WALT DISNEY PICTURES/JERRY BRUCKHEIMER FILMS 16 TEMMUZ’DA DÜNYA SİNEMALARIYLA AYNI ANDA MACERA KOMEDİ “THE SORCERER’S APPRENTICE-SİHİRBAZIN ÇIRAĞI”NI SUNAR.

Oscar ödüllü Nicolas Cage, Jay Baruchel, Alfred Molina, Teresa Palmer, Monica Bellucci ve Toby Kebbell’in  rol aldığı bu epik maceranın yapımcısı Jerry Bruckheimer ve yönetmeniyse Jon Turteltaub.

Walt Disney Studios, yapımcı Jerry Bruckheimer ve yönetmen Jon Turteltaub, “Büyük Hazine” filmlerinin yaratıcıları, “Sihirbazın Çırağı”nı sunar.Bu film, İyi ve kötü arasındaki çok eski zamanlara dayanan bir anlaşmazlığın ortasına sürüklenen bir sihirbaz ve onun talihsiz çırağının başından geçenlerin konu edildiği, yaratıcı ve destansı bir  macera komedidir.
Balthazar Blake (Nicolas Cage), günümüz Manhattan’ında, şehri; kötülerin temsilcisi, can düşmanı Maxim Horvath’a (Alfred Molina) karşı korumaya çalışan usta bir sihirbazdır. Balthazar bunu yalnız yapamayacağı için gizli bir potansiyeli olan, Dave Stutler’ı (Jay Baruchel) işe alır. Sihirbaz, isteksiz ortağına büyü bilimi ve sanatı konusunda hızlandırılmış bir kurs verir ve bu alışılmadık çift birlikte karanlık güçleri durdurmaya çalışırlar. Dave’in “Sihirbazın Çırağı” olurken, bu eğitimden sağ salim kurtulması, şehri kurtarması ve güzel kızı elde etmesi için tüm cesaretini toplaması gereklidir.
Kadrosunda Teresa Palmer, Monica Bellucci, Toby Kebbell ve Omar Benson Miller’ın da olduğu, Matt Lopez, Doug Miro ve Carlo Bernard’ın senaryosunu yazdığı, Lawrence Konner, Mark Rosenthal ve Matt Lopez’in beyaz perdeye uyarlanan hikâyesi “Sihirbazın Çırağı” dünya sinemalarıyla aynı anda 16 Temmuz 2010’da Türkiye sinemalarında gösterilmeye başlanıyor.
Filmin sorumlu yapımcıları Todd Garner, Nicolas Cage, Mike Stenson, Chad Oman, Norman Golightly ve Barry Waldman. Yardımcı yapımcı Pat Sandston. Kamera arkasındaki ekipte görüntü yönetmeni Bojan Bazelli (“Bay ve Bayan Smith,” “Halka”), yapım tasarımcısı Naomi Shohan (“Cennetimden Bakarken,” “Ben Efsaneyim”), kostüm tasarımcı Michael Kaplan (“Uzay Yolu,” “Pearl Harbor,” “Armageddon”) ve kurgucu William Goldenberg (“Büyük Hazine” filmleri). Görsel efekt süpervizörü bir Oscar’ı ve üç adaylığı bulunan John Nelson (“Gladyatör,” “Iron Man”), özel efekt süpervizörü yine Oscar ödüllü ve dokuz kez Oscar’a aday gösterilen John Frazier (“Örümcek Adam 2,” “Karayip Korsanları” filmleri), ve dublör koordinatörü George Marshall Ruge (“Karayip Korsanları” ve “Büyük Hazine” filmleri) var. Filmin müzikleri Trevor Rabin’e ait. (“Büyük Hazine” filmleri, “Armageddon”).

