İokaste’nin Çocukları

“Haynes kadim hikâyeye yepyeni bir soluk getiriyor. Sıklıkla göz ardı edilen, muhteşem karakterler İokaste ve İsmene’ye yeni bir ses veriyor. Coşkulu ve sürükleyici.” – Madeline Miller, Ben, Kirke’nin yazarı

LANETLİ EBEVEYNLERİN ÇOCUKLARI OLARAK
LANETLİ BİR EVDE BÜYÜDÜK.

İokaste, evlenmesi için hiç tanımadığı yaşlı bir adam olan Thebai Kralı’na ailesi tarafından satıldığında henüz on beş yaşındaydı. Hiçbir zaman kendi hayatının sahibi olmamıştı ve hiç yanında bulunmayan yeni kocasından daha uzun yaşamadığı sürece olmayacaktı da.

Evi olarak gördüğü sarayında saldırıya uğradığında İsmene de İokaste gibi on beş yaşındaydı. On yıl önce ebeveynlerinin trajik ölümünden beri güvende hissetmek dışında hiçbir şey istemiyordu hayattan. Ne var ki bu saldırı onun hayatının tüm gidişatını değiştirecekti.

Bu iki olay, bir trajedinin başlangıcı olacaktı.

Natalie Haynes, İokaste’nin Çocukları’nda Oidipus ve Antigone’nin trajik öykülerini, daha önce kenara itilmiş kadın karakterlerin gözünden yeniden inşa ediyor ve bu öykülerin yepyeni yanlarını ortaya çıkarıyor.

“İki buçuk milenyumluk bir suskunluğun ardından artık İokaste ve İsmene’nin de bir sesi var.” – Guardian
Çevirmen: Gamze Bulut

Özerkin Hisarı / Yeni Güneş Kitabı 4

“Günümüzün kesinlikle en iyi, en özgün yazarlarından. Eserleri benzersiz, hipnotize edici, hiçbir şeyle kıyaslayamamak korkutucu.” – Harlan Ellison

John W. Campbell En İyi Bilimkurgu Romanı Ödülü / Prix Apollo

“SİZİN İÇİN TÜM VAATLERİMİ YERİNE GETİRDİM Mİ?”

Bilimkurgunun Melville’i olarak bilinen Gene Wolfe, spekülatif edebiyatın sınırlarını zorlayan, fantaziden bilim ve bilimden de fantazi çıkarmayı başaran, türün her alanında eşit muazzamlıkta eserler veren ender yazarlardan biri. Wolfe’un dilin ve türün imkânlarını sonuna kadar kullandığı, bilimkurgunun Ulysses’i olarak da anılan Yeni Güneş Kitabı dörtlemesinin son cildi Özerkin Hisarı başladığı yerde bitiriyor yolculuğu.

Günümüzden yüz binlerce yıl sonrası. Ancak öyle bir gelecek ki geçmişten
farkı yok. Bugüne ait kültür ve olaylar artık bir anı bile değil. Gezegen, beklenmedik ve gizemli biçimlerde değişimler geçirmiş. Güneş’in ömrünün
sonu gelmiş, sönmekte.

Severian bir zamanlar işkenceciydi, ardından liktor görevini üstlendi, şimdiyse yazgısındaki asıl mertebeye erişmek üzere. Ama önce ölü bir askeri diriltmeye çalışacak, ateşler içinde hasta yatacak, daha sonraysa dinleyeceği dört hikâyenin en iyisini seçecek.

Dörtlemenin son kitabında, Severian kadim bir nesneyi asıl sahiplerine teslim edecek, büyük bir savaşın içinde bulacak kendini, Harçâlem’in Özerki ile tanışacak en nihayetinde ve zamanın ötesindeki yeşil adam ile karşılaşacak bir kere daha. İnsanlığın yıldızlara tekrar erişip erişmemesi onun elinde artık. Güneş ise bir gün ölecek elbette. Peki, Yeni Güneş doğacak mı yine?

Özerkin Hisarı, tek bedende birden fazla ömrün kitabı.
Çevirmen: Kerem Sanatel

Gölgeye Övgü

“… Neden karanlığın içinde güzellik arama eğilimi sadece Doğulularda güçlüdür? Batı da elektriğin, gazın ya da petrolün olmadığı dönemlerden geçti ama bildiğim kadarıyla onlarda gölgelerden keyif alma eğilimi yok. Hayalet tasvirlerinde, eskiden beri Japon hayaletlerin ayakları olmaz ancak Batı’da hayaletlerin ayakları vardır, üstelik vücutları da seçilir. Bu kadar ufak bir farktan bile anlarız ki bizim fantezilerimizi zifiri karanlık süslerken, onlar hayaletleri bile cam gibi berraklaştırır.”

20. yüzyıl Japon edebiyatının devlerinden, büyük eserlerin yaratıcısı
Cuniçiro Tanizaki, kariyeri boyunca ülkesinde dönemin en büyük yazarı olarak kabul gördü, daha sonra ise Haruki Murakami, Yasunari Kavabata ve
Yukio Mişima’yla birlikte savaş sonrası Japon edebiyatının “büyük dörtlü”sünden biri olarak anıldı.

Gölgeye Övgü’de Tanizaki modernleşen dünyayı karanlık ve ışık üzerinden, Doğu ve Batı toplumlarının ilerleme karşısındaki reflekslerini de mukayese ederek masaya yatırıyor. Yalnızca gölgeye değil, apartman çatıları,
tuvaletler, lambalar, kâğıt ve yemek takımı gibi günlük hayatta üzerine
pek kafa yormadığımız şeylere, gösterişli olmayana kendine has üslubuyla dikkat çekiyor.
Çevirmen: Burcu Erol

Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın

“… Lili olmayınca çok yalnız hissediyorum. O kediden başka bana dostluk edecek hiç kimse yok bu dünyada.”

20. yüzyıl Japon edebiyatının devlerinden, büyük eserlerin yaratıcısı Cuniçiro Tanizaki, kariyeri boyunca ülkesinde döneminin en büyük yazarı olarak kabul gördü, daha sonra ise Haruki Murakami, Yasunari Kavabata ve Yukio Mişima’yla birlikte savaş sonrası Japon edebiyatının “büyük dörtlü”sünden biri olarak anıldı. Eserlerinde çoğunlukla aşkın dile getirilmeye korkulan yanlarını cesurca işleyen Tanizaki Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın’da bir aşk üçgeninin ortasında kalan ve oradan oraya savrulan kedi Lili’nin etrafında şekillenen trajikomik bir hikâye anlatıyor.

Şinako, eski kocası Şozo’nun yeni eşi Fukuko’ya yazdığı mektupta sıradışı bir istekte bulunur: Şozo’nun çok sevdiği kedisi Lili. Şozo kediyi eşinin ve annesinin zoruyla Şinako’ya verince evdeki dengeler değişmeye başlar. Aklı fikri Lili’de olan Şozo, yeni eşinden gittikçe uzaklaşır ve sevgili kedisine kavuşmanın türlü yollarını arar.
Çevirmen: Alper Kaan Bilir

Satürn Evleri 4

Mitsu sonunda cam silme işine alışmıştı.

Tam da böyle hissederken, aniden çok değer verdiği birinin işi bırakacağını duydu. Kendine olan güveni ne olacaktı? Peki ya, iş dediğin neydi ki?
Mitsu’nun kafası karışmıştı, üstüne üstlük işe yeni başlayan kişi de kendinden yaşça büyüktü.
Çevirmen: Nilay Çalşimşek

Gel Eve Dönelim

“Kaç kalantor müşteri ona bu evden ayrılmayı, bu hayattan uzaklaşmayı
teklif etmiş, hatta kaç erkek onu, tövbekâr olduğu takdirde nikâhla almaya kalkışmıştı.
Her defasında Gülten reddetmişti.
Bir erkeğin peşine takılıp gitmek ha!
Hayır, o bunu hayatında bir tek defa yapmıştı. Ve bu gidiş, onu işte bir umumhaneye kadar sürüklemişti.”

