12. ULUSLARARASI İZMİR FİLM FESTİVALİ
21-28 NİSAN 2012,DE

Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Kalkınma Ajansı destekleri ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü işbirliğiyle 11 yıl aradan sonra düzenlenecek Uluslararası İzmir Film Festivali 21 Nisan’da başlıyor.

28 Nisan’a dek Almanya’dan İzlanda’ya, İsveç’ten İran’a, 100’den fazla filmin yer alacağı Festival’de, bütün gösterimler ve etkinlikler ücretsiz olacak.

Altın Artemis ödüllü Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması ve Kısa Film Ekip Ödülleri’nin sonuçlarının heyecanla beklendiği Uluslararası İzmir Film Festivali,film gösterimlerinin yanı sıra atölye çalışmaları, sergiler ve söyleşilerin de yer aldığı yoğun bir programla seyirci karşısına çıkacak.

GÖSTERİM VE ETKİNLİK MEKANLARI
12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nde film gösterimleri Karaca Sineması, İzmir Sineması, Batı Sineması ve DESEM’de yapılırken sergi, söyleşi ve sinema dersi gibi etkinliklerinin mekanları ise Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi ve Fransız Kültür Merkezi olacak.

AÇILIŞ TÖRENİ
12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nin açılış töreni 22 Nisan Pazar akşamı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yapılacak.

Tören öncesi saat 17:00’de, yalnızca Türkiye değil, dünya sinemasının da en önemli auteur’lerinden Nuri Bilge Ceylan’ın “Sinemaskop Türkiye” başlıklı sergisinin açılışı gerçekleşecek.

Türkiye’de ilk kez İzmir Film Festivali’nde gösterilecek
Açılış Töreni, saat 18:45’te Georges Méliès’nin 1902 tarihli sessiz sinema klasiği Aya Seyahat’le (Le Voyage Dans La Lune) başlayacak. Martin Scorsese’in son başyapıtı Hugo’ya da ilham kaynağı olan Aya Seyahat’in yenilenen kopyası Türkiye’de ilk kez İzmir Film Festivali’nde gösterilecek. Méliès’in doğumunun 150. yılı anısına restore edilen elle renklendirilmiş filmde ayrıca, Fransız müzik grubu Air’in filme özel hazırladığı müzik kullanılıyor.

Festivalin en büyük destekçileri sahnede
Bu etkileyici gösterimin ardından, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün açılış konuşmasını yapacak.

Onur ödülleri sahiplerini buluyor
Gecede ayrıca, onur ödülleri de sahiplerini bulacak. İzmir’in yetiştirdiği en büyük yeteneklerden, tiyatro ve sinema oyuncusu Çolpan İlhan ile Yunanistan sinemasının ustalarından yönetmen Costa Ferris, Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü alırken; Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (DEÜGSF) Sinema-TV Bölümü’nün emektar hocası Oktay Kutluğ’a da Akademi Onur Ödülü verilecek.

Zuhal Olcay konseri
Tören, Dokuz Eylül Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nın ve sinemada olduğu kadar müzikte de kendi tarzını yaratmış usta sanatçı Zuhal Olcay’ın vereceği bir konserle sona erecek.

AÇILIŞ FİLMİ
Sinema sanatının öncüsü Georges Méliès’nin bugüne dek siyah-beyaz kopyasını izlediğimiz filmi “Aya Seyahat”in (Le Voyage Dans La Lune, 1902) renkli ve temizlenmiş kopyası Türkiye’de ilk kez İzmir Film Festivali’nin açılış töreninde gösterilecek.

1993’te Barcelona Arşivi’nde çok kötü bir durumda bulunan bu renkli kopya, 2010’da Lobster Films, Groupama Gan Foundation for Cinema ve Technicolor Foundation for Cinema Heritage tarafından tümüyle restore edilmiş; Fransız müzik grubu AIR’in imzasını taşıyan orijinal bir müzik de eklenerek ilk kez geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde seyirci önüne çıkmıştı.

Méliès’nin zamanın iki popüler romanı, H.G. Wells’in yazdığı “Ayda İlk İnsanlar” (The First Men in the Moon, 1901) ve Jules Verne’in “Aya Seyahat”ten (De la terre à la lune, 1865) derleyerek uyarladığı film, sinema tarihinin de ilk bilimkurgu filmi sayılıyor.

YAŞAM BOYU ONUR ÖDÜLLERİ
12. Uluslararası İzmir Film Festivali kapsamında verilecek ve 21 Nisan gecesi sahiplerini bulacak ‘Yaşam Boyu Onur Ödülleri’, oyuncu Çolpan İlhan ile yönetmen Costas Ferris’e takdim edilecek.

Festival; tiyatro ve sinema oyuncusu, ressam, moda tasarımcısı ve tiyatro eğitmeni olarak birçok alanda önemli başarılara imza attığı ve “Yeşilçam Sineması”nda oyunculuk anlayışıyla farklılık yarattığı gerekçesiyle İzmir’in yetiştirdiği değerli sanatçı Çolpan İlhan’a ve resmi politika ötesi yaklaşımı, müziksel ve görsel duyarlılığı, kültürlerarası bağı güçlendiren ve bu yolla tarihsel olayları da sinema aracılığıyla ortaya koyduğu için usta yönetmen Costas Ferris’e “Yaşam Boyu Onur Ödülü” sunmaya karar vermiştir.

Festival’de, Çolpan İlhan’ın başrolünü Sadri Alışık’la paylaştığı “Yalnızlar Rıhtımı” (1959) adlı filmi gösterilecek. Selim İleri’nin de deyimiyle; Attilâ İlhan’ın, “İzmir’in kendine özgü ‘liman dokusu’ndan yararlanarak, şiirlerine çok yakın, yarı düşsel, yarı melodram, kozmopolit bir dünyanın peşine düştüğü” senaryosundan Lütfi Akad’ın yönettiği film, dolar kaçakçısı ve bar sahibi Ali’ye metreslik yapan konsomatris Güner’le kaptan Rıdvan’ın aşk hikayesini anlatıyor. Değeri yıllar içinde anlaşılan ve sinemamızın başyapıtları arasında sayılan film, Çolpan İlhan ile Sadri Alışık’ı bir araya getirişi ve efsane aşkın başlangıcı olmasıyla da biliniyor.

Costas Ferris’in ise unutulmaz filmi “Rembetiko” (1983), İzmir’de yıllar sonra yeniden beyazperdede olacak. Berlin’de Gümüş Ayı dahil olmak üzere pek çok ödül toplayan bu modern klasik, büyük rembetiko şarkıcısı Marika Ninou’nun yaşam öyküsünü, 1917’de İzmir’de doğumundan 1955’te Atina’daki ölümüne dek, kadın kahramanın seyahatlerini, aşklarını, profesyonel başarılarını ve kişisel felaketlerini içine alacak şekilde aktarıyor.

AKADEMİ ONUR ÖDÜLÜ
Açılış Töreni’nde sahibini bulacak bir diğer ödül ise bu yıl ilk kez verilecek Akademi Onur Ödülü… Bugün Türkiye sinemasında ve sinema konulu akademik alandaki pek çok önemli ismin yetişmesini sağlayan, kısadan belgesele pek çok filmde yönetmenlik ve yapımcılık yapan, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (DEÜGSF) Sinema-TV Bölümü’nün emektar hocası Oktay Kutluğ, 12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nin Akademi Onur Ödülü’ne layık görülmüştür.

