Pandora’nın Küpü

“Yunan mitlerini neden kadınları merkeze alarak yeniden anlatıyoruz ki?”

Tarihi kazananların yazdığı söylenir, anlaşılan mitoloji için de durum pek farklı değil. Kabul görmüş anlatıya bakılırsa mitolojik kahramanlar hemen her daim erkek ve daima haklılar. Dünyamızdaki tüm kötülüklerin kökeninde de söz dinlemez bir kadın bulunuyor: Pandora.

Gelgelelim iş Pandora’yla bitmiyor. Popüler mitolojik anlatıların hepsinde gölgelere itilmiş, arzulanan fakat tehlikeli ve kötü niyetli karakterlere sığdırılmaya çalışılan bir kadın imgesi mevcut. Helene, Medusa, İokaste, Medeia…

Ve Pandora kocasının sözünü dinlemeyip küpün kapağını açarak kıtlıktan savaşa, zulümden vebaya ne kadar kötülük varsa insanlığın başına bela etti. Bize anlatılan bu.

İokaste’nin Çocukları eseriyle tanınan yazar Natalie Haynes, Pandora’nın Küpü’nde bu kabuklaşmış kalıbın nasıl farklı formlara büründüğü ve bürünebileceği üzerine ayrıntılı, akıcı bir sorgulamaya girişiyor, perspektifi bu kadınlar üzerinden baştan kurmayı deniyor.

“Çünkü kadınlar da aynı adı batasıca hikâyenin içinde. Neden hikâyeyi onlardan da duymak istemeyelim?”

“Her zaman o kadar nazik olmayan bu kadınların hayatlarına keyifli bir bakış.” – Margaret Atwood

“Natalie Haynes hem zeki hem de bilgili bir rehber. Klasik mitleri modern dünyaya beceriyle uyarlıyor.” – Kate Atkinson

“Yunan mitolojisi hakkında yazılmış en eğlenceli kitap.” – Mark Haddon
Çevirmen: Hilal Dikmen

Beyaz Gözyaşları

Hari Kunzru, ırkçılıktan ülkelerin kolonyalist geçmişlerine, günümüzde giderek azalan insan haklarından tüm bunların kişilik inşasındaki rolüne uzanan temalara değinir. Romanlarında siyasetin de eşlik ettiği hikâye çizgisi, farklı zaman ve mekânların bir aradalığını barındırır. Getirdiği bakış açısıyla pek çok ödül kazanmış, Mail on Sunday’in desteklediği John Llewellyn Rhys Ödülü’nü ise gazetenin kendisi gibi göçmenlere yönelik zehir zemberek haberler yapmasından dolayı reddetmiştir.

Hari Kunzru’nun ırkçılık ve ayrımcılık gibi konulara ışık tutan romanı Beyaz Gözyaşları’nın merkezinde ise blues müziğe takıntılı olan ve keşfettikleri gizemli bir şarkıcının peşine düşen Seth ve Carter adlı iki genç ve hırslı müzisyenin hikâyesi yer alıyor. Onların atıldıkları gerilimli macera, nihayetinde Amerikan toplumunun sömürüyle yoğrulmuş karanlık tarafını ortaya çıkarıyor.

Beyaz Gözyaşları müzik, bellek, tarih ve ırk arasındaki ilişkileri sorgulayan bir başyapıt olduğu gibi, Amerikan müziğinin gölgede kalan dâhilerine yazılmış bir aşk mektubu.

“Tek kelimeyle olağanüstü. Kunzru usta bir hikâye anlatıcısı.”
– Alice O’Keeffe

“Sözünü sakınmayan bir roman.” – Michael Schaub
Çevirmen: Kıvanç Güney

Fil

Martin Suter uzun yıllar boyunca reklam ajanslarında kreatif direktörlük ve metin yazarlığı yaptıktan sonra, 1997 yılında, kendisi ancak kırk dokuz yaşındayken yayımlanan ilk romanıyla büyük başarı elde etti. Köşe yazıları, senaryoları ve tiyatro oyunlarıyla da tanınan Suter’in onuncu romanı Fil ise yazarın uluslararası çoksatanlarından biri.

Schoch hayatı içkinin tesiri altında geçen bir evsizdir. Bir mağarada kalıyor, gününü Zürih sokaklarında geçiriyordur. Günlerden bir gün karşısında canlı, nefes alıp veren, küçücük ve ışıldayan pembe bir fil görür. Bunun bir halüsinasyon olduğunu düşünür önce ama hayır, küçük bir çocuk oyuncağına benzeyen bu canlı gerçekten bir fildir. Kendisinden başka birisinin sorumluluğunu uzun zamandır ilk defa üstlenen Schoch hayatının değişebileceğini düşünür. Fakat bu mucizevi canlının alengirli geçmişi bırakmayacaktır peşini.

İsviçreli yazar Martin Suter’den Fil, genetik mühendisliği, bağımlılık, barınma sorunu, hayvan hakları ve yaşama umuduna dair dolambaçlı bir macera, muzip bir roman.

“Özellikle sorumsuz fırsatçılar tarafından yanlış kullanıldığında genetik mühendisliğin yol açabileceği tehlikelere dair bir roman.” – Bild

“Martin Suter, bilimkurgu, gerilim ve peri masalı karışımı yeni bir türde uzman.” – Norddeutscher Rundfunk
Çevirmen: Güzide Şen

Denize Söylediğim Şarkılar

Deniz kıyısından, aşk ve tutku arasındaki ince çizgiyi arşınlayan bir hikâye.

Deniz Ceren Türkkan, ilk kitabı Düş Mesafesi’nden sonra bu kez bir romanla selamlıyor okuru. Denize Söylediğim Şarkılar’da, yüzyıllardır anlatılagelen aşk hikâyelerini sahipleniyor Türkkan; sevgiye, tutkuya, kıskançlığa ve ihanete dair derin cümleler kuruyor. Kendini denize teslim eden bir kadının ve denizden medet uman bir erkeğin şarkısını söylüyor.

“Gördü onu.
Çölde serap gören bir gezgin gibi gördü.
Gördü ve beyninden vurulmuşa döndü.
Gülümsemesinde, akşam karanlığını aydınlatan giz dolu bir ışık vardı.
Cicili bicili süslenmiş, yüzünün belirgin hatlarını öne çıkaran bir makyajla boyanmıştı. Kızıl saçlarından bir tutam perçem elmacık kemiklerine düşüyordu; bu başına buyruk düşüşte, yeşil gözlerinin derinliğini vurgulayan bir kırıtkanlık, süzgün bir eda gizliydi.

Handan, gözleri çakmak çakmak, ‘Çok güzel,’ diye fısıldadı. ‘Böyle bir güzellik, değil bir denizciye, tüm denizlere hükmedebilir.’”

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Kapıdaki Sır (2018) Kürtaj - L'événement (2022) Lanetli Sular - Nereus (2019) Riki Rhino: Kahraman Kanatlar - Riki Rhino The Bird Kingdom (2024) G. I. Joe: Kobra’nın Yükselişi - G.I. Joe: Rise of Cobra  (2009) Doktor Strange - Doctor Strange (2016)