ZAMANDA SİHİRLİ BİR YOLCULUK
Goethe’den Dukas’a, Disney’den Bruckheimer’a

Bu sihir olmalı.
“Sihirbazın Çırağı” tarihin en yaratıcı zihinlerinin hayal gücünü ateşledi. Nicolas Cage, Jon Turteltaub’a, Jerry Bruckheimer’dan besteci Paul Dukas’a ve  Walt Disney’e kadar.
Ama her şey muhteşem Alman yazar, düşünür ve doğa bilimci Johann Wolfgang von Goethe’nin 1797 yılında şiiri “Der Zauberlehrling”ı yazmasıyla başladı.   Goethe’nin 14-mısralık şiir, çırağın kendisi tarafından anlatılıyordu. “Hexenmeister”in yani Sihirbazın kendisini yalnız bırakmasının ardından kendi sihir güçlerini göstermeye çalışan çırak, etrafındaki bir süpürgeye kendini bezlerle sarmasını, kafa ve iki kol çıkarmasını emrediyor ve bir kova alıp ona banyo hazırlamasını istiyor. Bu emri alan süpürge sadece küveti oldurmakla kalmıyor, tüm kâse ve kapları da dolduruyor, çıraksa bunları durdurmak için söylemesi gereken sihirli sözcüğü unuttuğu için büyük bir sel felaketi yaşanıyor.Sonunda da Çırak, zavallı süpürgeyi baltayla ikiye bölüyor. Böylece yaşayan iki ayrı süpürge oluyor. Çırak daha fazla dayanamayarak kaçıyor ve Sihirbaz Hexenmester geri dönerek süpürgeyi dolaba geri yolluyor ve süpürgeye ancak kendisi, yani gerçek sahibi emrettiği zaman olduğu yerden çıkmasını söylüyor.
100 yıl sonra şiir, Fransız besteci Paul Dukas tarafından 10 dakikalık popüler bir senfonik parçaya dönüştürüldü: “L’apprenti sorcier” Müzikal renkliliği, ritmik mükemmelliği ve “süpürgelerin yürüyüşü”yle, şarkı popüler oldu ve Dukas’ın en bilinen eseri oldu.
Walt Disney bunu 40 yıl sonra ölümsüz “Fantasia”nın animasyon versiyonunu yaratmaya çalışırken keşfetti. “Sihirbazın Çırağı” için Mickey Mouse’a rol verdi. 1937 yılı yazında Beverly Hills’teki Chasen’s restoranda tek başına yemek yerken, kendini hâlâ genç hisseden film animasyon kralı ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski’yi davet etti ve aralarında inanılmaz bir işbirliği ortaya çıktı.
Walt Disney zaten onun animasyon film dizisi Silly Symphonies’in temelinde müzik olmasından faydalanmış ve kendisiyle Dukas’ın “Sihirbazın Çığrağı”ndan esinlenen kısa bir çizgi filmde  işbirliği yapmayı istemişlerdi. Animasyon görüntülere klasik müzik yerleştirme fikri daha sonra gelişti ve çok çok tutkulu bir “Fantasia” yaratıldı. 125 dakikalık film –bugün bile bir animasyon filmi için alışılmadık derecede uzun- 13 Kasım 1940’ta Broadway’de hayranların karşısına çıktı. Müzik, bu film için özellikle geliştirilen Fantasound adlı çok kanallı bir ses sistemi tarafından güçlendirildi ve “Fantasia” stereofonik sesle gösterilen ilk film oldu. Günümüzde film Walt Disney’in sanatsal arzularına ve hem animasyon hem de sinema filmlerinde, daha önce seyircilerin görmediği ve duymadığı sanat formlarını geliştirmeye yönelik sarsılmaz duygularının bir timsali niteliğinde. “Fantasia” ABD Ulusal Film Arşivince korumaya alınmış filmler arasında, “Sihirbazın Çırağı” bölümü de genelde en iyi ve en sevilen bölümü olarak kabul ediliyor.
Şimdi, “Fantasia”nın gösterilmesinin üzerinden 69 yıl geçtikten sonra, Walt Disney Pictures ve Jerry Bruckheimer Films sinema için taptaze bir hikâye yarattı. Kendisinden öncekilerden esinlenen 2010 yapımı “Sihirbazın Çırağı” yepyeni bir canlı aksiyon macera. Verdiği mesaj basit, eğlenceli, ebedi ve derin. “Hikâyenin harika tarafı, kestirmeden gitmek, işin kolayına kaçmak, hepimizin içinde olan biraz daha çabuk büyüyebilme arzusunu tatmin etmeye çalışmakla ilgili küçük ders” diyor yönetmen Turteltaub.
“Sihirbazın Çırağı”nın sinematik yeniden doğuşu aslında Walt Disney versiyonunun sağlam bir hayranı olan Nicolas Cage’den çıktı. “Fikir ben ve arkadaşım Todd Garner’ın aklına geldi” diyor. “O sırada bir film çekiyordum ve gizemli güçleri olan, daha sihirli ve fantastik bir dünyada yaşayan bir karakteri oynamak istedim. Bu düşüncelerimi Todd’la paylaştım. Ertesi gün kusursuz proje geliştirmeye başladık: ‘Sihirbazın Çırağı’”.
“Sihir dünyasını çok seviyorum ve günümüz izleyicisine bu dünyayı sunmak bana çok cazip geldi” diyor “Karayip Korsanları”nın da yapımcısı olan Jerry Bruckheimer. “Sihir ögesi bulunan hikâyeleri hep sevdim, Sihirbazın  Çırağı da tüm zamanların en iyi sihir hikâyelerinden biri. O konseptin özünü alıp, modern dünyada geçen yepyeni bir hikâyeye dönüştürürsek çok heyecan verici olacağını düşündük.”
Yönetmen Turteltaub ve oyuncu Cage, Beveryl Hills Lisesi’nde aynı sınıfta okuduklarından beri tanışıyorlar.  “Jon, filmi hayata geçirmek için kusursuz bir yönetmen” diyor Bruckheimer. “Sadece Nic ve benimle olan uzun süreli iş ve arkadaşlık ilişkisine dayanarak söylemiyorum bunu. Onda hem kişisel hem de sanatsal açıdan bir merak ve neşe var.”    “Sihirbazın Çırağı”ndaki bütün baş oyuncular, Walt Disney’in “Fantasia”sının hayranıdır. “Bana göre gelmiş geçmiş en iyi film. Ebeveynlerimin  beni götürdüğü ilk film olması lazım. Sinemayla, Walt Disney animasyonuyla ve elbette klasik müzikle tanıştığım film odur.  Film boyunca izlediğim görüntüler, o genç yaşımda bile beni başka bir yere götürdü. Hayatımı etkiledi. Disney filmleri ve daha sonra Disneyland’e gitmem bana çok ilham verdi. Her yıl “Fantasia”yı izlerim, ışıkları söndürür, kendimi filmde kaybederim.”
Film, “Fantasia”daki klasik Disney kısmının yeniden çekimi olmasa da “Sihirbazın Çırağı” ona bağlılığını gösteriyor. “Sihirbazın Çırağı”nda harika bir Disney özelliği vardı” diyor yönetmen Turteltaub. “Mükemmel, özel olması, Disney ve sinema tarihindeki önemli rolünü aratmaması gerektiğini biliyordum. ‘Fantasia’daki o kısmın bir parçası olmak gerçekten çok heyecan vericiydi. İnsan “tamam, ne yapmak istiyorsun” diye düşünüyor. İşte yaratıcılık da o zaman başlıyor.”
Stüdyonun yazarlık programından gelen    Matt Lopez, hikâyeye ve senaryoya katkıda bulundu, fizikten sınıfı geçmeye ve hayallerindeki kız Becky ile çıkmaya çalışan üniversite öğrencisi Dave Stutler’la ilgili destansı bir fantezi yarattı. Dave’in dünyası, egzantrik Balthazar Blake aniden hayatına girince altüst oluyor. Balthazar, iki güçlü sihirbaz grubunun – İyi Merlin ve Kötü Morgana- dünyayı yok etmek ya da kurtarmak için birbirine karşı verdiği asırlardır süren bir savaşı sürdüren bir sihirbazdır. Can düşmanı ve uzun süredir Morgan’cı olan rakibi Maxim Horvath yalnız Balthazar ve Dave’i tehdit etmekle kalmıyor, bütün dünyayı tehdit ediyor. Balthazar, isteksiz Dave’i yanına alıyor. Birlikte Horvath ve Morgan’cı güçleri durdurmaları lazım.
“Bu iki arayışın öyküsü” diyor Bruckheimer. “Balthazar asırlardır çırağını bulmak için dünyayı araştırıyor, Dave’in de insan olarak gerçek potansiyelini keşfetmesi gerekiyor. Dave çok ciddi bir öğrenci, sihirbaz olmayı ve Balthazar’ı hayatında istemiyor, ona ihtiyaç duymuyor. Ama Balthazar etrafında uçuşan bir sinek gibi bu zavallı çocuk teklifini kabul edene kadar onu rahat bırakmıyor. Ama biri kapınıza gelip  sizin de sihirbaz olduğunuzu, sihirli güçleriniz olduğunu söylese, buna siz de inanmazsınız.
“Ama hikâye süresince ikisi arasındaki ilişkinin oluştuğuna ve Balthazar’ın Dave’e sadece sihir konusunda değil, özel hayatında da ihtiyacı olan güveni nasıl aşıladığına şahit oluyorsunuz.”
Lopez şöyle diyor “Yaşadığımız zorluk şuydu: İnsanların daha önce görmediği bir şekilde sihri nasıl yeniden yorumlar ve seyirciye gösterirdik. Dave Stutler kendini bilime vermiş, fiziğe kendini adamış genç bir adam. Rasyonel dünyaya, her şeyi objektif ve bilimsel terimlerle açıklamaya kendini adamış. Sonra alıp onu her şeyi sihirsel açıdan gören sihirbaz Balthazar’ın yanına koyuyorsunuz. Bu iki ayrı dünya aslında bir – Simya, kimya için neyse sihirbazlık da fizik için o. Balthazar’ın Dave’e sihirbaz olarak yaptıkları her şeyin fizik kuralları dahilinde olduğunu fakat kendisinin bütün kuralları henüz bilmediğini söylediği sahne, çok önemli bir anahtar sahne. Filmdeki sihirbazlığın ardındaki temel yaratıcı fikir de bu. Bilime bayılıyorum, bence ona bu şekilde bağlı olmak beklenmedikti ve beyazperdede çok heyecan verici olacak.”
Şans eseri “Fantasia” sekansının animasyonunun yapıldığı Burbank Walt Disney Studios eski animasyon binasında işlerini tamamlayan Lopez, Goethe’nin orijinal “Sihirbazın Çırağı” şiirinde, hatta “Fantasia” bölümünde bile, çırağın sonunda sihirbazın kapıcısı olduğunu ve eserin bu şekilde bittiğini söylüyor. Çırağın, sihirbaz olduğunu asla görmüyoruz ki bunu görmek eğlenceli olurdu. Sihirbazın çırağa sihir öğrettiğini de görmüyoruz. Balthazar da Dave’e böyle yapıyor. Gerçi şartlar yüzünden 10 yıl sürmesi gereken bir şey 2-3 günde, ivedi acil olarak öğretilmeli.”
Jon Turteltaub şöyle diyor: “Balthazar’da ve Dave’de birbirlerinin hayatında olmak istemiyor. Balthazar’ın çırağa ihtiyacı var ama kesinlikle Dave’e ihtiyacı yok. Dave, hayatına giren bu deli adamla hiçbir şey yapmak istemiyor. O yüzden birbirleriyle sinir savaşına girişiyorlar. Ama ikisi de çok zeki ve birbirlerini rahatsız etmek için doğru yolu görebiliyorlar.
“Dave, her şey hakkındaki gerçeği öğrenmek isteyen bir entelektüel” diyor Turteltaub. “Daha önce var olabileceğini düşünmediği bir dünya olduğunu artık görmeli ve daha sonra bunu sindirip kendindeki tüm olasılıkların farkına varmalı. Bu, Dave’in yolculuğunun çok büyük bir kısmı.”
Yazarlar Carlo Bernard ve Doug Miro senaryoya bazı önemli fikirler sundu. “Bu, klasik bir kahraman hikâyesi” diyor Bernard. “Dave’in yolculuğu, kendine inanmayan, harika bir şey başarma kapasitesi olduğunu düşünmediği birinin hikâyesi ama hayrettir ki kahraman olabilme yeteneğine sahip. Hem Balthazar hem de Becky ile olan ilişkisi onu bu yolculuğa çıkarıyor. Bu hikâyenin yapısı bize rehber oldu.
“Balthazar’ın insanlık için kendini feda etme fikrini somutlaştırdığını düşünüyorum” diye devam ediyor Bernard. “Herhangi bir bireyden çok daha önemli şeyler var. Bu harika bir konsept, 1000 yıldır insanlık için savaşan bir savaşçı Balthazar.”

