Vahşi Kadınlar
Tekinsiz öykülerle dolu Vahşi Kadınlar’da Aoko Matsuda Japon halk masallarını feminist bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Matsuda binlerce yıllık anlatıları alıp günümüz Japonya’sına taşıyarak hayalet hikâyelerini toplumumuzla ilgili daha büyük hakikatleri göz önüne sermek için ustalıkla kullanıyor.
Kapı kapı dolaşıp el feneri satan iki kadın, her gece konforlu bir banyo yapmak için ziyarete gelen neşeli bir âşık, bekâr bir anne işteyken eve gelerek bebek bakıcılığı yapan sessiz bir ziyaretçi… Bu öykü kitabında temizlikten şatoları korumaya, seyyar satıcılıktan suçla savaşmaya kadar
birçok yararlı hizmet sunan ruhlar ile insanlar yan yana geliyor, öte âlem ile günlük hayat iç içe geçiyor.
“Aoko Matsuda’nın hayaletleri tanıdığınız insanların karakteristiklerine sahip: kimi yakın bir arkadaşınız, kimi peşin hükümlü akrabanız, kimiyse gün içinde rastlaştığınız işgüzar kimseler. Kitap ilerledikçe Matsuda ilmekleri sıklaştırıp karakterleri birbirlerine yaklaştırıyor ve bir bütün olarak kitap, düşündüğünüzden daha zengin ve derin bir hâl alıyor.” – Kelly Link
Çevirmen: Nilay Çalşimşek
Kiki ve Sihirde Yeni Bir Sayfa 2
Küçük cadı Kiki’nin cadılıkta ikinci yılı!
Kiki ilk yılında ailesinin yanından ayrılmış, bir kıyı kasabası olan Koriko’ya uçmuş ve burada kasabalılara yardım etmek için bir kargo servisi kurmuştu.
İkinci yılında ise Kiki ve Jiji’yi yine rengârenk maceralar bekliyor.
Kiki bu süreçte yepyeni dostlar edinecek, zorlu müşterilerle başa çıkmayı öğrenecek ve çok daha başarılı bir cadı olmak adına yeni büyüler öğrenmek için ilk adımını atacaktır.
Takako Hirono’nun çizimleriyle
Çevirmen: Derya Akkuş Sakaue
Rekabet: Bir Geyşanın Öyküsü
“Komayo geyşa olmaktan ne kadar nefret ettiğini ve insanların geyşalara sırf geyşa oldukları için istediklerini nasıl da yapabildiklerini düşündü. Bir zamanlar büyük bir ailenin gelini, bütün hizmetçilerin saygı duyduğu biri olduğu aklına gelince neredeyse gözyaşlarına boğulacaktı.”
Yaşadığı dönemin en ünlü yazarlarından olan Kafu Nagai, 20. yüzyıl başlarındaki Tokyo’nun arka sokaklarını ve ayrıksıların yaşamını en iyi anlatan yazar olarak kabul gördü ve sürekli olarak Kavabata ve Tanizaki’yle kıyaslandı. Yazarın 1918’de sansürlenerek yayımlanan ve ancak 1956’da tam metin olarak okurlarla buluşabilen başyapıtı Rekabet: Bir Geyşanın Öyküsü ise geyşaların zorlu yaşamı ve Tokyo’nun çalkantılı eğlence dünyası hakkında yazılmış en sert ve en gerçekçi romanlardan biri.
Genç geyşa Komayo, müşterilerinden biriyle evlenip taşraya taşındıktan sonra geyşalığı bırakır, ancak kocasının ölümünden sonra eşinin ailesinin onu dışlamasıyla kendi ayakları üstünde durmak için Şinbaşi’ye ve geyşalığa döner. Tekrar eski efendisi Yoşioka’nın himayesine giren Komayo genç bir aktöre
âşık olup onunla gizli bir ilişkiye başlayınca sıfırdan kurmaya çalıştığı hayatı altüst olacaktır.
Çevirmen: Gökçenur Güner
Prosper’in İblisi
Edebiyat tarihindeki popüler temalara yaptığı göndermelerle dolu eserleriyle tanınan K. J. Parker, bu sefer de meraklı okurların keşfederken keyif alacağı örtük atıflara sahip, hem karanlık hem eğlenceli bir maceraya davet ediyor bizi.
Belirli bir ücret karşılığında iblisleri kovmak için Papa tarafından yetkilendirilen isimsiz anlatıcımız insanların içindeki iblisleri görüp onlarla iletişime geçebilmek gibi bir yeteneğe sahiptir. Diğer yandan insanlar onun çok da umurunda değildir ve iblisleri kovarken insanlara verdiği zarar vicdanını pek sızlatmaz.
