar’ a vereceksiniz.

Benden söylemesi…

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (17. hafta):
Zah-Har 'Cin Ahalisi' (2024) Oyun Gecesi - Katala (2024) Arınma - Immaculate (2024) Küçük Don Kişot'un Maceraları - Giants of la Mancha (2024) Boy Kills World (2024) Cadı (2024) Rekabet - Challengers (2024) Siyah Çay - Black Tea (2024) Dublör Filmi (2024)
Arşivden Seçkiler:
Elly Hakkında - About Elly (2017) Suç Unsuru - The Element of Crime (2019) Cin Günü (2024) Liseli Polisler 2 - 22 Jump Street (2014) Ay Işığı - Moonlight (2017) Son Durak - Fruitvale Station (2013)

Leave a comment