Ginza Hayaleti ve Diğer Gizem Öyküleri

“Ginza Hayaleti yeni bir şey değil, hep buralardaydı diyebiliriz.”

Gerçek ismi Fukutaro Suzuki olan Keikiçi Osaka, Şiro Hamao ve Edogawa Rampo gibi isimlerle İkinci Dünya Savaşı öncesi Japon polisiyesinin ilk örneklerini kaleme aldı ve türün popüler olduğunu göremeden genç yaşta hayatını kaybetti. İmkânsız ve doğaüstü gibi görünen vakaları gerçekçi bir yaklaşımla açıklamaya çalıştığı dedektif öyküleri Japonya’da 1980’den sonra yeniden keşfedildi ve Osaka geç gelmiş bir şöhrete kavuştu.

Ginza Hayaleti ve Diğer Gizem Öyküleri’nde Osaka’nın en iyi Japon dedektif öykülerinden biri kabul edilen “Cenaze Lokomotifi” ve çokça eleştirilen “Üç Akıl Hastası” da dahil Ginza’daki bir tütüncüde bir hayaletin işlediği sanılan cinayet, giriş ve çıkışları kapalı bir mağazada boğularak öldürülmüş bir adam ve deniz fenerindeki bir bekçiye musallat olan bir canavarın anlatıldığı birbirinden tuhaf sekiz öyküsü yer alıyor.
Çevirmen: Edanur Adalıoğlu

Kvaidan: Tuhaf Şeylere Dair Öyküler ve İncelemeler

“Bu gece ben gider gitmez verandada oturup beklemelisin. Seni çağıracaklardır. Ama ne olursa olsun cevap verme ve hareket etme. Hiçbir şey söyleme, kıpırdamadan otur… Kıpırdanır ya da en ufak bir ses çıkarırsan seni parçalara bölerler.”

Yunanistan’da doğan ve daha sonra Japonya’ya yerleşip bir samurayın kızıyla evlenen Lafcadio Hearn orada Yakumo Koizumi adını alarak Japon vatandaşı oldu. Japon tarihindeki eski yazıları ve halk hikâyelerini inceleyerek bunları Japonya hakkında sınırlı bilgiye sahip Batı toplumlarına tanıtmayı amaç edindi ve eserleriyle ülkede büyük saygı kazandı.

1964’te ünlü Japon yönetmen Masaki Kobayaşi’nin Oscar adayı filmi Kaidan’a da esin veren Kvaidan: Tuhaf Şeylere Dair Öyküler ve İncelemeler’de ölülere müzik yapmaya zorlanan kör bir müzisyen, gezginlere musallat olan cinler, yüzü olmayan hayaletler, ölümden dönen samuraylar, insan yiyen goblinler ve diğer birçok Japon efsanesi, miti ve halk hikâyesini Hearn kendine has üslubuyla anlatıyor.
Çevirmen: Göksu Göçhan

Avucumda Soğuk Elin

“Aickman’ı okumak bir sihirbazı izlemek gibi. Genellikle numarasının sırrı hakkında pek bir fikrim bile olmuyor ama o kadar güzel yapıyor ki.”
– Neil Gaiman

Çağdaş korku edebiyatının tuhaf kurgu alanında öne çıkan isimlerden biri olan, kendi tercih ettiği tabirle “garip öyküler” kaleme alan Robert Aickman, doğrudan dehşet verici eserler yazmak yerine satır arasına gizlediği tekinsizliklerle kendine has bir korku öyküsü türü oluşturmuş ve günümüzün birçok yazarına da ilham vermiş bir yazar. 1975’te yayımlanan Avucumda Soğuk Elin ise Aickman’ın bu yönünü en çok yansıttığı kitaplarından biri.

Sekiz garip öykünün bir araya geldiği bu kitapta, hayaletli mekânlar, aristokrat kahramanlar gibi birçok alışıldık korku unsurunun Aickman’ın ikircikli üslubuyla nasıl dönüşüme uğradığını ve klasik bir vampir hikâyesi anlatırken kendi üslubunda da değişiklik yapan Aickman’ın ustalığının farklı veçhelerini görmek mümkün.

