Federico Fellini hayatının ve eserlerinin ana konusunun “Rüyalar tek gerçekliktir.” Cümlesinden ibaret olduğunu söyledi.

“Hiç kimse gerçek dünyayı algılayamıyor,” dedi. Herkes mahrem ve şahsi fantezilerini “gerçek” olarak adlandırıyor. Aradaki farksa benim bir fantezi dünyasında yaşadığımı biliyor olmam. Bu şekilde yaşamayı tercih ediyorum ve görüşümü kapatan her şeye kızıyorum.

“Filmlerim genelde rüyalarıma dayanır. Uyanınca, rüyalarımı ufak ve komik çizimler halinde kağıda geçiririm.”

“Benim için film yapmak, sevişmekle aynı şeydir. Kendimi en canlı hissettiğim zamanlar film yönettiğim zamanlardır. Yapmaya başlamadan önce olmasından her zaman korktuğum bir şey oldu bana ve korktuğum bu şey gerçek olunca, hayal edebileceğimden çok daha fena bir şekilde meydana geldi. En çok korktuğum şey başıma geldi: Yönetmenin tıkanması.”

“Yönetmenin tıkanması yazarın tıkanması gibi bir şeydir ama şahsi bir olay olmasından çok birçok kişiyi etkilemesi bakımından farklıdır. Filmimin ekibi bana ‘büyücü’ diyordu ama yapacağım film benden uzaklaşmış, benden kaçıp gitmişti. Filmi bırakmayı düşündüm ama benim büyücü olduğuma inanan onca insanı yüzüstü bırakamazdım. Yönetmenin tıkanması dediğimiz şeyi yaşayan bir yönetmen hakkında film yapmam gerektiği geldi aklıma.”

“Filmlerimin otobiyografik olduğu söylenmişti. Doğru. Sık sık gerçekten başıma gelen bir şeyi kullanırım.”

“Yedi yaşlarındayken annemler beni sirke götürmüştü ve içime sirkte beklendiğime dair güçlü bir his doğmuştu.”

“Daniel Day-Lewis’in NINE filminde Guido’yu oynaması sayesinde Fellini’nin fazlasıyla takdir edilmiş olacağını biliyordum. NINE’daki karakter Fellini’yi temsil ettiği için, Federico’nun “Bu kadar iyi bir oyuncu, bu kadar iyi görünümlü… bu kadar ince,” gibi bir şey derken hayal edebiliyorum.”

Guido hem NINE’da bir yandan Fellini’den ilham alırken, diğer yandan gerçek kişinin sadece bir kısmıdır. Gerçek hayatta Fellini daha utangaç ve bilinçliydi. Hayallerinde Guido olabilirdi. Marcello Mastroiani ve şimdi de Daniel Day-Lewis’in oyuncuğunda, Fellini sadık karısı ile yıldızı Giulietta’yla yaşadığı çalkantılı kişisel hayatını altüst etmeden dolaylı olarak hayallerindeki karakter olabilirdi. “Bana, Masina’nın en iyi kocası olmasam da en iyi yönetmeniyim,” demişti.

Fellini, Guido’nun hayatındaki kadınları oynayan oyuncuları da takdir ederdi ve çok beğenirdi – Nicole Kidman, Kate Hudson, Penélope Cruz, Marion Cotillard ve Judi Dench. Fellini, kimi zamanlar dedikodusu yapıldığı gibi Kazanova değildi, üstelik dedikoduyu da kendisi yaymıştı. “Oyunbazlık derecesinde aldatıcı bir zihnim var,” demişti. “Zihnimde cinsel fantezilerimi yaşamaktan hiçbir zaman yorulmuyorum. Ama gerçek hayatta, işime engel olurlardı.”

Fellini yaşasaydı, annesini Sophia Loren’in canlandırdığını öğrenseydi çok memnun olurdu ve daha ziyadesiyle çok şaşırırdı. Asla çekmediği bir film olan JOURNEY WITH ANITA’da başrolü oynaması için seçtiği yıldız Loren’di. Anita, filmin yönetmeninin kısa bir kaçamak yaşadığı bir kızdı. Film nihayetinde başka bir yönetmen tarafından çekildi ve Anita’yı Goldie Hawn oynadı. Gerçek hayattaysa, Goldie Hawn NINE’ın yıldızlarından biri olan Kate Hudson’ın annesidir.

Fellini NINE’ın Broadway sahne gösterisini hiç izlemedi (uçmaktan nefret ederdi) ama filmlerinin kalıcı olması fikrinden zevk duydu ve hem de CABIRIA GECELERİ’nin (sahne versiyonunda “Sweet Charity” ismiyle sunuldu) müzikallere temel oluşturmasından memnuniyet duydu. Özellikle kendisinin GINGER AND FRED filmine ilham veren Ginger Rogers ve Fred Astaire’in Hollywood müzikallerine büyük bir sevgi ve hayranlık duyarak büyümüştür. NINE’ın taklitçiliğe kaçmadan büyük Hollywood müzikallerinin geleneğini sürdürmesini Federico takdir ederdi eminim. Fellini’nin filmlerin müzik her zaman önemliydi ve filmin yönetmen koltuğunda Rob Marshall’ın bulunmasından da büyük bir zevk ve heyecan duyardı. Marshall’ın yönetmenliği hiçbir zaman müdahaleci olmamış ama her zaman da kontrollüdür.

Rob Marshall, her zaman büyük İtalyan yönetmenin üslubunu yansıtarak ama buna rağmen asla taklitçiliğe kaçmadan, Fellini’ye saygıyla ithaf edeceğimiz, kusursuz filmi sunmuştur. Bence NINE’dan çok memnun olurdu çünkü 8½’un tekrar yapımı değil, gerçek bir ithaf filmidir ve kendi ayakları üstünde durmaktadır. Federico adına konuşamam ama onun sık sık yaptığı gibi “Sen ne düşünüyorsun, Charlottina?” dediğini duyabiliyorum.

8½’u Federico’yla birlikte izledim sayılır. Roma’ya yaptığım bir ziyaret esnasında, Federico vizyona girmesinden yıllar sonra küçük bir salonun filmi gösterdiğini söyledi bana ve koşup gittiğimizde harap bir sinema, bozuk bir kopya, çok eski projektörler ve çok kötü bir ses düzeni bulabildik ancak. Filmden yeterince zevk alıyormuş gibi görünen, horlayan bir adam ve dikkatli bir köpek haricinde salon boştu.

Fellini panik içinde dışarı fırladı, geri dönerek bana “İstersen sen kalabilirsin,” dedi. Ben de onun arkasından dışarı fırladım, üzüntümüzü kahve ve kurabiyelerle bastırmak için Cafe Rosati’ye attık kendimizi. Filmi Federico Fellini’yle birlikte izledim diyebileceğim gün o gündü.

NINE’ı izlemek üzere bir sinemaya koltuğundan aşağıya doğru kaykılacağını ve kesinlikle salonu terk etmeyeceğini bilmeye yetecek kadar iyi tanıyordum Fellini’yi. Koltukta aşağıya doğru kaykılma huyu, gerçekten hoşuna giden bir filmi izlerken annesinin onu bularak çekip götürmesini istemediği Rimini’deki Fulgar Sineması’nda geçirdiği çocukluğundan kalmıştı.

Keşke burada olsaydı ve NINE hakkında kendisi konuşabilseydi ve hepinizin de bunu dilediğini biliyorum.

Eminim ki Federico NINE filmi için en büyük övgüleri düzerdi. NINE için “Fellinice” derdi herhalde.

Fellini’nin hayatı rüyalarını bile aştı. “Hayat büyü ve makarnanın bileşimidir,” demişti bir gün, bu yüzden öyle sanıyorum ki NINE’ın büyüsünü izledikten sonra dışarı çıkıp lezzetli bir makarna yemenizi önerirdi.

–Charlotte Chandler, I, Fellini’nin (Ben, Fellini) yazarı

“İtalyan ol. Bugünü son gününmüş gibi yaşa.”
— “İtalyan ol,” NINE

Tutku, fantezi, şehvet, aşk, sanat, tarz, hezeyanlar, rüyalar – 1960’ların dünyaca ünlü yönetmeni Guido Contini (DANIEL DAY-LEWIS) için hayat her zaman bir sirk gibi olmuştur… ama şimdi hareketli ve kışkırtıcı, çarpıcı müzikal NINE’da böylesi bir hayattan kaçamamaktadır.

Muhteşem filmler yapmasıyla meşhur ve birçok kişinin peşinde koştuğu Guido, bol miktardaki yaratıcı yetenekleri ve hararetli aşk hayatı aynı anda zıvanadan çıkarak ansızın çöküntüye uğrayınca, büyük bir merakla beklenen dokuzuncu filmi ITALIA’nın yapımından vazgeçmek üzeredir.

Çevresi dudak uçuklatan kadınlarla – baştan çıkarıcı metresi Carla (PENÉLOPE CRUZ), sadık karısı Luisa (MARION COTILLARD), ilham perisi Claudia (NICOLE KIDMAN), kostüm tasarımcısı ve sırdaşı Lilli (JUDI DENCH), Vogue dergisinden cilveli bir muhabir (KATE HUSDON), çocukluğundan kalma eğitici ve öğretici bir fahişe (STACY FERGUSON) ve sevgili annesi (SOPHIA LOREN) – dolu olan Guido, dibe vurmaya doğru yaklaşırken ilham ve muhtemel bir kurtuluşun peşindedir.

Bir çıkar yol bulunca, NINE filmi Guido’nun şeytanlarını alt edip “Motor!” demek zorunda kalacağı ana git gide yaklaştıkça Roma’daki Cinecitta Stüdyoları’nın tarihi 5. Set’i, Guido’nun en canlı arzuları, hatıraları ve rüyalarıyla aydınlanır – hareketli ve coşkun müzikal fantezilere dönüşür.

Filmlerden –NINE– ilham alan, yenilikçi, ödüllü Broadway müzikali heyecanı, CHICAGO filmine şaşırtıcı bir şekilde hayat veren, Oscar® adaylığı kazanan Rob Marshall yönetmenliğinde, bir sinema sanatçısının efsanevi orta yaş bunalımının heyecan verici bir şekilde yeniden canlandırılan ve son derece zengin sinemasal öyküsü halinde beyazperdeye geri dönüyor.

Tony Ödülü® kazanan Broadway müzikali NINE’a ve Arthur L. Kopit’in kitabına dayanan, söz ve müziğini Maury Yeston’ın yazdığı, uyarlamasını Mario Fratti’nin İtalyancadan yaptığı filmin senaryosunu Michael Tolkin ve Anthony Minghella yazdı. Filmin yapımcılığını Marc Platt, Harvey Weinstein, John DeLuca ve Rob Marshall üstlendi. Başyapımcılığını Kelly Carmichael, Michael Dryer, Gina Gardini, Ryan Kavanaugh, Arthur L. Kopit, Tuckler Tooley, Bob Weinstein ve Maury Yeston üstlendi.

SIRADIŞI YOL: NINE’ın Filmlerden Broadway’e Aktarılması, Sonra Tekrar Filme Aktarılması

Senaryonun yazılmasıyla aynı zamanlarda, Marshall Hollywood’daki ve ötesindeki öncelikle her kadın başrol oyuncusunu içeren bir listeyi gözden geçirmeye ve bu listedeki isimler arasından seçim yapmaya başladı – çünkü Marshall her zaman oyuncunun senaryoya göre seçilmesinden ziyade senaryonun oyunculara göre yazılması gerektiğine inanmıştır. Yaratıcı ortağı John DeLuca’yla birlikte, Marshall senaryo daha yazım aşamasındayken neredeyse tüm ünlü kadın yıldızla şarkı söyleme ve dans provaları düzenledi.

Bu esnada, Yeston Marshall’a “ihtiyacın olursa ara” dedi ve ilk buluşmalarından üç hafta sonra Marshall telefonun ucundaydı. Kısa bir süre sonra, Yeston eşsiz derecede etkileyici müziğine tamamen yeni üç şarkı daha ekleme sürecine başlamak üzere Marshall ve John DeLuca’yla bir piyanonun başında buluştu.

Fikir Yeston’ı fazlasıyla heyecanlandırmıştı. “Sahne gösterisinin filmin konseptine uyması için yeniden düzenlenmesi gereken birtakım gerçeğe dayalı şarkısı olduğu gerçeği hakkında konuştuk: Şarkılar Guido’nun zihinde fantezi yani bir hayal ürünü olarak vardılar. O yüzden filmde bu yeni şarkılara ihtiyaç vardı. Kendi eserimi film için yeniden canlandırmak bir fırsattı,” diyor Yeston “ve bu kadar parlak yıldızlar için farklı bir sanat biçiminde yeni şarkılar yazmak bundan daha heyecan verici ve tatmin edici olamazdı.”

Onlarca yıllık araya rağmen, Yeston karakterlerin özellikle filmin enerji dolu oyuncu kadrosuyla birlikte her zamanki kadar canlı göründüğü kanaatine vardı. Aklında Sophia Loren’in Guido’nun sevgili annesi olduğunu düşünerek “Guarde La Luna” ninnisini yazdı. “Eserin sahne versiyonunda Guido’nun annesi için yazılan asıl şarkı tam anlamıyla yüksek soprano şarkısı ve Sophia Loren soprano değil, o yüzden şarkı aynı veya benzer etkiyi yaratmayacaktı,” diye açıklama getiriyor. “Benim amacım Sophia için yine aynı lirik ve müzikal işlevi görecek ama onun ses perdesine ve daha da önemlisi DNA’sı İtalyan sineması dokusunun bir parçası olan bu sıradışı kadının özüne ve niteliğine uygun bir şarkı yazmaktı. Sahne gösterisindeki “Waltz from ‘Nine’” şarkısının oldukça etkileyici müziğini aldım ve onu bu şarkıya dönüştürdüm.”

Yeston ayrıca Guido’nun yorgun ve bezmiş karısı rolündeki Marion Cotillard için de yeni bir şarkı yazdı: Etkileyici ve güçlü “Take It All” (Her Şeyi Al) şarkısı. Esasında Cotillard, Nicole Kidman ve Penélope Cruz için bir üçlü şarkısı olacaktı ama bu düşünce öyküyle tezat düşecekmiş gibi hissedince, yeni bir fikir ortaya çıktı: “Rob ve John, şarkı konusunda benim için yepyeni bir dünyanın kapılarını sonuna kadar açan bir teklifle çıkageldiler,” diye belirtiyor Yeston. “Fevkalade yetenekli Marion Cotillard’a yürek parçalayan, ruh karartıcı bir sekans vermek büyük bir fırsattı, filmde de işte bunu oynuyor.”

Yeston son olarak moda-düşkünü bir Vogue muhabiri rolündeki Kate Hudson tarafından canlandırılan, İtalyan filmlerinin pop kültürü üzerindeki sürekli etkisine yönelik, neşe dolu bir ağıt olan “Cinema Italiano”yu yazdı. “Kate olağanüstü bir sese sahip ve muhteşem bir dansçı, o yüzden onun için bolca dans ve şarkı içeren, yüksek tempolu bir şey istedik,” diyor Yeston. “Şarkı ilk başta ortada görünmeyen nedenlerden ötürü muhteşem bir fikir oldu çıktı. 1965’te İtalyan filmlerinin nasıl yeni heyecan dalgası olduğunu ve sinemasal başarının doruğu haline geldiğini günümüz izleyicilerine göstermenin nükteli ve eğlendirici bir yolu oldu. Bununla birlikte, tıpkı ince kravat ve hızlı spor arabaların her yerdeki insanların can attığı bir yaşam tarzı haline gelmesinde olduğu gibi, İtalyan filmlerinin dünyaya sadece yeni bir film tarzını değil, aynı zamanda yeni bir moda tarzını da nasıl sunduğunu gözler önüne sermenin de bir yoluydu.”

Bu üç yeni şarkının yanında, tüm sözlerde ve müzikte değişiklik yaptı. “Şarkıların tıpkı bir eldivenin ele oturması gibi Rob’un karakterleri ve onları canlandıran oyuncuları kafasında canlandırdığı şekilde karakterlere uyası gerekiyordu.”

Sahne eserlerinin beyazperdeye aktarılmasında yaygın olduğu üzere, orijinal oyundaki birkaç şarkı sinemasal akıcılığı artırmak adına atıldığı halde, Yeston hiçbir şeyin kaybolmadığını hissetmektedir. “Hiçbir şarkıyı kaybetmedim çünkü sahne gösterisinde hala varlar. Daha ziyadesiyle, eserimin başka bir formata yeniden dönüştürülmüş bir versiyonu geçti elime,” diye açıklıyor Yeston. 8½’a vurulduğum andan itibaren, NINE benim için hayatım boyunca süren bir proje olmuştur. Malzemeyi seviyorum ve hiçbir zaman son halini almayan, devam eden bir süreç olarak görüyorum. Her şey göz önünde bulundurulduğunda, benim eserim bir teoriden ibaret ve bu teoriyi gerçekliğe dönüştürmek veya izleyicilere sunmak için tiyatro veya sinema gibi belli bir araçtaki sanatçılar kalmıştır. Yeni bir versiyon önceki veya gelecekteki versiyonların değerini azaltmaz veya önüne geçmez. İşi bu kadar heyecan verici yapan da bu zaten.”

“NINE filmi üzerinde Rob Marshall ve John DeLuca’yla birlikte çalışmak yaratıcılık kariyerimin en canlandırıcı, ilham verici ve sevindirici tecrübesiydi. Çok titizler, muhteşemler ve değişimlere daha iyi olma yönünde ilham veriyorlar.”

Yeston, filmin CHICAGO’da da çalışan müzik süpervizörü Paul Bogaev şefliğindeki 50 kişilik orkestranın çaldığı yeniden canlandırılan ve yeniden çalışılan müziklerinin kaydını dinleme fırsatı da buldu. “Müziğin küçük bir Broadway grubundan büyük bir orkestraya geçmiş halini dinlemek nefes kesiciydi,” diye itirafta bulunuyor Yeston. “Müzik icrası esnasında daha zengin, daha tok ve etkileyici. Müziğimi bu şekilde dinlemek hayatımın tecrübesi oldu, çok minnettarım.”

Harvey Weinstein şu sözlerle özetliyor: “NINE ebedi bir başyapıt. İlham kaynağı sinemanın en bilgili ‘auteur’lerinden biri olan Fellini olan filme, Tolkin ve Minghella’nın etkileyici senaristliği ile Rob Marshall ve John DeLuca’nın hareketli sahnelemesi yeni bir hayat kattı. Hiç kimse Rob’dan daha seksi veya daha heyecanlandırıcı şekilde sahneleyemez – ve devasa oyuncu kadrosunu bir araya getirerek, daha önce asla tecrübe etmediğimiz bir şey ortaya koydu. Bu öyküyü beyazperdeye taşımak konusunda daha iyi bir sinemacı düşünemiyorum bile.”

anlatımı ve tasarım unsurlarının nasıl kusursuz bir şekilde yoğrulacağından anlıyor. Bu bakımdan, NINE filmi yönetmenin malzemeyle kurduğu kusursuz evliliğin ürünüdür.”

GUIDO’NUN ŞARKISI: Guido Contini ve Kadınları
NINE’daki dramın kalbinde, herkesin dünyanın en büyük yönetmeni sıfatıyla methettiği ama kendini bir sonraki filmi için bir ilham kaynağı bulma konusunda ümitsiz bir arayış içinde bulan, neşeli, duygusal, Fellini’ye benzeyen İtalyan yönetmen Guido Contini’nin sanatsal yolculuğudur. Her biri onu baştan çıkaran ve kafasını karıştıran, anılarını harekete geçiren ve hal gücüne yeni kapılar açan ve onu yaratıcılığın gerçekleştiği rüyamsı alana iten, bir sürü güzel kadınla kurduğu çalkantılı ilişkilerin içinde kaybolur.

Bu rol, sanatsal hassasiyete yönelik aydınlatıcı bir bakış açısının vurguladığı, kıvrak bir zeka ve patlamak üzere olan bir cinsellik gerektirmektedir ve şaşırtıcı oyuncu seçiminde bu role iki kez Oscar® kazanan Daniel Day-Lewis uygun görüldü. Day-Lewis kendi kuşağı içinde en yetenekli oyuncu olarak görülmüştür ve oyunculuğuyla Oscar® ödülü kazandığı, bir California petrol destanı olan KAN DÖKÜLECEK dahil olmak üzere, unutulmaz bir dizi beyazperde karakterine tamamen bürünmüştür ancak daha önce hiçbir filmde şarkı söylerken veya dans ederken görülmemiştir. Buna rağmen, Day-Lewis örnek teşkil eden şevkiyle deyim yerindeyse role atlamıştır – karakteri kendi içinde tam anlamıyla yaşamak için akıcı seviyede İtalyanca bile öğrenmiştir.

Guido rolüne bürünen birçok farklı oyuncu görmüş olan Maury Yeston, Day-Lewis’in karakteri ‘yutarcasına’ benimsemesinden ve aynı zamanda şarkıcı sıfatıyla eğlendirme konusundaki keşfedilmemiş yeteneğinden etkilenmiştir. “Daniel’ın şu anda ve geçmişte de her zaman yetenekli bir şarkıcı olduğu ortaya çıktı ama biz bunu hiç bilmiyorduk,” diye belirtiyor Yeston.

Day-Lewis’in ayrılma sahnesinin görüntü yönetmeni Dion Beebe şunu dile getiriyor: “Performansında duygusal bir ağırlık ve yoğunluk var ama aynı zamanda bir hafiflik, mizah ve ince alay da var. Guido dünyası yıkılan bir adam olabilir ama onun zihni her zaman fantezi dünyasına geçmeye hazır.”

Sophia Loren de tüm kadronun duygu ve düşüncelerini tekrarlayarak şunu ekliyor; “Daniel en iyi oyunculardan biri: Korkutucu, tehditkar, afallatıcı ve büyüleyici, güzel, çekici ve…unutulmaz!”

NINE’da Day-Lewis’in etrafını saran – ve canlandırdığı karakteri sırayla baştan çıkaran ve onu huzursuz eden – her biri yaratıcılık girdabında yolunu bulma konusunda Guido’ya yardım etmede hayati bir role sahip olan, seksi, güçlü ve büyüleyici kadın oyuncu kadrosu bulunmaktadır.

Oyuncu listesinin başında, KALDIRIM SERÇESİ filminde Edith Piaf rolündeki performansıyla izleyicileri heyecanlandıran, Oscar® ödüllü oyuncu Marion Cotillard bulunuyor; Cotillard, Guido’nun oldum olası sadık ve oldum olası ıstırap çeken karısı Luisa rolünü üstleniyor. Luisa bir zamanlar Guido’nun gözde kadınıydı ve Guido’nun onsuz yaşayamayacağı kadındır hala ama şimdi onun hayatındaki başka birçok baştan çıkarıcının yanında arka planda kalmaktadır. Kendi söylediği “My Husband Makes Movies” (Kocam Film Yapıyor) şarkısında ve yürek parçalayan, yeni “Take It All” (Her Şeyi Al) şarkısında da itiraf ettiği gibi, Guido gibi yaratıcı bir sanatçıyı sevme karşılığında her zaman bir bedel ödeneceğinin fazlasıyla farkındadır – ama kocasının tutum ve davranışları onu önemli bir karar almanın eşiğine sürükler.

Cotillard role hazırlanırken, karakterinin içindeki güdüler ile dürtüler ve Guido’dan önceki hayatı hakkında çok düşünmüştür. “Sanırım hayatını kocasına adamış çünkü aralarındaki aşk – o zamanlar – bir oyuncu sıfatıyla beslediği tutkulardan daha güçlüymüş. Ama şimdi her şeyini bu adama vermiş gibi hissetmektedir,” diye açıklıyor Cotillard.

Ardından şöyle devam ediyor: “Birlikte oldukları süre boyunca, Luisa Guido’nun birçok şeyini kabullenmiştir. Kocası bir yönetmendir. Kadınları sever. Kadınlara ihtiyaç duyar. Aşkı ve enerjiyi bu kadınlardan alır. Luisa’ya ihtiyaç duyar ama onun da bunun karşılığında bir şey görmesi gerektiğinin tam anlamıyla farkına varamaz. Luisa Guido’ya her şeyi verir ama artık bir karar alması gereken bir dönüm noktasına ulaşmıştır.”

Guido’nun karşı konulmaz derecede şehvetli ancak zafiyet derecesinde ilgiye ve sevgiye muhtaç metresi Carla’yı, BARSELONA, BARSELONA’daki bir başka baştan çıkarıcı rolüyle 2008 yılı En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar® kazanan Penélope Cruz canlandırmaktadır.

Cruz, Carla’nın Guido’nun hayatında bedeli her ne olursa olsun onun için savaşma niyetinde olan kadın sıfatıyla oynadığı renkli rolden dakikasında etkilendi. “Guido’yla ilişkisinde Carla’nın umutları, çelişkileri ve acıları var,” gözleminde bulunuyor Cruz. Guido etrafındayken kendini yaşam dolu gibi hissediyor çünkü Guido onun kendini özel hissetmesini sağlıyor ama tıpkı eğlence parklarındaki hız trenleri gibi aynı zamanda Carla’ya birçok üzüntü ve endişe de vermektedir. İlişkileri birkaç yıldır devam etmektedir ve sanırım bu ilişkiden vazgeçememektedir Carla. Guido’da sadece görmek istediklerini görmektedir. Onun için sonuna kadar mücadele etmeye hazır hissetmektedir kendini.”

Cruz NINE filmine seve seve katılmıştır ve yönetmeni ile oyuncu arkadaşlarının daha ileri gitme konusunda sürekli ilham verdiğini dile getirmektedir. “Bu film inanılmaz bir tecrübe oldu ve bunun asıl nedeni Rob Marshall’dır,” diyor. “Rob muhteşem bir yetenek ve çok cömert biri. Her şeyi görüyor ama herkese karşı dürüst olmasını da biliyor. Herkesin elinden gelenin en iyisini ortaya çıkarmaya çalışıyor sadece. Bunca kadın birlikte çalıştık ve herkesin günün her anında kendini özel hissetmesini sağladı.”

Cruz özellikle kışkırtıcı “Call From the Vatican” (Vatikan’ın Çağrısı) şarkısında şarkı söyleme ve dans etme fırsatından büyük keyif aldı. “Haftalarca prova yaptık ve bu benim hoşuma gitti, ardından şarkı sahnesini çektiğimizde çok üzüldüm çünkü böyle bir şeyi bir daha yapmayacağımı biliyordum,” diye itiraf ediyor Cruz.

Guido’yla uzun süredir çalkantılı ve ortak yaşama benzer bir ilişki yaşayan başka bir kadın da, onun fikir ve ilham perisi Claudia Jenssen’dir. Bu ikili yıldızlık yolundaki kariyerlerini birbirleri üzerine inşa etmiştir – ve Claudia’nın şarkısında da söylediği gibi, Guido’yu “Olağandışı Bir Şekil”de (“Unsual Way”) sevmektedir – ama şimdi, Guido ilham bulma konusunda gitgide ümitsizliğe kapılınca, Claudia akla gelmeyecek şeyi yapar: Guido’nun filmindeki başrol teklifini reddeder.

Oynadığı roller SAATLER’deki Virginia Woolf’tan tutun da KIZ KARDEŞİM EVLENİYOR’daki sinirleri bozuk, çağdaş New Englandlıya varana kadar çeşitlilik gösteren, Oscar® ödüllü Nicole Kidman, canlandırdığı Claudia karakteriyle başrol oynuyor. Kidman ayrıca yeniden canlandırılan Hollywood müzikallerinin çağdaş döneminin başlamasına katkıda bulunan başka bir yenilikçi filmde de (Baz Luhrmann’ın KIRMIZI DEĞİRMEN’i) başrol oynamıştır.

Kidman, NINE’ın özündeki temalarda sürekli enerji bulduğunu anımsamaktadır. “Bu film, çöküntüye uğrayan ve yeniden dirilmek için uğraşan bir adama – ve hayatındaki tüm kadınlara – dair bir inceleme. Sanat ve insan doğası, Guido’nun işlediği suçlar ve söylediği yalanlar, kaybettiği güvenilirlik ve ahlaklılığa yönelik arayışı hakkında bir film,” diyor Kidman.

Yapımın başındaki sinemacılar da eşit derecede Kidman’ın aklını ve gönlünü çelmiştir. “NINE herkesin yapmak istediği filmdi,” diyor Kidman. “Rob Marshall seçimini yapmış. Bana geldi ve ‘Claudia’yı sen oynar mısın?” diye sordu, ben de ‘Tabii ki,’ dedim. Beverly Hills Otel’in Polo Salonu’nda, bir basın toplantısının tam ortasında onunla birlikte oturuyordum, anlayacağınız tam da bir sinema yıldızı anıydı!”

Kidman şöyle devam ediyor: “O esnada erkek başrol oyuncuları yoktu, dolaysıyla birinin bulunması için dua ediyorduk…ve sanki alnımıza yazılmış gibi salona Daniel Day-Lewis girdi. Sanatına son derece sadık ve Daniel gibi birinin ekseninde bulunmak, birçok kadınından biri olmak çok güzel.”

Bu kadınların başka biri de, AŞIK SHAKESPEARE filmindeki oyunculuğuyla Oscar® kazanan ve altı kez da aday gösterilen, saygıdeğer İngiliz sahne ve beyazperde yıldızı Judi Dench’in canlandırdığı, Guido’nun destekleyici sırdaşı ve kostüm tasarımcısı Lilli’dir. Dench, Lilli’nin Guido’yla arasındaki çok farklı ilişkiden ve söylediği, hayran olunası “Follies Bergere” şarkısıyla gözler önüne serilen renkli kişiliğinden hoşlanmıştır. “Lilli’nin Guido’dan büyük olduğu gayet açık ve onu iyi tanıyor, hem de çok iyi; onunla sayısız kez çalışmış, ne var ki hayatındaki öteki kadınlar gibi ondan tek kelimeyle büyülenmiştir,” diyor Dench. “Kim büyülenmezdi ki?”

Lilli kendini Guido’nun kendinden tayin olan koruyucusu gibi görmektedir diye belirtiyor Dench. “Lilli, bu kadar tedirgin olmasının gereksizliğini Guido’ya hatırlatmak istiyor. Yeniden onun hayal gücünü eline geçirmek ve güzel filmler yaparken yaşadıkları eğlenceyi ona hatırlatmaya çalışıyor. Guido’nun batağa saplandığını görüyor ve Guido’nun olabileceğini bildiği kişi olması için bu durumu çözmeyi amaçlıyor.”

Hayat bu rolde Dench için sanatı da taklit etmiştir. “Ne tuhaftır ki, eğitimime tiyatroda kostüm tasarımcısı olmak amacıyla başlamıştım!” diye açıklıyor. “O yüzden karakterimin içindeki dünyayı kısmen de olsa anlamak güzel bir şeydi. Şimdi uygulamaya dökemezdim – zaten bu filmde kostümler konusunda endişelenmeme hiç gerek kalmadı çünkü Colleen Atwood mucizevi bir çalışan – ama o dünyayı gayet iyi biliyorum.”

