Uçan Mabet

Uçan Mabet, Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi serisinden Ursula K. Le Guin’in Yerdeniz’ine kadar dünya edebiyatının önde gelen fantastik ve bilimkurgu eserlerini dilimize kazandıran Çiğdem Erkal’ın ilk romanı.

Yaşadığımız dünyaya hiç benzemeyen ama içinde kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz bir gezegenin, duygularını kaybetmiş bir halkın ve bir şeylerin yanlış gittiğine inanan bir avuç insanın hikâyesini anlatıyor Çiğdem Erkal.

Kişisel bir öykünün paralelinde, tarihin çarpıtılması sebebiyle özünü kaybeden bir halka yardım etmek isteyen insanların mücadelesini distopik öğelerle kaleme alan Çiğdem Erkal’ın, edebi birikimini satır satır aktardığı roman hem fantastik hem de bilimkurgu okurları için tatmin edici bir okuma vadediyor.

Pangea Serisi’nin ilk bilimkurgu kitabı olan Uçan Mabet’in, okurların başucu kitapları arasına gireceğine inanıyoruz.

“İmkânsız armonileriyle Karin Tidbeck dikkat edilmesi gereken bir kalem.”
– China Mieville

“Taşın makamını yakala. Sen bir katunkızsın, müzik nedir bilirsin.
Taşın makamını yakala. Taş, ışıkların bir kısmını geçirip, bir kısmını geçirmez.
Taştan geçen ışık yedi renk olur, yedi renk de yedi ses. Taşın makamını yakala. Söylediği şarkıyı dinle. O bıkmadan usanmadan söylüyor şarkısını, bir gün, olur da birileri dinler diye.”

Zeplin

2013 CRAWFORD ÖDÜLÜ KAZANANI / 2012 JAMES TIPTREE JR. ONUR LİSTESİ / 2013 DÜNYA FANTAZİ EN İYİ KOLEKSİYON ÖDÜLÜ ADAYI

“Tedirgin edici… keyifli… gizemli biçimde dokunaklı… Bunlar muazzam öyküler.” – Ursula K. Le Guin

Bir adam bir zepline âşık olur. Bir operatör Cehennem’e telefon bağlar.
Üç kadın zamanın ötesindeki bir yerde süzülürler.

İsveçli yazar Karin Tidbeck’in alacakaranlık dünyasına hoş geldiniz. Perilerin sakin köylere musallat olduğu, ölümsüz bir varlığın zaman kavramıyla tanıştığı bir dünya. Her şeyin mümkün olabileceği bir dünya. Tidbeck’in hem güldüren hem de rahatsız eden, hem duygulandıran hem de var olmayan bir yere hasret çekmenizi sağlayan öyküleri türler arasındaki sınırları ustalıkla aşıp tanıdık ile bilinmeyenin çekiciliğini ve dehşetini hissetmenizi sağlıyor.

“Bu öykülerde büyü sessizce gösteriyor kendini. Ormandan da gelebilir, topraktan da; tamamen başka bir boyuta da ait olabilir, ailenizin genlerine işlenmiş de. Büyü, siz okudukça bu sayfalardan sızıp sonuna geldiğinizde sizi de biraz büyülenmiş halde bırakıyor.” – Karen Joy Fowler

Daisy Miller

“Eleştiri dünyası dahi, Henry James’in yüceliği karşısında tereddüde düşmekten kendini alamaz.” – Joseph Conrad

Yazıldığı dönemde Henry James’in Amerikalı kızları aşağıladığı düşünülerek eleştirilen novellası Daisy Miller’da, anlatıcımız Frederick Winterbourne, İsviçre’de, Amerikalı bir kızdan etkilenir. Daisy Miller, o dönemin ve belki de günümüz erkek aklının kalıplarına sığmayan, istediğiyle flört eden, istediği zaman istediği kişiyle, istediği yerde gezip tozan coşkulu bir kızdır.

Daisy’nin rüzgârına kapılan Frederick Winterbourne zaman geçtikçe kızı yargılamaya başlar. Herkesin, özellikle de Winterbourne’un teyzesinin kınayarak izlediği Daisy’yi “usturuplu” bir kadına çevirmek, bu rüzgârı bir kafese mahkûm etmek mümkün müdür?

Edebiyatta “bakış açısı”nın ustalarından olan Henry James, Daisy Miller’da önüne konan sınırı aşma arzusundan her şeye rağmen vazgeçmeyen bir kadını anlatıyor.

Yatak Odasında Felsefe

“Sade, günümüzde türlü görünümler altında dönen temel soruna eğilmemizi istiyor bizim: İnsanın insanla ilişkilerine…”
– Simone de Beauvoir

Yatak Odasında Felsefe, yazıldığı tarihten günümüze kadar tartışılmış, incelenmiş ve dönem dönem yasaklara uğramış bir eser. Sadizmin isim babası Marquis de Sade bu kışkırtıcı yapıtında toplumda kabul edilen ahlak sınırlarını aşar, normlara saldırır ve şu ilk cümleyle başlar: “Her yaştan ve cinsiyetten şehvet düşkünleri, bu eseri sadece sizlere armağan ediyorum.”

Madam De Saint-Ange’ın “cinsel” eğitim vermek için evine davet ettiği on beş yaşındaki Eugenie ile geçirdiği iki günde yaşananları diyaloglar halinde anlatan kitap, metafizikten estetiğe, felsefeden tarihe kadar birçok konuda okurları düşünmeye zorluyor. Sade ise hem döneminin siyasetini yerden yere vurup hem de çağdaşı filozoflara eleştiriler getirirken, yazılmasının üzerinden 200 seneyi aşkın bir süre geçmesine rağmen okurları şaşırtmaya, etkilemeye ve onlara keyif vermeye devam ediyor.

Lefter: Futbolun Ordinaryüsü

“Ordinaryüsümüz Lefter Küçükandonyadis’in hayatını anlatan bu değerli kitabın geride bıraktığımız 2018-2019 Lefter Küçükandonyadis sezonunun ardından üçüncü baskısıyla yeniden okuyucuyla buluşmasını çok değerli ve önemli buluyorum.

Gönül verdiği takım fark etmeksizin ülkemizin tüm gençlerinin bu kitabı okuyarak dersler çıkarmasını ve efsane Lefter’in temsil ettiği değerlerin iyi anlaşılmasını canı gönülden diliyor; formamıza can katan Lefter Küçükandonyadis’i bir kez daha saygı ve şükranla anıyorum.

Fenerbahçe yaşadıkça ‘Lefter ruhu’ sonsuza dek varlığını sürdürecek…”

Ali Y. Koç
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (11. hafta):
Ölümcül Oyunlar - Funny Games (2024) Kara Cin Laneti (2024) Tay 2: Ebabil Takımı (2024) Bana Beni Anlat (2024) Nisan (2024) Neandria - Neandreia (2024) Dedektif Conan: Siyah Demir Denizaltı - Detective Conan: Black Iron Submarine (2024) Aile Çıkmazı (2024) Mükemmel Aile (2024) Zavallılar - Poor Things (2024) Adaletin Eli - Red Right Hand (2024) Oppenheimer (2024) Gece Yüzüşü - Night Swim (2024)
Arşivden Seçkiler:
Kartopu Savaşları - La Guerre des Tuques – Snowtime (2016) Benim Adım Aşk - Amore - I am Love (2011) Küçük Beyaz Yalanlar - Little White Lies (2011) COLETTE (2019) Yol Arkadaşım (2017)