Çoğumuz iki insanızdır. Sadece tek bir kişi olan kimsede bir eksiklik vardır.
Çevirmen: Emirhan Burak Aydın

Yoko

Bir gün yolunuz tatil için Greyfurt kasabasına düşerse yapmanız gereken şeyler vardır: güneşin altında sere serpe uzanmak, denizin tadını çıkarmak, sörf yapmak, panayıra gitmek… tabii bir de Meşepalamudu Sokak, 22 numaradaki Uskumru Müzik’e uğramak. Burada sizi dükkânın sahibi Uskumru karşılayacaktır, bir de muhtemelen The Beatles şarkıları.

Müziğin keyfini çıkaran müzisyenler, kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bir plak dükkânı, siyah lotuslar, insana dönüşen kediler, idealleri peşinde koşanlar, hayal kırıklığına uğrayanlar… Bunların hepsi Zeynep Alpaslan’ın gençlik romanı Yoko’da okurları bekliyor.

“‘Nedir bu?’ diye sordu Uskumru, ellerinin arasındaki siyah çiçeğe bakarak. Çiçek bir greyfurt kadar iriydi, gece kadar parlaktı ve çok güzel kokuyordu.
Bir çiçekten çok, dünya dışı bir yaratığa benziyordu.

‘Siyah lotus,’ dedi Madam Mistik. ‘Dertlerinin dermanı. Bu gece dolunay var,
bu senin şansın. Onu gece yatmadan önce yastığının altına koy. Sabah uyandığında bütün sorunların çözülmüş olacak!’”

Sodom’un 120 Günü

“Eğer Sade var olmasaydı, onu icat etmemiz gerekirdi.” – Georges Bataille

Sıradışı hayatı ve sivri fikirleriyle ünlü Marquis de Sade’ın en tartışmalı ve en sert eseri sayılan, Pier Paolo Pasolini tarafından 1975’te sinemaya uyarlandığında içerdiği şiddet ve sadizm öğeleri sebebiyle oldukça tepki çeken ve yönetmenin öldürülmesinde payı olduğu iddia edilen Sodom’un 120 Günü, 1785’te yazıldı ve ancak 1904’te yayımlanabildi.

Eserde Sade bir kış mevsiminde zevk ve acıyı, tahakküm ve teslimi tatmak için ormanın kalbindeki, gözlerden uzak bir kalede bir araya gelen dört zengin libertinin hikâyesini anlatıyor. Pek çoklarınca Sade’ın başyapıtı olarak kabul edilen bu dehşet verici ve bednam metin, yüzyıllar sonra bile edebiyatçıları, filozofları, sanatçıları etkilemeye devam ediyor.
Çevirmen: Birsel Uzma

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (20. hafta):
Yurt - Dormitory (2024) Alem-i Cin 5: Azap (2024) Tombul Mombul Takımı: Sırt Sırta - Combat Wombat: Back 2 Back (2024) Dünya Malı Eksi Bir (2024) Birader - Shaqow (2024) Düşmanların En İyisi - Best of Enemies (2024) Yeter Artık (2024) Eclipse (2024) Becky'nin Gazabı - The Wrath of Becky (2024) Ziyaretçiler: Bölüm 1 - The Strangers: Chapter 1 (2024) Üç Silahşörler: D'Artagnan - The Three Musketeers: D'Artagnan (2024) Hayali Arkadaşlar - Imaginary Friend (2024)
Arşivden Seçkiler:
Bizim Köyün Şarkısı (2018) Şeytanın Çocukları: El Ebyaz (2016) Aşkın Algoritması - Zoe (2018) Sevimli Havyanlar  (2011) Son Mektup (2015) Veronique’in İkili Yaşamı - La Double Vie de Veronique (2016)