Şeytan Çıkaran

“Bir Einstein denklemi, rakamlarla dolu bir muhasebe sütunundan ne derece üstünse, Şeytan Çıkaran da çoğu muadilinden o derece üstün.”
– New York Tımes

Korku filmleri tarihinde mihenk taşı hâline gelen uyarlaması 1973’te gösterime girdiğinde infial yaratan, günümüze kadar tesirini yitirmeyen en korkunç anlatılardan olan ve William Peter Blatty’nin gerçekten yaşanmış bir vakadan ilham alarak yazdığı Şeytan Çıkaran, Ira Levin’e ait Rosemary’nin Bebeği ve Thomas Tryon’ın yazdığı Öteki ile birlikte 1970’li yıllarda yükselişe geçen modern korku edebiyatının üç büyük romanından biri.

Gençliğinde oğlunu yanlış tedavi nedeniyle henüz üç yaşındayken kaybeden ve o günden beri tıpla arası iyi olmayan ünlü oyuncu Chris MacNeil eşinden boşanmıştır ve on bir yaşındaki kızı Regan’la birlikte yaşamaktadır. Babasından uzak kalan Regan ise son zamanlarda anormal davranmaya başlamıştır. Regan’ın giderek garipleşen hâlleri neticesinde doktora başvuran annenin derdine çare tıp dünyasından mı gelecektir yoksa Cizvit rahiplerinden mi?

Ebedi gecenin başlangıcı…
Çevirmen: Dost Körpe

Dünyalılar

Uluslararası çoksatan Kasiyer’in yazarı Sayaka Murata’dan normlara, travmalara ve yabancılaşmaya dair sarsıcı bir roman: Dünyalılar.

Natsuki diğer kızlar gibi değil. Bir asası ve dönüşüm aynası var.
Cadı ya da uzaylı olduğunu düşünüyor. Kuzeni Yu’yla birlikte yazlarını Nagano’nun dağlarında uzak gezegenlerin hayalini kurarak geçiriyor.
Korkunç bir dizi olay iki çocuğu sonsuza dek ayırınca birbirlerine söz veriyorlar: Ne olursa olsun hayatta kalınacak.

Yıllar geçiyor. Natsuki bir yetişkin artık. Aseksüel kocasıyla sakin bir yaşamı var, normalmiş gibi davranarak elinden geldiğince hayatta kalmaya çalışıyor. Ancak Natsuki’nin ailesinin talepleri artıyor, arkadaşları neden hâlâ bir çocuk doğurmadığını sorguluyor ve Natsuki’nin küçüklüğünden kalan travmalar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Nagano’ya dönmek için şehirden ayrılan Natsuki, Yu’yla yeniden bir araya gelmeye hazırlanırken aklında tek bir düşünce var: Dünyalılardan kaçmak mümkün mü?

“Şoke edici ve trajikomik. Sayaka Murata absürd fantazi ve katı realizmi ustalıkla ve özgünce bir araya getiriyor.” – Financial Times

“Bu kitabı çok sevdim! Uyum sağlamak ve hayatta kalmak için içselleştirdiğimiz saçmalıklara sert, coşkulu, yürek burkan fikirlerle yaklaşıyor.” – Elif Batuman

Yetişkin okurlara tavsiye olunur.
Çevirmen: Alper Kaan Bilir

Pas

Kentinizi hazırlayın. Kentinizi kurtarın.

İki antropoloji öğrencisi, proje ödevi olarak kente saha çalışması için indiğinde, sıradan başlayan yolculukları yavaş yavaş onları haritaların ötesindeki sırra savuracaktır.

İskit, Karanlık Çağ, Sefer gibi romanları ve DG, Demir Dövme Öyküleri, Hayal Et Hikâyeleri gibi öykü kitaplarıyla tanıdığımız GİO ödüllü yazar Murat Başekim yeni romanında, akrep ve yelkovanla birlikte zamanın tozları arasında dönerek çürüyen bir kentin ve esrarengiz bir arayış serüvenine çıkan kentlilerin hikâyesini anlatıyor.

Pas, gizemli, derinlikli, katmanlı, kendine has bir şehir fantazyası.

“Sanki oralarda bir yerde, Kentin bir köşesinde gizlenen, gözucuyla belli belirsiz görülen, hayatlarımızın kıyısında saklanmış, sabit, değişmez, somut, daimi bir gölge var. Bekliyor… Ama nerede?”