“SİHİRBAZIN ÇIRAĞI”NDA KİM KİMDİR?
Karakterler ve Oyuncu Kadrosu

BALTHAZAR BLAKE Merlin ve bir Sihirbazın öğrencisi. 1000 yaşının üstünde olan Balthazar, Baş Merlin’ciyi, Merlin’in ve onun büyük güçlerinin varisi olan kişiyi bulmak için bütün dünyayı araştırıyor. Balthazar nihayet onu Dave Stutler’da bulduğunda karşısına çok isteksiz bir sihirbaz çırağı çıkıyor. “Balthazar için Baş Merlin’ciyi bulması, mesafe ne olursa olsun çıkılması gereken bir yolculuk” diyor sihirbaz rolündeki Nicolas Cage. “Balthazar ve Dave arasındaki ilişki adeta baba-oğul ilişkisi gibi. Merlin’in ejderha yüzüğünü takarak Baş Merlin’ci olabileceğini düşünüyorum, dolayısıyla Dave’i bulunca rahatlıyorum. Ona rehberlik etmek ve daha büyük bir amaç için eğitmek istiyorum. Ama Dave için hayatına birinin girmesi, ona Merlin’in varisi olduğunu ve birlikte dünyayı kurtaracaklarını söylemesi oldukça yorucu bir durum. Siz Dave olsanız, adama deli olduğunu söylersiniz.”
“Sihirbazın Çırağı” Cage’in, yapımcı Jerry Bruckheimer’la yedinci, yönetmen Jon Turteltaub’la üçüncü filmi. “[Jerry] sürece olan bir tür cebirsel katkımı – X faktörü diyebiliriz buna- anlıyor” diyor Cage. “Jerry’nin insanları eğlendirecek filmler yapacağına inanıyorum çünkü onun önceliği bu. Benim de karakter açısından anlamlı olacak ve anlatıma uyacak bir X faktörü bulacağıma inanıyor. Bence bu yüzden alternatif bakış açıları olan oyuncularla çalışıyor çünkü onun formülüne ekstra bir boyut katıyor bu. Dolayısıyla bu mutlu bir evlilik. İkimiz de birbirimizin nasıl çalıştığını biliyoruz.”
“Jon komedide çok başarılı ve bir sahneye nasıl mizah katacağını biliyor” diye devam ediyor Cage. “Ben daha karanlık ve sınırda şeylere ilgi duyduğum için Jon, karakterin daha gizemli yanına girmemi istiyor, ben de ona seyircilerin bağ kurabileceği komedi unsurunu katmasında yardımcı olmaya çalışıyorum. Dolayısıyla bu iyi bir karışım, birbirimizi dengeliyoruz.”
DAVE STUTLER asosyal bir New York Üniversitesi fizik öğrencisi, kendine güvenmiyor, kızlar ve öğrenciler arasında popüler değil. “Tam bir ineğim” diye itiraf ediyor filmde Dave’i canlandıran Jay Baruchel. Adamların ellerinden enerji fırlattığı filmlere bayılırım ama böyle şeyler için ilk geleceğiniz kişi ben değilimdir genelde. Sonra senaryoyu okudum ve “Durun biraz, benim gibi bir adam mı elinde enerji falan fırlatıyor” dedim. Tamamdır! Plazma toplarına varım!” dedim.
10 yaşındayken Dave, Arcana Cabana dükkânında dolaşırken sihirbaz Balthazar Blake’le karşılaştığı korkutucu bir olay yaşıyor. Parmağında hayat bulan bir ejderha yüzüğü veriliyor kendisine ve çok önemli bir sihirbaz olacağı söyleniyor. Daha sonra Balthazar ve Maxim Horvath adında başka bir sihirbazın kavgasına şahit oluyor ve olan biten her şeyi unutmak istiyor. Ta ki 10 yıl sonra Balthazar ve Horvath hayatına tekrar girip, onun görmezden gelmek istediği bir kaderle yüzleşmeye onu zorlayana kadar. “Dave’in en büyük düşmanı kendisi, kendi mutsuzluğunun mimarı” diyor Baruchel. Hayatını, Arcana Cabana’da Balthazar ve Horvath’la ilk karşılaştığı anı unutmaya çalışarak geçiriyor. Hayatını adadığı fizik bilimi doğrultusunda yaşıyor. Balthazar’la tekrar karşılaştığında, sihirbaz Dave’e fiziğe yönelmesinin tesadüf olmadığını çünkü illüzyon ve sihir her ne kadar farklı şeyler olsa da, sihir ve bilimin bir paranın iki yüzü olduğunu söylüyor.”
“Jay çok yetenekli” diyor Turteltaub, Çok zeki, cesur, komik ve fiziksel komedide çok başarılı. Vücudunu, aklını, sesini yapması gereken şeye veriyor. Birçok komik insanda gördüğünüz “bana bakın” tavrı yok onda. Jay daha entelektüel bir seviyede. O, hikâyeye, karaktere, işin özüne bakıp onu en sersem şekilde anlatmanın bir yolunu buluyor.”
Cage de rol arkadaşıyla ilgili şunları diyor: Öncelikle Jay, yanında olması çok eğlenceli olan iyi bir insan. Gündelik hayatında ve beyazperdede ortaya çıkan bir cazibesi var ve bence insanlar onu izlemeye bayılacak.”
“Jay Baruchel’den bahsetmek istemiyorum” diyor Alfred Molina dalga geçerek. “Onu sopayla dövmek istiyorum. Jay gerçekten de günümüzün en yetenekli oyuncularından biri. Çok becerikli biri. Doğuştan gelen bir becerisi ve güveni var. O yaşta nasıl olduğumu hatırlıyorum da, onda olan güvenin dörtte biri bende yoktu ya da hem oyuncu hem de insan olarak onun sahip olduğu kendinden eminliğin.”
MAXIM HORVATH  Balthazar Blake ve Veronica’yla birlikte, Merlin’in bir öğrencisi ve bin yıldan fazladır iyiliğin temsilcisi. Ama onların Veronica’ya duydukları aşk dostları ayırıyor ve Horvath, Merlin’i öldüren ve minyonlarıyla dünyayı ele geçirmeyi isteyen kötü Morgana’ya katılıyor. O ve Balthazar asırlar boyu savaşmış, anlaşmazlıklarını günümüz New York’una getirmişlerdir. ‘Sihirbazın Çırağı”nda Horvath’ın misyonu dünyaya hâkim olmak” diyor Molina. “Balthazar ve Horvath binlerce yıldır rekabet hâlinde. Balthazar, büyüleri Merlin standartlarına göre devam ettirerek, onu insanlığın yararına kullanıyor. Horvath, Morgan’cıların lideri, büyünün insanların kontrol altına almak için kullanıldığını düşünmeye başlıyor. İşte bu Nic Cage’in hayat verdiği “iyi” karakteriyle, benim canlandırdığım “kötü” karakterin arasındaki mücadele.
Molina’nın tiyatro becerileri, çok yönlülüğü, Bruckheimer’ın, “Pers Prensi Zamanın Kumları”ndaki çöl Şeyhi Amar (sinsi bir tehlike teşkil ediyor ama potansiyel de bir kahraman) karakterinden hemen sonra oyuncuya “Sihirbazın Çırağı”nda sofistike ve korkutucu Maxim Horvath rolünü teklif etmesini sağlamış. “Alfred Molina harika bir oyuncu. Herhangi bir role hiç beklemediğiniz bir özellik, mizah katabilir” diyor Bruckheimer.
“Alfred Molina öyle bir oyucu ki, oynadığı her filmde farklı bir rol üstleniyor” diye ekliyor Turteltaub. “Diğer filmde gördüğünüz adamla aynı kişi olduğuna inanamıyorsunuz. Her zaman farklı. Aynı zamanda inanılmaz derecede hafif dokundurmalar yapan eğlenceli bir mizah anlayışı var. Horvath karakterinde, karakterin ihtiyacı olan ağırlığı da veriyor ama hınzırlığını da görebiliyoruz.”
Molina ise Horvath rolünü duyduğu andan itibaren hiç tereddüt etmediğini söylüyor. “Pers Prensi bitmek üzereyken biri bana rol için beni düşündüklerini, ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu. Kendimi ağırdan satmaya, soğukkanlı ve kayıtsız olmaya çalıştım ama sonunda hoplaya zıplaya kabul ettim. “Fantasia”nın klasik bölümünden ögeler bulunduracak olmaları beni çok etkilemişti. Senaryoyu okuyunca da karakteri çok sevdim.
“Pers Prensi”ndeki karakterimden çok farklıydı. Şeyh Amar fesat, fırsatçı bir tipti. Oysa Horvath çok zeki, kayıtsız, Edward’çı bir kötü adam. Hoş fakat aldatıcı kötü adam ekolünden geliyor: İyi giyimli, etkileyici ama tehlikeli ve ölümcül.”
Göz alıcı bir NYU öğrencisi, 10 yıldır da Dave Stutler’ın erişemediği arzusu. Yapımcıların, Avustralya doğumlu Teresa Palmer’ın bu rol için biçilmiş kaftan olduğundan şüphesi yoktu. “Teresa uzun süredir beğendiğimiz bir oyuncu” diyor Bruckheimer, “ Jay’le yaptığı seçmelerde de çok başarılı oldu. İki oyuncu arasında böyle bir sihir, bir kimya oluşunca onları birlikte oynatmalısınız.”
“Teresa, bir odaya girdiğinde sanki birinin ışıkları açtığını hissettiren bir oyuncu” diyor Turteltaub. “Bu insan mutsuz değil. Dave’in hayatında ihtiyaç duyduğu şey de bu. Entelektüel kızgınlığından ve o üniversiteden çıkıp, biraz neşelenmeli ve hava almalı. Becky’nin kızgın yanını aramaya çalışan diğer oyuncuların aksine, Teresa gelip neşeli yanını aradı.”
Üniversitede DJ olan, Becky Barnes müziği çok seviyor; fiziğin cazibesinden kaçıyor. Gerçi Dave onu çalıştırmayı teklif ettiğinde Becky kabul ediyor. Dave’in ölümcül işlere karışan bir sihirbaz çırağı olduğunu bilmeden. “Becky, Dave’i daima daha ziyade arkadaş olarak gördü” diyor Palmer, “ama Dave ona hep vurgundu. NYU’da birbirlerine tekrar rastlıyorlar ve bu bağ tekrar canlanıyor. Dave, hâlâ Becky’ye karşı bir şeyler hissediyor. Becky biraz ihtiyatlı davransa da Dave’in ne kadar harika ve içten biri olduğunu anlamaya başlıyor.”

VERONICA Balthazar Blake tarafından sevilecek kadar talihli, Maxim Horvath tarafından sevilecek kadar da talihsiz büyücü kadın. “Balthazar ve Veronica, aşkları için her şeyi yapmaya hazır” diyor âşık olunan ortaçağ büyücüsünü canlandıran Monica Bellucci.  “İkisi aynı zamanda da savaşçı. Onlar gibi Merlin’in öğrencisi olan Horvath da Veronica’ya âşık oluyor. Veronica, Balthazar yüzünden Horvath’ı reddediyor. Horvath da bu yüzden Morgana’yla işbirliği yaparak onlara ihanet ediyor. Bu, aşkın, kıskançlığın ve intikamın olduğu çok güzel ve çok çarpıcı bir hikâye.

“Filmde iki rol birden canlandırmak zorunda kalıyorum” diyor Monica Bellucci, “çünkü filmde Veronica’nın, kötü sihirbaz Morgana tarafından ruhunun ele geçirildiği sahneler var. Bu yüzden bu filmin bir parçası olmak istedim, ikili bir karakter canlandırma fırsatı ilginçti. Bir de 5 yaşındaki kızım Deva’nın izleyebileceği bir film yapmak.”
“Filme Monica’nın dâhil olması bizim için büyük şanstı” diyor Bruckheimer. “O, Avrupa’da büyük bir yıldız, Amerikan filmlerinde de çok başarılı işleri oldu. Bu rolün ihtiyacı olan kişi, seyircinin Balthazar’ın 1000 yıldan fazla süre nasıl ve neden bu aşkı ve bağlılığı sürdürdüğünü anlamasını sağlayabilecek biri olmalıydı.”
“1000 yıl beklemeye değecek bir oyuncuya ihtiyacımız vardı” diyor Turteltaub. “Güzel ve özel olmalıydı – güçlü bir kadın. Bu kadın için bütün dünyayı araştırdık ve çok şükür Monica Belluci’yi bulduk. Onda, seksi ve etkili İtalyan gücü var ve daha leb demeden leblebiyi anlıyor.”
DRAKE STONE Maxim Horvath’a, Balthazar Blake ve Dave Stutler’la olan mücadelesinde yardımcı olan çelimsiz ve zayıf bir sihirbazdır.  Şöhretiyle örtüşen bir egoya sahip bir sahne adamı ve en büyük hayranı da kendisi. “Drake Stone çok para kazanmak, ünlü olmak ve bir sürü kız öpmek isteyen bir adam. O yüzden rolü kabul ettim” diyor Tobby Kebbell. “Drake’in mistik güçleri olan bir sihirbaz olması beni çok heyecanlandırdı.  Elimden enerji fırlatıp Times Meydanı’nda Ferrari kullanabileceğimi biliyordum. İçimdeki kibri ve ukalalığı dışarı yansıtabilecek olmam, Drake’i canlandırmamda en sevdiğim unsurdur. Drake Stone sersemin teki. Gerçek hayatta öyle olmaktansa, öyle birini canlandırmak daha iyi!”
Kebbell, “Pers Prensi: Zamanın Kumları”nda canlandırdığı, Jake Gyllenhall’un oynadığı Destan karakterinin cengaver kardeşi Garsiv’den hemen sonra kadroya dâhil oldu. “Tobby, enerji dolu” diyor Bruckheimer. “Sıradaki hareketinin ne olacağını bilmediğiniz için sizi sürekli şaşırtan türde bir oyuncu o”.
BENNET Dave Stutler’ın, Brooklyn’deki ev arkadaşı. NYU fizik öğrencisi ve isteksiz arkadaşını biraz hayatını yaşamaya itmeye çalışan iyi bir arkadaş. Karakteri canlandıran Omar Benson Miller şöyle diyor: “Bennet, Dave’in yalnızca oda arkadaşı değil aynı zamanda onu motive eden kişi. Balthazar ve Becky gibi Dave’i hayatı yaşaması için teşvik etmeye çalışan karakterlerden biri. Âşık olduğu kız, sihir gücü ve çalışmaları dâhil, hayatta istediği şeylerin peşinden gitmenin önemini ona öğretmeye çalışıyorum. “
Jerry Bruckheimer Television programlarının gediklisi olan Miller, “Eleventh Hour” dizisinin eski, “C.S.I.: Miami” nin de yeni oyuncularından.    “Bennet öyle dâhice yazılmış bir karakter ki, hayatın her kademesinden gelen herhangi bir insanın da her şeyi yapabileceğini gösteriyor” diyor Miller. “Dave’in de bunu anlamasını sağlamaya çalışıyoruz. Zeki bir adam olduğu için kızla konuşmaktan korkmasına gerek olmadığını. Kimsen o ol, bundan gurur duy, kabul et ve “Evet, bu benim” de.”

GENÇ DAVE kendine güveni olmayan, korkmuş, sınıf arkadaşı Becky Barnes’a âşık ve bu konuda ne yapacağını bilmeyen 10 yaşında bir çocuk. Kendini tuhaf Arcana Cabana dükkânında bulan Dave, sihirbaz Balthazar’la karşılaştığında, buna her ne kadar inanmasa da günün birinde çok güçlü bir sihirbaz olacağını öğreniyor. “Dave kendinden hiç emin değil, tuhaf, inek bir tip. Ama sevimli ineklerden” diyor genç Dave rolündeki Jake Cherry.

SUN LOK Yaşı ileri ama daima genç kalan, Çinli bir büyücü ve Morgan’cılardan. Horvath tarafından Grimhold’dan serbest bırakılınca, Sun Lok, bir festival sırasında korku saçan, ateş üfleyen bir ejderhayı canlandırarak Çin Mahallesi’ni kasıp kavuruyor.  “Sun Lok binlerce yıl küçük bir kabın içinde yaşamış. Serbest kaldığındaysa öfke dolu” diyor deli Morgan’cıyı canlandıran Gregory Woo.
ABIGAIL WILLIAMS sadece 17. yüzyıl Salem, Massacchusetts’inde cadı olmakla suçlanan değil, gerçekten de öyle olan çok genç bir Morgan’cı sihirbaz. Siyah-beyaz kıyafetleriyle Abigail, masumiyetin vücut bulmuş hâline benziyor… ama bu insanı çok yanıltıyor. “Grimhold’dan serbest bırakıldıktan sonra Horvath için Becky’yi kaçıran kötü bir sihirbazım” diyor kötü niyetli genç sihirbazı oynaması için yapımcılar tarafından seçilen Nicole Ehinger.

NEW YORK KELİMENİN TAM ANLAMIYLA CANLANIYOR
Büyük Elmadan Bir Lokma Almak
“Temeldeki fikir sihirbazların ve eski sihir sanatının günümüz New York’unda hâlâ var olduğu” diyor yönetmen Jon Turteltaub. “Bir şey yaratmaktansa, seyirciye farkında oldukları şeylerdeki sihri göstermek daha eğlenceli. “New York olağanüstü bir yer” diye devam ediyor yönetmen “ve New York’lular o kadar meşguller ki, burada olanları aslında fark etmiyorlar. Durup etrafa baktığınızda her yerde inanılmaz şeyler görürsünüz. Bir gün Manhattan boyunca yürürseniz, önünüze bakmak yerine yukarı bakarsanız, o binalardaki inanılmaz mimari detayları görürsünüz. New York kendi başına bir evren.” Şehre hayranlık duyan sakinleri ve milyonlarca ziyaretçisiyle New York benzeri olmayan bir şehir. Elbette sayısız filme mekân olmuş bir yer. Artık buna “Sihirbazın Çırağı” da dâhil.
“New York’ta her şey var,” diyor Detroit doğumlu yapımcı Jerry Bruckheimer, “çok katlı harika binalar, hızlı bir ritim, dünyanın en harika restoranları, yayıncılık ve finans merkezleri burada. Asla Sihirbazın Çırağı’nda olduğu gibi büyülü görünmeyecek.”
“Bu film New York’a yazılmış bir aşk mektubu” diyor Montreal’li Jay Baruchel. “New York’ta bulunan herkes oranın dünyanın başkenti olduğunu söyleyecektir. Filmdeki araba takip sahnesinde Times Meydanı’nda ya da 6. Cadde’den geçerken, bunu aslında gerçekten de yapıyorduk. Herkes, annem dahil, şehrin boyutu, görkemi ve detaylarından çok etkilenmişti. İnsanlar filmimizi izleyip onlara tanıdık gelen ama daha önce hiç görmedikleri bir New York görecekler.”
Baruchel, Greenwich Village’daki New York Üniversitesinde çekim yapmaktan da belirli sebeplerden ötürü çok keyif almış. “Benim için inanılmazdı çünkü hep NYU Film Okuluna gitmek istemiştim ama bu isteğim gerçekleşmemişti. Birçok harika film, o okul sayesinde ortaya çıktı.  Orası ortak bir bilinç yarattı.”
“New York, son derece fotojenik bir şehir” diyor Londra doğumlu Alfred Molina “ve çok dramatik bir varlığı, sürekli canlı bir hayatı var. Sihir gerçekleştiğinde, kendisi de sihirli olan bir şehirde gerçekleşiyor. Çifte darbe yani.”
“New York’ta daha önce bu kadar vakit geçirmemiştim” diyor Avustralya doğumlu Teresa Palmer “ama orada çok canlı ve enerji dolu sihirsel bir enerji var. Rüyaların gerçekleştiği bir şehir adeta ve filmde kesinlikle bunu gösteriyor.”
Toby Kebbell ekliyor:  New York, Londra’dan daha yeni bir şehir olmasına rağmen benim yaşadığım yerde gözünüzün önünde birçok inanılmaz şeyin gerçekleştiğine şahit oluyor ama unutup gidiyorsunuz çünkü milyonlarca insan varken beyniniz bunlara dikkat etmiyor bile.”
“Bu filmin amacı,” diyor filmin Sırp kökenli görüntü yönetmeni Bojan Bazelli, “Sihirbazın Çırağı’nın New York’unu yaratmak. Şehrin görünümünü değiştirmeye çalışmıyoruz. Onu kucaklıyor ve kendi büyülü vizyonumuzla harmanlıyoruz. Aydınlık ve karanlık arasındaki enerji hemen hemen her çekimde var. Seyirciye taze, farklı ve sihirle hayat bulmuş bir New York sunabilmek için en son teknolojileri ve en yaratıcı ekipleri kullandık.”
Elbette NY’da çekim yapmanın araç ve insan trafiği açısından zorlukları oldu ama yapımcılar arkasında muazzam bir tarih barındıran gerçek lokasyonlar buldu. Times Meydanı’ndan Orta Manhattan’a, Washington Square Park’tan Greenwich Village’a kadar. Yapım tasarımcısı Naomi Shohan Tribeca’da sihrini çalıştırıp, White Street’teki 1869 Grosvenor Binası’nda Arcana Cabana’nın dış görünümünü yarattı. Brooklyn’in Park Slope bölgesindeki 7. Cadde metro istasyonu, bir soyulma girişimi sırasında sihir güçlerinin kullanıldığı sahne için mekân olarak belirlendi.
Yapımcılar ikonik yerler seçti: Özgürlük Anıtının olduğu Battery Park Lady Liberty, Chrysler Binası ve Kartal canavarları, Rockefeller Center ve 4,5 metrelik Atlas heykeli. Diğer lokasyonlar da şöyle: 40. Cadde’deki Park Hote, Apthorp Apartments, Williamsburg Köprüsü (Brooklyn’i Çin Mahallesine bağlayan köprü) ve St. John the Divine Katedrali.
1931’de açılan, Brooklyn Floyd Bennett Havaalanı Amelia Earhart, Wiley Post, Howard Hughes ve Major John Glenn Jr.’a ev sahipliği yapmış belediyeye ait ilk New York havaalanı. Marcy Caddesi’nde, kurtların ve Chrysler Binasının uçan devasa Kartal heykelciklerinin olduğu sahne için, yükseltilmiş bir platform kullanıldı.

