YEDİ YAŞAM “SEVEN POUNDS”
“Tanrı, 7 günde dünyayı yarattı. Ben 7 saniyede kendi dünyamı yıktım.”
— Ben Thomas, Seven Pounds/Yedi Yaşam

Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme’nin yönetmeninden, başrolünde iki kez Akademi Ödülü® adayı olan Will Smith’in yer aldığı, geçmişinde peşini bırakmayan sırrın kefaretini ödemek için tamamen yabancı yedi kişinin hayatlarını kökten değiştirmeye çalışan bir adamın öyküsü geliyor. Planı hayata geçtiğinde, hiçbir şey onu durduramaz. En azından Ben Thomas böyle düşünmektedir. Ama Ben Thomas’ın asla beklemediği şey,bu yabancılardan birine aşık olması ve aşık olduğu kadının onu değiştirmeye başlaması idi.
İzleyiciyi avucuna alan bir gizem ve şaşırtıcı bir aşk öyküsü sunan Seven Pounds/Yedi Yaşam hayat ve ölüm, pişmanlık ve bağışlama, yabancılar ve dostluk, aşk ve kefaret üzerine kışkırtıcı sorular soruyor ve insanların kaderlerini şaşırtıcı biçimde birbirine bağlayan şeyleri takip ediyor. Her şey yedi isimden oluşan bir listeyle başlıyor: Ben Thomas, Holly Apelgren, Connie Tepos, George Ristuccia, Nicholas Adams, Ezra Turner ve Emily Posa. Tek ortak noktaları, her birinin bir dönüm noktasına ulaşmış ve umutsuz derecede –maddi, manevi ya da tıbbi—yardıma muhtaç olmalarıdır Hiçbiri, Ben’in kefaret planını uygulamak için her birini teker teker seçtiğinden haberdar değildir. Ama hayat dolu bir kalp hastası olan Emily Rosa (Rosarion Dawson), Ben’in olanaksız sandığı bir şey yaparak planın gidişatını değiştirir: Yakınlaştığı Ben’in dünyaya bakışını altüst eder.
Columbia Pictures, Relativity Media ortaklığında bir Overbrook Entertainment  Escape Artists Yapımı olan, Gabriele Muccino yönetimindeki Seven Pounds/Yedi Yaşam’ı sunar. Filmin oyuncu kadrosunu Will Smith, Rosario Dawson, Michael Ealy, Barry Pepper ve Woody Harrelson oluşturuyor.Filmin yönetmeni Gabriele Muccino.Yapımcılar Todd Black, James Lassiter, Jason Blumenthal, Steve Tisch ve Will Smith. Senaryo yazarı Grant Nieporte. Yürütücü yapımcılar David Crockett, David Bloomfield, Ken Stovitz ve Domenico Procacci. Görüntü Yönetmeni Philippe Le Sourd.  Prodüksiyon tasarımcısı J. Michael Riva.  Editör Hughes Winborne, A.C.E.  Kıyafet tasarımcısı Sharen Davis.  Filmin müzikleri Angelo Milli tarafından hazırlandı.
13 Mart 2009’da sinemalarda.
www.sevenpounds.com