Fevkalbeşer Sair Bey
ve Suskunluğu

Geçmiş, şimdi ve gelecek; IV. Murad döneminden bir cellat ve hırsız, bugünden yarı deli bir yazar/ressam, gelecekten bir dedektif… Ömer İzgeç, farklı zamanlara ait bu kişilerle ilginç bir tarikatın peşine düşürüyor okurları.
Bir madalyonun, bir tarikatın, bir ejderin izindeki karakterlerin kendi aynalarına bakmak mecburiyetinde kalmalarına şahit oluyoruz.

Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu, güzel ve heyecanlı bir maceranın ötesinde yansımalar sunuyor okuyucuya. Bir madalyona, kâğıtlara ve rüyalara işlenen ejderler, derisinde aynalı pulları ve zümrüdi gözleriyle bu hikâyelere eşlik ediyor.

“Bir cinayet işlendi ve ben hepsini gördüm. Ama önce kendimden bahsetmek isterim. Her şeyden önce, bu odaya adım atanlar duvarlardaki diğer resimlerden önce beni fark ederler, bunu söylemek isterim. Ben karanlık bir ormanın içinde, üzerlerinde gece kuşlarının uyukladığı, lanetli ağaçların arasında dinlenen kızıl bir ejderim. Zümrüdi gözlerimdeki sertlik, aynalı pullarla kaplı kuyruğumun iriliği sizi yanıltmasın; bu karanlık orman, resmi gören sizin gibi resmin içinde olan beni de ürpertiyor çünkü. Oysa, hareket edecekmiş gibi görünen şu ağaçlar, şimdi dalların üzerine sinmiş uyuklayan ancak uygun an geldiğinde nereden peydahlandığı belli olmayan yüzlercesiyle beraber aniden saldırıya geçip bedenimi didikleyecek gibi duran şu sevimsiz kargalar, bakın, en üstteki ağaçların arasına konuşlanmış şu gözler benim gibi her an durağan ve cansız. Ben yalnızca donuk bir ejderim. Şimdi, sizin hareketli dünyanızda olanları anlatmak bana düştü, ne tuhaf.”

“İyi bir roman okumaya başladığınızda daha önce gitmediğiniz bir dünyaya adım atmış gibi olursunuz. Sözcükler, etrafınızda bir dünya örmeye başlar. Yazının sonunu beklemeden söyleyeceğim, bu hafta nefis bir roman okudum.”
– Asuman Kafaoğlu-Büke, Radikal Kitap

Dünlükler

“Sonra Hayat” başlıklı dosyasıyla Vedat Günyol Genç Deneme Yazarı Ödülü’ne değer görülen ve denemeleri aynı adla kitaplaşan Onur Çalı’nın ikinci deneme kitabı: Dünlükler.

Onur Çalı, 2015’ten beri dünlük yazıyor ve bu dünlükleri Parşömen Edebiyat’ta yayımlıyor. Okuru ister deneme ister günlük –ya da yazarının deyimiyle “birkaç delibozuk söz”– desin; Dünlükler, işte bu yazıların toplamı. Gören, kaydeden ve aktaran iyi bir gözlemcinin notları.

Yazar kendi kendine konuşmasın diye; ilaç niyetine.

“Kimi içe doğru atar adımlarını, kimi dışa. Adımlarının her biri sağda solda bir yerleri işaret ediyor gibidir. Kimisi uzun ve ağır adımlarla yürür. Kimi küçük ama hızlı adımlar atar. Başka biri de çıkar, kısa ve ağır adımlarla arşınlar yeryüzünü. Kimi yürürken konuşur kendisiyle. Kimi sağa sola selamlar vererek yürür. Yürürken telefonla konuşmayı sevenler de vardır. Başını önünden kaldırmadan, adımlarını izleyerek yürüyenlere de rastlanır. Kimi Ford Taunus gibi yaylanarak yürür, kimi içinden (kimisi de bencileyin dışından) şarkı türkü söyleyerek…

‘Yalnız yürüyenlere bakmaktan geliyorum,’ da diyebilirdi Yakup.”

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Cin Gelini (2023) Türk Pasaportu  (2011) Semur: Şeytanın Kabilesi (2017) Dokunma Hurdacının Kızı (2022) Romantik Komedi (2010) Saplantı - Unforgettable (2017)