Neuromancer

1985 HUGO EN İYİ ROMAN ÖDÜLÜ
1985 NEBULA EN İYİ ROMAN ÖDÜLÜ
1984 PHILIP K. DICK ÖDÜLÜ

“Neuromancer, bilimkurgu geleneğinin bir devamı olsa da nevi şahsına münhasır bir kitap.” – Neil Gaiman

“LİMANIN TEPESİNDEKİ GÖKYÜZÜ, ÖLÜ BİR KANALA ÇEVRİLMİŞ TELEVİZYON RENGİNDEYDİ.”

William Gibson, adını bilimkurgu tarihine neon harflerle yazdırmış, siberpunk türünü âdeta tek başına var etmiş bir yazar. İlk romanı Neuromancer da yayımlandığı andan itibaren türün klasiklerinden birine dönüşen, birçok alanda etkisini hâlâ hissettiğimiz bir şaheser.

Yetenekli siberuzay kovboyu Case, işverenini soyarken yakalandığı için psikedelik bir ilaçla matrisle olan bağlantısını yitirir. Etten bir beden içinde sıkışan ve eskisi gibi matrise bağlanıp özgürce süzülmenin hayalini kuran Case, yaşadığı kanunsuz Çiba Şehri’nde hayatta kalmak için her türlü tehlikeli işle haşır neşir olur.

Ayna gözlüklü jiletkız Molly’nin onu Armitage isimli gizemli bir işadamı için kaçırmasıyla her şey değişir. Case’e matrise tekrar bağlanabilmeyi vadeden Armitage, ondan imkânsızı gerçekleştirmesini ister. Bu amaç uğruna Case, Molly’yle birlikte İstanbul’dan Dünya yörüngesine ve siberuzayın en derin köşelerine kadar uzanan, zorlu bir maceraya atılmak zorunda kalacaktır.

Siberuzayda yaşam, her şeyden daha gerçek olabilir mi? İnsanlar etten bedenlerini geride bırakabilirler mi?

Neuromancer, karşılıklı mutabakata dayalı bir halüsinasyon.
Yazarın sunuşuyla
Çevirmen: N. Can Kantarcı

Biçimin ve Boşluğun Kitabı

2022 WOMEN’S PRIZE EDEBİYAT ÖDÜLÜ

Aynı zamanda Zen Budist rahibi olan Ruth Ozeki uzun yıllar boyunca sinema ve medya alanında çalışıp bağımsız filmler çektikten sonra roman yazmaya başladı. Okurlar ve yazarların takdirini alan ve pek çok ödül kazanan üç eser yazdı. Jürinin “kitapların ve okumanın gücüne dair bir şölen” diye tanımladığı dördüncü romanı Biçimin ve Boşluğun Kitabı’yla ise 2022 Women’s Prize Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.

On üç yaşındaki Benny, müzisyen babasının ölümünden bir yıl sonra etrafındaki nesneleri duymaya başlar. Hem yasla, hem geçim sıkıntısıyla hem de çocuk yetiştirmenin dertleriyle uğraşan annesi Annabelle ise etrafında gittikçe biriken eşyaların altında boğulacaktır sanki. Bir de Kitap vardır elbette. Benny’nin hayatını anlatan, dert ortağı olan, gerçekten mühim şeyleri dinlemesini öğreten, konuşan bir Kitap.

Biçimin ve Boşluğun Kitabı, yetişkinliğe adım atmanın acısını, zihnin darmadağın seslerini, edebiyatı, anneliği ve tutulan yası anlatan bir roman.

“Ruth Ozeki gibi yazabilen bir başkası yok.” – Matt Haig

“Hayata, aşka ve kayba dair bu dokunaklı roman ışıldıyor karanlıkta. Son yıllarda kurmacayla bağınız zayıfladıysa, izin verin Biçimin ve Boşluğun Kitabı size yol göstersin.” – David Mitchell
Çevirmen: Yiğit Yavuz

New York Köleleri

Tama Janowitz’in ilk romanı kendisi henüz yirmi dört yaşındayken yayımlandı. Yazıları New Yorker ve Paris Review gibi mecralarda yer aldı. Andy Warhol ve Bret Easton Ellis gibi isimlerle arkadaştı. Manhattan’ın edebiyat, eğlence dünyasında tanıdık bir sima olan Tama Janowitz, birbirine bağlı öykülerden oluşan ve 1989’da sinemaya da uyarlanan New York Köleleri’yle ise yeni bir tür acayip, bohem, kentli neslin sesi oldu.

