İthaka

BEN ODYSSEUS’UN KARISI OLDUĞUMDAN DAHA UZUN ZAMANDIR İTHAKA KRALİÇESİ’YİM.

Odysseus’un yitik, yalnız adası İthaka keskin zekâsıyla nam salmış kralının yokluğunda kıymete binmişti. Sarayın salonu tıka basa doluydu; yiğit yahut zengin talipler, hizmetçiler ve de insan kılığına bürünmüş tanrılar. Bir de iffetli kraliçe ve babasının yerini doldurmaya çabalayan bir oğul: Penelopeia ile Telemakhos.

Her gününü arsız taliplerini oyalamak, gönüllerini hoş tutmakla, bitirmeye niyetlenmediği bir kefeni dokumakla geçiren Penelopeia’nın krallığı yönetmesi, oğlu Telemakhos’u beladan uzak tutması ve bunlar yetmezmiş gibi bir de yeni ortaya çıkan korsan yağmacılara karşı güvenliği sağlaması gerekiyordu. Güvenebileceği birkaç kadın haricinde tek başınaydı, güçsüzdü ama en az Odysseus kadar akıllı ve kurnazdı da; destanlar onun bu yönünden pek bahsetmez.

Ödüllü yazar Claire North, Penelopeia’nın Şarkıları üçlemesinin ilk kitabı İthaka’da Kral Odysseus’un şanının gölgesinde bırakılmış İthaka Adası’nı, sarayda çevrilen dolapları ve hepsinden önemlisi bunca zamandır hakkı yeterince teslim edilmemiş becerikli Penelopeia’yı hem insanların hem de tanrıların gözünden, gerçek ve yalın hâliyle anlatıyor.

“İthaka, Yunan mitolojisine casus hizmetçiler, düzenbaz tüccarlar ve kurnaz bir kraliçe ile farklı ve yeni bir bakış sunuyor.” – Kirkus

“Claire North, tanrıçalardan kraliçelere ve köle kadınlara kadar uzanan bir dizi mitolojik karaktere incelikle hayat veriyor.” – Jennifer Saint
Çevirmen: Belgin Selen Haktanır

İnsanlığımı Yitirirken Cilt 1

İnsanlığımı Yitirirken Cilt 2

Alternatif manganın çığır açan isimlerinden Usamaru Furuya’nın uyarladığı İnsanlığımı Yitirirken, Dazai’nin özgün eserinin yaklaşık yetmiş sene sonrasında geçiyor. Günümüz Tokyo’sunda hayat bulan Dazai’nin öyküsü, Japonya’nın kuzeyindeki varlıklı bir aileden gelen genç bir adamın hayatını anlatıyor.

Neden insanları gerektiği gibi sevemiyorum?

Varlıklı ve hiçbir sıkıntı yaşamayan bir ailede dünyaya gelen Oba, büyüdüğünde de herkes tarafından sevilen yakışıklı bir genç olur. Yalnız o soytarı maskesinin altında, amaçsız ve sürüklendiği gibi yaşayan nihilist bir ifade saklıdır. Bu çocuk aslında nasıl bir hayat sürdürmektedir?

Yetişkin okurlara tavsiye olunur.
Çevirmen: Sibel Sökel

Alternatif manganın çığır açan isimlerinden Usamaru Furuya’nın uyarladığı İnsanlığımı Yitirirken, Dazai’nin özgün eserinin yaklaşık yetmiş sene sonrasında geçiyor. Günümüz Tokyo’sunda hayat bulan Dazai’nin öyküsü, Japonya’nın kuzeyindeki varlıklı bir aileden gelen genç bir adamın hayatını anlatıyor.

Hayatta olmak ne ifade ediyor?

Yozo’nun sevdiği ilk kadınla çıktığı yolculuk aşk intiharıyla sonlanmıştır. “Para”, “Toplum”, “Diğer İnsanlar”… Tutunabileceği hiçbir şeyin olmadığı derin bir karanlığın içindeki Yozo’nun sonunda ulaştığı şey, yine bir “Kadın”a sığınmaktır.

Yetişkin okurlara tavsiye olunur.
Çevirmen: Sibel Sökel

İnsanlığımı Yitirirken Cilt 3

Alternatif manganın çığır açan isimlerinden Usamaru Furuya’nın uyarladığı İnsanlığımı Yitirirken, Dazai’nin özgün eserinin yaklaşık yetmiş sene sonrasında geçiyor. Günümüz Tokyo’sunda hayat bulan Dazai’nin öyküsü, Japonya’nın kuzeyindeki varlıklı bir aileden gelen genç bir adamın hayatını anlatıyor.

Neden bu kadar uzağa gittim?

Sevdiği kadınla evlenen Yozo, mutlu bir hayat sürmeye başlar. Ancak kısa süre sonra başına büyük bir talihsizlik gelecektir. Saçları bembeyaz olan Yozo’nun gündelik hayatı tam tersi bir karanlığa boyanmıştır. Bir yaprak gibi düşen Yozo’ya elini uzatan şey ise “Uyuşturucu” denilen o yasak meyvedir…

Yetişkin okurlara tavsiye olunur.
Çevirmen: Sibel Sökel

İnsanlığımı Yitirirken (3 cilt set)

Alternatif manganın çığır açan isimlerinden Usamaru Furuya’nın uyarladığı İnsanlığımı Yitirirken, Dazai’nin özgün eserinin yaklaşık yetmiş sene sonrasında geçiyor. Günümüz Tokyo’sunda hayat bulan Dazai’nin öyküsü, Japonya’nın kuzeyindeki varlıklı bir aileden gelen genç bir adamın hayatını anlatıyor.

