Bir yangının Osmanlı saray mutfağını dev bir ejderha gibi yalayıp yuttuğu, dünya yemek tarihi açısından pek çok iyi ve kötü sürprize tanık olan 1574 yılında geçen Sultanın Mutfağı, Sıradışı kahramanların ilmek ilmek ördüğü, eğlenceli, öğretici, sürükleyici ve iştah açıcı bir roman olarak tanımlanıyor.
Yazarı Özlem Kumrular’ın sözleriyle “Osmanlı’nın unutulmuş tatlarını beş duyuya hitaben anlatan, güldürmek, gülümsetmek için yazılmış bir kitap.
Bahçeşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Doğan Kitap yazarlarından Özlem Kumrular’ın yeni kitabı için düzenlenecek tanıtım kokteyli Bahçeşehir Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşiyor.
ÖZLEM KUMRULAR
1974 yılında İstanbul’da doğdu. Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünde, yüksek lisansını aynı üniversitenin tarih bölümünde, doktorasını ise İspanya’da Salamanca Üniversitesi’nde yaptı. 16. yüzyıl Avrupa-Osmanlı ve Akdeniz tarihi, İspanyol ve İtalyan paleografisi, imgebilim, dini ve sosyal çatışmalar, marjinal sosyal gruplar, Türk korkusu, İslam korkusu, pikaresk roman ve toplum üzerine çalıştı. Tarih, edebiyat, mizah ve müzik dallarında 15 kitap yayınladı, farklı dillerden 12 kitap çevirdi. Aşkın Beş Hali adlı romanı İspanya’da 2005 yılında roman-çeşitlilik ödülü aldı. Halen Bahçeşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat fakültesinde öğretim üyesi.
SULTAN’IN MUTFAĞI: 1574
Kadınlar günü hamamda çırılçıplak bulunan keşiş Athanasios, kadınlar tarafından takunyalanarak kapı dışarı edildikten sonra gizemli bir şekilde Sultan’ın mutfağına dördüncü başahçı olarak getirilir. Dört farklı mezhep ve milletten başahçının, iki yüz ahçıyla birlikte en müşkülpesent damaklara hitap eden yemekleri pişirirken aşkı ve Tanrı’yı sorguladıkları saray mutfağında insan elinden olmadığı zahir olan işlerin vuku bulmaya başlamasıyla, mutfak sakinleri çareyi birbirlerinin dinine ve batıl inançlarına başvurmakta bulurlar. Bu esnada Tenerife’den yola çıkan, Avrupa’daki ilk patates plantasyonunun ürününü taşıyan gemiden bir tanecik tombul patatesin yolculuğunun sarayda son bulmasıyla ortalık iyiden iyiye karışır. Leonardo da Vinci’nin bütün dünyadan sakladığı kara kutusunun Niccola di Speranza tarafından saraya getirilmesi, bu İtalyan dahinin yüzyıllar sonra tüm dünyaya yedireceği sürpriz bir yiyeceğin Konstantiniye’yle tanışmasının miladı olur. Papazların, imamların, aşçıların, Venedik baylosunun ve sayısız nev-i şahsına münhasır …. Karıştığı karmaşık bir hikaye, Osmanlı’nın haraçgüzarı Ragusa’dan başak sarısı bir güzeller güzeli delikanlının gelmesiyle iyiden iyiye çetrefilleşir. O, şehri terkettiğinde düğüm çözülecektir.
Aziz Vitüs hastalığına yakalanmış bir Sicilyalı dönme, İstanbul’u kadın sanıp ona olan aşkından son nefesini veren Tekir Bekir, artık göremediği için son günlerini yeme zevkine adayan ve artık yuvarlanarak yürüyen Hattat Hasan Çelebi,Selimiye’nin inşası sırasında imam mahvelinden düşerek cebinden çıkan Hırvatça mektuplarla ortalığı karıştıran imam Müslihiddin, şaibeli bir ölümle tüm şehrin sırrını ortaya çıkaran Venedik balyosunun aşçısı Massimo, evlendiği gece evden kaçan Kıyami, kitapları kokusundan tanıyan kör sahaf Hırka-ı Selim, batıl inançlarıyla ortalığı velveleye veren ahçı Patlak Sururi, bir kepçe darbesiyle öteki dünyaya naklolan Taceddin, başta olmak üzere bir dizi karikatüresk kahramanın ilmek ilmek ördüğü eğlenceli, sürükleyici ve acıktıran bir hikaye.
Osmanlı’nın unutulmuş tatlarını beş duyuya hitaben anlatan, güldürmek, gülümsetmek için yazılmış bir kitap.
HaftaninFilmi.com’dan Filmler
Arşivden Seçkiler:
