ARBİTRAJ (ARBITRAGE)

“…ve sonra bir değişiklik oldu; benim hesaplayamadığım bir değişiklik.”

Överek yere göğe sığdıramayacağım bir film olmasa da beğendim. Konu ve kurgu güzeldi. Beklenemez derecedeki kötü oyunculuklara karşın sonuna kadar seyrettim. 2012 yapımı filmin yazarı ve yönetmeni, Nicholas Jarecki. Filmin tüm PR çalışmalarında da ön planda Richard Gere’i görüyoruz. Zaten görüp görebileceğimiz tek performans kendisine ait. Tabi diğer oyuncuların da hakkını yememek gerek. Özellikle Nate Parker ve Brit Marling oyunculuk olarak güzeldi diye düşünüyorum.

Filmi kısaca özetlemek gerekirse; film arbitraj yaparak para kazanan bir yatırım danışmanı olan Robert Miller’ın hayatından bir kesiti sunuyor bize. Ucundan kıyısından yolsuzluğa bulaşmış olan Miller’ı, ailesinin geleceğini ve servetini kurtarma çabasında görüyoruz. Aynı anda yabancı uyruklu genç bir kadınla olan ilişkisi çıkıyor ortaya. Filmin henüz ilk dakikalarında bu aldatma olayları üzerinden devam eden bir senaryoyla karşı karşıya kalacağımız düşüncesine kapılırken, genç kadın ölüveriyor. Ortada ölü bir kadın, batmanın eşiğinde bir şirket, yokolmak üzere bir servet ve dağılmak üzere olan bir aile görüyoruz. Robert Miller bu işin içinden nasıl çıkacak? İlerleyen dakikalarda film sanki biraz sıkıcı bir hal aldı derken, son anda tansiyonu artıyor ve beklenmedik bir noktada son buluyor…

Robert Miller karakteri, filmin ortalarında kızıyla yüzleşme yaşıyor ve aralarında geçen konuşmada ilgimi çeken, bence çok kişinin gözünden kaçan bir cümle kuruyor. Filmin can damarı bu cümleymiş gibi geldi bana; “…ve sonra bir değişiklik oldu; benim hesaplayamadığım bir değişiklik…” Hayat büyük bir oyun masası. Bazen çok iyi, çok başarılı stratejiler kurduğumuzu sanabilir, kendimizi ve çevremizdekileri bu plana dahil ettiğimizi düşünebiliriz. Hayat bu ki, hesaplayamadığımız değişikliklerle biranda herşeyi altüst edebilir. Tek çabamız hayallerimize en yakın hayatı kurabilmek. Bunu yaparken, bazıları en doğal ve sade yolu seçip kaderine razı gelirken, bazıları çok büyük riskler alarak en zor yoldan hayallerine ulaşmayı seçebiliyorlar. Hangisi doğru diye karar veremeyiz, çünkü bilemeyiz. Her adım, her insanın hayatında farklı bir etki yaratır. Bazen büyük oynamak gerekir, kendine güvenmek ve sonunu düşünmemek gerekir. Bazense oyuna uymak, uyum sağlamış gibi görünmek…

Sonuç olarak hayat çok basit. Ya kazanırsın, ya kaybedersin… Bugün twitter’da rastladığım bir cümleyle noktalamak istiyorum. “Asla arkanda bıraktıklarına bakma; Cindirella ayakkabısını almak için geri dönseydi, Prenses olamazdı…”

Kazanan insanlar grubuna dahil olduğumuz güzel günler diliyorum hepimize…

Sevgi ve saygılarımla…

Göksel Aksel

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (18. hafta):
Umudunu Kaybetme - The Old Oak (2024) Grabuna (2024) Üç Günlük Dünya (2024) SOBE: Sakallı Bebek (2024) Hanna ve Minik Canavarlar - Hanna And The Monsters (2024) Çocuk Kalbi (2024) Tarot - Horrorscope (2024) Tereddüt Çizgisi (2024) Bakkal Amca: Mahmut Tuncer (2024) Sinemada İtiraz Ediyorum (2024) Şahsi Meselemiz Merkez Üssü Hatay (2024) Küçük Prens Karlar Ülkesi - The Swiss Adventure (2024) Back to Black (2024)
Arşivden Seçkiler:
Yarım ile Yamalak (2018) Sabit Kanca (2013) Yüksek Topuklar - Tacones lejanos (2022) Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Alemi (2010) Anneler ve Kızları - Mother and Child (2010) Üç Harfliler: Marid (2010)

Leave a comment