Dench, Day-Lewis’le daha önceden farklı durumlarda çalışmıştı, Ulusal Kraliyet Tiyatrosu’nda HAMLET oyununda onun annesini canlandırmıştı ve rollerine ne dereceye kadar bürünebildiğini biliyordu. “Daniel’la tekrar çalışma fırsatını bulmak çok hoştu,” diye belirtiyor Dench. “Tam anlamıyla bir İtalyan oldu; işte Dan’in her zaman yaptığı da bu zaten. İşini bu şekilde yapıyor ve onun dışındakiler için bu muhteşem bir şey çünkü onun bulunduğu bir sahneyi çekerken işi tamamen sorunsuz ve kusursuz bir hale getiriyor.”

Guido için şeytani bir flört fırsatı, fantezilerinde belirgin bir şekilde yer alan, kusursuz derecede şık Vogue muhabiri Stephanie suretinde gelmektedir. Göz kamaştırıcı rolü, ŞÖHRET PEŞİNDE’deki göz alıcı performansıyla Oscar® adaylığı kazanan Kate Hudson üstlenmektedir. “Stephanie,” diye belirtiyor, “Guido Contini’nin saplantılı bir hayranı. Guido’nun filmlerini ve genel anlamda da İtalyan kültürünü taparcasına seviyor. Guido’nun bir parçasını isteyen birçok kadından biri de o!”

Hudson için müzikal yapma fikri tamamen yeni ve cazip gelen bir fikirdi ve özellikle Maury Yeston’ın yeni şarkılarından birini söylemekten büyük bir heyecan duydu: Tarz ve modaya yönelik hareketli bir pop kasidesi olan “Cinema Italiano”. “NINE’daki gibi bir şey yapma fırsatım olmamıştı daha önce,” diye yorumda bulunuyor Hudson. Dans dersleri almış ve farklı koreograflarla çalışmıştım ama bundan önce saç takıp, makyaj yapıp ışıklar altında büyük bir gösteri hiç yapmamıştım. Neyse ki, Rob eğitim kampı gibi geçen altı haftalık bir provayla bizi hazırladı. Tam boy bir örnek sahnede her gün şarkı söyleyip dans ettik.”

Ardından kamera önündeki büyük an geldi. “Tamamen farklı ve ürkütücü bir deneyimdi,” diye itiraf ediyor, “ama aynı zamanda kesinlikle inanılmazdı, böyle bir şeyi hayatta kaçırmazdım.”

Oyuncu kadrosunu seçmek ve bir araya getirmek de gerçek hayatta bir İtalyan beyazperde efsanesidir adeta: Rob Marshall’ın Guido’nun hayatındaki en önemli kadınlardan birinin (her zaman etkili olan annesi) rolünü teklif etmesi üzerine şaşakaldığını söyleyen, Oscar® ödüllü Sophia Loren. Marshall dünyaca sevilen oyuncuya NINE’ı onsuz yapmayı hayal bile edemediğini söyledi. “Ufak bir rol olduğunu açıkladı ama ancak ben Guido’nun annesini canlandırırsam filmi çekeceğini söyledi,” diye açıklıyor Loren. “Ben de kariyerini kurtarmak asında rolü kabul edeceğimi çünkü CHICAGO’yu çok beğendiğimi söyleyerek ona şaka yaptım. Ama bu iş gerçekten yapmak istediğim bir şeydi. Demek istediğim, İtalyan bir kadın için bir Amerikan müzikalinde oynamak önemli bir şeydir.”

Loren, Yeston’ın yeni üçüncü şarkısını (“Guarda Luna” ninnisi) söyleme fırsatını bulduğu için çok sevindi. Ayrıca, günümüzün en ünlü kadın yıldızlarıyla dolu bir oyuncu kadrosuyla çalışmaktan da heyecan duydu. “Nicole Kidman, Penélope Cruz, Judi Dench’le birlikte çalışmak, birbirimizi öldürecek miyiz diye merak ettim açıkçası,” diyerek gülüyor Loren. “Ama hayır. Bir aile gibiydik. Muhteşem bir deneyimdi çünkü hiçbirimiz daha önce Hollywood müzikali yapmamıştık, dolayısıyla birbirimize destek oluyorduk ve gerçekten kalıcı arkadaşlıklar kurduk.”

Etkileyici şarkı “İtalyan Ol”da anımsatıldığı üzere, çok genç ve kolayca etkilen Guido üzerinde kalıcı etki bırakan bir tavsiyede bulunan Romalı fahişe Saraghina karakterinin akıllardan çıkmayacak rolünü memnuniyetle kabul eden, tüm dünyada Fergie ismiyle tanınan, Grammy ödüllü sanatçı Stacy Ferguson da NINE filmi için bir araya gelen kadın ailesini tamamlamaktadır.

Ferguson kendini canlandırdığı karaktere son derece hayran bir halde buldu. “Saraghina, yürümesi ve hareket etmesi bakımından son derece kaba saba bir kadın. Hayat dolu ve ateşli,” diye açıklıyor. “Ama ince bir tarafı da var. Guido’yu ve erkekleri seviyor, onlara bir şeyler öğretmekten zevk alıyor ama aynı zamanda kendisiyle de dalga geçiyor.”

Ferguson’ın bütün bu özellikleri ete kemiğe büründürmesi Maury Yeston’ı afallattı. “Bence Fergie’nin performansı dünyanın dudaklarını uçuklatacak. Tabii ki albüm çıkaran ve muhteşem bir sanatçı ama performansının en anmalı yanı, aynı zamanda mükemmel bir film kişiliği olmasında gizli,” diyor Yeston.

NINE’da görev alan kadınlardan her biri filmin olağandışı derecede eğlenceli ve zengin bir deneyim olduğu konusunda hemfikir. Penélope Cruz şöyle özetliyor: “Bir sette işler iyi gitti mi öteki şeylere de bulaşır bu. NINE’ın birçok unsuru var ama Rob Marshall hepsini bir büyücü gibi bir araya getirdi. Bu filme yaptığı şey insanları afallatacak ve bence hepimiz bunun bir parçası olmakla kendimizi şanslı hissettik.”

Yeston, tiyatro oyuncusu olmayan oyuncularının yazdığı sözleri ve şarkıları bu kadar mükemmellikle ete kemiğe büründürmesinin kendisini fazlasıyla şaşırttığını dile getiriyor. “Vokal performansların kalitesinden oldukça etkilendim. Şiirsel, lirik ve gerçekten sürükleyici performanslar,” yorumunda bulunuyor.

“Rob Marshall, John DeLuca ve birlikte çalıştıkları muhteşem koreograf ekibinin ve ses hocalarının yeteneği, oyuncu kadromuzdaki herkesin tüm potansiyellerini hayata geçirmesine imkan verdi. Bu sıradışı oyuncuların her birinin içinde şarkı söyleme ve dans etme yeteneği her zaman vardı ama kilit nokta onların kendilerini güvende hissetmelerine ve bence seyirciler için anlamlı ve belirleyici olacak marifet gösterileri sunma konusunda kendine güven duymalarına izin vermekti,” diye ekliyor Marc Platt.

Harvey Weinstein da şunları ekliyor: “Rob’la çalışmaya CHICAGO’da başlayan Dion, Colleen ve John’dan oluşan ana ekibimiz haricinde, bu grup içinde benden başka kimse Rob’la daha önce çalışmamıştı. CHICAGO filminde Rob’un izlemesi bile yoruculuktan ibaret olan yapım ve yönetim sürecini gözlemleme fırsatı bulmuştum, aynı şey ama belki de daha kötüsü NINE’da da gerçekleşti. Dansçılarla birlikte figürler üzerinde çalışmak için sahnede değilse, müzik parçalarını dinlemek ve düzenlemeler yapmak için müzik ekibiyle birliktedir veya tasarımcılarıyla buluşuyordu yahut oyuncu kadrosuyla birlikte çalışıyordur. CHICAGO’da 3 büyük sinema yıldızının yönetmenliğini yaptı, bu filmdeyse 8 yıldızın yönetmenliğini yapıyor! Çok nadir görülen bir yeteneğe sahip; 5 veya 500 kişiyle çalışıyorsa, bu insanların her biri onun her birine tam dikkatini verdiğini ve saygı duyduğunu hissedecektir ve bu insanlar işe koyulduklarında Rob için görevlerini icra etme konusunda ellerinden geleni yapacaktır.”

CINEMA ITALIANO: NINE’ın Yapım Tasarımı
Film izleyicilerinin NINE’ı son derece sinemaya özgü bir şekilde izlemelerine olanak tanımak için, Rob Marshall onları 60’lar Roma’sının Guido’nun soluk mavi Fiat Alfa Spyder’yla büyüteç tuttuğu gösterişli Mod sokaklarında ve Guido’nun hayal gücünden doğan, şehvetini ve aşkını, hayal gücünü ve hüsranlarını, geleceğine uzanan bir yol bulma hasretini ve arzusunu kamçılayan rüya gibi fantezilerde aşağı yukarı dolanarak bir İtalyan filminin içinde yer almaya davet etmek istedi.

Bunu başarmak adına, Marshall ve uzun süreli ortağı olan koreograf ve yapımcı John DeLuca CHICAGO ve BİR GEYŞANIN ANILARI’nın hareketli güzelliğini yaratmalarına katkıda bulunan olağanüstü oyuncuların çoğunu çevresine topladı. İki Oscar® ödüllü yapım tasarımcısı John Myhre, iki Oscar® ödüllü kostüm tasarımcısı Colleen Atwood ve Oscar® ödüllü görüntü yönetmeni Dion Beebe’yi de bünyesinde barındıran bir ekip kurdular.

Bu üçlü, özellikle duygusal güç ve filmlerin içsel güzelliğine bu kadar vurgun bir filmde bir araya gelmekten heyecan duydu. “CHICAGO’da sahne oyun parkımızsa, o halde NINE’da sinemacılık oyun parkımızdı. Hepimiz Cinecitta stüdyosunu bir adamın hayal gücünün eserine dönüştürmek amacıyla sinemasal görüşleri istismar etmek istiyorduk,” diyor Beebe.

“Bizim için film yapımı hakkındaki bir filmden daha heyecan verici tek şey belki de film yapımı hakkındaki bir Rob Marshall müzikali fikrinin ta kendisiydi. Rob’un bize söylemesi gereken tek şey, ‘bir dönüşüm olmalı, izleyici Guido’nun dünyasının dönüştüğünü görmeli’ cümlesiydi, bunun hemen ardından büyük fikirler ortalıkta dolanmaya başlıyordu,” diye ekliyor John Myhre.

Ekip yapım tasarımı unsurlarını iki farklı alana ayırdı: Guido’nun Roma’daki ve boşu boşuna saklanma yeri olacağını umduğu lüks spa merkezindeki karmaşık gerçek hayatı ve gayet hareketli fantezi hayatı. Sonuncusunun tamamı, yarısı inşa edilen, faklı görsel dünyalara dönüşen bir Cinecitta stüdyosunda (Guido’nun yaratıcı kaygılarının kaynağı) geçmektedir.

En başından itibaren, Beebe ve Marshall NINE’ın bu yeni versiyonunun yenilikçi ışıklandırma ve akıcı kamera hareketleri sayesinde seyircileri içine çekmeyi nasıl başaracağı konusunda girift tartışmalara girmiştir. “Film sekanslarını nasıl çekeceğimiz ve nasıl ışıklandıracağımız konusunda uzun konuşmalar yaptık. Tıpkı CHICAGO’da olduğu gibi, müzikal sekansları gerçekten farklı bir dünyada gerçekleşen fanteziler olarak tanımlamak amacıyla ışıklandırmada birçok teatral unsur kullandık. Sahnenin saf fanteziye dönüştüğünü işaret eden anların peşindeydik sürekli,” diye anımsıyor Beebe.

Aynı zamanda bunu birçok kez yapmanın özgün yollarının da peşindeydiler. “Tekrar tekrar dönüştürmemiz gereken bir mekanımız olduğu için,” diye vurguluyor Beebe, “kendi kendimizi tekrarlıyormuşuz gibi hissetmeden her defasında heyecanını korumanın bir yolunu bulmalıydık. Bu işin büyük bir kısmı, çarpıcı öykü anlatımının bir parçası haline gelen geçişler yaratmakta gizliydi.”

Işıklandırma hayati öneme sahipti ama kameranın hareketliliği de önemliydi. “Kamera hareketliliği, müzikal sekansların çekimi ve koreografideki tüm hareketlerin yakalanması bakımından Rob ve benim için de önemli bir yer tutmuştur her zaman,” diyor Beebe. “Rob tüm sekansı baştan sona oynatmayı seviyor ve bu tempo ve ritmi tutturmak adına sanatçılar ve dansçılar için de önemli bir şey ama aynı zamanda kamera için de canlı sergilemek zorundayız. Bu setlerde kamera kaydırma arabaları, kamera vinçleri ve şaryolar kullanmak zorunluydu ama dansı ve şarkıyı bölmeden yapılması gerekiyordu.”

Tıpkı Beebe gibi, kostüm tasarımcısı Colleen Atwood da yaratıcılık sürecine 60’ların İtalyan sinemasının seksi, ihtişamlı Mod görünümüyle başladı ama bu görünüme dair kendine özgü fantezi yorumunu harmanlayarak ortaya koydu. “Bir sürü İtalyan filmi izledik,” diye açıklıyor Atwood “ve bu filmin üslubunu kesinlikle etkiledi. Ancak NINE’ın dünyasının gerçeküstü bir yanı da var, o yüzden görsel açıdan ilginç olmayan her şeyi o dünyadan çıkardık ve sadece en çarpıcı unsurları bıraktık.”

Atwood’un kostümleri de koreografi ve oyuncuların yapması gereken hareketlerle doğrudan bağlantılı olarak yapıldı. “Herhangi bir kostümü tasarlamadan önce, Rob ve John’un hangi dans figürlerini ortaya koyduğunu izlerim ve kostümler dans sekansının ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde, önceden derinlemesine düşünülmüş ürünlerdir,” diyor Atwood. Kostümler tam ve kesin olarak oyuncuya uymak zorunda, bu da büyük kadın oyuncu kadromuzla yakından çalışmak anlamına geliyordu.”

Daniel Day-Lewis’in kıyafetlerine gelince, Atwood şunları hatırlıyor: “Daniel ile ilk başlarda bir gün geçirdik ve Guido – takım elbiseleri, ayakkabıları, tarzı – hakkında bir his ve izlenim edinmek için alışverişe çıktık. Çabalarımız, özünde zarafet barındıran, yumuşak ve kalıcı bir his bırakan, siyah bir ipek takım elbiseyle sonuçlandı. Guido’nun aldatıcı tarafı, bu karakterin düşündüğü şeyin kıyafetler olmaması ama bu karakterin aradığı belirli bir güzelliği yansıtmaktadır kıyafetler.”

Atwood’un yarattığı, gösteri kızlarının giydiği tek parça ve sıkı dans kıyafetlerinden tutun da zarif geceliklere ve daracık, şık kıyafetlere varana kadar çeşitlilik gösteren kadın kostümlerinin gökkuşağı tonlarındaki renk yelpazesi küstahlık derecesinde büyüleyici bir güzellikle doludur çünkü yıldızlardan tutun da fahişelere ve kendisine benzemeyen bir kostüm tasarımcısına varana kadar, unutulmayacak her kadının enerjisinin ete kemiğe büründüğü tüm karakterleri o giydirmiştir.

Bu süreç boyunca, 36 kostümü süslemek için 1.000.000’dan fazla kristalize Swarovski Elements™ kullandı. NINE’daki karakterlerin kelimenin tam anlamıyla parlamasını sağlamak için 31 türden, 22 farklı renkten kristalin dokuz farklı uygulamasından faydalanıldı. Şirketin Uluslararası İletişim Departmanının Başkan Yardımcısı Nadja Swarovski, “Swarovski NINE’ın alkışa şayan kostümlerinde Colleen’le işbirliği yapmaktan heyecan duymuştur. Seçkin oyuncu kadrosunun bizim kristallerimizle süslenmesi ve güzelleştirilmesi bizim için bir şereftir ve Colleen’in kostüm tasarımcısı sıfatıyla icra ettiği sanatkarlığı bu ışıltılı kreasyonlarda mükemmel bir şekilde sergilenmektedir,” diyor.

Oscar® ödüllü Saç ve Makyaj Tasarımcısı Peter King’in maharetleri Atwood’un çeşitli kostümlerini tamamlıyor. King daha önce Marshall’la hiç çalışmadı ama Marshall’ın aradığı havayı hemencecik yakaladı. Bu filmin zorluğu, 60’lar döneminin hissini yaratırken bunun tarafından kesinlikle engellenmemekti,” diye açıklıyor King.

“Rob ‘Yeni Dalga’ ifadesini – Brigitte Bardot, Claudia Cardinale ifadesini – yansıtmak istediğini açık ve kesin bir dille ortaya koydu. Bu sert bir ifade, mükemmel değil. ‘Yataktan yeni çıktım’ ifadesinin o zamanın İngiltere’sinin ve Amerika’sının sert ve resmi ifadesinden çok daha seksi bir görüntü olduğunu seziyorduk. Herhangi belirli bir filmi taklit etmedik ama ilham almak için bir sürü görüntüye baktık. Her bir karakter için doğru ifadeyi bulana kadar yüzlerce ifadeyi elden geçirdik. Tabii ki, herhangi bir filmde yapmaya çalıştığınız şey, aslında hiçbir iş yapmamışsınız gibi görünmesini sağlamaktır.”

Londra’daki stüdyolardaki çekimlerin ardından, oyuncular ve film ekibi Fellini’nin filmlerinin doğduğu yerde çekim yapmak üzere tekrar bir araya geldi: Roma’daki Cinecitta Stüdyoları’nın yanında Piazza del Popolo, Via Veneto ve sahil kesimindeki Anzio kasabası gibi akıllara kazınan film mekanlarında.

NINE

Oyuncular Hakkında Kısa Bilgiler

DANIEL DAY-LEWIS / Guido Contini
Daniel Day Lewis kendi kuşağının en iyi ve aynı zamanda en seçici oyuncularından biridir. Aktris Jill Bacon ve İrlandalı Şair Laureate Cecil Day-Lewis’in oğlu, Ealing Stüdyoları’nın efsanevi müdürü Sör Michael Bacon’ın torunu olarak Londra’da dünyaya gelen Daniel Day-Lewis, sinemadaki ilk çıkışını 14 yaşında, bir vandal rolünde, SUNDAY, BLOODY SUNDAY filminde yakaladı. Kendi şehirlerindeki kilisenin dışına park edilmiş pahalı arabalara hasar vermek onları parçalamak ve karşılığında neden olduğu bu sorun karşılığında 2 sterlin almak “muhteşem” bir şeydi diye anımsıyor Day-Lewis.

Ulusal Gençlik Tiyatrosu’nda edindiği deneyimin ardından, Day-Lewis Bristol Old Vic Tiyatro Okulu’na kaydoldu. ANOTHER COUNTRY’deki başrolü oynadığı çığır açan sahne performansından önce, Richard Attenborough’nun GANDHI’sinde ufak bir rol alarak bir serseriyi canlandırdı. Bunun ardından Mel Gibson ve Anthony Hopkins’le birlikte GEMİDE İSYAN’da rol aldı.

Oyuncunun çok farklı iki performansı gitgide artan çokyönlülüğünü doğruladı – Stephen Frears’ın MANZARALI ODA filmiyle aynı anda gösterime giren BENİM GÜZEL ÇAMAŞIRHANEM filminde Helena Bonham Carter’ın canlandırdığı karakterin ahlaksız nişanlısını oynadı. Day-Lewis 1980’lerin sonlarında, Philip Kaufman’ın Milan Kundera’nın romanından uyarladığı VAROLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ filminde Lena Olin ve Juliette Binoche’la birlikte başrolü paylaştı.

Ardından Jim Sheridan’ın SOL AYAĞIM filmindeki Christy Brown rolüyle ilk Oscar® adaylığı ve ödülü geldi. Ulusal Tiyatro’da “Hamlet”i oynamak üzere sahneye geri döndü ama oyun sergi programı bitmeden önce ayrıldı ve onun yerine önce Ian Charleson, sonra da Jeremy Northam geçti. Day-Lewis o zamandan beri sahnede hiç rol almadı.

SON MOHİKAN ve Martin Scorsese’nin Edith Wharton’dan yaptığı, SON MOHİKAN’dan faklı olan MASUMİYET ÇAĞI uyarlamasında Winona Ryder ve Michelle Pfeiffer’la birlikte 1990’ların başında sinemaya geri döndü.

Ardından Jim Sheridan’ın BABAM İÇİN filminde İngiliz hukukunun zalimane yanlışlığının kurbanı olan Gerry Conlon’ı canlandırdı. Bu filmdeki başarısından ötürü Oscar® adaylığı kazandı. Sonra Arhur Miller’ın oyunu CADI KAZANI’nın film versiyonunda Winona Ryder’la birlikte, ardından da Jim Sheridan’ın BOKSÖR filminde oynadı.

Bir kısmı İtalya’da aldığı ayakkabıcılık eğitimiyle geçen beş yıl ortadan kaybolmasının ardından, Martin Scorsese’nin NEW YORK ÇETELERİ’ndeki Kasap Bill karakteriyle sinemaya geri döndü. Bu performansıyla üçüncü Oscar® adaylığını kazandı. Day-Lewis daha sonra oyun yazarı Arthur Miller’ın kızı olan karısı yönetmen Rebecca Miller’la birlikte TEHLİKELİ MASUMİYET filmini çekti.

Day-Lewis yönetmen Paul Thomas Anderson için KAN DÖKÜLECEK’te başrol oynadı. Day-Lewis’in Upton Sinclair’ın Oil! romanına dayanan filmdeki performansı ona ikinci Oscar® ödülünü kazandırdı.

Day-Lewis İrlanda’da yaşamaktadır.

PENÉLOPE CRUZ / Carla
Penélope Cruz, JAMÓN, JAMÓN, LA NIÑA DE TUS OJOS ve BELLE ÉPOQUE gibi önemli İspanyol filmleriyle uluslararası düzeyde dikkatleri üstüne topladı. Onu En İyi Yabancı Film ödülünü kazanan ANNEM HAKKINDA HER ŞEY filminde oynatan yönetmen Pedro Almodovar’ın ilham perisidir. Almodovar daha sonra Cruz’u VOLVER filminde oynattı ve Cruz En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterilerek bu dalda aday gösterilen ilk İspanyol oyuncu unvanını elde etti.

Penélope Cruz, bir kuaför olan Encarna Sánchez ve perakendecilik ve araba tamirciliği yapan kocası Eduardo Cruz’un kızı olarak Madrid’de dünyaya geldi. Kız kardeşi Monica Cruz bir İspanyol dansçısı, erkek kardeşi Eduardo ise şarkıcıdır.

Cruz küçük yaşlardan itibaren İspanya’nın Ulusal Konservatuar’ında klasik bale eğitimi aldı ve eğitimine birtakım önde gelen dansçıyla birlikte devam etti. Ancak 15 yaşına gelince fikrini değiştirdi ve oyuncu oldu.

Cruz 2000 yılında Matt Damon’la birlikte kendisinin ilk Amerikan filmi olan VAHŞİ AŞK filminde oynadı. Ardından AÇ GÖZÜNÜ’nün Amerikan versiyonu olan VANILLA SKY’da oynadı. Aksiyon ve macera filmi SAHARA’da Matthew McConaughey’le başrolü paylaştı ve BANDIDAS filminde arkadaşı Salma Hayek’le birlikte oynadı. Woody Allen’ın BARSELONA, BARSELONA filminde Javier Bardem’in akli dengesi yerinde olmayan eski karısını canlandırdığı performansıyla büyük övgü topladı. En iyi yardımcı kadın oyuncu dalında bir Altın Küre adaylığı, bir BAFTA ödülü ve bir de Oscar® ödülü kazandı.

Bir moda ikonu olarak görülen Cruz ve kız kardeşi Monica, Barselona merkezli kıyafet mağazası zinciri Mango için bir koleksiyon tasarladıklarını duyurmuştur.

MARION COTILLARD / Luisa
Cotillard 2008 yılında KALDIRIM SERÇESİ filmindeki şahane Edith Piaf performansıyla En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar® kazandı, yaklaşık elli yıldır ilk defa bir kadın oyuncu İngilizce dili dışındaki bir filmle bu ödülü kazanıyordu (1961 yılında kazanan oyuncu ise Sophia Loren’di – ve şimdi de NINE’da Cotillard’la birlikte oynuyor). KALDIRIM SERÇESİ’indeki rolü ona aynı zamanda BAFTA, Altın Küre, Çek Aslanı ve iki César ödülü kazandırdı.

Cotillard sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi – babası Jean-Claude Cotillard ödüllü bir yönetmen, oyuncu, öğretmen ve eski bir pantomim sanatçısı. Annesi Niseema Theillaud da oyuncu ve drama öğretmeni. Cotillard’ın ikiz kardeşleri Quentin heykeltıraş ve ressam, Guillaume ise bir yazar.

Televizyonla kısa bir ilişkinin ardından, Cotillard’ın film kariyeri Fransız sinemasında 1990’ların ortalarında başladı – Pierre Grimblat’ın Jeanne Moreau’nun oynadığı LISA filmi, Coline Serrau’nun komedi filmi LA BELLE VERTE, Alexandre Aja’nın öngörülü fantezisi FURIA. 1990’ların sonlarına doğru, Luc Besson’un TAKSİ filminde oynuyordu ve iki devam filminde de rolünü tekrar canlandırdı. Feminist yazar Virginie Despentes’in eserinden uyarlanan İKİZ YAŞAMLAR filminde birinin ölmesi üzerine hayatlarını takas eden ikizleri canlandırmasıyla dikkatleri çekmeye devam etti.

İngilizce konuştuğu film çıkışını Tim Burton’ın BÜYÜK BALIK filminde yakaladı ve Yann Sammuell’in CESARETİN VAR MI AŞKA? Filminde karmaşık ve romantik başrol karakterini canlandırdı, bunun arkasından eleştirel başarı yakalayan iki filmi geldi – En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında César ödülü kazandıran tehlikeli Tina Lombardi rolünde KAYIP NİŞANLI ve gizemli MASUMİYET filmi.

Abel Ferrara MARY filminde Forest Whitaker’ın karşısında oynattı ve SAUF LE RESPECT QUE JE VOUS DOIS filminde, ardından da Russel Crowe’la birlikte Ridley Scott’ın İYİ BİR YIL FİLMİNDE oynadı. Bir Belçika komedisi olan DIKKENEK’te rol aldı ve hicivli gençlik filmi TOI ET MOI filmindeki rolü için çello çalmasını öğrendi.

Onu KALDIRIM SERÇESİ’nde Edith Piaf’ı oynaması için seçen kişi yönetmen Olivier Dahan’dı. Onunla buluşmanın çok öncesinde kararını vermişti çünkü gözlerinin Piaf’ınkilere çok benzediğini dile getiriyor yönetmen. Yapımcı Alain Goldman Cotillard’ın para kazandırmayacağı (!) gerekçesiyle bütçesi kesildiği halde bu seçimin arkasında durdu.

Film o yılın en büyük sabırsızlıkla beklenen olaylarından biri oldu – ve Cotillard mutsuz, akıllardan çıkmayan Piaf’ın ruhunu kendi içinde yaşaması nedeniyle uluslararası düzeyde övgüye mazhar oldu. Ödül sezonu geldiğinde Cotillard’ın tüm rekorları kırağını görmek zor değildi – Oscar®, BAFTA, Altın Küre, César, Çek Aslanı.

Bundan sonraki filminde Michael Mann’ın HALK DÜŞMANLARI’nda Johnny Depp’le birlikte izleyebilirsiniz.

NICOLE KIDMAN / Claudia Jenssen
Amerikan izleyicilerini ilk defa Philip Noyce’un 1989 tarihli psikolojik gerilim filmi ÖLÜM SESSİZLİĞİ’ndeki eleştirel övgüye mazhar olan performansıyla cezbeden Nicole Kidman, yeteneği ve çokyönlülüğüyle meşhur, uluslararası düzeyde tanınan ve ödüllü oyuncu haline gelmiştir.

Kidman 2003 yılında Stephen Daldry’nin SAATLER filminde Virginia Woolf’u canlandırdığı performansıyla bir Oscar®, bir Altın Küre, bir BAFTA ve Berlin’de bir Gümüş Ayı ödülü kazandı. Bundan bir sene öncesinde, Baz Luhrmann’ın yenilikçi müzikali KIRMIZI DEĞİRMEN filmindeki performansıyla ilk Oscar® adaylığını kazanmıştı. Bu rolüyle ve senarist/yönetmen Alejandro Amenabar’ın psikolojik gerilim filmi DİĞERLERİ’ndeki performansıyla 2002 yılında iki Alın Küre adaylığı elde etti ve Müzikal veya Komedi filminde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Gus Van Sant’in SONSUZ İHTİRAS filminde her ne pahasına olursa olsun televizyon yıldızı olmakla kafayı bozan bir kadının muhteşem, oldukça komik tasviriyle ilk Altı Küre ödülünü kazanmış ve bunun yanında üç kez de aday gösterilmişti – Jonathan Glazer’ın DOĞUM, Anthony Minghella’nın SOĞUK DAĞ ve Robert Benton’ın BILLY BATHGATE filmleri.

Kidman 2007 yılında Chris Weitz’ın Philip Pullman’ın fantastik romanından yaptığı beyazperde uyarlaması ALTIN PUSULA filminde Daniel Craig’le ve senarist/yönetmen Noah Baumbach’ın KIZ KARDEŞİM EVLENİYOR filminde de Jennifer Leigh ve Jack Black’le bir araya geldi. Oscar® ödüllü animasyon müzikal NEŞELİ AYAKLAR’da “Norma Jean” karakterini seslendirdi, kariyerinin başlamasında en büyük paya sahip olan Avustralyalı yönetmen George Miller’la yeniden bir araya geldi. Belgesel film GOD GREW TIRED OF US (Sundance Büyük Jüri Ödülü ve Seyirci Ödülü kazandı) Simon Wiesenthal’ın film biyografisi olan I HAVE NEVER FORGOTTEN YOU belgeselinin anlatıcılığını üstlendi.

Kidman’ın rol aldığı öteki filmler arasında şunlar bulunmaktadır: Steven Shainberg’in TUTKU filminde Robert Downey Junior’la; Sydney Pollack’ın ÇEVİRMEN filminde Sean Penn’le; Nora Ephron’ın TATLI CADI filminde Will Ferrell’la; Robert Benton’ın İNSAN LEKESİ filminde Anthony Hopkins ve Ed Harris’le; Lars von Trier’in DOGVILLE filminde Paul Bettany ve Lauren Bacall’la; Stanley Kubrick’in GÖZÜ TAMAMEN KAPALI filminde Tom Cruise’la; Mimi Leder’ın BARIŞÇI filminde George Clooney’yle; Jane Campion’un BİR KADININ PORTRESİ filminde John Malkovich’le; Joel Schumacher’in BATMAN DAİMA filminde Val Kilmer ve Jim Carrey’le; Harold Becker’ın MALICE filminde Michael Keaton ve Alec Baldwin’le; Ron Howard’ın UZAK UFUKLAR filminde Tom Cruise’la oynamıştır.

Kidman’ın 1998 yılında Iain Glen’in rol arkadaşı olarak Donmar Warehouse’da “The Blue Room” oyununda Londra sahnelerinde boy göstermesi, eleştirmenleri “teatral Viagra” hakkında konuşmaktan bitkin bırakan bir kapalı gişe sezonu oldu.

Kidman NINE’a başlamadan önce, KIRMIZI DEĞİRMEN’in yönetmeni Baz Luhrmann ve Avustralyalı oyuncu Hugh Jackman’la Luhrmann’ın İkinci Dünya Savaşı aşk hikayesi AVUSTRALYA’da yeniden bir araya geldi. Ayrıca 2008 yazında ilk çocuğu, kızı Sunday Rose’u dünyaya getirdi.

Hawaii’de, Avustralyalı anne babanın kızı olarak dünyaya gelen Kidman’ın muhabirlik yapan bir kız kardeşi var. Ocak 2006’da, Avustralya’nın en büyük şeref nişanı “Companion in the Order of Australia”yla ödüllendirildi. Kidman bir Birleşmiş Milletler Kadın Gelişimi Fonu’nun iyi niyet elçisidir ve on yıl boyunca da Avustralya’nın UNICEF Büyükelçisi olmuştur. 2005 yılında, UCLA, David Geffen Tıp Okulu’ndaki Kadın Sağlığı Fonu’nun ilk kadın başkanı oldu.

JUDI DENCH / Lilli
Eleştirmen Michael Billington, Judi Dench’in 1976’da Reduced Shakespeare Company’de oynadığı Lady Macbeth oyunundan bahsederken, “Muhteşem oyunculuk bu değilse, ben de muhteşem oyunculuğun ne olduğunu bilmiyorum,” demişti. Judi Dench 1957 yılında Old Vic’te “Hamlet” oyununda Ophelia rolüyle çıkış yakaladığından beri, bu yorum yıllar boyunca her yerde yankılandı. Bu zarif, sezgili aktris tüm dünyada övgüyle karşılanmış, sahnedeki, televizyondaki ve sinemadaki hem klasik hem de çağdaş performanslarıyla sayısız ödül kazanmıştır.

Son James Bond filmi QUANTUM OF SOLACE Bond’un patronu ‘M’ rolünü altıncı kez canlandırdığı bir filmdir. Rol aldığı öteki önemli filmler arasında, MUSOLİNİ İLE ÇAY, SADIK ARKADAŞ (Altın Küre ödüllü, BAFTA ödüllü, Oscar® adayı), MANZARALI ODA (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında BAFTA ödülü), 84 CHARING CROSS ROAD, A HANDFUL OF DUST (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında BAFTA ödülü), AŞIK SHAKESPEARE (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında BAFTA ve Oscar® ödülü), ÇİKOLATA (Altın Küre ve Oscar® adayı), IRIS (Oscar® adayı) ve ÇOK ÖZEL HABER.

Kenneth Branagh için iki film HENRY V ve HAMLET. Branagh bunun ardından 1988 yılında Dench’ten Renaissance Theatre Company için “Much Ado About Nothing” yapımında kendine ve Samantha Bond’a yönetmenlik yapmasını istedi.

Dench sahnede rol almaya devam etmektedir – David Hare’ın “Amy’s View” oyunu (Dench bu oyunu Broadway’e taşıyınca bir Tony Ödülü kazandı), Peter Hall’un “The Royal Family” oyunu, Dame Maggie Smith tiyatrosunda David Hare’ın “The Breath of Life” oyunu, Stratford’daki RSC tiyatrosunda ve West End tiyatrosunda “All’s Well That Ends Well” oyunu, Stratford’daki RSC tiyatrosunda “Hay Fever” ve “The Merry Wives of Windsor” oyunları.

Daha yakınlardaki filmleri arasında Charles Dance’ın LADIES IN LAVENDER filmi, Stephen Frears’ın Bob Hoskins’le birlikte oynadığı BAYAN HENDERSON SUNAR, Zoe Heller’ın eserine dayanan, Richard Eyre’ın yönettiği ve Cate Blanchett’ın başrolü paylaştığı SKANDAL filmi bulunmaktadır. Büyük övgü alan performansı birçok ödüle aday gösterildi ve 2007 İngiliz Bağımsız Film Ödüllerinde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

BBC’nin yakınlarda yaptığı Bayan Gaskell uyarlaması CRANFORD’daki Matty Jenkins rolüyle büyük beğeni toplamıştır.

Judi Dench bir filmde şarkı söyleme fırsatı bulmadığı halde, müzikal tiyatroda şarkı söylemek onun için yeni bir şey değil. Yıllar önce, “Cabaret” oyununda yürek parçalayıcı Sally Bowles rolüyle Londra sahnelerindeydi ve “The Good Companions” oyununda ve “A Comedy of Errors”ın müzikal versiyonunda da şarkı söylemiştir. 190’larda Sondheim’ın “A Little Night Music” eserinde başrol oynamıştır.

SOPHIA LOREN / Anne
Loren çok zor bir okuldan mezun olduktan sonra kendi kuşağının en ünlü kadınlarından biri, efsanevi bir beyazperde yıldızı haline geldi. Clark Gable ve Cary Grant’tan tutun da Gregory Peck ve Richard Burton’a, Peter O’Toole’dan tutun da Charlton Heston’a, Paul Newman’dan tutun da Marcello Mastroianni’ye, Peter Ustinov’dan tutun da Peter Sellers’a varana kadar her sinema dehasıyla birlikte çalıştı.

Sophia Loren 1934 senesinde Roma’da dünyaya geldi ve savaşın kasıp kavurduğu Napoli’de büyüdü. Bekar bir kadın olan annesi Sophia ve kız kardeşi Maria’ya destek olmak için elinden geleni yaptı. Sophia 14 yaşında bir güzellik yarışmasına katıldı ve oyunculuk kursuna kaydoldu.

Neticede Mervyn LeRoy’un QUO VADIS filmine figüran olarak seçildi ve bu da başka ufak rollerin kapısını açtı ve çok geçmeden başka bir güzellik yarışmasına katıldı. Jüri üyelerinden biri Carlo Ponti’ydi ve Ponti Loren’in hayatındaki en önemli adamlardan biri oldu: Loren’in yapımcısı, kocası ve iki oğlunun babası. “Carlo beni benden daha iyi biliyordu,” demiştir Loren.

1950’lerin sonlarına doğru, Loren’in yıldızı batıda yükseliyordu – BOY ON A DOLPHIN ve THE PRIDE AND THE PASSION gibi filmler, Paramount Pictures’la beş filmlik bir sözleşme ve Anthony Perkins’le çalıştığı DESIRE UNDER THE ELMS, Cary Grant’la birlikte çalıştığı HOUSEBOAT ve Loren’in ilk defa sarı saçlarıyla göründüğü, George Cukor’ın HELLER IN PINK TIGHTS filmi gibi projeleri elde etmesini sağladı.

Loren 1960 yılında Vittorio De Sica’nın Cannes, Venedik ev Berlin film festivallerinde en üstün oyunculuk ödülünü kazanan İKİ KADIN filminde başrol oynadı. Ayrıca, Akademi Ödülleri tarihinde ilk defa, yabancı dildeki bir performansla En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar® kazandı. De Sica’nın etkili ve cesur öyküsü savaştan harap düşmüş bir İtalya’da ayakta kalan bir anne ile kızını anlatır.

Loren genelde epik öyküler için çok aranılan bir oyuncuydu – Charlton Heston’la birlikte çalıştığı EL CID, Peter Sellers’la birlikte çalıştığı MİLYONERLER, Clark Gable’la birlikte çalıştığı HER ŞEY NAPOLİ’DE BAŞLADI, Paul Newman’la birlikte çalıştığı, Peter Ustinov’un LADY L filmi, Gregory Peck’le birlikte çalıştığı ARABESQUE ve Marlon Brando’yla birlikte çalıştığı, Charlie Chaplin’in son filmi HONG KONGLU KONTES filmi.

Sophia 1980 yılında, otobiyografisinin televizyon için yapılan versiyonunda kendisini ve annesini oynadı. Loren 1990’larda filmlerini ve ticari girişimlerini dikkatle çekti – Robert Altman’ın HAZIR GİYİM ve Walter Matthau ile Jack Lemmon’ın karşısında baştan çıkaran kadın rolünde, 1995 tarihli komedi DAHA HINZIR İKİ ADAM gibi beğeniyle karşılanan filmlerde rol aldı.

1991 senesinde, dünya sinemasına katkılarından ötürü Onursal Oscar® ödülüne layık görüldü. 1995’te Altın Küre Cecil B. DeMille Ödülü aldı. 1993’te Federico Fellini’ye Onursal Oscar® Ödülünü sundu. 1998’de de Roberto Benigni’nin HAYAT GÜZELDİR eseri için En İyi Yabancı Film Oscar® Ödülünü sundu.

KATE HUDSON / Stephanie
Altın Küre ödüllü ve Oscar® adaylığı kazanan Kate Hudson, komedyen Goldie Hawn’un kızıdır. Los Angeles’ta dünyaya gelen ve kardeşi Oliver’la Colorado’da büyüyen Kate, New York Üniversitesi’nde akademik bir mevkii edinmek yerine oyunculuk kariyeri yapmaya karar verdi.

Sinemadaki çıkışını, kendileri de daha fazla tanınma yolunda ilerleyen bir grup yetenekli genç yetenekle (Ben Affleck, Courtney Love, Christina Ricci, Jay Mohr, Dave Chappelle, Martha Plimpton, Paul Rudd ve Gaby Hoffman) birlikte 200 SİGARA filminde yakaladı. 1981 yılının yılbaşı gecesinde New York’taki East Village’da geçen komik performansıyla, Kate eleştirmenlerin dikkatini çekmesini bildi.

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında bir Oscar® adaylığı ve bir Altın Küre ödülü kazandığı, Cameron Crowe’un 2000 tarihli ŞÖHRET PEŞİNDE’deki derinlemesine gözlemlenmiş performansıyla ödül kazanmasının öncesinde birtakım başka filmde (KASABADA AŞK ve SEKS DEDİKODULARI) oynadı.

Hudson, Robert Altman’ın DR. T VE KADINLARI’nda Richard Gere’ın kızını oynadı, Shekhar Kapur’un DÖRT CESUR ARKADAŞ filminin yeniden yapımında Heath Ledger’la birlikte oynadı. Matthew McConaughey’le birlikte oynadığı romantik komedi BİR ERKEK 10 GÜNDE NASIL KAYBEDİLİR?’de yakaladığı başarının tadını çıkardı. McConaughey’le ALTIN ŞANS filminde başarıyla sonuçlanan bir ekip çalışmasında tekrar bir araya geldi.

Rol aldığı öteki filmler arasında şunlar bulunmaktadır: Gary Marshall’ın HELEN İLE BÜYÜMEK filmi, psikolojik gerilim filmi İSKELET ANAHTAR ve başarılı komedi filmi SEN, BEN VE DUPREE. Hudson, ARKADAŞIMIN AŞKI ve Anne Hathaway’in hem oyunculuk hem de yapımcılık rolü üstlendiği GELİNLERİN SAVAŞI’nda başrolü paylaşmıştır.

Sinema kariyerinin yanında, ilginç bir iş olarak, Hudson saç tasarımcısı/ortağı David Babaii doğal bileşenler kullanarak, hayvanlar üzerinde testler yapılmadan yaratılan, tehlikedeki canlı türlerinin korunmasını amaçlayan, kar amacı gütmeyen bir örgüt olan Wild Aid’e kaynak sağlamak amacıyla tasarlanan bir saç bakım ürün hattı başlattılar.

STACY FERGUSON / Saraghina
Tüm dünyada sahne ismi “Fergie”yle tanınan Stacy Ferguson, Amerikalı bir müzisyen, hayırsever ve oyuncudur. Wild Orchid müzik grubunun üyesi, Black Eyed Peas grubunun vokalisti ve aynı zamanda solo müzik sanatçısıdır. Çıkış albümü “The Dutchess” birtakım hit single parçaya kaynaklık etmiştir.

Kaliforniya, Hacienda Heigths’ta 1975 yılında dünyaya gelen Ferguson, küçük yaşta boy gösteren ve hiperaktif bir yetenekti. Küçük yaşlardan itibaren, yaz tatillerini televizyon programı KIDS INCORPORATED’da oyunculuk yaparak ve şarkı söyleyerek, Nickelodeon’da roller alarak geçirirdi. 1984 yılında “It’s Flashbeagle, Charlie Brown” ve 1985’te “Snoopy’s Getting Married, Charlie Brown” programlarında Sally Brown’ı seslendirdi. Yönetmen Wolfgang Peterson onu THE POSEIDON ADVENTURE filminin tekrar yapımı POSEIDON’da onu salon şarkıcısı rolünde oynattı.

Fergie’nin başarılarla dolu müzik kariyeri üç farklı döneme yayılmaktadır: 1991 ila 2001 arasında Wild Orchid grubuyla geçirdiği onyıl; 2003 ila 2005 arasındaki yoğun geçen Black Eyed Peas yılları ve 2006’dan itibaren devam eden solo kariyeri. Temmuz 2007’de, Prens William ve Harry’nin müteveffa anneleri için düzenledikleri Prenses Diana konserinde sahne aldı.

Fergie, gayet başarılı olan iki el çantası mağazası açtı ve 2009 yılında bir ayakkabı mağazası bulunmaktaydı. Calvin Klein’ın yeni yüzü şimdi o.

NINE

Yapım ve Film Ekibi Hakkında Kısa Bilgiler

ROB MARSHALL / Yönetmen, Yapımcı, Koreograf
Rob Marshall, Oscar® ödüllü filmleri CHICAGO ve BİR GEYŞANIN ANILARI filmlerinin yönetmenidir. En İyi Film dahil olmak üzere altı dalda Oscar® kazanan CHICAGO’daki emeğiyle ve en iyi yönetmenlik çıkışıyla, Marshall Yönetmenler Derneği Ödülünü, bir Oscar® adaylığı, bir Altın Küre adaylığı, bir BAFTA adaylığı, Ulusal Eleştirmenler Birliği Ödülünü ve New York Online Film Eleştirmenleri Ödülünü ve ayrıca Amerikan Koreografi Ödülünü kazandı. BİR GEYŞANIN ANILARI üç Oscar®, üç BAFTA, bir Grammy, bir de Altın Küre ödülü kazandı.

Marshall’ın üstlendiği son görev NBC’nin özel televizyon programındaki başyapımcılığı, yönetmenliği ve koreograflığıdır: TONY BENNETT: AN AMERICAN CLASSIC. Bu yapımla ikinci Yönetmenler Derneği ödülünü ve Yönetmenlik, Koreografi, Üstün Çeşitlilik, Müzik veya Komedi Özel Programı dalında üç Emmy Ödülü kazandı. Disney/ABC’nin eleştirel başarı yakalayan, 12 Emmy ödülü adaylığı ve saygın Peabody Ödülünü kazanan müzikal filmi ANNIE’yi yönetti ve koreograflığını üstlendi. Sergilediği başarı sayesinde koreografi dalında bir Emmy, bir de Amerikan Koreografi Ödülü kazandı.

Altı kez Tony Ödüllerine aday gösterilen ve George Abbott ödüllü Marshall, “Cabaret”in dünya çapında ödüller kazanan yapımının ortak-yönetmenliğini ve koreograflığını, Martin Short’un başrolde oynadığı “Little Me”nin Broadway versiyonunun yönetmenliğini ve koreograflığını üstlendi. Broadway’de koreografi alanındaki çıkışını, ayrıca Londra’daki West End’de ve Viyana’da da sergilenen, Harold Prince’ın yönettiği “Kiss of the Spider Woman”la yakaladı. Bunun ardından Broadway ve Londra’da sergilenen “She Loves Me” yapımı; Broadway, National Tour ve Londra’da sergilenen “Damn Yankees”; Blake Edwards’ın Broadway’de sergilenen “Victor/Victoria” gösterisi; Broadway’de sergilenen “A Funny Thing Happened on the Way to the Forum”; Broadway’de sergilenen “Company”; New York Public Theatre’da sergilenen “The Petrified Prince” ve City Center Encores’ta sergilenen “Promises, Promises” geldi. Başka koreografi işleri arasında uzun metraj THE CRADLE WILL ROCK filmi; Disney/ABC müzikali CINDERELLA (Emmy adaylığı kazandı); CBS müzikali MRS. SANTA CLAUS (Emmy adaylığı kazandı) ve THE KENNEDY CENTER HONORS (Kander & Ebb ile Chita Rivera’ya ithafları ithafları) bulunmaktadır.

Marshall Carnegie Mellon Üniversitesi’nden mezun olmuştur.

JOHN DELUCA / Yapımcı, Koreograf
John DeLuca, Oscar® ödüllü BİR GEYŞANIN ANILARI filminde ortak-yapımcılık, ikinci ekip yönetmenliği ve koreograflık görevlerini, Oscar® ödüllü CHICAGO filminde de süpervizör koreograflık ve ikinci ekip yönetmenliği görevlerini üstlendi. En son projesi, NBC’nin Emmy ödüllü özel televizyon programı TONY BENNETT: AN AMERICAN CLASSIC olmuştur. Başyapımcı ve koreograf sıfatıyla iki Emmy ödülü kazanmıştır.

DeLuca, Spielberg’in TERMİNAL filminin, 75. AKADEMİ ÖDÜLLERİ töreninin, Kennedy Merkezi Onur Ödülleri töreninin ve Broadway’de “Dr. Seuss’ How the Grinch Stole Christmas!”, “Minnelli on Minnelli” oyunlarının koreografisini yapmasının yanında, “Broadway Sings Elton John” ve “Deborah Voight on Broadway” oyunlarının yönetmen ve koreograf koltuğuna oturdu. New York’taki öteki işleri arasında, “Sweet Adeline” (Encores!), “Two Gentlemen of Verona” (The Public) bulunmaktadır. Ulusal turneleri arasında da “The Boyfriend,” “Chita and All That Jazz,” “Brigadoon” ve “Andrew Lloyd Webber’s Music of the Night” bulunmaktadır.

DeLuca “Cabaret”te Natasha Richardson, “Seussical, the Musical”da Rosie O’Donnell ve “The King & I”da Donna Murphy dahil olmak üzere birçok Broadway gösterisindeki başrol oyuncularına koçluk yapmıştır.

Ayrıca Amerikan Koreografi Ödülü ile Amerikan Müzikal Tiyatro Ödülü de kazanmıştır ve Boston Üniversitesi’nden mezun olmuştur.

MARC PLATT / Yapımcı
Marc Platt, tiyatro, film ve televizyon dünyaları arasında başarıyla köprü kurmasını bilen birkaç yapımcıdan biridir. Birçok filminin arasında, onu başrolde Anne Hathaway ve Debra Winger’ın oynadığı filmde Oscar® ödüllü yönetmen Jonathan Demme’yle yeniden bir araya getiren, eleştirel övgü toplayan RACHEL EVLENİYOR; başrollerinde Angelina Jolie, James McAvoy ve Morgan Freeman’ın oynadığı, 2008 yazı hiti WANTED ve Reese Witherspoon’un başrolde oynadığı BU NASIL SARIŞIN filmleri bulunmaktadır.

Platt’ın yakında gösterime girecek filmleri arasında, başrolde Natalie Portman’ın oynadığı, Don Ross’un yönettiği LOVE AND OTHER IMPOSSIBLE PURSUITS; Michael Cera’nın başrol oynadığı, Edgar Wright’ın yönettiği SCOTT PILGRIM VS. THE WORLD; başrolde Bruce Willis ve Tracy Morgan’ın oynadığı A COUPLE OF COPS ve başrolde Zac Efron’ın oynadığı THE DEATH AND LIFE OF CHARLIE ST. CLOUD bulunmaktadır.

Platt tiyatro alanında şu anda dünya çapında gösteriler sunan sekiz farklı kumpanyası bulunan, Grammy, üç Tony ve altı Drama Masası Ödülü kazanan Broadway gişe müzikali “Wicked”ın yapımcısıdır. Ayrıca Tony ödüllü oyun yazarı Richard Greenberg’in Broadway’de çıkış yakaladığı, başrollerde Julia Roberts, Paul Rudd ve Brandley Cooper’ın oynadığı, iki Tony ödüllü Joe Mantello’nun yönettiği “Three Days of Rain” oyununun; Matthew Bourne’un Londra, Asya ve Amerika’da çok büyük başarı yakalayan, Platt’a ikinci Drama Masası Ödülü’nü kazandıran “Edward Scissorhands” balesinin ve Stockard Channing’in başrol oynadığı “Pal Joey” oyununun yapımcılığını üstlendi.

Televizyon alanındaysa, başrollerde Paul Newman, Joanne Woodward, Ed Harris, Helen Hunt ve Philip Seymour Hoffman’ın oynadığı EMPIRE FALLS (HBO) ile En İyi Minidizi dalında Altın Küre kazandı. Platt ayrıca başrolde Carol Burnett ve Tracey Ullman’ın oynadığı ONCE UPON A MATTRESS (ABC) yapımının ve Emmy ödüllü minidizi THE PATH TO 9/11 (ABC) yapımının başyapımcılığını üstlendi. En son dizisi ise TAKING THE STAGE isimli, ikinci sezonuna giren bir MTV hitidir.

Maryland’da dünyaya gelen ve Pennsylvania Üniversitesi mezunu olan Platt, New York Üniversitesi’nde hukuk okudu ve kariyerine eğlence sektöründe çalışan bir avukat olarak başladı. Sinemaya geçmeden önce tiyatroda yapımcılığa başladı ve üç sinema stüdyosunun (Orion, Tristar ve Universal) yapım departmanı başkanı olarak hizmet etti. Kendi şirketi, Marc Platt Productions, Universal Stüdyoları’ndadır.

HARVEY WEINSTEIN / Yapımcı
Oscar® ödüllü bir yapımcı olan Harvey Weinstein, bir multimedya şirketi olan The Weinstein Company’yi kardeşi Bob’la birlikte 1 Ekim 2005 tarihinde kurdu. Weinstein kardeşler 1979’da Miramax Films’i kurmuş, kendilerine sinema sevgisini aşılayan anne babaları Miriam ile Max isimlerinden yola çıkarak şirkete isim vermişlerdir.

NINE, birlikte çalıştıkları son proje olan, Hollywood müzikali türünü yeniden canlandıran, 13 dalda Oscar® adaylığı ve En İyi Film dahil olmak üzere altı Oscar kazanan CHICAGO’nun ardından Rob Marshall ve Harvey Weinstein’ı yeniden bir araya getiriyor. CHICAGO yurtiçinde 170 milyon, dünya çapında da 300 milyon doların üzerinde hasılat elde etti.

NINE, tümü toplamda 50 Oscar® adaylığı ve 12 Oscar® kazanan, oyuncuların her birine performanslarıyla Oscar® kazandıran BARSELONA, BARSELONA; SAATLER; DİĞERLERİ; AŞIK SHAKESPEARE; ÇİKOLATA; SOL AYAĞIM ve NEW YORK ÇETELERİ gibi saygın projelerde Daniel Day-Lewis, Nicole Kidman, Penélope Cruz ve Judi Dench’le daha önce çalışan Weinstein kardeşlerin uzun süreli ilişkilerini bir adım öteye taşımaktadır.

Weinstein yakın zamanlarda Oscar’a aday gösterilen MALÉNA, NEW YORK ÇETELERİ ve Oscar® ödüllü AŞIK SHAKESPEARE filmlerinin yapımcılığını üstlenmiştir.

The Weinstein Company ve Dimension Films tarafından 2009’da gösterime sokulan filmler arasında şunlar bulunmaktadır: Quentin Tarantino’nun yönettiği ve Brad Pitt’in başrol oynadığı SOYSUZLAR ÇETESİ; başrolde Ryan Gosling, Kirsten Dunst ve Frank Langella’nın oynadığı ALL GOOD THINGS; H2 (Rob Zombie’nin klasik korku filmi HALLOWEEN’in 2007 tarihli yeniden-yapımının devam filmi olan HALLOWEEN 2) ve başrolde Kristen Scott Thomas’ın oynadığı, John Lennon’ın hayatının ilk dönemini anlatan NOWHERE BOY.

Harvey ve Bob Weinstein Broadway’de ve tüm dünyada çeşitli ödüller kazanan gösterilerin de yapımcılığını üstlenmiştir ve bunların arasında “The Producers”, “Gypsy”, “Wonderful Town”, “Dirty Rotten Scoundrels”, “Frost/Nixon”, “August: Osage County”, “Boeing Boeing”, “Billy Elliot”, “The Seagull” ve bu sezonki “God od Carnage”, “9 to 5”, “West Side Story”, “Exit the King” ve “Hair” bulunmaktadır.

BOB WEINSTEIN / Başyapımcı
Bob ve Harvey Weinstein 1979’da Miramax Films’i kurmuş, kendilerine sinema sevgisini aşılayan anne babaları Miriam ile Max isimlerinden yola çıkarak şirkete isim vermişlerdir. Miramax, şirketin Avrupa filmlerini ve zor konulu filmleri alabileceği ve bunları yenilikçi bir yaklaşımla pazarlayabileceği ilkesi temellerinde kurulmuştur. Riskler almaya gönüllü olan Weinstein kardeşler her zaman özel pazarlama ve dağıtım stratejilerinden faydalanmış, her bir filmi gösterime sokma sürecini girmesini filmin belirli güçlü yanlarına uyacak şekilde yapılandırmışlardır. Yenilikçi yöntemleri birçok sanatsal başarı öyküsüne kaynaklık etmiştir. Yakın yıllarda, Weinstein kardeşler yine bağımsız sinemacılığın yenilikçi ruhunu yansıtan projelerin vurgulanması yoluyla yapımcılığa soyundular.

1 Ekim 2005 tarihinde, Bob ve Harvey Weinstein yeni multimedya şirketleri The Weinstein Company’yi resmen faaliyete geçirdiler. Bob’un hala Miramax’ta çalışırken 1993’te kurduğu tür filmi şirketi Dimension Films, The Weinstein Company çatısına dahil edilmiştir.

Dimension Films, bilimkurgu, gerilim, aksiyon ve korku filmi yapma amacını gütmektedir. Dimension’ın gösterime soktuğu filmler arasında Altın Küre adayı YENİ YIL SOYGUNU; Robert Rodriguez’in olağanüstü hitleri SPY KIDS, SPY KIDS 2, SPY KIDS 3D; GAME DAY; Dimension’a ilk Oscar adaylığını getiren DİĞERLERİ; dördüncü filmi 40 milyon doların üzerindeki hasılatıyla Paskalya haftası rekorunu kıran, son derece başarılı KORKUNÇ BİR FİLM; Wes Craven’ın ÇIĞLIK üçlemesi; HALLOWEEN: H2; KARGA, Robert Rodriguez ve Quentin Tarantino’nun yönettiği GÜN BATIMINDAN ŞAFAĞA; ve FAKÜLTE, HELLRAISER: BLOODLINE, ÖLÜM ÇIĞLIĞI, KEHANET ve GÜNAH ŞEHRİ gibi tür hitleri bulunmaktadır.

1 Ekim 2005’te faaliyete başladığından beri, The Weinstein Company ve Dimension Films’in gösterime soktuğu birçok filmin arasında şunlar bulunmaktadır: ÖLÜM GEÇİRMEZ; 1408; BENİ ORADA ARAMA; ÖLDÜREN SİS; MUHTEŞEM MÜNAZARACILAR; BARSELONA, BARSELONA; OKUYUCU; ŞANSLI SLEVIN; TEZGAHTARLAR II; EDIE ve HALLOWEEN.

The Weinstein Company ve Dimension Films tarafından 2009’da gösterime sokulan filmler arasında şunlar bulunmaktadır: Quentin Tarantino’nun yönettiği, başrolde Brad Pitt ve Diane Kruger’in oynadığı SOYSUZLAR ÇETESİ; başrolde Ryan Gosling, Kirsten Dunst ve Frank Langella’nın oynadığı ALL GOOD THINGS; Rob Zombie’nin klasik korku filmi HALLOWEEN’in 2007 tarihli yeniden-yapımının devam filmi H2 (HALLOWEEN 2) ve Daniel Day-Lewis, Penélope Cruz, Nicole Kidman, Kate Hudson, Marion Cotillard, Sophia Loren, Judi Dench ve Stacy “Fergie” Ferguson’ı bünyesinde barındıran tamamı yıldızlardan oluşan yıldız oyuncuların oynadığı, Rob Marshall tarafından yönetilen, büyük heyecanla beklenen müzikal NINE.

Weinstein kardeşlerin Miramax Films’te bulunduğu süre boyunca, şirketin gösterime soktuğu en çok eleştirel övgü toplayan ve en çok ticari başarı yakalayan bazı filmlerin arasında toplamda on altı En İyi Film ve üç Yılın En İyi Filmi adaylığı kazandıran İNGİLİZ HASTA, AŞIK SHAKESPEARE ve CHICAGO bulunmaktadır. 249 kez Oscar’a aday gösterilen ve 60 Oscar® kazanan filmleri, dünya çapında milyarlarca dolarlık gişe hasılatı ve yurtiçi video satışlarından da milyarlarca dolar gelir getirmiştir. Dimension Films tarihi boyunca KORKUNÇ BİR FİLM, ÇIĞLIK ve SPY KIDS dahil olmak üzere en başarılı seri filmlerden bazılarını gösterime sokmuştur.

Miramax’ın dünya sinemasına gösterdiği bağlılık gösterime soktuğu filmlerin listesinde kendini göstermektedir. Miramax filmleriyle geçmiş 17 yıl içinde 24 kez En İyi Yabancı Film adaylığı kazanmıştır. Gösterime sokulan öteki yabancı filmlerin içinden bazıları şunlardır: KORO (Fransa), BARBARLARIN İSTİLASI (Kanada), TWIN SISTERS, KAHRAMAN (Çin), AMELIE (Fransa), TASTE OF OTHERS (Fransa), HERKES ÜNLÜ (Belçika), HAYAT GÜZELDİR (İtalya), CENNETİN ÇOCUKLARI (İran), MERHABA YOLDAŞ (Brezilya), BEYOND SILENCE (Almanya), KOLYA (Çek Cumhuriyeti), GÜLÜNÇ İLİŞKİLER (Fransa), YILDIZ AVCISI (İtalya), ÇİLEK VE ÇİKOLATA (Küba/Meksika), HOŞÇAKAL CARİYEM (Çin/Hong Kong), AKDENİZ (İtalya), JU DOU (Çin/Japonya), THE NASTY GIRL (Almanya), CINEMA PARADISO (İtalya), FATİH PELLE (Danimarka/İsveç), ACI ÇİKOLATA (Meksika), GAZON MAUDIT (Fransa), ÜÇ RENK: KIRMIZI (Fransa), ÜÇ RENK: BEYAZ (Polonya) ve ÜÇ RENK: MAVİ (İsviçre), ve daha niceleri.