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI
2011-2012 yapımı filmlerin yarışacağı Ulusal Film Yarışması’na bu yıl 10 film katılıyor. Yönetmen Ezel Akay, oyuncular Işık Yenersu ve Rıza Sönmez, sinema yazarı Murat Özer ve görüntü yönetmeni Uğur İçbak’ın jüriliğinde yapılacak yarışmada, Altın Artemis Heykeli “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Senaryo”, “Jüri Özel”, “En İyi Görüntü Yönetmeni”“En İyi Kadın Oyuncu” ve “En İyi Erkek Oyuncu” dallarında verilecek.

Ulusal Yarışma’da ilk filmler dikkat çekiyor
2011-2012 yapımı filmlerin katılabildiği Ulusal Film Yarışması’nda ilk filmler dikkat çekiyor: F. Serkan Acar’ın idealleri ve duyguları arasında sıkışıp kalan 20’li yaşlarının başındaki Kemal’in yaşadıkları üzerinden 90’lar Türkiye’sini ve öğrenci hareketlerini canlandıran filmi “Aşk Ve Devrim” (2011), Orçun Benli’nin 12 Eylül askeri darbesi sırasında geçen ve yaşanan bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu kendilerini siyasi mahkumlarla birlikte aynı cezaevinde bulan beş evsizin yaşadıklarını anlatan filmi “Bu Son Olsun” (2012), Cemil Ağacıkoğlu’nun Yusuf’un hikayesini takip ederek kadın-erkek ilişkilerine hüzünlü bir bakış getiren filmi “Eylül” (2011), M. Tayfur Aydın’ın oğlu ve torunuyla birlikte 20 yıl önce göçe zorlandıkları için terk ettikleri Batman’a doğru yola çıkan 80 yaşındaki bir kadının trajedisini anlatan “İz” (2011); Atilla Cengiz’in ikisi de farklı coğrafyalardan ama benzer evlat hasreti ve korumacılığı ile yola çıkan iki babanın dramatik öyküsünü anlatan filmi “Oğul” (2011); Fırat Çağrı Beyaz’ın yönettiği ve Kıbrıs sorununun barışçıl bir biçimde çözülmesi yönünde düşünmeye davet eden “Ölü Bölgeden Fısıltılar” (2012) ve Çiğdem Vitrinel’in kocası tarafından aldatılan bir kadının yıllardır yaşadığı ‘güven’ duygusunu kaybedişini anlattığı “Geriye Kalan” (2011) yarışmalı bölümün ‘ilk filmler’i olacak.

Ruhi Karadağ’ın “Simurg”u (2011) ise yarışmalı bölümün tek belgeseli ve 1996’da Türkiye cezaevlerinde F-tipi hücre uygulamasına karşı başlatılan ölüm orucu eylemine katılan altı arkadaşın yıllar sonra buluşmalarını anlatıyor.

Yarışmada ayrıca; Tolga Örnek’in iki istihbaratçının Türkiye’yi kaosa sürükleyecek acımasız bir saldırıyı önlemek için verdikleri mücadeleyi anlatan filmi “Labirent” (2011) ve Ümit Ünal’ın apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde, yarım gün gibi kısa bir sürede adalet konusunda gerilimli bir sorguya tabi tutan filmi “Nar” (2011) da bölümün öne çıkan iki filmi…

Âlim Şerif Onaran’ın adına özel ödül
Yarışmalı bölümde ayrıca Âlim Şerif Onaran Akademi Ödülü de verilecek. Oğuz Onaran, Oğuz Adanır ve Mutlu Parkan’dan oluşan Akademi Jürisi’nin belirleyeceği bir kategoride ve bir filme verilecek bu ödül, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümü kurucu hocası ve Türkiye’nin ilk sinema profesörü olan Âlim Şerif Onaran’ın adını taşıyor.

ULUSAL YARIŞMA FİLMLERİ

• AŞK VE DEVRİM / Serkan Acar, 2011
• BU SON OLSUN / Orçun Beli, 2012
• GERİYE KALAN / Çiğdem Vitrinel, 2011
• EYLÜL / Cemil Ağacıkoğlu, 2011
• İZ / M. Tayfur Aydın, 2011
• LABİRENT / Tolga Örnek, 2011
• NAR / Ümit Ünal, 2011
• OĞUL / Atilla Cengiz, 2011
• ÖLÜ BÖLGEDEN FISILTILAR / Fırat Çağrı Beyaz, 2012
• SİMURG / Ruhi Karadağ, 2011

KURMACA KISA FİLMLER VE EKİP ÖDÜLLERİ
Kurmaca Kısa Filmler ve Ekip Ödülleri, kurmaca kısa filmlerin yönetmenleriyle birlikte tüm ekiplerinin başarılı çalışmalarına dikkat çekerek 2011 ve sonrası yapımı başarılı kurmaca kısa filmleri ve ekiplerini ödüllendiriyor ve izleyiciler ile buluşturuyor.

Onur Akşit, Talha Altınkaya, Yeşim Çakır, Okan Çil, Merve Debreli, Volkan Işıl, Halil Serkan Köse, Gözde Özkurt, Umut Subaşı ve Doğa Yıldız’dan oluşan Ön Değerlendirme ve Öneri Komitesi, değerlendirmeye aldıkları 200’den fazla film arasından başarılı buldukları filmlerin ekipleri için, “Birinci”, “En iyi” gibi hiyerarşik sıfatlar taşımayan özgün ödüller önerdi. Burak Bakır, Emrah Suat Onat, Umut Subaşı, Zehra Zıraman’dan oluşan Kurmaca Kısa Filmler Programlama ve Ekip Ödülleri Değerlendirme Komitesi de bu öneriler arasından 7 filmin gösterime alınmasına ve bu filmlerin 26 ekip elemanına 9 özgün kategoride ödül verilmesine karar verdi.

Uluslararası İzmir Film Festivali bu yıl Kurmaca Kısa Filmler ve Ekip Ödülleri kapsamında ödül alan 12 ekip elemanını İzmir’de konuk ediyor ve ödül alan 7 filmi izleyicilerinin beğenisine sunuyor.

21 Nisan Cumartesi günü saat 17:30’da başlayacak Kurmaca Kısa Filmler Gösterimi ve Ödül Töreni, Karaca Sineması’nda yapılacak.

Kurmaca Kısa Filmler Ekip Ödülleri’ni kazanan filmler ise şöyle:

İroni Ödülü: 1982
Bakış Açısı Ödülü: Ali Ata Bak
Çocuk Oyuncular Ödülü: Ali Ata Bak
Sanat Yönetimi Ödülü: Baydara “Edra’nın Kaderi”
Ekip Çalışması Ödülü: Direk Aşk
Gerçekçi Anlatım Ödülü: Ekmeğim
Değer Katan Oyuncu Ödülü: Ekmeğim
Kafkaesk Atmosfer Ödülü: Garotte
Sinematografi Ödülü: Gerçek Bir Hikayeden Uyarlanmıştır

BİR OKUL: 9 EYLÜL
9 Eylül Üniversitesi’nin yetiştirdiği sinemacıların son bir yıldaki çalışmalarını bir araya getiren bu bölümde 3 film gösterilecek.

Raşit Çelikezer’in bağımsız sinemanın kalesi Sundance Film Festival’inin dünya sineması bölümünde Jüri Özel Ödülü’nü kazanan filmi “Can” (2011), İzmir’de ilk kez gösterilecek. Birbirilerini çok severek evlenen Ayşe ve Cemal, bir yandan yeni geldikleri büyük şehre ayak uydurmaya ve burada ayakta durmaya çalışırken bir yandan da çocuklarının olamayacağını öğrenmenin hayal kırıklığını yaşamaktadır. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca illegal yollara başvururlar.

“Dondurmam Gaymak” (2006) filmiyle büyük bir başarı yakalayan Yüksel Aksu’nun son filmi “Entelköy Efeköy’e Karşı” (2011), çevre duyarlığı taşıyan başarılı bir komedi filmi. Son olarak Ankara Film Festivali’nde “En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” dahil olmak üzere toplam dört ödül birden kazanan film, bir grup ekolojist aktivistin mütevazı bir Ege köyüne yerleşmesiyle başlayan komik olayları anlatıyor.

Geçen yıl Antalya Film Festivali’nde En İyi Film seçilen “Güzel Günler Göreceğiz” (2011), Hasan Tolga Pulat’ın ilk kurmaca uzun filmi. Uğur Polat, Nesrin Cavadzade, Buğra Gülsoy ve Feride Çetin gibi sinemamızın önemli isimlerini bir araya getiren film, bir gün içerisinde İstanbul’da geçiyor ve beş farklı karakterin günlük hayatta kesişen yolları ve farkında olmadan birbirlerinin hayatına müdahalelerini konu alıyor.

BİR BAKIŞ: NURİ BİLGE CEYLAN
1993’te çektiği kısa filmi “Koza”dan beri sinemamıza bambaşka bir dil kazandıran, her filmiyle büyüleyen, aldığı ödüllerle yurt dışında da övgülerle karşılanan Nuri Bilge Ceylan sineması, film gösterimlerinden sinema dersi ve sergiye, kapsamlı bir programla Uluslararası İzmir Film Festivali’nde!

Nuri Bilge Ceylan’ın lise yıllarında başlayan ve sinemasını da etkileyen fotoğraf sevdasına da tanık olacağımız “Sinemaskop Türkiye” başlıklı sergisi, 22-28 Nisan tarihlerinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde İzmirli sanatseverlerle buluşacak.

Serginin açılışına da katılacak olan Nuri Bilge Ceylan, 23 Nisan’da Festival’e özel bir sinema dersi düzenleyecek. “Koza”dan “Bir Zamanlar Anadolu”ya uzanan filmografisindeki durakları anlatacak olan Ceylan, büyüleyici sinemasındaki incelikleri sinemaseverlerle paylaşacak.

Festival kapsamında ayrıca; Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’nü kazanan “Uzak” (2002), En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görüldüğü “Üç Maymun” (2008) ve bir kez daha Büyük Jüri Ödülü’nü aldığı son başyapıtı “Bir Zamanlar Anadolu’da” (2011) adlı filmleri gösterilecek.

TÜRKİYE’NİN GERÇEKLERİ
12 Eylül askeri darbesinden ana dil sorununa, HES’lerden her gün yeni birisi açılan alışveriş merkezlerine Türkiye’nin sorunlarını eleştiren, belgelerle ve tanıklıklarla suratımıza çarpan “Türkiye’nin Gerçekleri” bölümünde toplam 6 film gösterilecek.

Volkan Işıl, Özlem Işıl, Umut Kocagöz ve Ezgi Akyol’un birlikte çektikleri “Akıntıya Karşı” (2012), 2007 yılından itibaren hız kazanan Hidro Elektrik Santral (HES) projeleriyle karşı karşıya getiriyor seyirciyi. vadilerin seslerine kulak vermek, görülmeyeni görmek üzere Senoz’dan İkizdere’ye, Borçka’dan Loç’a, Hemşin’den Çamlıhemşin’e, Fındıklı’dan Şavşata’a kadar uzanan bir yol hikayesi.

HES’lere eleştirel bir bakış getiren bir diğer film ise “İşte Böyle” (2012). Osman Şişman, Özlem Sarıyıldız’ın birlikte yönettikleri film, Erzurum Bağbaşı’nı da vuran HES musibetini anlatıyor. “İşte Böyle”, senelerdir süren hukuki ve fiziki mücadelenin müteahhit şirketin dayatmasıyla halkın aleyhine gelişmesini ve devlet şiddetiyle ilk kez karşılaşan köylülerin yaşadıklarını belgeliyor.

Metin Akdemir’in son olarak Akbank Kısa Film Festivali’nde “En İyi Belgesel” seçilen bol ödüllü belgeseli “Ben Geldim Gidiyorum” (2011), İstanbul’un kalabalık, renkli, gürültü seslerinden hareketle sokak satıcılarının seslenişlerinin (seslerinin) bu kente kattıklarını irdeliyor. Ses ve pazarlamanın ayrılmaz birlikteliğinin altını, seyyar satıcılarının seslerinin yankısıyla çiziyor.

Murat Bayramoğlu’nun yönettiği “Türkçe Pekiyi” (2012), genç ve başarılı bir kadının, 100 yaşına gelmiş ninesiyle yaşamı boyunca kurduğu eğreti ilişkinin bir adım ötesine geçmek için verdiği uğraşa tanıklık ediyor.

Hüdai Ateş’in Ankara Film Festivali’nde öğrenci filmleri dalında “En İyi Belgesel” seçilen kısa belgeseli “Cneydo” ise, ölümlerle ve göçlerle sürekli terk edilen bir cennet olan Cneydo köyünün ve insanlarının hikayesini anlatıyor.

Mehmet Özgür Candan’ın Ankara Film Festivali’nde profesyonel dalda ve TRT Belgesel Yarışması’nda “En İyi Belgesel” seçilen filmi “Geçmiş Mazi Olmadı” (2011), üç askeri müdahaleye tanıklık eden, 12 Eylül’ün ardından hayatı alt üst olan Tümay’ın ve ailesinin hikayesini esas alıyor ve bir annenin gözünden o dönemde yaşananlara ışık tutmaya çalışıyor.

ANISINA…
12. Uluslararası İzmir Film Festivali yakın zamanda kaybettiğimiz iki büyük sinemacının anısına özel bir bölüm düzenliyor. Türkiye sinemasının en büyük ustalarından Ö. Lütfi Akad ile dünya sinemasının en büyük yönetmenlerinden Theodoros Angelopoulos’un filmleriyle hatırlanacağı bölümde toplam 3 film gösterilecek.

19 Kasım 2011’de aramızdan ayrılan Ö. Lütfi Akad’ın güzelliği ve etkileyiciliği bugün bile canlı başyapıtı Vesikalı Yarim (1968), manav Halil ile pavyonda çalışan Sabiha’nın imkansızlıklarla örülü aşkını anlatıyor.

25 Ocak’ta kaybettiğimiz bir diğer usta Theodoros Angelopoulos’un anısına ise yönetmenliğini yaptığı “Kumpanya” (The Travelling Players, 1975) ile ünlü yönetmenin filmlerini konu alan “Theo’nun Bakışı” (2003) adlı belgesel gösterilecek.

Cannes’da FIPRESCI Ödülü’nün yanı sıra Selanik’te En İyi Film başta olmak üzere dört ödül birden kazanan “Kumpanya”, 1939-1952 yılları arasında geçiyor ve dönemin çalkantılı tarihini gözler önüne seriyor. Bu görkemli epik, eyaletler, kentler ve köyler arasında gezerek ve giderek zorlaşan şartlar altında, 19. yüzyıl pastoral melodramı Persiadis’in Çoban Golfo’sunu sahneye koyarak geçiren seyyar bir aktörler topluluğuna odaklanıyor.

Necati Sönmez’in yönettiği “Theo’nun Bakışı” ise, ilk filminden başlayarak son projesine kadar çağımızın Agamennon’larını, Orestes’lerini, Odysseus’larını anlatan, bize tarihin ölü değil yalnızca uykuda olduğunu sürekli hatırlatan Theo Angelopoulos’un çağdaş bir Homeros olarak portresini çiziyor.

SinemART
Müzikten sahne sanatlarına, sinemadan edebiyata, sanat tutkunlarının unutamayacakları hikayeleri ve hayatları beyazperdeye taşıyan SinemART bölümünde yedi film gösterilecek. İngiliz Bağımsız Ödülleri’nde “En İyi İlk Film” başta olmak üzere pek çok ödül kazanan “Arbor” (The Arbor, 2010), 29 yaşındayken trajik bir şekilde hayata veda eden İngiliz oyun yazarı Andrea Dunbar ile öldüğü esnada 10 yaşında olan kızı Lorraine arasındaki ilişkiye odaklanıyor.

“Charlotte Rampling: Cazibe” (Charlotte Rampling: The Look, 2011), adından anlaşılacağı üzere Gece Bekçisi’ndeki (The Night Porter, 1974) oyunculuğuyla hafızalara kazınan, François Ozon’un fetiş oyuncusu Charlotte Rampling’in yaşam öyküsünü anlatıyor. Rampling’in, aralarında Peter Lindbergh, Paul Auster ve Juergen Teller’ın da bulunduğu bazı yakın dostları ve iş arkadaşlarıyla yaptığı söyleşilere yer veren belgesel, seyirciye, simgeleşmiş bir sinema yıldızının gizemlerini aydınlatan bir bakış sunuyor.

“Yarım Kalan Proje” (Unfinished Spaces, 2011), 1961’de Fidel Castro ve Che Guevara tarafından Küba devriminin özgürlükçü ruhunu temsilen Ulusal Sanat Okulları’nı yaratmakla görevlendirilen üç genç mimarın dönemin anlayış ve fikirlerinin değişmesiyle projelerinin yarım kalışını anlatan etkileyici bir belgesel.

Akademi ödüllü yönetmen Martin Scorsese’nin merakla beklenen filmi “George Harrison: Fani Dünyaya Karşı” (George Harrison: Living In The Material World, 2011) seyirciyi müzikal ve spritüel bir yolculuğa çıkarıyor. Dünyanın en ünlü müzik grubu The Beatles’ın üyesi olarak hafızlara kazınan George Harrison’ın çocukluğuna, Beatles’la geçirdiği yıllara, solo kariyerinin inişli çıkışlı dönemlerine ve özel yaşamının neşeli ve acılı günlerine yakından bakan film, Harrison’ın yolculuğunu doğumundan 2001’deki ölümüne dek izliyor.

Sanat eseri, belgesel, toplumsal deney ve performans projesi yaklaşımlarını kaynaştıran “Kendimi Yarattım” (Self Made, 2010) ise Turner ödüllü sanatçı Gillian Wearing’in ilk yönetmenlik denemesi. Wearing’in “Bir filmde yer almak ister misiniz? Kendinizi ya da kurmaca bir karakteri oynayabilirsiniz” ilanına yanıt veren, oyunculukla alakasız yedi kişinin yaşadıklarını anlatan filmi, sahne sanatlarına meraklıların kaçırmaması gereken bir deneyim sunuyor.

Festival’in beklenen filmlerinden “Faust” (Faust, 2011), Rusya sinemasının auteur’lerinden Aleksandr Sokurov’un “Güç Dörtlemesi”nin son filmi. Sokurov’a, Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan Ödülü’nü alan filminde Goethe’nin Faust’unu kendine has bir yorumla sinemaya aktarıyor.

Gösterildiği festivallerde büyük ilgi gören ve ödüller toplayan “Komünist Sinema” (Cinema Komunisto, 2010), Yugoslav diktatör Tito’nun sinema tutkusundan yola çıkarak sinema aracılığıyla 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan federal Yugoslavya’nın izini de sürüyor.

MASKÜLEN
Genç yönetmenlerden komediden drama geniş bir yelpazade erkeklerin ve erkekliğin hikayelerinin anlatıldığı bu bölümde 6 film yer alıyor.

“Halkımız Avanta Peşinde” (La comunidad, 2000) ve “Oxford Cinayetleri” (The Oxford Murders, 2008) filmiyle tanıdığımız İspanyalı yönetmen Álex de la Iglesia’nın Goya Ödülleri’nde yarışan filmi “Talihin Böylesi” (As Luck Would Have It, 2011), uzun zamandır işsiz kalmış halkla ilişkiler uzmanı Roberto’nun geçirdiği bir kaza sonucu bir anda medya kahramanına dönüşmesini anlatıyor. Meksika asıllı oyuncu Salma Hayek’i başrole taşıyan bu eğlenceli film, sıkı bir medya eleştirisi yapmaktan da geri durmuyor.

İşi ufka uzanan yollara çizgi çekmek olan otuzlu yaşlarındaki Finnbogi ile seksten başka bir şey düşünmeyen Alfred’in dostluğunu anlatan “Her Yol Mübah” (Either Way, 2011), İzlanda sineması tutkunlarının kaçırmaması gereken bir film. Hafsteinn Gunnar Sigurdsson bu ilk kurmaca uzun filminde, kurak ve vahşi doğayı mükemmel bir görsellikle kullanarak seyirciyi maceralar, felaketler ve keşiflerle dolu bir dünyaya götürüyor.

Danimarkalı yönetmen Mads Matthiesen’in bu yıl Sundance Film Festivali’nde büyük ilgi gören ve dünya sineması dalında En İyi Yönetmen Ödülü kazanan filmi “Ayıcık” (Teddy Bear, 2012), sıra dışı bir karakterle tanıştırıyor bizi. 38 yaşındaki Dennis, Danimarka’da aradığı aşkı bulmayı başaramayan, acı verecek derecede utangaç vücut geliştirmecidir. Birlikte yaşadığı annesinin baskılarından bunalır ve kendine bir eş bulmak için Tayland’a yola çıkar.

Olivier Pictet, Marc Recuenco ve Pablo Martín Torrado’nun birlikte yönettiği İsviçre ve İspanya ortak yapımı olan “Hayatta En Önemlisi Ölü Olmamak” (The Most Important Thing In Life Is Not To Die, 2011), düşle gerçeğin birbirine karıştığı eğlenceli bir film. Eşi Helena’yla görünürde mutlu bir hayat süren saygıdeğer piyano akortçusu ve tamircisi Jacobo’nun sade ve sakin hayatı, uykusuzluk hastalığına yakalanıp da geceleri evde sesler duymaya ve gece elbisesiyle evin içinde dolaşan bir yabancıyı görmeye başlamasıyla altüst olacaktır. Gerçekten de, yaşam güvenli ve olaysız mıdır yoksa Jacobo’nun gördüğü gibi, perdeler arkasında ikinci bir gerçek mi saklanmaktadır?

İspanyalı yazar ve yönetmen David Trueba’nın filmi “Madrid, 1987” (Madrid, 1987, 2012), kadın ve erkek ilişkilerine keskin gözlemler getiren bir film. 1987’nin sıcak bir Temmuz günü, Madrid’de bir kafede buluşan bir kadın ve erkek… Erkek; korkulan ve saygı duyulan gazete yazarı Miguel, kadın; genç gazetecilik öğrencisi Ángela… İlk andan itibaren aralarında arzuyu, ilhamı, yeteneği ve profesyonel perspektifleri içine alan, eşitsiz şartlarda bir düello başlamıştır.

Blink-182’den Mark Hoppus, Red Hot Chili Peppers’dan Flea, Rise Against’ten Tim McIlrath gibi Punk Rock’ın öncü isimlerinden oluşan büyük bir “koro”ya yer veren “Punk Usulu Baba” (The Other F Word, 2011) ise babalığın zekice ve derinlikli bir resmini sunan bir belgesel. Bir kuşağın yılmaz otorite karşıtı figürlerinin toplumun nihai otoritelerine dönüştüklerinde neler yaşandığını gösteren film, bir grup punk rockçı babayı konu alan çılgın ve şaşırtıcı derecede dokunaklı bir yapım.

YAŞAM HAKKI
Göçmenlik ve iç savaş temalı belgesel ve uzun metraj filmler içeren bölümde toplam 5 film yer alıyor.

Belçikalı yönetmen Manu Coeman’ın filmi “Mutlu Et Yoktur” (LoveMEATender, 2011), etin hayatımızdaki yerini ve eti “herhangi diğeri gibi”, en ucuz bedel kuralına uygun üretilmesi gereken bir ürün haline getiren çılgın dalgayı sorgulayan bir belgesel.

Bir diğer Belçikalı yönetmen Nicolas Provost’un kurmaca uzun filmi “İstilacı” (The Invader, 2011) ise, yabancı bir ülkede göçmen olarak var olma mücadelesini anlatıyor. Daha iyi bir hayatın hayalini kuran, umut dolu, cesur, azimli Afrikalı bir göçmen olan Amadou’nun bir tekne kazası sonunda Güney Avrupa sahillerinden birine gelişini ve sınır dışı edilmemek için mücadele verişini çarpıcı bir sinema diliyle anlatıyor.

Göçmenlere uygulanan haksızlıkları anlatan bir diğer film ise “Özel Uçak” (Special Flight, 2011). Fas asıllı İsveçli yönetmen Fernand Melgar’ın Prag, Brüksel, Locarno gibi uluslararası festivallerden ödüller toplayan filmi, insan haklarının en ileride olduğu ülke sayılan İsviçre’de göçmenlere uygulanan ayrımcılığı gözler önüne seren etkileyici bir belgesel.

Meksika yapımı ödüllü belgesel “Bir Avuç Toprak” (The Tiniest Place, 2011) ise, bir adamın yaşadığı bir trajediden sonra tekrar ayaklanması, kendini onarma ve yeniden yaratma becerisi üzerine bir öykü sunuyor. Yönetmen Tatiana Huezo Sánchez, üzüntüleriyle birlikte yaşamayı öğrenmiş insanların; yok edilmiş bir kentin, üzerinde yaşayan insanların toprağa duydukları derin sevgi ve güçleri sayesinde yeniden doğuş öyküsü.

Bölümün Türkiye filmi ise Sonbahar filmiyle tanıdığımız Özcan Alper’in ikinci kurmaca uzun filmi “Gelecek Uzun Sürer” (2011). Alper’in Kerala’dan FIPRESCI Ödülü’nün yanı sıra Adana ve Malatya film festivallerinden de ödüller kazanan filmi; İstanbul’da bir üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru’nun, ağıt derlemeleriyle ilgili yaptığı tez çalışması için birkaç aylığına ülkenin güneydoğusuna yolculuğuna çıkmasını ve bölgede sürmekte olan ‘adı konulmamış savaşa’ tanıklık eden pek çok karakterle kesişmesini anlatıyor.

AktivİZM
Yeşil politikalardan baskıcı rejimlere ve insan hakları mücadelerine uzanan çok festival gezmiş ve birçok ödül almış belgesellerin yer aldığı bu bölümde 4 film gösterilecek.

Fransalı gazeteci ve belgesel yönetmeni Manon Loizeau’nun son filmi “İran’dan Mektuplar” (Letters From Iran, 2011), 2009’da Mahmut Ahmedinejat’ın İran’da yeniden başkan seçilmesiyle birlikte başlayan başkaldırının gerisinde yatanları anlatıyor. 2009-2011 arasında, İran ve Fransa’da çekilen film, İran’ın gizli devrimcilerine tanıklık ediyor.

Anthony Baxter’ın yönettiği “Buradan Trump Geçti” (You’ve Been Trumped, 2011) ise Amerikalı milyarder Donald Trump’ın İskoçya’nın Kuzeydoğu kıyısından yüzlerce dönüm yer satın alıp buraya 450 odalı bir otel, 1500 lüks konut ve golf sahası yapmaya karar vermesinden sonra gelişen olayları anlatıyor.

Susanne Rostock’ın filmi “Sen Şarkını Söyle” (Sing Your Song) ise, şarkıcı, oyuncu ve aktivist Harry Belafonte’nin yaşamını anlatan biyografik bir belgesel. Belafonte’nin Paul Robeson’dan aldığı ilhamla şarkıcı olması, parçalanmış bir ülkeyi turlarken yaşadıkları ve Hollywood’a yaptığı kışkırtıcı geçişi takip eden film, Martin Luther King Jr ile yakından çalışan, sosyal adalet için ünlüleri seferber eden, Güney Afrika’daki ırkçılığa karşı mücadeleye katılan ve çetelerden kaynaklı şiddete ve gençlerin hapsedilmesine karşı mücadele veren inatçı ve aktivist bir portre çiziyor.

Makul olmayan kalkınma zorunluluklarıyla yolundan saptırılmış bir tarımsal sistemi sadece “reddetmek”ten öteye giden Coline Serreau, yönetmeliğini de yaptığı “Sorun Küresel, Çözüm Yerel” (Think Global Act Rural Solutions Locales, 2010), ekolojik sınavlara ve daha genel bir bakışla, şu an yaşamakta olduğumuz medeniyet krizine somut öğelerle cevap sunuyor.

GİTMEK
Avrupalı yönetmenlerden kendini uzaklarda bulmayı tercih insanların dramatik olduğu kadar eğlenceli hikayelerinin anlatıldığı bu bölümde beş film gösterilecek.

Nemanja Becanovic’in ilk kurmaca uzun filmi de olan “Son Bölüm” (The Ascent, 2011), edebiyat fakültesinden henüz mezun olan ve ilk romanını bitirmek için uğraşan Jovan’ın, kendini rahatsız edilmeksizin yazmaya verebilmek için arkadaşının taşradaki malikanesine gitmesini ve burada tuhaf bir çiftçi ailesiyle karşılaşmasını anlatıyor.

Laure Flammarion ve Arnaud Uyttenhove’nin birlikte yönettikleri “Alıp Başımı Gideceğim” (Somewhere to Disappear, 2010), “Broken Manual” adlı projesi için ABD’de nasıl kaybolunacağı hakkında basit ipuçları veren bir rehber yazan Alec Soth’un yaşadıklarını anlatan ve bizlere kayboluşun düşünü sunan bir belgesel.

Roan Johnson’un geçen yıl Venedik’te Controcampo Italiano Ödülü’nü kazanan filmi “Başım Belada” (First on the List, 2011), yetmişli yıllarda terörizmle sarsılan İtalya’dan kaçıp Avusturya sınırına dayanan üç sarsak solcunun trajikomik hikayesi…

Polonya yapımı “Düzelti” (Erratum, 2010) ise Selanik’te En İyi Senaryo Ödülü almış bir film. Marek Lechki’nin yönettiği film, eşi ve oğluyla varlıklı ve keyifli bir yaşam süren 34 yaşındaki Michal’ın bir iş için, doğduğu kasabaya gitmesini ve burada eskiden yakın olduğu insanlarla karşılaşmasıyla içinde uyanan duyguları anlatıyor.

Venedik, Reykjavik gibi festivallerden pek çok ödül toplamış “Benim Adım Li” (Shun Li and the Poet, 2011), Kaçak Çinli göçmen Shun Li ile İtalyan balıkçı Bepi’nin romantik olduğu kadar zorlu arkadaşlığını, ekonomik değişim içindeki bir İtalyan kasabası paralelinde işliyor.

SİNEMABALKAN
Balkan sinemasından özel bir seçki 12. Uluslararası İzmir Film Festivali kapsamında sinemaseverlerle buluşacak.

• Balkan Seçkisi
Balkan sinemasının başarılı yönetmenlerinin yakın dönemdeki örneklerini bir araya getiren bu bölümde 4 film gösterilecek.

Gordan Matic’in yönettiği “Radivoje Koraç’ın Öyküsü” (Ginger – More Than a Game, 2011), Radivoje Koraç’ın yaşadıkları aracılığıyla Yugoslavya’nın geçirdiği politik ve toplumsal değişimleri gözler önüne seriyor.

“Yağmurdan Önce” (1994) ile çok sayıda ödül kazanan ve uluslararası bir başarı yakalayan Milcho Manchevski’nin 2001 tarihli filmi “Toz” (Dust), son yüzyılın başlarında Vahşi Batı’da, aynı kadına aşık olan iki kardeşin hikayesini anlatırken; “72 Gün” (72 Days, 2010) eski Yugoslavya’nın en büyük film yıldızlarını ve Hırvatistan’ın ümit veren oyuncularını bir araya getiriyor.

Srdjan Vuletic’in yönettiği ve Saraybosna’lı tanınmış oyuncu Sasa Petrovic’e Saraybosna’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getiren “Kibarlık Zor Zanaat” (It’s Hard To Be Nice, 2007) ise, traji-komik bir film. Bir yandan taksi şoförlüğü yaparken bir yandan da mafyayla işbirliği yapıp sahipleri tatilde olan evler hakkında hırsızlara bilgi veren Fudo, bir gün, belalı işlerden uzakta durmaya ve ‘iyi insan’ olmaya karar verir. Ama bu, o kadar da kolay olmayacaktır.

• Retrospektif: Lazar Ristovski

Balkan sinemasının en önemli oyuncu ve yönetmenlerinden olduğu kadar yapımcı, müzisyen ve yazar kimlikleriyle de tanınan Lazar Ristovski’nin oyuncu ve yönetmen olduğu filmlerden derlenen bu özel seçkide 4 film gösterilecek.

Yönetmenliğini yaptığı filmlerden “Beyaz Takım Elbise” (The White Suite, 1999), annesinin cenazesine gitmeye çalışan neşeli ve iyi kalpli asker Savo’nun karşılaştığı olayları perdeye aktarıyor. Son filmi “Ak Aslanlar” (White Lions, 2011) ise, yıllardır işsiz yönetmen Dile, hayatını kazanmak için düğün ve cenazelerde kameramanlık yapan oğlu Gruja ve onun kız arkadaşı Bela’nın ‘düze çıkmak’ için oynadıkları oyunu anlatıyor. Lazar Ristovski senaryosunu da yazdığı ve oynadığı filminin gösterimi için İzmir’e gelecek ve seyircilerin sorularını yanıtlayacak.

Lazar Ristovski’nin başrolünde olduğu ve Milos Radovic’in yönetttiği “Cennete Düşüş” (Falling Into Paradise, 2004), 1999 Belgrad’ında geçen ve karaborsa ticaretinin en büyük isimlerinden Lubi ve ailesinin başından geçen olayları anlatan bir kara-komedi. “Barut Fıçısı” (Bura Baruta, 1998) ve “Kış Gecesi Rüyası”nın (San zimske noci, 2004) ardından, Goran Paskaljevic’in son on yılın Sırbistan’ı üzerine çektiği üçlemenin son filmi olan “İyimserler” (The Optimists) ise, çağdaş Sırbistan üzerine beş ayrı öykü anlatıyor. Lazar Ristovski’ye de Valladolid’den Erkek Oyuncu Ödülü getiren film, Milosevic sonrası dönemin atmosferinden çok daha fazlasını perdeye taşıyor.

• Konuk Sinema Okulu: Saraybosna Sahne Sanatlar Akademisi Kısa Film Seçkisi
Bu bölümde; tiyatro, film, radyo ve televizyon alanında yeni pedagojik ve sanatsal modeller için aralıksız araştırma ve geliştirme çalışmaları uygulamak amacıyla 1981 yılında kurulan Saraybosna Sahne Sanatları Akademisi’nde üretilen 6 kısa film gösterilecek.

Saraybosna’yı kuşatan toplu cinnetle ilgili “Palio sam noge”, üç çocuğun hikayesi üzerinden, üç buçuk yıllık bir savaştan çıkmış ve bu savaşın travmalarını atlatmaya çalışan gençlerin sarsıcı bir tasvirini yapan “Djeca kao i svaka druga”, 1994’te biri Roma’da, diğeri Saraybosna’da, Bosna Savaşı’nın en kötü zamanlarında geçen iki eşzamanlı öyküyü izleyen “10 Minuta”, “Kar” (Snijeg, 2008) filmiyle tanıdığımız Aida Begić’in çizgi roman sanatçısı Dado Bratović’in hikayesini anlattığı “Prvo smrtno iskustvo”, Saraybosna ve Tuzla’da yaşayan üç eşcinselin ailelerine ve çevrelerine açılma süreçlerini belgeleyen “To je naše dijete” ve bir aşk ilişkisinin tarafları olan iki kadının başından geçenleri anlatan “Lupus”, bu bölümde gösterilecek filmler…

İRAN MEKTUPLARI
Festival, genç İranlı yönetmenlerin Sundance, Tokyo, Berlin gibi festivallerden ödül alan sıra dışı filmlerini bir araya getiriyor ve ülke sinemasını mercek altına alıyor. Filmlerin gösterimlerine yönetmen ve oyuncuların da katılacağını hatırlatalım.

İran sinemasının en önemli kadın yönetmenlerinden ve çağdaş sanatçılarından Mania Akbari’nin son filmi “Bire Bir” (One Two One, 2011), aşk üçgeninde kalmış genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Tüm geleneklerin kadının güzelliği üzerine kurulu olduğu bir toplumda, kahramanımızın sınavı fiziksel güzelliğini kaybetmiş olmasına rağmen içsel güzelliğini ve kendine güvenini keşfetmek olacaktır.

Bir diğer kadın yönetmen filmi ise “Koşul” (Circumstance, 2011). Maryam Keshavarz’in geçen yıl LGBT film festivallerinin gözdesi olan ve Sundance’den Seyirci Ödülü’nü kazanan filmi, Tahran’ın yeraltı sanat ortamlarında cinselliklerini ve aşkı keşfedişlerini anlatan cesur bir yapım.

Asghar Farhadi’nin pek çok filmine yazdığı senaryolarla da tanınan Mani Haghighi’nin bu yıl Berlin’den NETPAC Ödülü’yle dönen filmi “Sade İkram” (Modest Reception, 2012), SUV araçları içinde savaşın parçaladığı bir dağı geçen bir erkek ve bir kadının başından geçenleri anlatıyor.

İlk kurmaca uzun filmi “Köpek Öldüren”le (Dog Sweat, 2010) Roma, Austin, Nashville gibi festivallerden ödüller toplayan Hossein Keshavarz, sinema-gerçek akımının isyankar aceleciliğini kullanıyor. Günümüz İran’ında yaşayan altı genç insanın hayatlarına odaklanan film, yeni nesil İranlılara tutkulu bir isyankar ses sunarak statükoya meydan okuyor.

 
FANTASTİK
Son yılın öne çıkan anime, bilimkurgu, fantazi filmlerini bir araya getiren bu bölümde beş film gösterilecek.

İspanyalı yönetmen Kike Maíllo’nun ilk kurmaca uzun filmi de olan “Eva” (2011), tanınmış sibernetik mühendisi Alex’in bir çocuk robot yaratmak için kardeşinin yaşadığı Santa Irene’ye gitmesi ve onun özel ve etkileyici kızı Eva’yla tanışmasını anlatan, görüntü yönetimiyle öne çıkan bir film.

Rusya yapımı “Hedef” (Target, 2011), 2020 yılında geçiyor ve ideal toplumsal yapıyı kurmuş bir toplumu anlatıyor. Filmin kahramanları Rusya’nın gelecekteki elit kesimidir. Zengin, güçlü ve görünürde mutludurlar ama gençlikleri ellerinden kaymaktadır ve sevgileri, geçen yıllarla birlikte, tutkudan azadedir. Böyle bir yaşam sürmeyi başaramazlar ve Altay Dağları’na, bir zamanlar uzay parçacıklarının toplanıp bunlar üzerine çalışıldığı terk edilmiş bir gizli astrofizik merkezine doğru yola çıkarlar.

Güçsüzlerin ya da topluma uyum sağlamayı başaramayanların kayıtsızlıkla endüstriyel gıdaya dönüştürüldüğü karanlık bir toplumda sevmekten vazgeçmeyen bir kadın ve erkeğin yaşadıklarını anlatan “Beyaz Kare” (Carré Blanc, 2011) ise, Jean Baptiste Leonetti’nin ilk kurmaca uzun filmi.

Anime tutkunlarının kaçırmaması gereken “Agarta’nın Çağrısını Duyan Çocuklar” (Children Who Chase Lost Voices From Deep Below, 2011), yaşam ve ölüm, mitler ve gerçekler üzerine keyifli bir anime. Babasından hatıra kalan bir kristal parçasını kullanarak yaptığı radyoda gizemli bir melodi duyan Asuna’nın Ölüler Diyarı’na yolculuğunu konu alan film, sevgi, kayıplar, dostluk, geride bırakabilmek ve vedalar hakkında sıcak bir film.

PANORAMA
Belgeselden kurmacaya, maceradan modaya uluslararası festivallerde büyük ilgi görmüş, ödüllü filmlerin yer aldığı bu bölümde toplam 12 film yer alıyor.

1980’lerin Peru’sunda, hayal gücü dönemin dehşetiyle beslenmiş küçük bir kız çocuğunun şaşırtıcı olduğu kadar yaratıcı hayalleri etrafında gelişen “Yaşasın Kötülük” (Bad Intentions, 2011), kardeşi olacağını öğrenen dokuz yaşındaki bir kızın karanlık ve gizemli dünyasına heyecan verici bir yolculuk vaat ediyor. Rosaria Garcia Montero’nun bu etkileyici filmi, Los Angeles Film Festivali’nde yarışmıştı.

Mart ayında gerçekleşen Miami Film Festivali’nde açılan ve yarışan “180 Saniye” (180 Seconds, 2012), soluk soluğa bir soygun hikayesi. Son silahlı soygunlarını yapıp Avrupa seyahati hayallerini gerçekleştirmeyi hedefleyen dört gencin, alarm çalışmaya başlamadan önce sadece 180 saniyesi vardır. Çetenin iki lideri Zico ve ablası Angie’nin ölümüyle başlayan filmde, Kubrick ve Tarantino’nun anlatım tarzından etkilenen Alexander Giraldo son saniyesine kadar hız kesmeyen bir filme imza atıyor.

“Konserve Hayaller” (Canned Dreams, 2012), kutulanmış besinlerin anavatanlarından yola çıkıp, tırların rotaları boyunca değişik iş kollarında çalışan işçilerin hayallerine uzanan epik bir yolculuk. Danimarka’dan Fransa’ya, tavukçuluktan şarap yapımcılığına, engelli işçilerden şeflere dek hayatlarını gıda maddeleri hazırlamakla kazanan insanların yerel ve gündelik hayatlarını, global metaların mekanik tekdüzeliğiyle birlikte yansıtan belgesel çok sayıda festivalde seyirciyle buluştu.

Festivallerin bu yılki gözdelerinden “Sakın Korkma” (Don’t Be Afraid, 2011), karanlık bir çocukluk geçirmiş genç bir kadın olan Silvia’nın yeni bir başlangıç yapmaya, insanlarla ve onu geçmişe bağlı tutan hisler ve duygularla yüzleşmeye karar verişini anlatan etkileyici bir film.

“Sıradışı Bir Macera” (Extraordinary Voyage, 2011), Festival’in açılış filmi de olan “Aya Seyahat”in elle renklendirilmiş tek kopyasının 1993’te bulunmasını ve sinema tarihindeki en pahalı ve en karmaşık restorasyon işlemine uğrayıp 12 yılda yenilenmesini anlatıyor. Sinema tutkunlarının kaçırmaması gereken belgeselde, Costa Gavras’dan Michel Gondry’e, Michel Hazanavicius’dan Jean-Pierre Jeunet’ye çağdaş sinemacılarla yapılan söyleşilere de yer veriyor.

Geçen yılın büyük ilgi gören filmlerinden “Hücre 211”in (Cell 211) yapımcılarının üstlendiği “Bir Yeraltı Masalı” (Neon Flesh, 2010), küçük yaşlarından beri sokaklarda tek başına hayat mücadelesi veren Ricky ve çevresine odaklanan sarsıcı bir film.

Bavo Defurne’nin ilk kurmaca uzun filmi olan “Teksas, Kuzey Denizi” (North Sea Texas, 2011), Pim’in hisleri etrafında şekillenip onu diğerlerinden “farklı” kılana odaklanırken, bir çocuğun kendini keşfetme yolculuğuna tanıklık ediyor. André Solli’nin This is Everlasting adlı romanından uyarlanan film, etkileyici bir büyüme filmi.