Yapım Ekibi Hakkında

Yönetmen Gabriele Muccino ve başrol oyuncusu Will Smith 2006 yılında Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme ile tek sermayesi kararlılık, sevgi ve umut olan evsiz bir babanın hayatını yeniden kurmasını ve büyük başarı kazanmasını konu alan sıra dışı bir öykü anlattılar. Film gişede büyük başarı sağladı, dünya çapında beğeniye ve ödüllere layık görüldü. Smith’in izleyiciyi derinden etkileyen performansı Akademi ve Altın Küre ödüllerine aday gösterildi.
Bu yıl, ikili bir başka orijinal, duygusal, düşündüren bir öykünün büyülü kimyasıyla yeniden bir araya geliyor: Seven Pounds/Yedi Yaşam, tamamen yabancı yedi kişi için olağanüstü bir şey yapmaya hazırlanan Ben Thomas’la bu yabancılardan biri olan ve Ben’in üzerindeki etkisi planı altüst eden Emily Posa arasındaki aşkı anlatan kışkırtıcı bir öykü. Yönetmeni ve oyuncuyu filme çeken, beyazperdede değişik bir aşk öyküsü anlatma fırsatı oldu: Yalnızca öngörülemeyen ve derin bir ilişki değil,  bencillikten uzak aşkın bağışlatıcı gücü hakkında bir öykü.
“Öyküde beni çeken şey, kendi başına bir aşk ilanı olan gizemli bir yolculuğu anlatmasıydı,” diyor Muccino. “Bana göre bu, kayıplarının esir aldığı ve yeni bir yaşam sürmek için beklenmedik bir fırsat elde eden bir adamla ilgili. Bu muazzam miktarda duygusallık içeren, zorlayıcı, rahatsız edici ve dokunaklı bir aşk öyküsü. Fikir ve ilham değiş tokuşunun bu kadar inanılmaz olduğu böyle bir film yalnızca Will Smith’le gerçekleşebilirdi.”
Smith de benzer şeyler düşünüyor. “Senaryo kavramsal olarak beni kendimden geçirdi,” diyor, “amacımızı bulmakla, yaşamımıza anlam yüklemek için duyduğumuz güçlü ihtiyaçla ilgili fikirler de beni etkiledi. Böyle inanılmaz, modern bir aşk öyküsünü daha önce gördüğümüzü sanmıyorum. Gabriele’in başını çektiği ekip, insan duygularıyla ilgili çok güçlü bir içgörüye sahip; onu nasıl bulacaklarını ve besleyeceklerini iyi biliyorlar. Her şeyi bir araya getirdiğinizde ve Rosario Dawson, Woody Harrelson gibi isimleri dahil ettiğinizde, elinizde gerçek bir başarı formülü olacağını hissettim.”
Smith devam ediyor:  “Bu ayrıca beni büyülemeye devam eden aynı temel insani konu hakkında bir öykü anlatmak için bir başka fırsat oluşturuyordu: biz insanlar büyük travmaları nasıl atlatırız? Her şey ters gittiğinde nasıl devam ederiz? Bu bakımdan Seven Pounds/Yedi Yaşam gerçekten beklenmedik bir sona sahip olan bir kefaret öyküsü.”
Senaryo yazarı Grant Nieporte, Ben’in kişisel kurtuluş arayışını daha fazlası—ufkunu beklentilerinin ötesinde genişleten, alışılmamış bir aşk öyküsü olarak gördüğünü belirtiyor.
“Öykü benim için bir gizem olarak başladı ama Ben için olduğu kadar izleyici için de beklenmedik bir aşk öyküsünün arka kapısı oluverdi,” diyor Nieporte. “Ben’in odaklandığı tek şey yardım edebileceği iyi, dürüst insanları bulmakken, bu süre içinde kendisini hayal bile edemeyeceği bir durumda buluyor: Emily’den etkileniyor, onun kendisini dışa açmasına izin veriyor ve ona karşı güçlü duygular besliyor. Kendisini temelde ölü gibi görürken, Emily’le tanışıyor ve her şey değişiyor. Kendisini hayata döndürecek, kalbini açmasını sağlayacak bu sıra dışı kadını bulduğunda, öyküyü tamamlayacak çok zor bir karar veriyor.”
The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme’nin de yapımcılığını üstlenmiş olan Escape Artists’ten Jason Blumenthal, Todd Black ve Steve Tisch Nieporte’nin senaryosuna rastladıklarında, bugün Hollywood’da ender rastlanan bir şey olarak kendini belli etti: daha önce karşılaşmadıkları bir öykü. Blumenthal şöyle anımsıyor: “Senaryoyu okuduğum an, çok özel bir şey yakaladığımızı biliyordum. Daha önce okuduğum ve izlediğim hiçbir şeye benzemiyordu. Gözümüzün önünde gelişip çözülen derin gizeme bayıldım. Öykü, bir vergi müfettişinin filmi izleyecek çoğu insana yabancı gelecek bir şey yapmasıyla, yardım etmek için birilerini aramasıyla başlıyor. Sonra, biz nedenini yavaş yavaş öğrenirken öykü inanılmaz bir aşk hikâyesine dönüşüyor.”
Özellikle ana karakter, Lassiter’in filmi yapma konusunda ilgisinin zirveye çıkmasını sağladı. “Baş karakter tamamen orijinal, perdede kolay kolay görmeyeceğiniz biri,” diye devam ediyor Lassiter. “Bu öyküyü anlatma fırsatı beni çok heyecanlandırdı; bir yapımcı olarak böyle fırsatlar kolay kolay ayağınıza gelmez.”
Smith’in ekibe dahil olmasıyla, The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme ile Hollywood’da uğurlu bir çıkış yapan İtalyan yönetmen Gabriele Muccino’un tekrar megafonu eline alması üzerinde fikir birliğine varıldı. Muccino The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme’nin çekimleri sırasında Smith’le olağanüstü bir uyum yakalamış hatta aktörle İletişim kurmak için kestirme bir yöntem geliştirmişti. Daha önemlisi, yapımcılar Muccino’nun içten, hareketli ve yaratıcı görsel tarzıyla, filmin çiğ romantik duygular, insan gizemi ve hayata dair sorulardan oluşan karışımını yansıtmak için doğru kişi olduğunu sezdiler.
“En baştan, filmin Gabriele’in yönetiminde yetenekli ellerde olacağını hissettim,” diye ekliyor Lassiter. “The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme bir yapımcı olarak benim için memnuniyet verici bir tecrübeydi; o nedenle Gabriele’le tekrar çalışacağım için çok heyecanlandım.”
Karakterlerin yüreğine inmek için yoğun provalar ve derin sohbetler kullanmasıyla tanınan Muccino’nun coşkusu, filmin yoğunluğunu ateşledi. “Gabriele, aşk öyküsünün duygusallığını çok iyi verip onu perdeye tutkulu ve çekici biçimde yansıtabildi,” diyor Black.
Tisch ekliyor: “Gabriele sinemaya gelenekçi olmayan, özel bir enerji ve bakış açısı getiriyor. Will’le ikini kez birlikte çalışacak olmaları, her şeyi daha da güçlendirdi.”
Muccino ekiple tekrar bir araya geleceği için aynı derecede heyecan duyuyordu.”Bu ekibin en harika yanı, Hollywood’da film yaparken, sahip olduğum Avrupalı yaklaşımı korumama izin vermesi,” diyor. “Will’e gelince, birbirimize inanılmaz miktarda güven duyuyoruz; bu da her şeyi mümkün kılıyor. Hayatım boyunca kimseyle bu kadar iyi ve rahat çalışmadığımı kolaylıkla söyleyebilirim.”

Will Smith Ben Thomas rolünü üstleniyor

Seven Pounds/Yedi Yaşam’da, Will Smith yedi kayıp ruhu arayan ve kendisiyle barışmaya çalışan bir adamı canlandırıyor. Trajik bir kazanın harekete geçirdiği Ben Thomas, tamamen yabancı bir grup insanın hayatlarını kayda değer şekilde iyileştirmeyi kendine görev edinmiştir. Ama dünyaya yardım etmeyi ne kadar isterse istesin, Ben izole, yalnız ve yardım etmek istediği insanlıkla ilişki kuramayan biridir—hayatına yoğun duygular ve tempo kazandırıp her şeyi karmaşık hale getirecek olan Emily ile tanışana kadar…

Bu rol, Hollywood’un en popüler ve geniş oyunculuk yelpazesine sahip Smith’in övgü alan kariyerinde üstlendiği (Michael Mann yönetimindeki Ali’de oynadığı efsanevi Muhammed Ali ve The Pursuit of Happyness/Umudunu Yitime’de yaşam mücadelesi veren baba gibi iki Oscar adayı rolü de dahil olmak üzere) rollerden hiçbirine benzemiyordu. Smith rolün detaylarından ve mümkün olduğunu düşünmediği bir değişimin tam ortasındaki bir adamla ilgili olmasından çok etkilendiğini söylüyor.

“İlginç olan şey, Ben’in bu öyküye sevgi ürünü işler yapmaya çalışan ama acıya katlanamayan ya da birini gerçekten sevemeyen biri olarak başlaması,” diye açıklıyor, “ve birden Emily ona ulaşıyor. Ona hepimizin başına geldiği şekilde ulaşıyor; bir gün birinin gözlerine baktığınızda, önceki günden daha farklı baktığını görürsünüz. Bir parıltı, etrafı aydınlatan bir ışık vardır ve hayatınızın değiştiğini fark edersiniz.”

Ben’in hayatı hiç öngörmediği şekillerde değişir; Smith’in performansının merkezinde de bu tamamen içsel ama büyük değişimler yer alıyor. “Öykünün narin kısmı, planına başladığında Ben’in nasıl çoğunlukla kendini düşündüğünü, ancak Emily’yle tanıştıktan sonra gerçekten bencillikten uzaklaşmaya başladığını göstermekti. Kurtuluş yolundaki bu küçük viraj, Ben’in öyküsünü bu kadar güçlü kılıyor,” diyor.

Yine de, Ben’in filmde yavaş yavaş kurtulduğu çelişkili bakış açısı ve uçlardaki duygusal kapalılığın zaman zaman ağır bir yük olduğunu itiraf ediyor Smith. ”Ben benimle neredeyse taban tabana zıt yaradılışta biri; duygu ve düşüncelerindeki karanlık, çekimler boyunca içinde yaşaması çok zor bir duygusal boşluk oluşturdu benim için,” diyor.

Ben’in ruhunun karanlık gecesini yaşarken Smith’e destek olan şey, Rosario Dawson’la aralarında gelişen doğal kimya oldu. Smith şöyle diyor: “Emily’nin yüreğini ve alçakgönüllülüğünü tam anlamıyla yakaladı. Rosario’nun filmde açılmasını izlemek ilham vericiydi. Emily geçirdiği travmaya Ben’den çok farklı bir yolla tepki veriyor. Ben uzun süre daha mutlu bir yaşam olasılığını hayal etmeyi bile reddetmişken Emily gülüp yaşama dair hayaller kurabiliyor. Bence Ben’i Emily’ye çeken de bu. Neden hâlâ hayata bağlandığını anlayamıyor ve bunu gördükçe, daha da kapılıyor.”

Hepsinden ötesi, Smith öykünün geniş ölçeğinden etkilendiğini söylüyor. “Ben ve Emily arasındaki aşk öyküsü güzel ama bu, olayın sadece bir katmanı. Gabriele ve benim için Seven Pounds/Yedi Yaşam yalnızca bir kriz anında birbirlerini bulan bir adam ve kadınla ilgili değil; bir adam ve insanlık arasındaki bir sevgi öyküsü.”

Rosario Dawson Emily Posa rolünde

Will Smith Seven Pounds/Yedi Yaşam’da rol almayı kabul ettikten sonra, Emily’yi canlandıracak aktrisin aranmasına başlandı. Eagle Eye/Kartal Göz ve Sin City/Günah Şehri’nde aksiyondan Shattered Glass/Paramparça ve The 25th Hour/25. Saat’te drama kadar canlandırdığı çeşitli rollerle günümüzün en çok istenen baş kadın oyuncularından biri haline gelen Rosario Dawson’u öneren kişi Gabriele Muccino oldu. Muccino anlatıyor: “Rosario, duygusallığına yakışan, görünür bir kırılganlığa ve tavırlarından belli olan bir zekâya sahip; Ben gibi birinin Emily gibi bir kadın tarafından kurtarılabileceğine inanmamız için bu zekâya ihtiyacımız olduğunu hissettim.”

Dawson rol için sıkı bir mücadele verdi. “Bu şimdiye kadar okuduğum en iyi senaryolardan biri,” diyor. “Okur okumaz sevdiğim bir karakterle ve çıkmayı istediğim bir yolculukla karşı karşıya olduğumu anladım. Bu karakterler doğallıklarıyla beni gerçekten duygulandırdı. Her bir karakter inanılmaz derecede gerçekti. O yüzden deliler gibi seçmelere katıldım ve bu filmin bir parçası olmak için kendimi adadım.”

Dawson seçmelerde ekibin geri kalanını da fethetti. Steve Tisch anlatıyor: “Rosario Will’le deneme çekimi yaptığında ikisinin ekrana nasıl yansıdığını görmek muhteşemdi. Kırılganlık ve dürüstlük vardı; onları umursuyordunuz, onlar da birbirlerini umursuyorlardı—aralarındaki kimya muhteşemdi.”

Çekimler başladığında, Dawson mücadeleye hazırdı. “Bence bu performansın dengesini sağlamak için mümkün olduğunca gerçek olmak gerekiyordu. Bu filmin büyük resimde başarmaya çalıştığı şey sessiz, derinden, güçlü; bunun anahtarı da izleyicinin bu karakterlerin gerçekliğine inanmalarına izin vermek,” diyor. Dawson, Muccino’nun işleri kolaylaştırdığını da ekliyor. “Bırakın yönetmeni, tanıdığım en duygusal insan olabilir,” diye mırıldanıyor. “Bu da bu proje için hayati önem taşıyordu.”

Dawson’un Emily’ye karşı duyduğu güçlü yakınlığın da büyük yardımı oldu. “Emily’nin inatçı ve bağımsız olmasına bayıldım. Onun mücadeleci biri oluşu ve daima kendine bakacak bir yol buluşunu da sevdim,” diyor. “Ama şimdi yalnız olduğunu hissediyor ve bir yanıyla giderek başkalarının insafına muhtaç olacağını fark ediyor. Zor olan, merakını, gençliğini ve yaşamaya dair korkunç kararlılığını gösterirken bu yalnızlığı da verebilmekti.”

Emily’yi canlandırmanın bir başka zorluğu da hareket edişini, bakışını hatta nefes alışını etkileyen kalp hastalığının detaylarında gizliydi. “Onun durumundaki biri sürekli nefessiz kalır; bu da zor bir deneyim,” diyor. “Ama bu durumun onun için ne kadar zor olduğunu ve aynı zamanda kararlılığını göstermek için sürekli su altında ilerlediği hissini vermek istedim.”

Dawson Will Smith’le birlikte çalışmanın tüm bunlara daha da ilham verdiğini söylüyor. “Will’le daha önce de birlikte çalıştım ama bu kez kendimden geçtim,” diyor. “Ben’i duyguları saklı bir halde canlandırması inanılmaz bir seçimdi. Will’in oynadığı karaktere kendisini bu kadar adamasını takdir ettim.”

Smith gibi Dawson da Emily ve Ben arasındaki aşk öyküsünü daha büyük bir şeyin parçası olarak görüyor ve şöyle özetliyor: “Seven Pounds/Yedi Yaşam’ı pek çok değişik türde sevgiyle ilgili bir film olarak görüyorum: umduğunuz sevgi, kabul etmek zorunda olduğunuz sevgi, kendinize karşı duyduğunuz sevgi, yabancılara karşı duyduğunuz sevgi ve en önemlisi, hayata karşı duyduğunuz sevgi.”
Yardımcı Oyuncular

Ben Thomas kefaret arayışına yedi isimden oluşan bir listeyle başlar. Her biri bir şekilde umutsuz olan bu isimler, Ben’in planının hayati birer parçasıdırlar. Listedeki isimlerden biri olan kör konser piyanisti Ezra Turner’ı, Oscar ödüllü No Country For Old Men/İhtiyarlara Yer Yok ve Wil Ferrell’ın karşısında yer aldığı Semi-Pro/Çaylak Profesyonel’deki rolleriyle görüldüğü gibi komedi ve dram arasında kolaylıkla gidip gelen yetenekli aktör Woody Harrelson canlandırdı. Harrelson böyle bir rol için ilk akla gelecek seçim gibi görülmese de Muccino’nun aradığı tüm özelliklere sahipti. “Woody, hassas ve körlüğü nedeniyle hayattan koptuğunu hisseden ama hayata dalmaya hazır bir yüreğe sahip Ezra’yı canlandırmak için gerekli nazik ruha ve yeteneğe sahip,” diyor yönetmen.

Harrelson kısa ama güçlü rolü için iki eğitim programına daldı: Bir dizi farklı piyano öğretmeninden ders aldı ve görme özürlü birinin yolunu bulmasını mümkün olduğunca gerçekçi yansıtabilmek için Braille Enstitüsü ile çalıştı. “Bu rolün bu kadar memnun edici olma nedenlerinden biri, piyano çalmayı ve kör bir karakteri canlandırmayı öğrenirken harika insanlarla tanışmış olmam,” diyor.

Harrelson rolün zorlayıcı olduğunu kabul ediyor ve Will Smith’in kendisine yardımcı olduğunu söylüyor. “Sette ilk günümü hatırlıyorum. Kör bir piyanisti canlandıracağım için çok endişeliydim ve Will geldi. Herkesin sırtına dostça vurup sarıldı. ‘Dünyanın en büyük yıldızlarından birinin aynı zamanda dünyanın en iyi insanlarından biri olması ne kadar harika’ diye düşündüm, bu da beni rahatlattı. Sette olduğum tüm süre boyunca Will böyleydi. Buna rağmen, işine odaklanmış ve daima yeni şeyler denemeye açık bir haldeydi; bence bu, hepimizin öykünün duygusal içeriğini tümüyle anlamamıza yardımcı oldu.”

Harrelson Ezra’yı ve Ben’le gerçek doğası filmin son anlarına kadar bir bilmece olarak kalan ilişkisini geliştirirken Gabriele Muccino’yla birlikte çalışmaktan da zevk aldığını söylüyor. “Gabriele çok yetenekli bir sinemacı,” diyor. “Sizi gerçekten zorluyor. Daima dobra konuşuyor ve size tam olarak ne hissettiğini söylüyor. Bir şekilde sahneyi daha iyi hale getirmeyi ve karakterinizi öne çıkarmayı biliyor.”

Filmde Ben’i çevreleyen diğer önemli karakterler arasında “Sleeper Cell”deki rolüyle Altın Küre adayı olan ve Barbershop ve 2 Fast 2 Furious/Daha Hızlı Daha Öfkeli’den Spike Lee’nin Miracle at St. Anna’sına çeşitli filmlerde oynayan Michael Ealy’nin canlandırdığı Ben’in küçük kardeşi; Billy Crystal yönetimindeki televizyon filmi “61”de canlandırdığı Roger Maris rolüyle Altın Küre ve Emmy ödüllerine aday gösterilen ve Flags of Our Fathers/Atalarımızın Bayrakları, Saving Private Ryan/Er Ryan’ı Kurtarmak ve The Green Mile/Yeşil Yol gibi filmlerde oynadığı rollerle tanınan Barry Pepper’in hayat verdiği, Ben’in sadık dostu Dan var..

Ben’in telafi için çıktığı yolculukla yakından bağlantılı olan ama uzak kaldığı kardeşi, filmin ilk yarısında Ben’le yüz yüze görüşmek için umutsuzca çaba harcamaktadır. Ealy, karakterler arasındaki telefon konuşmalarındaki duygusal gerginliğin kıvılcımlar saçması için Will Smith’in bulduğu fikri anımsıyor: “Birlikte oynadığımız sahneleri prova ederken eksik kalan bir şeyler vardı ama Will sahne sırasında gerçekten telefonda konuşursak çok daha iyi sonuç alacağımızı söyledi. Bunu denedik; onu ve tepkilerini göremediğimde, ihtiyacımız olan gerilim kendiliğinden doğmuş oldu. Kesinlikle muhteşemdi.”

Seven Pounds/Yedi Yaşam’daki pek çok rol gibi bu rol de Ealy’nin bir sarkaç gibi bir duygudan diğerine doğru salınmasını gerektiriyordu. “Gabriele Muccino çelişkili duyguları seviyor,” diyor Ealy. “Benim rolümde anahtar, öfke ve sevgiyi dengelemekti. Ben’in kardeşi sonunda onunla yüzleştiğinde işler patlama noktasına geliyor; karşılaşma öfke dolu ama bu tarz bir duygunun ancak birbirini önemseyen iki kişi arasında var olabileceğini seziyorsunuz.”

Bu sırada, Ben’in en eski dostu ve avukatı Dan, Ben’e görkemli ama ahlaki ve yasal sorularla dolu görevini tamamlamakta yardımcı olması konusunda bir çelişkiyle yüzleşir. Pepper rolü için şunları söylüyor: “Dan ruhsal, duygusal ve profesyonel açıdan kendisini derin çelişkiler içinde bırakan bir içsel mücadeleyle baş etmeye çalışıyor. Arkadaşının çektiği işkenceyi anlıyor ve yardım isteğini yerine getirmeye çalışıyor ama bu, hayal edebileceği en zor işi düzenlemesini gerektiren bir anlaşma imzalaması demek.”

Smith’le birlikte çalışmanın tüm bunları doğal olarak ortaya çıkardığını söylüyor Pepper. “Will tümüyle gerçeği bulma peşinde,” diyor. “Onu birlikte çalışması harika bir oyuncu haline getiren şey, inanılmaz derecede odaklanmış ve üzerine ne atarsanız atın açık olması. Duyguları yansıtmasına yardımcı olması için kullandığı numaralar yok; o anı yaşıyor. Senaryoyu çok dokunaklı buldum çünkü en sevdiğim temaları, zamana meydan okuyan öykülerde sevdiğimiz şeyleri işliyor –fedakârlık, kefaret, gerçek sevgi— ama ancak diğer oyuncularla ve yönetmenin vizyonuyla her şeyin bir araya geldiğini gördüğünüzde öykünün işleyeceğini gerçekten anlıyorsunuz. Sete adımımı attığım ilk gün bu elektriği hissettim.”

Ben’in gizemli listesini oluşturan diğer rolleri canlandıran oyuncu kadrosunda bulunan isimlerden arasında Connie Tepos rolünde Meksika doğumlu aktris Elpidia Carrillo (Nine Lives) (ve kızı rolünde sevilen çocuk yıldız Madison Pettis) ile George Ristuccia rolünde Bill Smitrovich (Eagle Eye/Kartal Göz) var.

Yedi Yaşam’ın Tarzı

Seven Pounds/Yedi Yaşam’ın görünüşü, Gabriele Muccino’nun filme “fazladan bir öykü katmanı” olarak adlandırdığı şeyi getireceğini hissettiği bir aciliyet ve git gide açılan bir güzellikle kaplı. “Görünüşün stilize olmasını istedim,” diyor yönetmen, “çünkü Ben’in zihni bir şekilde değişik. İçinde yaşadığı köpük, dünyayı farklı görmesine yol açıyor—çevresinde çok güzel bir dünya var ama kendisini kopuk hissediyor. Başka insanların güzelliği yaşadığını görüyor ama kendisi yaşayamıyor, Emily’le tanışana kadar.”

Muccino filme yakışan estetiği bulmak için yakın zamanda Ridley Scott’ın Provence’da geçen romantik komedisi A Good Year/İyi Bir Yıl’ı çeken Philippe Le Sourd’u görevlendirdi. “Philippe’le bir reklamda çalışmış ve onun inanılmaz derecede yetenekli olduğunu hissetmiştim,” diyor Muccino. “Birlikte ünlü tabloları referans olarak kullandık ve Philippe’in filmi neredeyse bir ressam gibi tablo haline getirdiğini hissettim. Her şeyi iç karartıcı bir yerde başlatıp parlak ve renkli bir dünyaya açılıyor.”

Benzer bir değişim, daha önce Muccino’yla The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme’de birlikte çalışan prodüksiyon tasarımcısı Michael Riva’nın çalışmasında da görülüyor. Riva şöyle açıklıyor: Başlangıçta, tüm tasarım Ben’in dünyaya dair görüşüyle lekelenmiş durumda; o nedenle koyu, çarpık bir palet kullandık. Setlerdeki detaylar renksizdi ve daha sonra zengin macentalara yer açtık. Ben Emily’yle tanıştıktan sonra, karanlık ve donuk olan her şey çok daha renkli hale geliyor.”

