Karga
“Öylesine gri ve yitirmiş ümidini, çelik gibi güçlü ama içeriden çöküp gitmiş, kahkahalarla gülüyor karga bir sokak lambasının altında, yaşamış, ölmüş ve hâlâ yaşayan birinin vudu gülüşüyle…”
Kız arkadaşıyla birlikte bir sokak çetesi tarafından öldürülen Eric Draven bir karganın yardımıyla ölümden geri döner ve karanlık sokaklarda intikam peşine düşer.
1994’te beyaz perdeye uyarlanan ve Brandon Lee’nin setteki trajik ölümünden sonra James O’Barr tarafından ona ithaf edilen kült çizgi roman KARGA Türkçede ilk kez yayımlanıyor. 2011 yılında yazarın orijinal niyetini yansıtan otuz sayfalık ek çizimler ve sanatçının orijinal tekniği kullanılarak restore edilen kayıp sekanslar da bu genişletilmiş özel edisyonda yer buluyor.
“KARGA olmasaydı bağımsız çizgi roman dünyası çorak bir yer olurdu.”
— Steve Niles
Çevirmen: Elif Ersavcı
Yol İşaretleri
“Bu kitabın konsepti mükemmel. Tüm tarih boyunca ve hatta alternatif zaman çizgilerine uzanan, sürekli büyüyen, sürekli değişen, nasıl bulacağınızı bilirseniz sizi her yere götürecek bir yol.” – George R. R. Martin
“YOL, ZAMAN BOYUNCA İLERLİYOR. GEÇMİŞ ZAMAN. GELECEK ZAMAN. GEÇMİŞTE YAŞANMIŞ OLABİLECEK ZAMAN.”
Roger Zelazny, farklı mitolojileri bilimkurgu romanlarına uyarlamasıyla
pek çok yazarın yalnızca hayal edebildiği bir şeyi alışkanlık hâline getirmiş eşsiz bir yazar. Yol İşaretleri ise kısmen fantastik öğeler içeren deneysel bir bilimkurgu romanı.
Red Dorakeen, kendisinin de bir başkasının da hatırlayamayacağı kadar uzun zamandır Yol’daydı. Çok uzun zaman önce yaşlı bir adam olarak Yol’da yürümüştü. Şimdi ise çok daha gençti. Mavi renkli hurda Dodge pikabıyla antik dönem Maraton’unda istilacı Perslerle savaşan Yunanlara silah taşıyor, yolda Hitler’le ve de Sade’la tartışmalara giriyor, zamanda bir ileri bir geri durmaksızın yolculuk ediyordu.
Şimdiyse biri Red’i öldürmek için on girişimin düzenleneceğine dair Yol’u yöneten yasalara göre resmi bir beyanda bulunmuştu. Gizli düşmanı,
(çok tehlikeli bir keşişten bir Tiranozor’a kadar uzanan çeşitlilikte, insan veya diğer türlerde) suikastçılar tutmak için geçmişi ve geleceği tarıyordu.
Red’in peşini bırakmayacaklardı, Yol onu nereye götürürse götürsün.
Yol İşaretleri, zamanlar arası bir kendini keşif yolculuğu.
Çevirmen: Taylan Taftaf
Gerçeğe Aykırı Beyanlar
Sosyal medyaya bomba gibi düşen haberin ilk kaynağı, hale sebze taşıyan bir kamyon şoförüydü. Adamcağız kasabaya sabaha karşı girdiğini, meydandaki kavun heykelinin dibinde bir karaltı fark edince durduğunu, uykusuzluktan hayal gördüğünü sandığını, kamyondan inip karaltının yanına gidince ödünün patladığını ve derhal karakolu aradığını anlatıyordu hararetle. Görüntüsü sosyal medyada yayıldıktan az sonra polis telsizinden tuhaf bir anons yükseldi.
“Burada yatan kuyruklu bir şey var!”
Hiçbir şey göründüğü gibi değil ya da her şey tam da olması gerektiği gibi… Aslıhan Kocabal’ın öykülerini okurken, hangisinin akla daha yatkın olduğunu kestirmek güç. Hatta öncelikle, akla yatkınlık meselesini bir çözüme kavuşturmak gerekiyor. Üzerinde durduğumuz zemin stabil değil!
Gerçeğe Aykırı Beyanlar’daki öyküler, Türkiye’de örneğine sık rastlamadığımız şekilde grotesk unsurlar da barındıran dikenli bir demet!
Ankara Canavarı
“Üç gün içinde üç cinayet işleniyor; biri Etlik’te, biri Keçiören ve biri de Telsizler’de. Her üçü de aynı elle, aynı şekilde, bir silah ile yapılıyor. Maktullerin üçü de ayrı ayrı sosyal seviyeleri olan kimseler. Ankara’da müthiş bir cani yaşıyor. Esrarengiz bir cani. Güzel, küçük, sevimli ve temiz şehrimizin içinde henüz ele geçmemiş olan müthiş bir katil var ki, kurbanlarının karşısına onları ürkütmeyen bir yüzle çıkıyor. Ve onlar arkalarını dönünce vahşi bir hamle ile üzerlerine saldırıp bir hançer darbesiyle onları hemen öldürüyor.”
Suat Derviş, eşi Reşat Fuat Baraner’in hapse girmesi üzerine Ankara’ya daha sık gidip gelmeye, hatta uzun sürelerle orada yaşamaya başlar.
Bu dönemde, daha sonra Ankara Mahpusu adını vereceği Zeynep İçin romanından başlayarak kurmaca evrenine Ankara’yı da katar. Ankara Canavarı bu süreçte kaleme aldığı eserlerden biridir ve 1948’de Kudret gazetesinde tefrika edilmiştir. Derviş, tamamen Ankara’da geçen bu polisiyesinde,
bir Ankara gazetesinde zabıta muhabiri olarak çalışan Hikmet Altıntaş’ın bir dizi cinayetin izini sürmesini, bir seri katilin peşine düşmesini anlatıyor.
Ankara Canavarı’nın, 1952’de, Son Telgraf gazetesinde tefrika edilen resimli romanını da bu kitapta bulacaksınız.
Eeen Güzel Şey
Gizli itirafların dili demek Türkçe söylendikten sonra da söylenmemiş sayılacak şeylerin, Bakire Meryem’in doğurma anında mağaraya hapsolmuş yankının ve rüyalarda uğuldayan sessizliğin ve bıçak çeken âşığ’nı terkedemeyen kadının…
Benim de bir dilim var böyle, hayatta konuşamadığım