Fransa yapımı “Louise Wimmer” (2011), filme adını veren ellili yaşlarındaki kahramanının hayata yeniden başlama yolculuğunu anlatıyor. Belgesel filmleriyle tanıdığımız Cyril Mennegun, bu ilk kurmaca uzun filminde güçlü ve farklı bir kadın portesi çiziyor.

Catalin Mitulescu’nun Saraybosna’da Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanan filmi “Aşk Böceği” (Loverboy, 2011), Tuna kıyısında küçük bir kasabada yaşayan 20 yaşındaki Luca’nın eski kız arkadaşının beklenmedik ölümüyle gelişen olayları ve yeni bir aşka yelken açışını anlatırken güçlü oyunculuklarıyla dikkati çekiyor.

Sırbistan’ın Yeni Sinemacılar’ının en önemli yönetmenlerinden Oleg Novkovic’in geçen yıl Locarno’da Kadın Oyuncu dalında ödül kazanan filmi “Renkli Hayatlar” (White White World, 2010), yakın arkadaşının eşiyle yasak ilişkiye girmiş ve yaşadığı şehri terk etmiş bir adamın yıllar sonra dönüşünü takiben geride bıraktığı insanlarla kurduğu ilişkilerin çarpıcı ve yıkıcı sonuçlarını bir Yunan tragedyası bakışıyla anlatıyor.

Çağdaş Meksika sinemasının en önemli yönetmenlerinden Arturo Ripstein’ın son filmi “Gönül Laf Dinlemez” (The Reasons of Heart, 2011), Gustave Flaubert’in klasik romanı Madam Bovary’nin 1950’lerin Mexico City’sinde geçen serbest bir uyarlaması.

Chicago Film Festivali’nde “En İyi Belgesel” seçilen “Diana Vreeland: Göze Ziyafet Gerek” (Diana Vreeland: The Eye Has to Travel, 2011), 20. yüzyılın en etkili kadınlarından birinin samimi bir portresini sunuyor. 20. yüzyılın en büyük stil yaratıcısı ve “Modanın İmparatoriçesi” olarak sürdüğü elli yıllık saltanat boyunca dünyayı kendine has vizyonu ve hem yüksek sanata hem de halkın zevkine hitap eden stiliyle şoke eden Diana Vreeland’in egzotik ve coşkulu portresi izleyen herkesi büyüleyecek.

23 NİSAN ÖZEL GÖSTERİMİ
Festival’in çocuk izleyicilerine özel hazırladığı bu bölümde Neşeli Ayaklar 2 (Happy Feet 2) gösterilecek. Akademi Ödüllü sevimli animasyon Neşeli Ayaklar’ın bu devam filmi, seyirciyi Antarktika’nın büyüleyici ortamına geri götürüyor ve dünyanın en ünlü step dansçısı pengueni Mumble, Mumble’ın hayatının aşkı Gloria ve eski arkadaşları Ramon ve Lovelace ile yeniden buluşturuyor.

ETKİNLİKLER

• SERGİ

SİNEMASKOP TÜRKİYE

Tarih: 22-28 Nisan 2012
Yer: Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi

Nuri Bilge Ceylan’ın lise yıllarında başlayan ve sinemasını da etkileyen fotoğraf sevdasına da tanık olacağımız “Sinemaskop Türkiye” başlıklı sergisi Festival’in sürprizlerinden biri… Dünya prömiyerini, Nuri Bilge Ceylan’ın toplu film gösteriminin yapıldığı 47. Selanik Film Festivali kapsamında Selanik’te yapan, ardından Londra’da National Gallery’de açılan sergi, 22 Nisan Cumartesi günü saat 17:00’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde açılacak ve 28 Nisan’a dek gezilebilecek.

• SİNEMA DERSİ

NURİ BİLGE CEYLAN

Tarih: 23 Nisan 2012, Pazartesi
Yer: Fransız Kültür Merkezi
Saat: 14.00

Nuri Bilge Ceylan, 23 Nisan’da Festival’e özel bir sinema dersi düzenleyecek. Koza’dan Bir Zamanlar Anadolu’ya uzanan filmografisindeki durakları anlatacak olan Ceylan, büyüleyici sinemasındaki incelikleri sinemaseverlerle paylaşacak.

COSTAS FERRIS

Tarih: 24 Nisan 2012, Salı
Yer: Fransız Kültür Merkezi
Saat: 14.00

“Rembetiko” sözcüğünün kökeni, “hayal ederek gezen, dolaşan” anlamına gelir. Yunan Rembetiko’su şehirde üretilen şarkılardır. 1922 savaşından sonra, Pire’nin yer altı sahnelerinde İzmir kökenli bağımsız sokak şarkıcıları tarafından yaratılmıştır. Şarkılar; ortaya çıktıkları döneme, coğrafyaya ve toplumsal koşullara göre farklılıklar barındırır. “Rembetiko” filminin yönetmeni ve aynı zamanda müzik araştırmalarını hala sürdüren Costas Ferris, gerçekleştireceği sinema dersinde, Rembetiko’nun doğası ile sinema arasında bağlar kuracaktır.

• PANELLER

LÜTFİ Ö. AKAD, ANISINA…

Tarih: 26 Nisan 2012, Perşembe
Yer: Fransız Kültür Merkezi
Saat: 14.00
Moderatör: Prof. Dr. Oğuz Makal
Konuşmacılar: Safa Önal, Muzaffer Hiçdurmaz

THEO ANGELOPOLOUS ANISINA…

Tarih: 27 Nisan 2012 Cuma
Yer: Fransız Kültür Merkezi
Saat: 15.00
Moderatör: Prof. Dr. Oğuz Adanır
Konuşmacılar: Prof. Dr. Irini Stathi, Yrd. Doç. Dr. Ragıp Taranç

• ATÖLYE

ANDREAS SINANOS: THEO ANGELOPOULOS FİLMLERİNDE GÖRÜNTÜ ÇÖZÜMLEMELERİ

Tarih: 25 Nisan 2012, Çarşamba
Saat: 14.00
Yer: Fransız Kültür Merkezi

Theo Angelopoulos’un filmlerinde, sinema tarihinde yer eden etkili, derinlikli ve üzerinde en çok konuşulan sahneler; uzun yıllar büyük ustanın görüntü yönetmenliğini yapmış olan Andreas Sinanos tarafından çözümlenecek.

• KONSERLER

COSTAS FERRIS & CAFE AMAN
Tarih: 27 Nisan 2012, Cuma
Yer: İzmir Arena
Saat: 21.00

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (20. hafta):
Yurt - Dormitory (2024) Alem-i Cin 5: Azap (2024) Tombul Mombul Takımı: Sırt Sırta - Combat Wombat: Back 2 Back (2024) Dünya Malı Eksi Bir (2024) Birader - Shaqow (2024) Düşmanların En İyisi - Best of Enemies (2024) Yeter Artık (2024) Eclipse (2024) Becky'nin Gazabı - The Wrath of Becky (2024) Ziyaretçiler: Bölüm 1 - The Strangers: Chapter 1 (2024) Üç Silahşörler: D'Artagnan - The Three Musketeers: D'Artagnan (2024) Hayali Arkadaşlar - Imaginary Friend (2024)
Arşivden Seçkiler:
Ve Sonra Dans Ettik - And Then We Danced (2019) Genç Çıraklar - The Internship (2013) İçimdeki Şeytan - The Devil Inside (2012) Demon Slayer: To the Swordsmith Village (2023) Yargıç - The Judge (2014) ROZA (2023)

Leave a comment