Çağının en iyi ressamı ve heykeltıraşı, en bilgili âlimi, en zarif müzisyeni, en sıradışı doğa filozofu ve mühendisi, kısaca büyük bir dâhi olarak tanınan Üstat Prosper ile onun geleceğin filozof-kralı olarak yetiştirmek istediği çocuğa da iblisler musallat olmuştur. Kahramanımızın bu sefer yapacağı seçim geniş çaplı ve sarsıcı sonuçlar doğuracaktır.
K. J. Parker’dan Prosper’in İblisi, tuhaf ve korkutucu bir dünyada geçen fantastik ve ironik bir hikâye anlatıyor.
“Sanki Witcher Geralt’ın içine Deadpool kaçmış gibi…” – The New York Times
“Parker’ın kendine özgü üslubuyla yazılmış, zengin fikirlerle dolup taşan bir roman.” – Locus
“Karanlık spekülatif kurguları sevenlerin, özellikle de Martha Wells ve Grady Hendrix hayranlarının ilgisini çekecek.” – Library Journal
Çevirmen: Deniz Daruga
Gece Kaplanı
On bir yaşındaki Ren’in ustası ölüm döşeğindedir ve oğlana son arzusunu bildirir: Yıllar önce bir kazada kaybettiği parmağını bulup yerine takmalıdır. Bunu yapmak için Ren’in kırk dokuz günü vardır, yoksa ustasının ruhu huzur bulamayacak, dünyada tutsak kalacaktır.
Ji Lin doktor olmak istese de 1930’ların Malezya’sında bir kadın olduğundan terzi çıraklığı onun için daha münasip bir iş sayılmaktadır. Annesinin kumar borçlarını ödemek için dansçılık da yapmaktadır. Bir gün dans partnerlerinden teki ona korkunç bir hediye bırakır: Kesik bir parmak. Bunun kötü şans getireceğine inanan Ji Lin kardeşiyle birlikte parmağın sahibini aramaya koyulur.
Hızla geçen kırk dokuz gün boyunca bölgede faili meçhul cinayetler artmakta ve kaplana dönüşen adamlara dair söylentiler yayılmaktadır. Ji Lin ve Ren’in yolları ise hiç tahmin edemeyecekleri durumlarda kesişecektir.
Gece Kaplanı’nda Choo, Sherlock Holmes romanlarını aratmayan, sürükleyici öyküsünü Çin kültürüyle ustaca harmanlıyor.
“Choo, görkemli bir labirenti andıran romanıyla okurları karmaşık, yitirilmiş bir dünyanın içine çekiyor.” – Kirkus
“Oldukça sürükleyici… mitolojik yaratıklar, ölülerle konuşma, şanslı sayılar, Konfüçyüsçü değerler ve yasak aşk, Choo’nun muazzam romanı Gece Kaplanı’nın arkaplanını oluşturuyor.” – Publishers Weekly
“Olağanüstü güzelliğe sahip bir kitap.” – Booklist
Çevirmen: Elif Nihan Akbaş
Kumsalda: Korku Hikâyeleri
“Kendimi tuvaletten dışarı zor atıp çığlık çığlığa koridorda koşmaya başladım. Koşarken birine çarpıp yere yuvarlandım. El yordamıyla bir yerlere tutunmaya çalışırken, gözüme tutulan fenerle kalakaldım. Neyse ki Bekçi Ahmet Amca’ydı. Kolumdan tutup beni yerden kaldırırken, ‘N’oluyor?’ diye sordu. Ağlayarak ona yaşadıklarımı anlattım, en sonunda da, ‘Betül’ün ayakları tersti!’ deyiverdim. Bunun üzerine Ahmet Amca, elindeki feneri tuttuğu ayaklarını göstererek, ‘Nasıl yani, benimkiler gibi miydi?’ dedi.”
Üniversiteye başlamadan önceki yaz tatilinde ailesiyle beraber deniz kenarındaki bir yazlık evde kalan Tufan, sıkıntıdan patlıyordu. Ta ki ateş başında birbirlerine korku hikâyeleri anlatan dört gençle karşılaşana kadar… Yeni arkadaşları Murat, Itır, Taygun ve Sesil’in hikâyelerinde neler yoktu ki: Tüyler ürperten cinler âlemi, lanetli dilek mektupları, ormandaki ıssız kulübe, kargalarla yarenlik eden gizemli kadın… Tufan da kendi hikâyesini anlatana kadar çember tamamlanmayacaktı.
Sakarmeke, Akılsız Sokrates gibi ödüllü eserleriyle tanınan ve farklı türler arasında gezinmeyi seven Mehmet Fırat Pürselim, şehir efsanelerini özgün korku öyküleriyle birleştiriyor. Gizem, korku ve maceranın hiçbir sayfasından eksik olmadığı, her yaştan okura hitap eden Kumsalda: Korku Hikâyeleri, edebiyatımızda önemli bir boşluğu dolduracak bir kitap.