Üç ciltten oluşan bu kült seride, manga dünyasının aykırı sanatçısı Usamaru Furuya, hem bir anlatıcı hem de bir karakter olarak hayatı çok tanıdık gelen bir adamın, Yozo Oba’nın hatıratlarına rastlar. Oba’nın hatıratlarında aşina bir hisse, yoğun bir yabancılaşma duygusuna kapılır. Yozo Oba, gerçek benliğini başkalarına göstermekten aciz biridir. Zayıf yaradılışının yanı sıra bir akrabası tarafından uğradığı kötü muameleden kalan travması, onu lise yıllarından itibaren bir soytarılık maskesi altında yaşamak zorunda bırakır.

Özgün romandaki gibi “hatırat” olarak adlandırılan üç bölümden oluşan seri, Oba’nın gençlik yıllarından yirmili yaşlarının sonuna kadarki hayatını anlatıyor. Bu eşsiz manga, her cildin başında ortaya çıkan sanatçı Furuya’nın kendisi tarafından anlatılıyor. Peki Furuya bu gizli hatıratları okurken akıl sağlığını koruyabilecek midir? Yoksa Oba’nın kasvetli yaşamının girdapları arasında kaybolup gidecek midir?
Yetişkin okurlara tavsiye olunur.
Çevirmen: Sibel Sökel

Aline ve Valcour: Felsefi Roman (2 cilt)

“Sade’ın unutulmuş başyapıtı… yazarın edebi gelişimindeki önemli bir dönüm noktası.” – Marco Menin

Sıradışı hayatı ve sivri fikirleriyle ünlü Marquis de Sade’ın, edebiyatının şekillenmesinde önemli rol oynayan, Sodom’un 120 Günü gibi Bastille Hapishanesi’nde mahkûmken kaleme aldığı eseri Aline ve Valcour 1795’te basıldığında yazarın kendi ismiyle yayımladığı ilk kitaplardan biri olmuştu.

Aline ve Valcour isimli iki âşığın bir türlü kavuşamayıp birbirlerini teğet geçen maceraları sırasında mektuplaşmaları üzerinden ilerleyen hikâyede karakterlerin ütopik Tamoe Adası ile onun antitezi olan kötülük, barbarlık ve eşitsizliğin kol gezdiği Batua ülkesinde yaşadıkları anlatılmaktadır.
Bu karakterler ve çıktıkları seyahatler üzerinden Sade iyilik, insani değerler ve eşitlik üzerine düşüncelerini sunarken Fransız adalet sistemini de eleştirmektedir.

“Aline ve Valcour, Sade denen bulmacanın eksik parçası ve Fransız edebiyatının kilit metinlerinden biri.” – Steven Moore

“Aline ve Valcour, Marquis de Sade okurlarının Sade hakkında bildikleri, duydukları ve okudukları her şeyi baştan düşünmelerini sağlayacak bir kitap.”
– Alyson Waters

“Aline ve Valcour her şeyiyle Devrim dönemine ait bir eser, bu da onun çekiciliğini katbekat artırıyor.” – Prof. Nicholas Birns
Çevirmen: Birsel Uzma

Randevu

Katharina Volckmer’in ilk romanı Randevu 2020’de yayımlandı ve Almanya’da doğup büyümüş genç bir yazarın Hitler’e, Yahudilere ve soykırıma atıfta bulunan cüretkâr bir eser kaleme alması geniş kitleler tarafından ilgi ve tepkiyle karşılandı. Volckmer’in romanını Almanca değil, İngilizce yazması polemikleri tetikledikten sonra eserin Almanca çevirisi 2021’de okurlarla buluştu ve tepki uyandırmayı sürdürerek günümüz Alman genç kuşağının geçmişiyle kurduğu nevrotik ilişkiye de ışık tutmuş oldu.

Almanya’da doğmasına rağmen aile kökenlerinden ve vatanından kurtulmaya kararlı bir şekilde Londra’da yaşayan genç bir kadın, iç dünyasını Doktor Seligman’a açıp hayatını, arzularını ve kişiliğinin örtük noktalarını paylaşır.
Bir akrabasının ölümünden sonra ortaya çıkan beklenmedik bir miras, sadece ailevi değil, toplumsal bağlamda da insanın geçmişindeki gölgelerden kolayca kurtulamayacağını gösterir.

Benliğimiz ve ötekilerimiz hakkında bir yüzleşme anlatısı olan Randevu, değişimin eşiğindeki bir kadının bilinç akışı…

“Ulusal kimlik ile cinsel kimliğin düğümü kara mizahla çözülüyor.”
– The Guardian

“Tıpkı Çıplak Şölen gibi karanlık ve göz kamaştırıcı. Ayrıca büyüleyici bir güzelliği var.” – Ian McEwan
Çevirmen: Melek Memiş

Acile Tek Giden

Yetişemediğin cenazeye benziyor dünya.

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (34. hafta):
Batman Başlıyor - Batman Begins (2025) THE SURFER / SÖRFÇÜ (2025) Puff: Buzda Macera - Johnny Puff: Secret Mission (2025)
Arşivden Seçkiler:
Vatikan'ın Şifresi: Bir Temel Macerası (2023) Sevgili John - Dear John (2010) Olga (2022) Kıskanmak (2009) Vampir Cehennemi - Stake Land (2011) Parlak Yıldız - Bright Star (2010)