Fosforlu Cevriye gibi bir seks işçisi Gülten. Eskişehir Genelevi’nin en yaşlı seks işçisi. Suat Derviş, Gülten’in Şevkiye olduğu ilk gençliğine gidiyor ve onu İstanbul sokaklarından Eskişehir’e sürükleyen olayları sırasıyla anlatıyor. Klişe bir “kötü yola düşme” hikâyesi değil bu. Yukarıda da söylediği gibi, Şevkiye kurban değil, Gülten olmayı bir anlamda kendisi seçiyor.

Suat Derviş’in 1950 ve 1964 yıllarında iki defa tefrika edilen bu eşsiz romanı, gariptir ki, yazarı tarafından bile hiç anılmamış. Oysa okuyunca göreceksiniz, Suat Derviş’in en önemli, değerli ve dikkat çekici metinlerinden biri.

Karin Karakaşlı da romanın hemen ardında yer alan “Şevkiye-Gülten’in Üçüncü Doğuşu” başlıklı yazısında, “Hayatın en beklenmedik hamlelerine yer açan
Suat Derviş, bize hakiki bir insan hikâyesi bahşetmiş. Şevkiye’yi ve Gülten’i, onun ömrüne sığan bütün bu insanları tanımak, pek çok farklı hayat ihtimaline iliğinden bakma fırsatı bulmak demek. Bu fırsatı değerlendirdiğimizde misliyle çoğalacağız. Bir roman bundan daha fazla ne yapsın zaten?” diyor.

Kara

Değişen dünya düzeni; dağlar, ormanlar, mağaralar; hayatta kalıp esir olanlar ve hayatta kalıp hür olanlar… Toprak Aras’tan bir gelecek tasarımı: Kara.

Kara’nın bir kolu halk hikâyelerine, diğer kolu alternatif dünya anlatılarına temas ediyor. Toprak Aras, hem romanına adını veren “Kara”yla bir halk kahramanı yaratıyor hem de bizi bekleyen olası bir gelecekten bahsediyor romanında.

Aras’ın kitabı, “pandeminin doğurduğu” ya da “pandemiden beslenen” bir roman olarak değerlendirilebilir. Romanın finalinde okuru “Eylül 2020” tarihinin beklemesi ve elbette hikâyenin bileşenleri, okurun bu ihtimale yakın durmasına sebep olacaktır; fakat Kara’yı, özellikle politik duruşunu göz önünde bulundurarak, her dönemin distopyası olarak okumanın mümkün olduğu unutulmamalı.

“Dora biraz daha hızlandı, küçük bir tümseği aştı, evler şimdi daha iyi görünüyordu. Birden atın yularını çekti. Dora ansızın durdu. Başını, niye durduk, der gibisinden öfkeyle birkaç kere salladı. Dışarıda kimse yoktu. Bu saatte herkesin eve kapanması olacak şey değildi. Üstelik Kar’la Boz’un, yaylanın diğer köpekleriyle ortalığı gürültüye boğup kendisini karşılaması gerekiyordu. Sonra etrafta ne bir koyun ne bir inek ne de bir tavuk vardı. Tuhaf bir şeylerin olduğunu sezdi. Eve yaklaştıkça korkusu daha da büyüdü. ‘Dora,’ dedi dudakları titreyerek. ‘Bir şeyler olmuş Dora!’”

Gez Gör Menekşe

Kıymetli madenler yatağı bildik göğsümüzü
Ahın da vefası var, bildik
Bilmenin bir işe yaramadığını bildik
Buydu büyük mucizemiz
Yan yana gelince
Bir kuşun bir kuşa ettiği şakı
Odalarımızda perdeleri çekilmiş sessizliğin
Denizine girerdik

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Saplantı - Unforgettable (2017) Korku Hikayeleri - Horror Stories (2013) Sıfırın Altında: Dağdaki Mucize - 6 Below: Miracle on the Mountain (2018) The Post (2018) Upgrade (2018) Tenten’in Maceraları - The Adventures of Tintin (2011)