Riva, ressam Julian Schnabel’in geçen yıl yönettiği The Diving Bell and The Butterfly/Dalgıç ve Kelebek’in nefes kesen sinema uyarlamasının ve Claude Sautet yönetiminde 1960’larda çekilmiş, insanın pişmanlıkları üzerine rahatsız edici bir Fransız filmi olan The Things of Life’ın kendisine ilham verdiğini söylüyor. “İki film de Seven Pounds/Yedi Yaşam’da görmek istediğim bir liriklik ve güzelliğe sahip,” diye açıklıyor.

Los Angeles’ta mekân araştıran Riva, karakterlerin her birinin kişisel yaşam alanlarını geliştirmek için Muccino’yla yakın bir çalışma içine girdi. “Örneğin Emily ve Ezra’nın kendilerine has birer ortamı var,” diye anlatıyor, “kişiliklerini ele verecek farklı görünüşler ve farklı duygular. Emily’nin evindeki renkler çok canlı ve cüretkâr, Ezra’nın çevresindeki her şey oldukça yalın, düzenli ve tamamen işlevsel.”

Muccino, Le Sourd ve Riva’nın vizyonlarının bir araya geldiği sahnelerden biri, Ben ve Emily’nin şehrin temposundan uzak, bereketli ve açık bir tarlada bir araya geldikleri an. Sahne, Muccino’nun film hakkındaki düşüncelerinin merkezinde yer alıyordu ve yönetmen öngördüğü gibi oluşturmaları için yaratıcı ekibi zorladı. Riva anımsıyor: “Gabriele bize bu sahne için romantik ve duygulara seslenen bir şey yaratmak istediğini söyledi. Ama burada çölün ortasındayız ve Los Angeles’ta böyle bir yer bilmiyordum! Aradık da aradık. Sonunda şaşırtıcı bir şekilde, Malibu’daki Charmlee Parkı’ndaki büyük ve güzel alanı bulduk. Tam Gabriele’in istediği şeydi.”

Yapımcı Jason Blumenthal sahne hakkında konuşuyor: “Gördüğüm en romantik sahnelerden biri. İki karakter birbirlerine dokunmuyorlar bile—aralarındaki ilişki bu kadar güçlü—ancak yine de, hiçbirimiz filmi bu sahne olmadan düşünemiyoruz.”

Muccino uzun zamandan beri Ben ve Emily arasındaki romantizmi sağlamlaştıracak görsel parçanın tarladaki sahne olduğunu öngörüyordu. Yönetmen, “Benim için bu, Ben ve Emily’yi çevreleyen hayat duygusunu göstermenin bir yoluydu; muazzam doğal güzellikle dolu bir anda kaybolmuş iki insan.”

Muccino’nun her bir sahneden bu kadar duygu ve sevgi çıkarmaya kendisini adaması, tüm yapım ekibi için sonsuz bir motivasyon kaynağı oluşturdu. “Gabriele sürekli yapımcılara, Will’e, Rosario’ya, tüm kadro ve ekibe bunun öncelikle bir aşk öyküsü olduğunun unutulmaması gerektiğini söylüyordu,” diye anımsıyor Todd Black. “Filmi çekmesinden prodüksiyon tasarımına, film için seçtiği müziğe kadar yaptığı her şey bir aşk öyküsüne çıkıyor.”

Muccino Seven Pounds/Yedi Yaşam’ın öyküsünün sinema severler için sevginin hem kişisel hem de daha yüce yanını ortaya çıkaracağını umuyor. Yönetmen sözlerini şöyle bitiriyor: Umarım izleyiciler hayatın ne kadar eşsiz olduğu hissini yakalarlar. Bazen hayatın değerini bilmeyiz; bazen de bir film her şeyin ne kadar geçici, kırılgan ve fani—ama aynı zamanda büyülü olduğunu hatırlatabilir. Bazen bir öykü bizi çevreleyen güzelliği, sevdiğimiz insanları ve bizi birbirimize bağlayan hediyeleri hatırlatabilir.”

Resimler:

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
İblis Karanlığın Sahibi 2 (2023) Tepedeki Ev - From Up On Poppy Hill (2012) Ajan Kedi - Marnie's World (2022) Buğday (2017) Skor Sıfır - The Inbetweeners (2012) Gece (2014)

Leave a comment