Son günlerde seyrettiğim en ilgi çekici filmlerden birini sizlere anlatıyorum bu hafta.
Yapım yılı 2011 olan İçinde Yaşadığım Deri’yi neden bugüne kadar seyretmemişim bilmiyorum…
İspanyol yapımı filmin orjinal dili de İspanyolca. Benim ikinci dilim İngilizce olduğu için İngilizce dışındaki filmleri genellikle dublajlı seyretmeyi tercih ediyor olsam da, asıl ismi La Piel Que Habito olan bu filmi İspanyolca seyretmekten büyük keyif aldım. Yazan ve yöneten Pedro Almodovar. Başrollerde Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Paredes, Jan Cornet var. 120 dakikalık filmin bütçesi ise 10 milyon Euro. Dünya çapında yaklaşık 30.809.000 USD gişe yapmış. Film müzikleri de çok etkileyici. Müzikler, Alberto Iglesias imzası taşıyor…
Gelelim filmin özetine. Baş kahraman Cerrah Robert Ledgard oldukça başarılı bir doktor ve son zamanlarda mutant deri üretimi üzerinde çalışıyor. Böyle bir çalışma içinde olmasının nedeni çok sevdiği eşi Gal’ın yıllar evvel dehşet bir kazada neredeyse tamamen yanmış olması. Bu kazada Gal yanıyor fakat ölmüyor. Doktor Ledgard karısının hayatını kurtarabilmek için elinden geleni yapıyor. Tabi Gal tanınmaz bir halde olduğundan aynaya bakması yasak. Aylar geçiyor ve bir gün Gal hasta yatarken kızı Norma’nın şarkı söyleyen sesini duyuyor. Gal, sen kalk, pencereyi aç, e tabi pencerenin camı yansıma yapınca kendi yüzünü camdan gör! Gördüğün manzaranın etkisiyle şoka girmekle kalma, bir de kendini pencereden aşşağıya at, tam da kızının önüne düş, öl! Olacak iş mi yani… Zavallı Norma da annesini öyle görünce depresyonun dibine iniş yapıyor. Peki, Doktor mutant deri geliştirmeye çalışırken kızı Norma nerede? Dönüyoruz altı yıl önceye. Norma, annesinin intiharı ardından iyice panik atak krizlerinin esiri olmuş. Bir düğün davetine babasıyla katılıyor. Orada genç ve yakışıklı Vicente ile cinsel ilişkiye girecekken bir anda içeriden, annesi intihar ettiğinde söylemekte olduğu şarkı çalınmasın mı! Norma panik atak krizi geçiriyor ve Vicente’ı ısırıyor. Çocukcağız da ne yapacağını bilemez halde Norma’ya bir tokat atıyor ve Norma bayılıyor, Vicente kaçıyor… Doktor Ledgard, kızını baygın bulduğunda uyandırmaya çalışırken, Norma bir kriz daha geçiriyor, çünkü tecavüze uğradığını ve bunu babasının yaptığını düşünüyor! Zavallı Norma da tıpkı annesi gibi intihar ediyor… Ne çekti bu Doktor Robert…
Ee Göksel Aksel, sen bize filmi baştan sona anlattın demeyin sakın. Olaylar daha yeni başlıyor. İzleyin görün. Beklenmedik entrikalar, beklenmedik sapmalarla dolu film. Heyecan dorukta seyrediyorsunuz. Oyunculuk performansları süper. Baştan sona izlenesi bir film.
Benim gibi gişeyi değil de ruhunun sesini takip ederek film izleyenlere tavsiye olunur…
Okurlarım bilirler, benim hafızam çok zayıftır filmler konusunda. Yönetmen, film ismi, oyuncu ismi vs hiç tutmam aklımda. Herkes benim gibi değil tabi. İçimde Yaşayan Deri’nin DVD sini almaya gittiğimde, film markette sevgili arkadaşım, Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Emre Ön ile karşılaştım. Onun da film önerilerini sordum. Emre’nin yaşayan bir film arşivi olduğunu bilmiyordum. Öyle kuvvetli bir hafızaya sahip ki, 10 yıl, 20 yıl önceki filmlerin isimlerini, konularını vs hepsini saymaya başladı bana. Allah nazardan saklasın arkadaşımı, yakışıklı ve yetenekli olmasının yanında harika bir hafızaya da sahip olduğunu öğrenmiş bulundum. Önerdiği filmleri ben aklımda tutamayacağım için bir ilkokul çocuğu gibi not alıp cebime koydum… Film market demişken, olayın geçtiği film marketin sahibi arkadaşım Miraç Karanisoğlu’nun yıllardır benden neler çektiğini de bir sonraki yazımda siz değerli okurlarımla paylaşacağım. Evet internet var, film seyretme siteleri de var ama ben gelenekçi bir insanım, hala DVDcimden alıyorum filmleri…
Devamı haftaya diyelim ve noktalayalım bu yazıyı.
En içten sevgi ve saygılarımla…
Göksel AKSEL
HaftaninFilmi.com’dan Filmler
Arşivden Seçkiler:
