Sunay Akın, Serzenişlerle Trabzon ve Kalemler

Geçtiğimiz gece, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Atatürk Kültür Merkezi’nde Sunay Akın’ın tek kişilik gösterisi vardı. Ardından düzenlenecek olan imza günü ve söyleşiye katılmak için pek çok kişi hevesliydi. Trabzon’un en önemli saç tasarımcısı ve aynı zamanda kostümcüsü olan Esra Yüksel Başağa ablama fazladan davetiye gelmişti. Her zaman olduğu gibi fazla davetiyelerini atölye ve salonlarında çalışanlarıyla paylaştı. Ben de Esra ablamla birlikte gösteriyi seyretmeye gittim.

İtiraf etmeliyim ki, samimiyetten uzak ve biraz şov ağırlıklı bir gösteri bekliyordum. Sevgili
Sunay Akın beni çok şaşırttı. Gösterisi çok güncel, samimi, eğitici, öğretici ve akıcıydı.
Sahip olduğu ismin kendisine getirdiği ego gözlemlenir büyüklükte olsa da, bunu gizlemiyor
olması, başarılarıyla haklı bir gurur yaşaması gerektiğini vurgulaması bana çok dürüst bir
yaklaşım gibi geldi. Gösteriyi baştan sona soluksuz seyrettim. Kusursuza yakındı. Temsil
sistemlerinin en ince detaylarını, gösteri ve hitabet sanatlarının derinliklerini ustalıkla
kullandı. Gurur duydum kendisiyle ve Sunay Akın’a bir adım daha yaklaşmış oldum ki o güne dek çok da hayranı değildim. Sevgili Akın, kısa süre içerisine pek çok konuyu sığdırmayı başardı. Hepsi de birbiriyle zincirleme bağlantılı, başta da belirttiğim gibi eğitici-öğretici konulardı. Bu konular arasında Trabzon ve Trabzonlular’a karşı serzenişlerine özellikle katıldığımı belirtmeliyim. Trabzon’un eski yıllarda nasıl bir kültür-sanat kenti olduğunu; insanların nasıl aydın ve yenilikçi olduğunu, son zamanlarda aşırı derecede öz benliğinden uzaklaştığını ve en önemlisi, Trabzonluların artık entellektüel insanlara, gençlere sahip çıkmadığını anlattı. Yine de Trabzon’dan ve Trabzonlular’dan umutluydu. Trabzonlu olmaktan gurur duyuyordu. Kendimden çok şey buldum gösterinin özellikle Trabzon’a serzenişler sunulduğu kısmında. Yıllardır beni takip eden okurlarımdan aldığım en önemli soruların başında, neden Trabzon’da medya ile ilgili birşeyler yapmadığım olmuştur her zaman. Cevabı çok net. Anlatayım. Trabzon’da çok sağlam kalemler vardır. Ömrü boyunca toplamda 4-5 kitap okuyabilmiş, yazılarında tonlarca imla hatası olan, çok iyi eleştiri yapabilen bir sürü sağlam kalem vardır Trabzon’da! Öyle bir Trabzon düşünün ki, Gazeteciler Cemiyeti’nde gazete ve dergi arşivi olmayan, ve yazılı-görsel basının tek derdi futbol olan. İşte böyle kalemler doludur Trabzon! Hakkını yememem gereken çok sağlam ve gerçek entellektüel gazeteciler, yazarlar da vardır ama sayıları üçtür en fazla. Eski okurlarım bilirler, en başta bir Anadolu insanı olmaktan, bir Türk olmaktan ve bir Trabzonlu olmaktan her daim gurur duyarım. Elimden geldiğince Trabzon’a bir tuz zerresi kadar da olsa katkı sağlamak için çabalarım hep. Trabzon’a döndüğümden beri de, tüm edindiğim bilgi ve tecrübeleri paylaşabilmek adına bir çok basın-yayın kuruluşuna gittim. Bana söyledikleri tek cümle, ‘ama sen spor yazmıyorsun, ama sen spor programı yapmıyorsun’ oldu hep! Yorumu sizlere bırakıyorum.

Toparlamam gerekirse, Trabzon’un eskisi gibi bir kültür-sanat kenti olmasının tek yolu, genç okurların, yazarların, çizerlerin sayısının artması, entellektüel insanlara değer
verilmesidir. Ancak bu şekilde aydınlanırız ve ancak bu şekilde Trabzonspor yeniden şampiyon bir takım haline gelebilir. Sunay Akın’dan esinlenerek başladığım yazımı noktalarken, hepinizi düşünmeye davet ediyorum ve davete icabet gerekir!

BİRAZ DA BEYAZ EKRAN’DAN BAHSEDELİM

Survivor sezonu yarıladı…

Bu yarışmanın ismini neden Türkçe’ye çevirmediklerini pek anlamıyorum doğrusu. İthal bir
yarışma formatı olan bu program, televizyon başında vakit öldürmek için ideal bir şov. (sanki öldürmemiz gerekecek kadar bol vaktimiz varmış gibi!) Arada sırada seyrediyorum yorum yapacak kadar bilgi edinebilmek için. En son seyrettiğim bölümünde bir yarışmacının diğer bir yarışmacıyı dövmesi sonucunda diskalifiye olduğunu seyrettik. Kavga eden yarışmacıların ikisi de gencecik kızlarımız. Yarışmayı seyrederseniz ve yarışmacıları gözlemlerseniz, genç neslin ne kadar kültürsüz ve seviyesiz olduğunu hissedersiniz ne yazık ki!

Okurlarımızın bildiği üzere genç sporcuları çok sever ve desteklerim. Yeter ki kötü alışkanlıkları olmasın, kendilerini sosyal ve fiziksel anlamda geliştirsinler. Bu bağlamda,
Survivor yarışmacıları ilk açıklandığında Turabi’yi görmüş ve kendisine katkımız olsun diye
söyleşi teklif etmiştim. Zamanlamamız uymadı ve söyleşi yapamadık. Yüce Allah beni ne kadar seviyor ki, onunla söyleşi yapmama engel olmuş! Çok şükür!

Benim nazarımda bir sporcunun iyi ahlaklı, kültürlü, zeki, ince ruhlu ve insancıl olması
gerekir –idi-. Ne yazık ki son zamanlarda sporcu anlayışımız toptan değişti. Nasıl ki bundan
on sene evvel Best Model olmak için üniversite bitirmiş olmak, en az iki dil biliyor olmak
gerekiyordu ve günümüzde ilkokul mezunları Best Model olabiliyor; aynı şekilde sporcu
portföyümüzün kültür seviyesi de yerlere indi. Hemen belirteyim, asla ilkokul mezunlarını hor görmüyorum, fakat uluslararası platformlarda ülkemizi temsil edecek olan isimlerin belli bir seviyeye sahip olması gerekir. Sonuç olarak, Survivor yarışmacıları ülkemizin insanlarından harmanlanmış bir kadroysa bence durumumuz vahim.

Hepimize sevgi, saygı, kültür, sanat, bol kitap, neşe ve huzur dolu günler diliyorum.

Sevgi ve saygılarımla

Göksel AKSEL

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (13. hafta):
Arap Kadri ve Tarzan (2024) Sahipsiz - Surrogate (2024) Cin Günü (2024) Riki Rhino: Kahraman Kanatlar - Riki Rhino The Bird Kingdom (2024) Lassie: Yepyeni Bir Macera - Lassie: A New Adventure (2024) Oldboy (2024) Winnie The Pooh: Kan ve Bal II - Winnie The Pooh: Blood and Honey II (2024) Güneşi Söndürmem Gerek (2024) Hayalet Avcıları: Ürperti - Ghostbusters: Frozen Empire (2024)
Arşivden Seçkiler:
Git Başımdan - Due Date (2010) Yang'dan Sonra (2022) BHARAT (2019) Deli Deli Olma (2009) Minyonlar - Minions (2015)

Join the Conversation

3 Comments

Leave a comment