2002 yılında, Bob ve Harvey Britanya Film Enstitüsü’nün en önemli nişanıyla onurlandırıldı: sinema sanatına büyük katkılarından ötürü Britanya Film Enstitüsü Üyeliği’yle ödüllendirildiler.

Harvey ve Bob Weinstein Broadway’de ve tüm dünyada çeşitli ödüller kazanan gösterilerin de yapımcılığını üstlenmiştir ve bunların arasında “The Producers”, “Gypsy”, “Wonderful Town”, “Dirty Rotten Scoundrels”, “Frost/Nixon”, “August: Osage County”, “Boeing Boeing”, “Billy Elliot”, “The Seagull” ve bu sezonki “God od Carnage”, “9 to 5”, “West Side Story”, “Exit the King” ve “Hair” bulunmaktadır.

MICHAEL DREYER / Başyapımcı
Michael Dreyer Gary Oldman’ın yönetmenlik çıkışı yakaladığı NIL BY MOUTH filminde yapım amirliği yaptı ve Nicole Kidman’ın Virginia Woolf rolünde En İyi Kadın Oyuncu Oscar® ödülünü kazandığı, Stephen Daldry’nin yönettiği SAATLER’de de aynı görevi üstlendi.

Yapımcı sıfatıyla katkıda bulunduğu, yönetmen Richard Eyre’ın yönetmenliğindeki öteki iki film Judi Dench’in başrol oynadığı IRIS ve SAHNE GÜZELİ’dir. Johnny Depp ve Kate Winslet ile birlikte DÜŞLER ÜLKESİ’nin, Robert DeNiro ve Michelle Pfeiffer’la birlikte YILDIZ TOZU’nun yapımcılığını üstlendi.

RYAN KAVANAUGH / Başyapımcı
Ryan Kavanaugh, içerik ve içerikle ilgili unsurların geliştirilmesi, yaratılması ve edinilmesi alanında faaliyet gösteren Relativity Media, LLC şirketinin başkanlarından biridir.

Kavanaugh bir dizi stüdyo, yapım şirketi ve yapımcı için iş ve mali yapılar tasarladı ve girişim sermayesi ile özel sermaye işlerinden eğlence sanayisi işlemlerine geçtiğinden beri, Sony, Universal, Warner Brothers ve daha nicelerine 10 milyar dolardan fazla sermaye temin etti.

2008 yılında, Relativity Media Universal’dan Rogue Pictures’ı satın alma işlemlerini tamamladı. Düşük bütçeli filmlerin yapımı ve dağıtımı alanlarında uzmanlaşan bir şirket olan Rogue’un alımına, markanın kütüphanesindeki tüm filmler, yapım anlaşmaları ve halihazırda yapım aşamasında olan 30’dan fazla proje dahildir. Rogue özellikle korku filmi türünde büyük başarı yakalamıştır; Relativity mülkiyeti altında Rogue’un piyasaya sürdüğü ilk film, Gary Oldman, Cam Gigandet, Odette Yustman ve Idris Elba’nın başrol oynadığı DOĞMAMIŞ filmi oldu. DOĞMAMIŞ açılış haftasında 19 milyon doların üzerine çıktı ve şu ana kadar yaklaşık 60 milyon dolar kazandı. Bir Wes Craven filmi olan SOLDAKİ SON EV 15 milyon dolarlık açılış haftası hasılatı elde etti ve başrolde Channing Tatum ile Terrence Howard’ın oynadığı DÖVÜŞ filmi de açılış haftasında 11,5 milyon dolarlık hasılat yaptı. Bunun yanında, Relativity Media Rogue markasını bir giyim mağazası zinciri, sosyal ağ platformu ve müzik şirketi olarak yeni bir yaşam tarzı şeklinde yapılandırdı.

Eğlence sektörü finansman endüstrisinde çok önemli bir kilometre taşı olan Kavanaugh, önümüzdeki beş yıl boyunca yaklaşık 45 film için ortak-finansman paketi konusunda Citigroup Corporate ve Investment Banking ile sözleşme imzalayan bir yan kuruluş olan Relativity Media Holdings’i kurdu ve yüzde yüz hissine sahip oldu. Bu anlaşmayla sayesinde, beş yıllık bir dönen kredi olanağıyla Relativity Columbia’nın filmlerinin yaklaşık %75’lik bir payla ortak yatırımcı olacak.

Variety’den Jill Goldsmith, Kavanaugh hakkında şunları yazmıştır: “Ortak-finansman anlaşmaları Hollywood’da görülen en başarılı anlaşmalar. Şaşırtıcı derecede proaktif davrandı ve Wall Street’te bu sektördeki birçok kişi için kıskançlık kaynağı.”

Kavanaugh, hem Sony Pictures Entertainment hem de Universal Pictures’a özel ve ayrı fonlar sağlayan, iki stüdyonun aynı kaynaktan ilk defa fon aldığı Gun Hill Road I ve Gun Hill Road II dahil olmak üzere bir dizi eşsiz finansman paketi yaratmıştır. Ocak 2008’de, Relativity Media yüzde yüz iştiraki Relativity Capital’in kurulduğunu duyurdu. Relativity Capital, stüdyoların mali kayıtları, Relativity Media Tek Film Faaliyeti, kütüphane alımları ve medyayla ilgili, nakit akışı gerektiren diğer yatımlar dahil olmak üzere büyük medya işlemlerinde önemli bir yarımcı olacaktır. New York merkezli bir koruma fonu olan Elliott Associates, L. P. Bu medya işlemlerinde Relativity Capital’la birlikte çalışacak ve finansman sağlayacaktır.

“Tek film faaliyeti” çerçevesinde, Relativity Media her ay yaklaşık bir film geliştiriyor, yapıyor, finanse ediyor ve dağıtıyor. Bu filmler en iyi yeteneklerden ve sinemacılardan faydalanır ve hem iç hem de dış piyasa için güçlü bir ticari albeni içerir. Bu tek film faaliyeti çerçevesinde yapılan filmler arasında şunlar bulunmaktadır: Başrolde Russell Crowe ve Christian Bale’in oynadığı, James Mangold’un yönettiği 3:10 TO YUMA; Rob Minkoff yönetmenliğinde Jet Li ve Jackie Chan’i bir araya getiren YASAK KRALLIK; Jason Statham’ın Roger Donaldson yönetmenliğinde başrol oynadığı BANKA İŞİ. Relativity’nin yakında piyasaya sürülecek filmleri arasında şunlar bulunmaktadır: başrolde Jake Gyllenhaal, Tobey Maguire ve Natalie Portman’ın oynadığı, Jim Sheridan’ın yönettiği BROTHERS; başrolde Channing Tatum ve Amanda Seyfried’in oynadığı, Lasse Hallstrom’un yönettiği DEAR JOHN; başrolde Scarlett Johansson’un oynadığı soygun gerilimi BRILLIANT; başrolde Jackie Chan’in oynadığı aile aksiyon filmi THE SPY NEXT DOOR; Timothy Olyphant ve Milla Jovovich’in oynadığı A PERFECT GETAWAY ve başrolde Daniel-Day Lewis, Nicole Kidman, Penélope Cruz, Marion Cotillard ve Sofia Loren’in oynadığı, Rob Marshall’ın yönettiği NINE.

Relativity’de çalışmaya başlamadan önce, Kavanaugh 22 yaşında girişim sermayesi şirketi kurdu ve bu süre zarfında çeşitli girişim ve özel sermaye işlemlerine 400 milyon doların üzerinde sermaye temin etmiş ve yatırmıştır.

KELLY CARMICHAEL / Başyapımcı
Kelly Carmichael Miramax Films’teki kariyerine Yapım Departmanı Başkanı asistanı olarak 1999 senesinde başladı. Miramax’ta bulunduğu süre zarfında basamakları tırmandı ve KANIT, GELİNİM OLUR MUSUN?, AŞKA DAVET ve RAYDAN ÇIKANLAR gibi projelerde oyuncu seçiminde son sözü söyleyen bir konuma geldi.

2005 senesinde, Miramax’ın kurucuları Harvey ve Bob Weinstein’ın peşinden giderek, Denzel Washington’ın THE GREAT DEBATERS filminde yapımı yönetti ve başrolde Scarlett Johansson’un oynadığı DADIM AŞIK, Jessica Alba ile Hayden Christensen’in başrol oynadığı ANESTEZİ ve John Cusack, Gong Li ve Ken Watanabe’nin başrol oynadığı SHANGHAI filmlerinde başyapımcı rolünü üstlendi.

Şu anda, Carmichael başrolde Colin Firth ve Geoffrey Rush’ın oynadığı, Tom Hooper’ın yönettiği THE KINGS SPEECH filmini ve Alison Peason’ın çoksatan romanına dayanan I DON’T KNOW HOW SHE DOES IT yapımlarını denetlemektedir.

TUCKER TOOLEY / Başyapımcı
Tucker Tooley yapımcılık kariyerine 1972’de başladı ve bundan sonraki on yıl boyunca Hollywood’daki en üretken ve başarılı yapımcılardan biri haline geldi. Fade In dergisinde “kombinasyonların en nadiri” olarak tanımlanan, en gözde yetenekleri cezbeden ticari malzeme bulma konusundaki yeteneği defalarca ispatlanmıştır ve yapımcı veya yönetici sıfatıyla dahil olduğu 30’dan fazla filmin oyuncu seçiminde bu özelliği gayet belirgindir.

Tucker On yıl boyunca sinema ve televizyon filmleri yapımcılığı üstlenmesinin ardından, Ryan Kavanaugh’nun Relativity Media şirketine Yapım Departmanı Başkanı olarak katıldı. Kavanaugh’yla birlikte, şirketin Tek Film Departmanını, başrolde Russel Crowe ve Christian Bale’in oynadığı, James Mangold’un yönettiği 3:10 TO YUMA, Jason Statham’ın başrol oynadığı BANKA İŞİ’nin yanında başrolde Jet Li ve Jackie Chan’in oynadığı YASAK KRALLIK gibi çeşitli, yıllık 8 ila 10 projeyi tamamen finanse eden ve yapımını üstlenen, tam donanımlı, bir stüdyoya halinde vücuda getirdi.

Tooley’in Relativity Media’nın yakında piyasaya sürülecek olan tüm filmlerinin yapımının başında o vardır ve bu filmler arasında şunlar bulunmaktadır: Başrolde Tobey Maguire, Jake Gyllenhaal ve Natalie Portman’ın oynadığı, Jim Sheridan’ın yönettiği BROTHERS; başrolde Tim Olyphant, Steve Zahn, Milla Jovovich ve Kiele Sanchez’in oynadığı A PERFECT GETAWAY; başrolde Channing Tatum ve Amanda Seyfried’in oynadığı, Lasse Hallstrom’ın yönettiği DEAR JOHN; başrolde Nicholas Cage’in oynadığı, Dominc Sena’nın yönettiği SEASON OF THE WITCH; başrolde Daniel Day-Lewis, Nicole Kidman, Penélope Cruz, Marion Cotillard ve Sofia Loren’in oynadığı, Rob Marhshall’ın yönettiği NINE; Jackie Chan’in başrol oynadığı THE SPY NEXT DOOR; 300 ISPARTALI ve BRILLIANT’ın yapımcılarının üstlendiği bir kılıç sandal aksiyon filmi olan WAR OF GODS ve Scarlett Johansson’un başrol oynadığı bir soygun gerilimi.

ARTHUR KOPIT / Ortak-Başyapımcı
Arthur Kopit’in yazdığı eserler arasında şunlar bulunmaktadır: “Oh Dad, Poor Dad, Mamma’s Hung You in the Closet and I’m Feelin’ So Sad”; “Indians” (Tony Ödülleri adayı, Pulitzer Ödülü Finalisti); “Wings” (Tony Ödülleri adayı, Pulitzer Ödülü Finalisti); Ibsen’in “Ghosts”unun yeni çevirileri; “Nine” müzikalinin kitabı (müzik– Maury Yeston; En İyi Müzikal dalında Tony Ödülü kazandı, 1982; En İyi Yeniden Sahnelenen Müzikal dalında Tony Ödülü kazandı, 2003); “End of the World with Symposium to Follow”; “Phantom” müzikalinin ilham kaynağı kitap (müzik– Maury Yeston); “High Society” müzikalinin ilham kaynağı kitap (müzik – Cole Porter, ilave sözler–Susan Birkenhead); “Road to Nirvana”; “BecauseHeCan” (orijinal ismi “Y2K”); “Chad Curtis, Lost Again” ve sayısız tek perdelik oyunlar.

Devam eden projeleri arasında, İspanyol maceraperest Cabeza de Vaca’nın günlüklerine dayanan bir oyun olan “Discovery of America” ve başka üç yeni oyun (“Secrets of the Rich,” “Autumn Light” ve “The Incurables”) bulunmaktadır.

Kopit, akademisyen sıfatıyla New York Üniversitesi’nin Rita ve Burton Goldberg Lisansüstü Oyun Yazarlığı Bölümü, Yale Oyun Yazarlığı Okulu, Yale Koleji, Columbia Üniversitesi, Harvard ve Princeton Üniversitesi’nde yazarlık dersleri vermiştir.

Kopit, Oyun Yazarları Derneği, Oyun Yazarları Derneği Konseyi ve The Lark Oyun Yazarları Atölyesi’ni idare ettiği The Lark Gelişim Merkezi’nin üyesidir.

Karısı, yazar Leslie Garis’le birlikte New York’ta yaşamaktadır. Üç çocukları var.

MICHAEL TOLKIN / Senarist
The New Yorker gazetesi Michael Tolkin için “espri anlayışına sahip, Los Angeleslı bir Antonioni” benzetmesinde bulunmuştu. Artforum’da onun için “Sanatı Pasolini ve Kiezlowski düzeyine yakın olan, Amerikalı tek sinemacı” denilmiştir. Senarist/yönetmen sıfatıyla çektiği iki filmi THE RAPTURE ve THE NEW AGE Telluride Film Festivali’nin açılış geçesi seçimleriydi. Senarist/yapımcı sıfatlarıyla en çok OYUNCU filmiyle tanınmaktadır, bu eseriyle en iyi suç senaryosu dalında Senaryo Yazarları Derneği Ödülü, Britanya Akademisi Ödülü, Chicago Film Eleştirmenleri Ödülü, PEN Merkezi ABD Batı Edebiyatı Ödülü, Edgar Allan Poe Ödülü kazanmıştır. Ayrıca Oscar’a da aday gösterilmiştir. Filmin yapımcılarından biri olması vesilesiyle, yılın en iyi filmi dalında Altın Küre Ödülüne, New York Film Eleştirmenleri Cemiyeti Ödülüne, Bağımsız Uzun Metraj Projesi İlham Ödülüne layık görüldü. Başrolde Mimi Rogers ve David Duchovny’nin oynadığı 1991 tarihli THE RAPTURE üç dalda İlham Ödülüne adaya gösterildi. Ayrıca dört filmin senaryosunun ortak yazarı oldu: Müteveffa Raul Julia’nın başrol oynadığı, müteveffa John Frankenheimer’ın yönettiği ve sergilediği başarıyla Humanitas Ödülünü ve bir Emmy Adaylığını paylaştığı HBO filmi THE BURNING SEASON; Laurence Fishburne ve Jeff Goldblum’ın başrol oynadığı GİZLİ GÖREV; bir Dreamworks–Paramount Pictures ortak yapımı olan DERİN DARBE ve Catholics in Media tarafından Yılın En İyi Filmi sıfatıyla nitelendirilen Paramount filmi ÇARPIŞMA.