ZİNCİRİNDEN KURTULMUŞ ÇİN MAHALLESİ
Filmin önemli bir sahnesinde, Balthazar ve Dave Çin Mahallesindeki bir akupunkturcuya gidip Grimhold’u arıyor. Renkli dükkânın zararsız gibi görünen yaşlı kadın sahibi, daha sonra Grimhold’dan antik büyücü Sun Lok’u serbest bırakan Horvath’a dönüşüyor. Dükkânın içindeki şiddetli kavga anında dışarı taşıyor. O sırada dışarıda dansçıların, davulların, renkli konfetilerin ve geçit töreni ejderhasının bulunduğu bir Çin Yeni Yıl kutlaması yapılıyor. Sun Lok, geçit ejderhasını korkutucu bir canlı yaratığa dönüştürüyor.
“Sihirden bahsetmek istiyorsanız” diyor yönetmen Jon Turteltaub, “New York’un Çin Mahallesi’ne gidin. Son derece havalı bir yer.”
2000’den fazla kişinin başvurduğu figüran seçimlerinin yapıldığı “Sihirbazın Çırağı” için ekip, iki hafta boyunca Elridge Caddesi’nde durmaksızın çekim yaptı. Bu muhteşem cadde, Manhattan Köprüsü’ne bakıyor ve Manhattan’dan Brooklyn’e giden trenlerin gürültülü yolculuklarına tanıklık etmenizi sağlıyor.
“Arka planda böyle bir çekim yapamazsınız” diyor Turteltaub. “Bence geçit töreninde yer alan herkes eğlendi. Müzik ve davullar çalmaya başladığında işler iyice heyecan dolu oluyor. Ejderha ve konfetiler heyecan verici. Sete Nicolas Cage gelince heyecan daha da ivme kazanıyor. Çok güzel bir atmosfer var. Bu sahne, aksiyon dolu olmasına rağmen New York’un Çin Mahallesi’nin bir kutlaması.”
Aslında bazı geceler, mahalle partisini havasındaydı. “Bu kadar enerji varken, bu kadar olay olup biterken, bu işe âşık olmamak mümkün değil” diyor Baruchel. “Performansınız hakkında size bilgi veriyor, tepki vermeniz gereken birçok şey var.”

BOWLING GREEN’DE SON SAVAŞ
“Sihirbazın Çırağı”nın doruk noktasında yapımcılar, Merlin’ci Balthazar Blake  ve Dave Stutler ile Grimhold’dan gelmiş geçmiş en kötü niyetli sihirbaz olan ve hem Balthazar’ın hem de Hovarth’ın âşık olduğu sihirbaz Veronica’nın vücudunu ele geçiren Morgana’yı serbet bırakan Morgan’cı Maxim Horvath arasında gece yarısı meydana gelen dövüş sahnesi için Aşağı Manhattan’daki tarihi park Bowling Green’i tercih etti. Bu nihai ve müthiş sihirbaz düellosu. İçinde büyüler, efsunlar, alevler olan bir düello. Hatta Charging Bull heykeli bile can buluyor. Dünya tehlikede.
“Bir kez daha final savaşı için gerçek anlamda ikonik olan bir New York mekânı seçildi” diyor Bruckheimer. “Bowling Green, Amerika’da yapılan ilk park. Amerikan Devrimi sırasında New York’luların Kral George’un heykelini devirdikleri yer. Etrafında gökdelenlerin olduğu, Aşağı Manhattan’ın yemyeşil ve çok güzel bir alanı, sihirbazlar arasındaki bu savaş için çok dramatik bir mekân.”
“Morgana, büyük ve en güçlü sihirbaz, Grimhold’a hapsedilmiş” diyor Turteltaub. “Ama onu oraya sokmak için Veronica adında Merlinci bir sihirbaz ruhundan vazgeçmiş. Dolayısıyla bu Grimhold’da hem Morgana hem Veronica tutsak. Balthazar, ezelden beri Veronica’ya âşık ama onu serbest bırakmak için Morgana’yı da serbest bırakmak zorunda. Morgana’ya zarar verip, Veronica’ya zarar vermemeyi nasıl başarabilir?”    Can alıcı sahne için biraz sihir gerekti. Chrysler Kartal heykelciğini canlandırmak için kullanılan cinsten bir sihir. Fakat bu kez söz konusu olan bir boğaydı – meşhur Charging Bull, Sicilya doğumlu New York’lu Arturo Di Modica’nın 1987’de borsanın çöküşünden sonra yaptığı, Bowling Green’de duran 3000 kiloluk bronzdan heykel. Arturo Di Modica, 15 Aralık 1989’da, New York Borsası çöktükten sonra büyük metanet gösteren Amerikan halkını sembolize etmesi amacıyla bu heykeli yapmış ama polis bu heykele el koyup onu kaldırmış. Halkın tepkileri sonucu, Arthur Piccolo, Charging Bull’u iki sokak güneye, Bowling Green’in önündeki plazaya taşımış.

ARCANA CABANA’DA KOZLAR PAYLAŞILIYOR
Sihirbazların Düellosu, Kamera Arkası Efektleri Ustaları “Sihirbazın Çırağı”ndaki ilk aksiyon sahnesi can düşmanları Balthazar Blake ve Maxim Horvath arasında Arcana Cabana’da, Balthazar’ın Aşağı Manhattan’da içinde bir sürü antika bulunan tuhaf hediyelik eşya dükkânında,  geçen muazzam bir sihirbaz düellosu. Bu büyülü mücadeleye, genç Becky’ye yazdığı aşk mektubu yüzünden dükkâna gelen  10 yaşındaki Dave Stutler şahit olur.
Arcana Cabana savaşı, filmde sihir kullanıldığını gördüğümüz ilk sahne. Sihirli bir şekilde Merlin’in ejderha yüzüğü canlanıp Dave’in parmağına gidiyor, Horvath Grimhold’dan çıkıyor, Balthazar ve Horvath güçlerini maksimum düzeyde kullanıp büyüler yapıyor, nesneleri oynatıyor ve vazoya tıkılmadan önce mekânın altını üstüne getiriyorlar.
“The Grimhold,” diyor Nicolas Cage, “Morgan’cılar için yapılmış bir hapishane. Grimhold, Rus matruşkalarına benziyor. Hani şu iç içe koyulan ve boyutları giderek küçülen tahta bebeklere. Morgan’cılar da ne kadar kötülük yapmışlarsa, o kadar derine gidiyorlar. Dave ve Balthazar Grimhold’u geri alıp kaybolmasını engellemeye çalışıyorlar; çünkü Maxim Horvath, onu açıp bu tehlikeli ve şeytani güçleri serbest bırakma yeteneğine sahip. “
Arcana Cabana sekansı, departmanlar arası iş birliğinin inandırıcı ve ikna edici bir sahne yapmak için ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı. Filmin diğer sahnelerinde de olduğu gibi, bu sekansta da yönetmen Jon Turteltaub’un ve “Sihirbazın Çırağı”nın diğer sihirbazlarının iş birliği söz konusu.” Yaratıcı ekibinde usta görüntü yönetmeni Bojan Bazelli, yapım tasarımcısı Naomi Shohan, kostüm tasarımcı Michael Kaplan, görsel efekt süpervizörü John Nelson, efsanevi özel efekt süpervizörü John Frazier ve set koordinatörü Mark Hawker ile dublör koordinatörü George Marshall Ruge vardı.
“Bu sahne sihirbazların yapabileceği sihirleri ortaya koyuyor” diyor Nelson. “Plazmanın ilk kez oluşturulup atıldığını görüyoruz. Alevler zihin yeteneğiyle fırlatılıyor, çarpışma patlamaları yaşanıyor, maddeler telekinezi yoluyla hareket ediyor, bir de Balthazar’ın, Horvath’ı tavana yapıştırdığı yerçekimi değiştirme büyüsü var. Bu, pratik efektlerin, akrobatik hareketlerin, oyuncuların, kameranın ve yönetmenin işbirliği sayesinde gerçekleşiyor.”
Son 10 yılda Nelson üç Oscar® adaylığı aldı, 2000 yılındaki “Gladyatör” filmiyle de Oscar’ı kazandı. Mesleki felsefesi çok açık. “Çok tehlikeli, pahalı ve yapılması imkânsız şeyler için görsel efektleri kullanıyoruz” diyor Nelson. “Bana göre kusursuz bir görsel efekt, pratik bir efektle başlar – fotoğraflanabilecek gerçek bir olayla – sonra da gerçek gibi görünen inanılmaz bir şeye dönüşür, bir başka pratik efektle de son bulur. Sette fiziksel efekt süpervizörü John Frazier’ın altında çalışan harika bir ekip vardı, “yer efektlerini” tedarikte üstlerine yoktu. Her şeyi olabildiğince gerçek kıldılar. Biz de onları başka bir yere taşıdık.”
“Bu filmin,  bilgisayar grafikleriyle canlı mekanik efektlerin harika bir karışımı olacağını biliyorduk” diyor Frazier. “Jon Turteltaub böyle çekim yapmayı seviyor. Olabildiğince canlı olmasını, daha sonra kareleri bilgisayar grafikleriyle zenginleştirmeyi seviyor. Seyirciler artık çok sofistike, 60’larda 70’lerde yaptığımız tamamen mekanik şeyleri görmek istemiyorlar. Ama diğer yandan bir şey tamamen bilgisayar grafiğiyle yapılınca filmden ziyade çizgi filme benziyor.”
“’Sihirbazın Çırağı’nda bolca canlı efekt kullandık” diye devam ediyor Frazier. “Büyü daima dumanlardan ve aynalardan ibaret olmuştur. Bu filmde ikisi de var!”
“Arcana Cabana’daki ilk kavga gidişatı belirlemekle kalmıyor aynı zamanda filmin üç ana karakterini de tanıtıyor” diyor dublör koordinatörü George Marshall Ruge. “Karaktere yönelikti. Etrafta uçan, duvarlara çarpan, göğüs göğse çarpışan insanlar ve Horvath’ın asası tarafından kontrol edilen bir kılıçla Balthazar Blake’in boynuzlu at boynuzu arasında geçen sihirli bir kılıç savaşı vardı.”
“Bu büyük dövüş sahnesiyle başladığımıza inanamamıştım” diyor Alfred Molina. “Bir filmde çalışmaya başladığınızda ilk birkaç günün rahat geçtiğini düşünürdüm. Herkesi tanır, oturur, kahve içer sohbet eder ve basit bir sahne çekersiniz. Ama ben doğruca Arcana Cabana’daki sekansın provalarına başladım. Eşyalarımı boşaltmaya bile zor vakit buldum ve bir anda bir elimde sihirli bir asa diğerinde bir kılıç, kendimi Nic’e(Nicolas Cage) saldırırken buldum. Biraz şoke oldum tabii ki ama her şeye bir anda böyle girişmek harika oldu.”
“Horvath’ı bir kablo vasıtasıyla Arcana Cabana’nın tavanına, 8 buçuk metre yukarı çıkardık” diyor Ruge “ve Fred de buna çok hevesliydi”. Bir de bizim “çift mandal” dediğimiz bir hareket vardır, onu da yaptık. Balthazar ve Horvath odada birbirlerine çarptılar. Biri kolonun oradan diğeri merdivenlerin oradan geldi. Set kapalı ve kalabalık olduğu için buraya aksiyonu yerleştirmekte endişelerim vardı ama işe yaradı.”    “George Marshall Ruge müthiş,” diyor Molina, “hayal gücü çok kuvvetli ve ilginç. Akrobatik hareketlere koreografi olarak bakıyor, ki bence bu çok iyi bir bakış açısı. George darbe anının önemli olmadığını, önemli olanın buna hazırlanmak ve tepki vermek olduğunu söylüyor. Elbette haklı da çünkü işin draması da burada. Sekansın bir noktasında uzaktan idare ettiğim bir kılıç vasıtasıyla Nic’le kavga ediyorum. Bu, hayal gücü yüksek bir yolla, bu karakterlerin sadece güç ve dayanıklılığa sahip olmakla kalmadığını aynı zamanda kendilerini dönüştürebildiklerini ve nesnelere güç verebildiklerin göstermenin harika bir yoluydu.”
Özel efektçi Mark Hawker ve ekibi, Arcana Cabana sekansı için farklı teknikler kullandı. “Genç Dave sihirli ejderha yüzüğünü taktığı zaman yanlışlıkla duvarın arkasından Grimhold’un çıkmasını sağlıyor” diyor Hawker. “Grimhold’u alıp 2,5 metrelik sopalara geçirdik. Dolayısıyla Dave elini her oynattığında, Grimhold da onu takip ediyor, mesafesini koruyordu. Elbette John Nelson’ın ekibi bilgisayarla o sopayı sildi. Bir sürü şeker-plastik karışımı duvarlarımız ve mobilyalarımız vardı. Horvath, Balthazar’ın büyülerinden biriyle tavan penceresine çıktığında,  şekerden camla plastik bir tavan penceresi kullandık.”
Molina’nın karakteri elinden ateş çıkarıyor. “Parmak uçlarımı yakmak zorunda kaldım” diyor kayıtsız bir şekilde. “Parmaklarıma, ateşe karşı dayanıklı maddeden yapılmış yapışkan plastik gibi bir şey koydular. Sonra bir katman daha o yapışkan şeyden sürdüler, sonra bir katman daha kumaş ve sonra gerçek elimmiş gibi görünmesi için onu boyadılar. Parmaklarımda o kadar çok şey vardı ki, dört büyük domuz sucuğu gibi duruyorlardı. Sonra onları ateşe verdiler. Gerçekten yandığını hissetmem bir dakika kadar sürdü ve o noktada yaş günü pastasındaki mumlar gibi üfleyip söndürdüm onları.”    “Efekt teknolojisi neredeyse filmler kadar eski” diyor Molina “ama harika görünüyor. Bunu bilgisayar grafikleriyle de yapabilirdik ama bu kadar güzel görünmezdi. Bayıldım.”
10 yaşındaki Dave Stutler’ı canlandıran genç Jake Cherry’nin de sekansta bir patlaması vardı. “En sevdiğim kısım Grimhold’la birlikte her şeyi yok etmem gerektiği kısımdı” diyor. “Bence bu müthişti. Yok etmeyi en çok istediğim benden uzun olan büyük camdan dolaptı. Grimhold’u itip sıkıştırdım daha sonra bazı kutulara vurdum, etrafta uçuşmaya başladılar. Sette bir şeyler kırmama izin verdiklerine inanamadım.”
“Ejderha yüzüğünün yürüyüp Dave’in parmağına girip dolandığı görsel efekti de gördüm” diye ekliyor Cherry. “Süperdi”.
Peki Jake gerçekte de böyle bir yüzük ister miydi? “Hayır” diye cevap veriyor hemen. “Bu çok tuhaf olurdu!”

ARABA TAKİBİNİ YENİDEN TANIMLAMAK
Sihirbazların Mücadelesi Sokaklara Taşınıyor

“Manhattan’da büyük bir araba takibinde geçen, inanılmaz maceralar yaşanıyor” diyor yönetmen Jon Turteltaub. “Bu bir Jerry Bruckheimer filmi; araba takibi olmazsa olmaz. Dalga mı geçiyorsunuz? Jerry ile çalışırken kâğıt imzalıyorsunuz: “Evet, efendim. Araba takibi sahnesinde oynarım.”
“Araba takibi istemekle kalmadık “Büyük Hazine: Sırlar Kitabı”nda Jon’un yönettiği Londra’da geçen araba takibinden daha da heyecan verici bir şey olsun istedik” diyor Bruckheimer, “daha önce beyazperdede benzeri görülmemiş bir şey istedik.” Bir araba takibi sahnesinden bekleyeceğinizin çok üstünde büyülü bir gidişat alıyor” diyor Nicolas Cage. “Arabalar başka arabalara dönüşüyor, bir noktada aynadan bir dünyaya giriyorlar. Bir araba takip sahnesinde normalde olacağınızı düşündüğünüz kuralların dışında hareket ediyorlar.”
Turteltaub filmin sihirbazlığa dayanmasının bu sahnedeki ağırlığının büyük olduğunu söylüyor. “Sahneyi hazırlarken düşünmemiz gerekiyordu. ‘Tamam, ben sihirbaz olsam nasıl araba takibine girerim? Arabanız, sizin arabanız gibi kalmak zorunda değil, etrafınızdakiler için de aynı şey geçerli. Normal araba takiplerinde engeliniz yoldaki diğer arabalardır. Ama sihirbazsanız, tüm bunları değiştirebilme gücünüz var. Peki takip ettiğiniz araba yavaş bir araba olmaktan çıkıp bir Ferrari’ye dönüşürse ne olur? Peki ya o Ferrari bir çöp kamyonuna dönüşüp sizi ezmeye kalkarsa?”
Kovalamaca Merlin’ci kahramanlarla, Balthazar’ın 1935 model Rolls-Royce Phantom’unda başlıyor. Bu muazzam sanat eserine herkes başını çevirip bakıyor, aracın önünde yerli halk da turistler de fotoğraf çektiriyor sanki filmin yıldızlarından biriymiş gibi. Sahibi kim mi? Tabii ki Nicolas Cage, Cage bir klasik araba hayranı.
“Çoğu Rolls-Royce arabaları özeldir çünkü İngiltere’de sınırlı sayıda elle yapılmışlardır” diyor yapım sırasında Phantom’ın bakımını üstlenen Dan Dietrich. “Ama bu arabanın özelliği türünün tek örneği olması. Bunun gibi başka bir araba daha yok. Rolls-Royce yaklaşık 2000 adet Phantom yaptı, bunların arasından da 19 tanesi coupe’ydi. O zamanlar bir Rolls-Royce’un ortalama fiyatı, bir ev fiyatının yaklaşık 7 katı kadardı. Dolayısıyla coupe için çok zengin olmanız gerekirdi.
“1930’larda Phantom aldığınızda” diyor Dietrich “elinizde yalnızca motor ve şasi oluyordu. Ondan sonra gövdeyi oluşturmak için sizin seçim yapmanız gerekiyordu. Bu arabayı bu kadar özel yapan şey, ilk sahibinin gövdeyi Montreal’deki tek bayiden almış olması ve daha önce mevcut olmayan bir gövde seçmiş olması.”
Araba kovalamaca sahnesi için araba koordinatörü Mike Antunez birçok aracın yanı sıra, paha biçilmez Phantom’un da tıpatıp kopyasını yaptırdı. Takip sahnesi için bir nevi gerçek Phantom’un dublörü olacaktı.
“Kopyası oldukça iyiydi” diyor Dietrich. “6 haftada yapılmış olması inanılmaz.”
Birinci ve ikinci ekibin üç hafta boyunca yağmurlu gecelerde uzun saatler çalışmasını gerektiren kovalamaca sahnesinde Balthazar ve Dave’in yaptığı sihirler sonucu Phantom, Mercedes McLaren cipe ve daha sonra da saçma bir şekilde ve kazara 1976 model bir Pinto’ya dönüştü.Horvath da kovalamacaya Mercedes GL500’de başlıyor, daha sonra bu araç sarı bir New York taksisine, sonra da daha hızlı bir Ferrari F30’a, en sonunda da tehlikeli bir çöp kamyonuna dönüşüyor.
“Bu film heyecan verici bir yolculuk derken kastettiğim şey buydu” diyor Jay Baruchel. “filmimizde dünyanın en hızlı ve seksi arabalarıyla çekilmiş çok afili bir araba takip sahnesi var. Sahnede resmen Manhattan’ın ortasından geçiyoruz ve her şeyin ters olduğu aynadan bir dünyaya geçiyoruz.”
Sahne için 10 blokluk bir alanın kapatılması, şehrin Times Meydanı ve 6. Meydanı dâhil en kalabalık alanların araç ve yaya trafiğine kapatılması gerekti. Bütün sahneyi çekmek üç hafta aldı.

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Donmuş Irmak - Frozen River (2009) Transformers: Kayıp Çağ - Transformers: Age of Extinction (2014) B Planı (2017) Fakir: Bir Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu - Extraordinary Journey of the Fakir (2018) Çelik Yumruklar - Real Steel (2011) Sessiz Çığlık - Louder Than Bombs (2016)

Leave a comment