“Bir suç işlendiğinde madur ve suçlu başbaşaysa yalnızca bir kişi suçlanabilir. Peki ya bir suç işlenirken suçu ‘keyifle’ seyreden kişiler varsa kaç kişi suçlu olur?”

Kış aylarında vizyona onlarca film girmişken ben yine nostalji rüzgarına kapılıp eskilerden bir film seçtim. Ben henüz 1 yaşındayken beyaz perdede gösterilmiş olan The Accused / Sanık isimli filmi seyrettim. Başlarda biraz Fatmagül’ün Suçu Ne izlenimi vermiş olsa da aslında yapım yılına kıyasla çok başarılı ve detaylı bir film olduğunu anlıyorsunuz.

1988 yılında Tom Topor’un yazarlığında ve Jonathan Kaplan’ın yönetmenliğinde hayata geçen filmin türü dram. Başrolde iki kadın oyuncu görüyoruz, Kelly McGillis ve Jodie Foster. Film o kadar eski ki Sarah Tobias karakterini canlandıran Jodie Foster’ı tanıyabilmem epey zaman aldı… Sarah Tobias filmin başında bir bar ortamında tecavüze uğruyor. Bu tecavüzü gerçekleştirenler ve teşvik edip, seyredenler yargılanıyor. Filmle ilgili çok fazla ipucu vermek istemem. Henüz seyretmemiş olanlar varsa bence vakit kaybetmeden seyretsin. Bana düşündürdükleri ve hatırlattıklarını sizlerle paylaşıyorum…

Yıllardır pek çok toplumun en büyük sorunudur ‘ötekileştirme’ ve ötekileştirmenin en temel örneği kadın-erkek kıdemlemesidir. Modernleşen dünyada kadın-erkek ayrımının yavaş yavaş izole olma sürecinden geçtiğini, cinsiyetçi bakış açısından uzaklaşıldığını görebiliyor olsak da ne yazık ki manzara hala içler acısı.Toplumda kadının seksüel bir nesne olarak görünüyor olma bilincinin gün geçtikçe yok olması gerekirken benim izlenimlerime göre yeni nesilde daha da artıyor. Bunun atropolojik açıklamasını, sosyolojik yaklaşımını tabii ki değerlendiremem ama gözlemlerimden yorumlar çıkarabilirim.Sosyal medya kanallarını sadece ve sadece seks partneri bulmak için bir araç olarak kullanan bir genç kitle var ve bu kitle giderek büyüyor. Örneğin telefonlar arası pin numarasıyla bağlantı sağlayan chat programlarından günde en az üç kez, ‘xxxx pin numarasını herkese verin, taş gibi hatun’ ya da ‘xxxx pin numarasını ekleyin çok yakışıklı çocuk’ gibi mesajlar geliyor. Gençler bununla da yetinmiyor,‘senin arkadaş listende kızlar vardır, önersene beni’ şeklinde hadsizce taleplerde bulunuyorlar. Sahte hesap açan kişi sayısı o kadar arttı ve bunu o kadar profesyonelce yapıyorlar ki ben artık ayırt edemiyorum hangi hesap sahte, hangisi gerçek diye. Bu sahte profilleri yöneten gençlerin tek amacı bir seks partneri bulabilmek. Bir de evli barklı adamlar, kadınlar var ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim… Şimdi,böyle bir durum içerisindeyken bizim irdelememiz gereken konu, toplum bu hale nasıl geldi? Eskiden insanlar belli bir seviyede yaşamak için çalışıp para kazanırlardı,şimdi ise çok eşli, aşırı lüks ve sözümona renkli bir hayata sahip olmak için çalışıyorlar. Neden? İsviçreli bilim adamları, herşeyi bilen uzmanlara sormaya gerek yok. Cevap çok basit,eşit olmayan sosyal ve ekonomik düzen insanları buna sürüklüyor. Medya kanallarında hiçbir zaman sahip olamayacakları hayatları görüyor ve ister istemez arzuluyorlar.Süper zengin, 70 yaşındaki inşaatçı iş adamının, kendinden 50 yaş küçük sevgilisinden çocuğu oluyor. Şarkıcının birinin 18 yaşındaki oğlu trilyon değerinde otomobile biniyor ve 20-30 yaş grubundaki ‘mankenlerle’ ilişkiler yaşıyor. Tüm bunlar olması gereken sosyal düzenmiş gibi lanse edilince de film kopuyor. Ortaya tacizci, tecavüzcü bir grup genç peydah oluyor. Tabii ki işlenen suçların temelinde neler yattığı konusu büyük bir akademik araştırma gerektirebilir; bu kısmı uzadıkça uzar. Gelgelelim bir de taciz ve tecavüzün toplumda algılanma biçimi var.Tıpkı SANIK filminde seyrettiğimiz gibi,bir genç kız şayet biraz şuh ise direkt olarak, tacizi ve tecavüzü haketmiştir algısı mevcut. Tacizin ve tecavüzün hiçbir türlüsü hakedilmez. Hiçbir zihniyetin, bir başkasının hayatına müdehale etme,karar verme ve taciz-tecavüz hakkı olamaz. Bir suç işlendiğinde madur ve suçlu başbaşaysa yalnızca bir kişi suçlanabilir. Peki ya bir suç işlenirken suçu ‘keyifle’ seyreden kişiler varsa kaç kişi suçlu olur? Kimileri çevre baskısı yüzünden susar, kimileriyse aynı suçu işleme potansiyeline sahip oldukları için, keyif alarak susar. Her iki türlü de çevrenizde taciz-tecavüz suçu işleniyor, bunu biliyor ve buna rağmen sessiz kalıyorsanız siz de suçlusunuz demektir; net…

İçinde bulunduğumuz çağda bazı olumsuz şeylerin önüne geçmenin yolu, farkındalık yaratmaktan geçer. Etrafımızda olan tüm gençleri elimizden geldiğince bilgilendirelim. Hepsini eğitime, kültüre, sanata sevkedelim. Eğer yeterince bilgi sahibi değilsek, eğitim kurumlarından, çeşitli dernek ve vakıflardan eğitim yardımı talep edelim…

Mutlu, huzurlu, her yönden eşit ve farkındalık seviyesi yüksek bir toplum temennisiyle, hepinize esenlikler dilerim…

Sevgi ve Saygılarımla…

Göksel Aksel

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Alcatraz (2019) Koku (2023) Şeytanın Kızı - The Harbinger (2022) Kirpi ve Saksağan: Sevimli Uzay Kahramanları - Louis & Luca: Mission to the Moon (2020) Maşa ile Koca Ayı, Sonsuz Arkadaşlık 2 (2018) Oflu Hoca’nın Şifresi (2014)

Leave a comment