Tamamı Grove/Atlantic Books tarafından yayınlanan kitapları arasında şunlar bulunmaktadır: Hepsi tüm dünyada çevrilen The Player, Among The Dead ve Under Radar ile The Player, The Rapture, The New Age: Three Screenplays by Michael Tolkin. Dördüncü romanı The Return of The Player Grove/Atlantic tarafından 2006 sonbaharında yayınlandı. The Player ile Among the Dead İspanyolcaya çevrildi.

ANTHONY MINGHELLA / Senarist
Anthony Minghella’nın yazıp yönettiği İNGİLİZ HASTA, 1996 yılında En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil olmak üzere dokuz Oscar® kazandı. Michael Ondaatje’nin romanına dayanan filmde Ralph Fiennes, Juliette Binoche, Kristin Scott Thomas ve Willem Dafoe başrol oynadı ve iki Altın Küre, altı BAFTA ödülü, En İyi Senaryo dalında Senaryo Yazarları Derneği Ödülü ve En İyi Yönetmen dalında The Scripters Ödülü dahil olmak üzere toplamda 30 film ödülü aldı.

Minghella, Patricia Highsmith’in klasik suç romanına dayanan ve başrollerinde Matt Damon, Gwyneth Paltrow ile Jude Law’un oynadığı YETENEKLİ BAY RIPLEY filmiyle 1999 yılında En İyi Yönetmen dalında Ulusal Eleştirmenler Birliği Ödülünü kazandı. Minghella 2000 yılında Amerikalı Sinema Salonu Sahipleri tarafından ShoWest Ödüllerinde Yılın Yönetmeni unvanıyla ödüllendirildi.

Jude Law ve Nicole Kidman’ın başrol oynadığı, Charles Frazier’ın romanından Minghella tarafından filme uyarlanan SOĞUK DAĞ, yedi dalda Oscar, yedi dalda Altın Küre ve on bir dalda BAFTA ödülü adaylığı kazandı. Bu filmde canlandırdığı Ruby rolüyle, Renée Zellweger En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar®, Altın Küre ve BAFTA Ödülünü kazandı.

Minghella’nın senarist/yönetmen sıfatıyla yaptığı ilk filmi TRULY, MADLY, DEEPLY’de Juliet Stevenson ve Alan Rickman başrol oynadı, Amerika ve İngiltere’de seyircilerin gönlünü fethetti; bir BAFTA ve bir Senaryo Yazarları Derneği Ödülü dahil olmak üzere çeşitli ödüller kazandı. Minghella ayrıca Matt Dillon, Mary Louise Parker ve William Hurt’un oynadığı MR. WONDERFUL’u da yönetti.

Anthony Minghella Wight Adası’nda İtalyan anne ve babanın çocuğu olarak 1954 senesinde dünyaya geldi. 1981 senesine kadar Hull Üniversitesi’nde drama dersleri verdi. Sahne oyunları şunlardır: “Child’s Play,” “Whale Music,” “A Little Like Drowning,” “Two Planks and A Passion,” “Made in Bangkok” ve “Love Bites”. Minghella’nın televizyon için yazdığı üçlemesi WHAT IF IT’S RAINING? tüm Avrupa’da beğeni ve takdirle karşılandı. Televizyon dizisi INSPECTOR MORSE’u yazdı ve düzenli olarak katkıda bulundu; Jim Henson ve NBC için, bir Emmy ve bir BAFTA ödülünün yanında New York Uluslararası Film ve Televizyon Festivali’nde Altın Madalya kazandı. Minghella’nın radyo oyunları arasında “Hang Up” ile “Cigarettes and Chocolate” bulunmaktadır.

Minghella Hull Üniversitesi ve Southampton Üniversitesi’nden verilen fahri doktora unvanlarıyla ödüllendirildi. 2000 yılında, Mirage Enterprises şirketi vasıtasıyla Sydney Pollack’la ortaklık kurdu; şirketin ÇEVİRMEN, SESSİZ AMERİKALI, IRIS, MARGARET ve MICHAEL CLAYTON filmlerinde başyapımcı görevini üstlendi.

Minghella, Mart 2008’de HBO ve BBC’de ilk kez gösterilen hit gösteri THE NO. 1 LADIES DETECTIVE AGENCY’yi yönetti ve yapımcılığını üstlendi. Pilot bölümün ortak-yazarı ve başyapımcısı oldu. Minghella ayrıca Britanya Film Enstitüsü’nün başkanlığını da yaptı.

Minghella 18 Mart 2008 tarihinde, 54 yaşında hayata gözlerini yumdu.

JOHN MYHRE / Yapım Tasarımcısı
Myhre, Rob Marshall’la daha önceki iki çalışmasıyla iki Oscar® kazandı – CHICAGO ve BİR GEYŞANIN ANILARI filmlerinde. Myhre Amerikalı en önemli yapım tasarımcıları listesinin ilk sıralarında yer almaktadır ve ayrıntılara dikkati ile özgünlüğüyle nam salmıştır.

İlk Oscar® adaylığı, Cate Blanchett’ın başrolde bakire kraliçeyi canlandırdığı, Shekhar Kapur’un yönettiği ELIZABETH ALTIN ÇAĞ filmiyle geldi.

Myhre’nin katkıda bulunduğu öteki işler arasında GILBERT’İN HAYALLERİ, IMMORTAL BELOVED, FOXFIRE, ANNA KARANINA, ÇAYIR KÖPEKLERİ, X-MEN, ALİ, CHICAGO, PERİLİ KÖŞK, RÜYA KIZLAR ve WANTED bulunmaktadır.

Ayrıca Rob Marshall’ın ödüllü TONY BENNETT: AN AMERICAN CLASSIC eserinin yapım tasarımını da üstlendi.

DION BEEBE / Görüntü Yönetmeni
Oscar® ödüllü kameraman Dion Beebe Avustralya’da dünyaya gelmiş, ailesiyle Güney Afrika’ya taşınmış ve burada büyümüştür. Sonradan Avustralya’ya geri dönmüş, Sydney’deki Ulusal Sinema Okulu’nda, John Seale, Dean Semler ve Russell Boyd gibi büyük kameramanların öğrencisi olarak öğrenim görmüştür.

Sinema okulunda birçok kısa film çekti ve bu kısa filmler yönetmen Alison Maclean’ın Yeni Zelanda’da çekilen CRUSH filminde ışıkçılık teklifini temin etmeye yetiyordu. John Curran, Scott Hicks, Doug Liman ve Agnieszka Holland gibi yönetmenler için reklam filmlerinde ışıkçı olarak görev aldı ve müzik klipleri çekti. Ticari yapım şirketi işleten karısıyla birlikte Los Angeles’a taşınması, yönetmen Mira Nair’le bir filmde çalışma olanağı sağladı.

Avustralyalı yönetmen Jane Campion’la PİYANO filminin senaryosu üzerinde çalıştı ve Campion KUTSAL DUMAN’ı çekerken Beebe’den görüntü yönetmeni olmasını istedi; Yönetmen Gillian Armstrong da CHARLOTTE GREY filminde benzer bir iltifatta bulundu.

Londra’da sahnelenen müzikal “Chicago”yu izlemeye gittiği gün, bağlı bulunduğu ajanstan gösterinin film versiyonu hakkında bir telefon geldi! Ne o Rob Marshall hakkında bir şey biliyor de, ne de Marshall onun hakkında ama tek bir görüşme işi sonuca bağladı. Bu filmdeki emeğiyle bir Oscar®, bir de BAFTA Ödülüne aday gösterildi; Rob Marshall’la çalıştığı bir sonraki film olan BİR GEYŞANIN ANILARI filmiyle her ikisini de kazandı. NINE’ın öncesinde ödüllü özel televizyon programları TONY BENNETT: AN AMERICAN CLASSIC’te Marshall ve DeLuca’yla yine birlikte çalıştı. Çalıştığı öteki filmler arasında Michael Mann’ın TETİKÇİNİN GECESİ ve MIAMI VICE eserleri bulunmaktadır.

COLLEEN ATWOOD / Kostüm Tasarımcısı
Daha önceki CHICAGO ve BİR GEYŞANIN ANILARI’nda birlikte çalıştığı Rob Marshall filmlerindeki başarısıyla Oscar® kazanan kostüm tasarımcısı Colleen Atwood, yönetmen için nazarlık gibi bir şey adeta.

Washington State’te dünyaya gelen Atwood, Washington, Seattle’da bulunan Cornish Sanat Koleji’nde ve New York Üniversitesi Sinema Okulu’nda öğrenim gördü.

Film işine ilk kez girmesi, 1981 tarihli RAGTIME ve A LITTLE SEX filmlerinde yapım tasarımcısı Patrizia von Brandenstein’a yardım etmesiyle ve unutulmaz televizyon dizisi SATURDAY NIGHT LIVE’da çalışmasıyla gerçek oldu. Kendi adıyla çıkış yakalaması ise Michael Apted’ın FIRSTBORN filminde gerçekleşti ve “Bring on the Night” turnesi ile belgeselinde Sting’in sahne kostümüyle de büyük beğeni ve takdir topladı.

Atwood yönetmen Jonathan Demme’yle kurduğu iş ilişkisi BABANIN METRESİ filmiyle başladı ve TORCH SONG ÜÇLEMESİ, PHILADELPHIA ile KUZULARIN SESSİZLİĞİ gibi çeşitli filmlerde yönetmenin tercih ettiği kostüm tasarımcısı haline geldi. Benzer şekilde, Tim Burton da MAKAS ELLER filminde onunla anlaştı ve daha sonraki ED WOOD, HAYALET SÜVARİ, MAYMUNLAR GEZEGENİ, BÜYÜK BALIK, TALİHSİZ SERÜVENLER DİZİSİ, CHARLIE’NİN ÇİKOLATA FABRİKASI, SWEENEY TODD: FLEET SOKAĞININ ŞEYTAN BERBERİ ile RIPLEY’S BELIEVE IT OR NOT filmlerinde adeta bir demirbaş oldu

Görev aldığı başka filmler arasında KÜÇÜK KADINLAR, BELOVED ve GÖREVİMİZ TEHLİKE III bulunmaktadır.

PETER KING / Saç ve Makyaj Tasarımcısı
Peter King, YÜZÜKLERİN EFENDİSİ filmindeki emeğiyle Saç ve Makyaj Tasarımı dalında Oscar kazandı, bu ödül Peter Jackson’ın destansı üçlemesi üzerinde Yeni Zelanda’da çalıştığı üç yılı takdir mahiyetindeydi. King bu filmden sonra Peter Jackson’ın vazgeçmediği isimlerden biri haline geldi; KING KONG ve CENNETİMDEN BAKARKEN filmlerinde de yönetmeni yalnız bırakmadı. Chris Wietz’ın başka bir etkileyici kurmaca edebiyat uyarlaması olan, Philip Pullman’ın ALTIN PUSULA eserinin film versiyonu, King’in olağanüstü yeteneğinden ve becerisinden faydalanmasını bildi.

Kendini ilk başta perukçu olarak kabul ettiren King, Peter Greenaway’in RESSAMIN KONTRATI filminde çıkış yakaladı ve o noktadan sonra da arkasına hiç bakmadı – çalıştığı işler arasında şunlar vardır: BİR KADININ PORTRESİ, VELVET GOLDMINE, THE AVENGERS, YILDIZLARIN SESİ, İDEAL BİR KOCA, BAYAN JULIE, DÜŞLERİN EFENDİSİ, AŞKIN ÖNEMİ, PÜR NEŞE, THUNDERBIRDS, HAYATIMIN ŞARKISI, SİHİRLİ DADI ve BENİ ORADA ARAMA.

MATT SULLIVAN / Müzik Süpervizörü
Doğuştan Amerikalı Matt Sullivan Rob Marshall’ın CHICAGO filminde de çalıştı ve bu deneyimi NINE’da yeniden yaşamaktan büyük memnuniyet duydu.

Film işine başladığından beri, Sullivan’ın katkıda bulunduğu işlerin nezih listesinin arasında şu eserler bulunmaktadır: ÇILGIN KIZLAR, BEKARLIĞA VEDA, AŞKI YAKALA, RENT, RÜYA KIZLAR, SAÇ SPREYİ, AİLE BABASI ve THE MARC PEASE EXPERIENCE.

JIM GREENHORN / Ses Kurgucusu
Birçok yaratıcı teknisyen gibi, Jim Greenhorn ses kurgu becerilerini BBC’de çalıştığı uzun yıllar boyunca geliştirdi. Bu yıllar en iyi televizyon dramlarından bazılarını içermektedir ve bu eserlerin istikrarlı kaliteleri günümüzde şaşkınlığa neden olmaktadır. Pay sahibi olduğu eserler içinde Anthony Minghella’nın çıkış filmi TRULY, MADLY, DEEPLY de bulunmaktadır.

Sinema ve televizyon arasında hala kolaylıkla gidip gelebilmektedir: Örneğin, Albert Finney, Tom Courtenay ve Joanna Lumley’in başrol oynadığı A VERY ENGLISH MARRIAGE; tartışmalara neden olan Kraliçe Victoria dönemi lezbiyen dramı TIPPING THE VELVET ve yürek parçalayıcı dram LOSING GEMMA.

Resimler:

Katkıda bulunduğu birçok film arasında şunlar bulunmaktadır: Geoffrey Rush’ın başrol oynadığı SHINE; Colin Firth’in başrol oynadığı komedi AŞK KUPASI; Gary Oldman’ın yönetmenlik çıkışı olan, nükteli NIL BY MOUTH ve Tim Roth’un SAVAŞ ALANI filmi. Yazar Iris Murdoch’un Alzheimer hastalığına sürüklenişinin etkileyici öyküsünü anlatan, Richard Eye’ın yönettiği IRIS’te ve yine aynı yönetmen için SAHNE GÜZELİ ile SKANDAL filmlerinde de çalıştı.

Greenhorn çeşitli oyuncuların yönetmenlik çıkışında birkaç kez rol oynamıştır: Gary Oldman (NIL BY MOUTH), Tim Roth (SAVAŞ ALANI), Peter Capaldi (SADECE SİNATRA), Stephen Fry (PÜR NEŞE) VE Charles Dance (LADIES IN LAVENDER).

Daha yakın zamanlarda katkıda bulunduğu işlerin arasında şunlar bulunmaktadır: Anthony Minghella’nın HIRSIZ; Anand Tucker’ın AND WHEN DID YOU LAST SEE YOUR FATHER?, HOW TO LOSE FRIENDS & ALIENATE PEOPLE; Kate Winslet ve Ralph Fiennes’in başrol oynadığı, ödüllü OKUYUCU ve THE YOUNG VICTORIA filmleri.

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (13. hafta):
Arap Kadri ve Tarzan (2024) Sahipsiz - Surrogate (2024) Cin Günü (2024) Riki Rhino: Kahraman Kanatlar - Riki Rhino The Bird Kingdom (2024) Lassie: Yepyeni Bir Macera - Lassie: A New Adventure (2024) Oldboy (2024) Winnie The Pooh: Kan ve Bal II - Winnie The Pooh: Blood and Honey II (2024) Güneşi Söndürmem Gerek (2024) Hayalet Avcıları: Ürperti - Ghostbusters: Frozen Empire (2024)
Arşivden Seçkiler:
Karadedeler Olayı (2011) Elemental: Doğanın Güçleri - Elemental (2023) Arkadaşlar Arasında (2013) Çalgı Çengi: İkimiz (2017) En Sevdiğim Kumaş - My Favorite Fabric (2019) Derindeki Yaratık - Amphibious (2014)

Leave a comment