2010: İkinci Uzay Destanı
“Galakside cesur bir gezinti ve 2001: Bir Uzay Destanı’na layık bir devam kitabı.” — Carl Sagan
Arthur C. Clarke, bilimi edebiyatla eşsizce birleştiren, bilimkurgunun üç büyük ustasından biri. İnsanın evrimini, yapay zekânın gelişimini ve uzay yolculuğunu konu edinen 2001: Bir Uzay Destanı’nın büyüleyici devam kitabı
2010: İkinci Uzay Destanı ise galaksinin derinliklerine gizemli bir yolculuk.
Jüpiter ve monoliti çevreleyen gizemli olaydan yıllar sonra Sovyet ve Amerikalı astronotlar insanlığı temelden değiştirebilecek potansiyel cevaplar aramak üzere, Jüpiter’in uydularına ve Discovery’ye doğru yeni bir yolculuğa çıkarlar. Görevleri: monolitlerin bilmecesini çözmek ve HAL’ı mürettebatı öldürmeye sürükleyen koşulları anlamak.
Çinli bir keşif ekibi de aynı hedefe yönelir ve kurtarma görevini, Discovery’nin Jüpiter’in yörüngesindeki esrarengiz monolit hakkında sahip olabileceği değerli bilgileri ele geçirmek için çılgınca bir yarışa dönüştürür.
Bu arada, bir zamanlar Dave Bowman olarak bilinen varlık –monolitin gizemini çözen tek insan– hayati bir görev için Dünya’ya doğru yola çıkar.
2010: İkinci Uzay Destanı, kozmik gizemlerin ve insanın bitmeyen bilgi arayışının öyküsü.
Çevirmen: Burcu Denizci
“Selam Metin, Ben Berceste”
Yazın hayatının kırkıncı yılında Mehmet Yaşın’dan yeni bir roman: “Selam Metin, Ben Berceste.”
Kadim aşk hikâyelerinden bugüne yaratıcıların “gerçek” deneyimleri çoğu okura eserden daha cazibeli gelmiştir. “Selam Metin, Ben Berceste” bir kurgu olduğu hâlde gerçek hayatlara daha yakın. Hem kimseleri yormadan, kurmaca kartlarının açık edilerek oynandığı sıradışı bir roman hem de yazarının Türkiye’de bulunmadığı son on yılda Atina, Rodos, Üsküp, Berlin, Cambridge ve Londra gibi kentlerde yazdığı sınırdışından bir anlatı. Kabulleri, kalıpları zorluyor Yaşın; “itiraflarla” başlayan bir aşk-yas-yaşlanmazlık ve bir sinirucu romanı sunuyor okura.
Çokdilli, antikahraman zengini, karamizahla dolu ve her şey olduğu gibi.
“Ses”i?
çınn n n ç ı ı n N N N.
“Bir eyva a a h koptu içimde. Kaldırmasaydım keşke ahizeyi. Öylesine dayanılmaz bir işkenceye dönmüştü ki Berceste’nin hep aynı şekilde tekraar
tek r a a a r t e k r a r lanan telefonları, tek kelime edebilecek hâlde değilim. Benden tıss çıkmayınca, aynı sabit vurgularla aynı sözleri tekrarladı:
‘Selam Metin BEN Bercesteee.’