Hollywood romantizminin en bilindik yüzü Julia Roberts bu ay Eat Pray Love filmiyle sinema salonlarına konuk olacak. Külkedisi’nin yolculuğu devam ediyor…

Hollywood dünya starları üretir. Güzel kadın oyuncular ise ayrıcalıklıdır. Bunların içinde romantizmin bayrağını taşıyan Julia Roberts ise 1980’lerde başlayan kariyerini bu zamana kadar en üst seviyede devam ettirerek bütün övgüleri hak eder. Büyük ağzı, uzun boynu her daim seksapelini yüksekte tutsa da onun asıl kabiliyeti erkeklerin yüreğini kıran naifliğidir. Mesela asıl patlamayı yaptığı Pretty Women’da bir fahişeyi canlandırır Roberts. Aklınızda o filmden kalan nedir? Kaçımız onun fahişe olduğunu hatırlarız. Aslında Richard Gere’in yanında en masum objedir o. Para babası insanlıktan çıkmış kapitalist bireyler kalplerini satarken kalbini satmayan tek insan odur. Onun canlandırdığı karakterler ister CIA ajanlarıyla aksiyonlu bir kovalamacaya girsin ister ünlü bir film yıldızı olup isimsiz bir adama âşık olsun aşka açık bir yürek taşır. Onun en sert filmi gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkan Erin Brokovich’tir. Çevreyi hiçe sayan büyük şirketlere ve onlara destek veren düzene karşı tek başına savaş açan Brokovich’in hikâyesi, Roberts’ın sayesinde daha parlak bir hal almış filmdeki başarı da Julia Roberts’a En İyi Kadın Oyuncu Oskar’ını getirmiştir. Kalbi yumuşak ama manolya kadar çelik bir duruş sergileyen Roberts, aslında dramatik bir geçmişe sahip. 28 Ekim 1967’de Amerika’nın Georgia kentinde dünyaya geldi. Tam adı Julie Fiona Roberts’dır. Babası süpürge makinesi satıcısı, annesi ise kilise sekreteri olan aktrisin ailesi, 1972 yılında, sanatçı dört yaşındayken boşandı. Üç kardeş olan Robertslar’dan ağabey Eric, babasıyla Atlanta’ya geri taşandı, Julia ile Lisa ise anneleriyle beraber kaldılar. Babası beş yıl sonra kansere yenik düştü ve hayatını kaybetti. Çocukluğu okul çağına geldiğinde de kolay değildi. Şimdilerde onu ayrıcalıklı kılan biçimli ve büyük ağzı arkadaşlarının en çok dalga geçtiği yeriydi. Kalın çerçeveli gözlükleri ise işin tuzu biberi oluyordu. Ama yıllar geçtikçe uzayan boyu, lensleri takıp kalın gözlükleri attığında ortaya çıkan ela gözleri onu farklı yerlere getirdi. Ağabeyi Eric sayesinde 1986 yılında Blood Red filmiyle sinemaya adım atan Roberts onlarca adaylığı ve aldığı ödüllerle upuzun bir yolculuğu devam ettiriyor. Hollywood’un külkedisi, bu yolculuğunun son durağı olarak Eat Pray Love ile karşımıza gelecek…

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (18. hafta):
Umudunu Kaybetme - The Old Oak (2024) Grabuna (2024) Üç Günlük Dünya (2024) SOBE: Sakallı Bebek (2024) Hanna ve Minik Canavarlar - Hanna And The Monsters (2024) Çocuk Kalbi (2024) Tarot - Horrorscope (2024) Tereddüt Çizgisi (2024) Bakkal Amca: Mahmut Tuncer (2024) Sinemada İtiraz Ediyorum (2024) Şahsi Meselemiz Merkez Üssü Hatay (2024) Küçük Prens Karlar Ülkesi - The Swiss Adventure (2024) Back to Black (2024)
Arşivden Seçkiler:
BTOB TIME: Be Together the Movie (2024) Güneşin Karanlığında - The Lincoln Lawyer (2011) Pablo Escobar’ı Sevmek - Loving Pablo (2018) İyi Günler - Have a Nice Day (2018) Masal Şatosu: Gizemli Misafir (2022) Yolculuk (2016)

Leave a comment