Seksenli yıllarda New York. Uygun kiraya daire bulmak epey zor. Eğer varlıklı bir aileden gelmiyorsanız ve sanatçıysanız daha da zor, belki de imkânsız.
Takı tasarımcısı Eleanor, dehasından gayet emin olan ressam Marley ve daha niceleri, performans sanatçıları, galeri sahipleri, metresler, torbacılar ve seks işçileri, öyle ya da böyle, hepsi bir şeyin köleleri bu âlemde.

1986 yılında yayımlanan, Tama Janowitz imzalı New York Köleleri, ilk yanlış adımında insanı yutmaya hazır bir kentte, sığınılacak bir yuvanın peşine düşen eksantriklerin hikâyesi.

“Janowitz korkusuz bir yazar. Bulduğu detaylar alışılmadık, üslubu yalın ve cümleleri aldatıcı bir rahatlıkla akıp gidiyor.”
– New York Times Review

“Muhteşem! Yakıcı! Vay be!” – Andy Warhol
Çevirmen: Roza Hakmen

Sahaf Mendel

“Zweig’ın eserini övmeye nereden başlayacağını bilemiyor insan.” – Ali Smith

Viyana’nın edebiyat camiasında el üstünde tutulan Sahaf Mendel aksi ama aksi olduğu kadar da eşsiz hafızaya sahip biridir. Her gününü aynı kafenin aynı masasında oturarak, bilgeliğinden yararlanmak için gelen ziyaretçilerle konuşarak geçirir. Tek tutkusu ise saplantı derecesinde bağlı olduğu kitaplardır, onlarla alakalı değilse çevresinde ne olduğu umurunda değildir, yaklaşan savaş bile. Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde Viyana’nın çehresi değişirken, Sahaf Mendel’in de hayatı “düşman” ile işbirliği yaptığı suçlamasıyla altüst olacaktır.

Zweig, yozlaşarak parçalanan Avrupa’yı arkaplanına yerleştirdiği ve mütevazı bir yaşamın trajedisini aktardığı Sahaf Mendel’in her sayfasında geniş bir durum panoraması sunuyor.
Çevirmen: Gülperi Zeytinoğlu

Korku

“Zweig olağanüstü denecek bir edebi ve psikolojik yöntem geliştirdi. Zweig’ın yönteminin en açık örneği ise Korku…”
– Salman Rushdie

Irene Wagner sekiz yılı devirdiği evliliğinde bir eş ve anne olarak mutlu olsa da rahatlık içinde geçirdiği burjuva hayatı kendisine öngörülebilir ve sıkıcı gelmektedir. Tanıştığı genç bir piyanist ise ona yaşadığını yeniden hissettirir ve günlerine renk katar. Fakat tüm renkler sevgilisinin eski metresiyle karşılaştığında solar, ona sürekli şantaj yaparak sırrını kocasına söylemekle tehdit eden bu kadın yüzünden Irene çok geçmeden acı verici bir korkunun pençesine düşecektir.

1913 baharında yazılan ve 1920 yılında yayımlanan Korku dönem burjuvazisinin aşk hayatına ışık tutarken bir kadının zihnini ve duygularını gözler önüne seren, güçlü bir roman.
Çevirmen: Gülperi Zeytinoğlu

Bizi Tüketen Ateş

Herkes kendi toprağının sınırına dikenli teller ördü.

Âşık, dost ve kardeş bu tellerde kanadı.

Kan da ortaktı, gök de.

Teller ayırdı; aynı göğe bakmaktan alıkonulanlar, sınır çizmeye güç yetirilemeyen toprağın altına döndü.

İlhami Sidar, acıyla kesişen hayatların; Narin, Rıza, Cemil ve Nilüfer’in hikâyesini anlatıyor Bizi Tüketen Ateş’te. İstanbul’dan Diyarbakır’a uzandığı ve yakın tarihin çarpıcı atmosferiyle kurduğu bu romanında, sevgiyle nefretin, savaşla barışın, özgürlükle tutsaklığın arasındaki derin yarıkların kıyısında dolaşmaya davet ediyor okuru.

“Şimdi sana bunları yazıyorum, bitirdikten sonra kâğıdı özenle katlayıp bir zarfa koyacak, ağzını kapatıp bir uçurtmanın kanadına bağlayacak ve bir tepeye çıkıp uçurtmayı en yükseklere uçuracağım. En yüksekte salacağım ipini, nasılsa o varacağı yeri bulur.”

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Moskova’nın Şifresi: Temel (2012) Lavinya (2021) Frantz (2016) Zifir-i Azap (2018) 1. Dünya Savaşı Destanı 1917 Beyazperdede (2020) Korkunun Sesi - Echoes of Fear (2019)