Yatakta Sigara İçmenin Zararları
“Yeni Arjantin Anlatısı” akımının temsilcilerinden, gotik ve ürpertici yapıtlarıyla dönemimizin en önemli ve üretken isimlerinden Mariana Enriquez ünlü şarkıcı-şair Nick Cave, Patti Smith gibi müzisyenlerden de etkilenen sıkı bir punk aynı zamanda. Cortázar, Borges ve Silvino Campo gibi Arjantinli yazarların geleneğinden gelen yazar, terör yılları ve kayıplarıyla Arjantin toplumunun sıkıntılarına da duyarlı bir anlatıcı.
İlk öykü kitabı Yatakta Sigara İçmenin Zararları’nda yer alan on iki öyküsünde, ölümcül bir estetiği halk söylenceleriyle, pop kültürünü şehir sapkınlıklarıyla kaynaştırıyor. İsyankâr gençler, doyumsuz kadınlar, tanıdık cadılar, sessiz hayaletlerle dolu hikâyeler, gerçekçi büyülü atmosferleriyle okuru alabildiğine sürüklüyor.
Açık saçık diliyle, bilinçdışının derinliklerinde dolaşan mizahıyla, taviz vermez cüretiyle, karanlığın kalbine tereddütsüz hücumuyla Enriquez umulmadık ustalıkta, hayranlık uyandıran kara bir yıldız gibi parlıyor.
“Mariana Enriquez’in o güzel, ürpertici dünyası, Yatakta Sigara İçmenin Zararları’nda görüldüğü kadarıyla, bütün o rahatsız edici ergenleri, hayaletleri, çürüyen hortlakları, günümüz Arjantin’inin o hüzünlü ve öfkeli evsizleriyle, uzun zamandan beri kurgu alanında yaptığım en heyecan verici keşif.”
— KAZUO ISHIGURO
“Bu çarpık anlatılara, karanlıktan gelen tutkulu fısıltılara bayıldım. Burada çok ciddi bir güç var.” — DAISY JOHNSON
Çevirmen: Züleyha Yılmaz
Ana
“Zamanımızın en büyük yazarı.” — GYÖRGY LUKÁCS
Maksim Gorki’nin başyapıtı olan Ana, 20. yüzyıl başlarında Rusya’nın büyük değişimlere gebe bir döneminde geçer. Zorluklar içinde hayatına devam eden ve haksızlık karşısında hep başını eğmiş olan Pelageya Nilovna, kocasının ölümünün ardından oğlu Pavel’le bir başına kalır. Delikanlı ise, annesinin aksine, haksızlık karşısında susulamayacağını savunmaktadır. Pavel’in devrimci faaliyetlerini başta korku ve endişeyle karşılayan “Ana”, zamanla bu mücadeleye kendisi de katılacak ve susmakla, boyun eğmekle geçen yılların ardından, kendine yepyeni bir kimlik inşa edecektir.
Gorki, Ana’da sadece bir dönem portresi çizmekle yetinmeyip adalet, dayanışma ve insan onuruna dair evrensel sorularla okurları baş başa bırakır. Gorki’nin ustalıklı anlatımı, Ana’yı Rus edebiyatının en etkileyici ve düşündürücü eserlerinden biri hâline getirir.
Çevirmen: Fatma Arıkan & Serdar Arıkan
Yürümek & Kış Yürüyüşü
“Bana öyle geliyor ki Thoreau bir dervişin varoluşunu vazetmiş, insan toplumunu reddetmiş ve hayattan kaçmak istemiş.” — RICHARD POWERS
Transandantalist hareketin önde gelen figürü olan Henry David Thoreau’nun iki klasik eseri, “Yürümek” ve “Kış Yürüyüşü”, okuru doğanın kucağına ve insanın iç dünyasına bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Bu eserler, sadece yabana yapılan gezintiler olmanın ötesinde, insan ve doğa arasındaki derin bağı keşfeden, yalın bir yaşamın felsefesini anlatan ve ruha dokunan birer başyapıt.
“Yürümek”te Thoreau, hedefi olmadan yapılan yürüyüşler felsefesinden yola çıkarak, doğayla iç içe olmanın insana kazandırdıklarını, zihinsel ve ruhsal dinginliği, özgürlüğü ve basit bir yaşamın güzelliğini şiirsel bir dille anlatıyor. Yazar, okuru doğanın ritmini dinlemeye, her adımda yeni keşifler yapmaya ve hayatın gerçek anlamını sorgulamaya teşvik ediyor.
“Kış Yürüyüşü”nde ise Thoreau kış manzaralarının keskin ve huzurlu güzelliğini yakalıyor. Karla kaplı tarlalar, donmuş göletler ve ormanın sessizliği hakkındaki canlı tasvirleri huzur ve tefekkür duygusu uyandırıyor. Eser, doğanın her mevsimde sunduğu güzellikleri ve zorlukların üstesinden gelmenin gücünü vurguluyor.
Çevirmen: Egemen Özkan
Kemikler ve Kartlar
“İnsanlık, yüzyıllarca zarları kumar oynamak için kullandı. Oysa zarlar, tercihlerimizin hayatımızı etkileyen ihtimalleri doğurmasının bir sembolüydü. İnsanlar bunu unuttular.”
Dünya üzerinde geceyi aydınlatmasıyla ünlü birçok kumarhanenin aksine sabahın altısında ve yalnızca altmış dakikalığına açılan Duryodhana Kumarhanesi’nde kalabalık tek bir masada toplanmış. Masanın ucunda baştan aşağı siyah kıyafetlere bürünmüş genç bir adam duruyor. Zarlarla üst üste beş defa altı atan bu genç kumarbaz, altıncısını da atmak üzere. Duryodhana Kumarhanesi’nde her şeyin değişeceği garip bir gün yaşanıyor. Ve zarlar yuvarlanıyor…
Semih Ellialtı, ilk romanı Kemikler ve Kartlar’da, katman katman açılan fantastik bir hikâyeye davet ediyor okuru. Kader, talih, özgür irade gibi kavramları kendisine özgü bir üslupla kurcalıyor; bir anlamda, kartlar yeniden dağıtılıyor!
Çizimler: Büşra Çete