Şükrü Erbaş’ın kaleminden Nida Ateş
Sesi Kısılmışların Hançeresinden Çıkan Bir Ses: Nida Ateş Önce, her yerde bulabileceğiniz ansiklopedik türden birkaç bilgi… 1970 yılında İstanbul’da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldu. Halk ozanı olan babası Sait Ateş’ten etkilenerek başlayan bağlama çalma ve türkü söyleme ilgisi bugün, halk müziğimizin çok özel bir sesiyle buluşturuyor bizi. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konser ve festivallere katıldı. 2003 yılında Erkan Oğur ve Okan Murat Öztürk’ün yönetmenliğinde hazırladığı Ömür Bahçesi adlı solo albümü Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı. Aynı yıl Kalan Müzik’den yayınlanan Asker Türküleri ve Mapushane Türküleri adlı karma albümlere birer kayıtla katıldı. 2011 yılında Yâre Sebep albümü çıktı.
Bazı sesler vardır, dinleyeni kışkırtır. Bizi, olağan olana karşı bir eyleme davet eder. Bir çeşit düzen bozucudur.

Acelecidir. Gücünü, hareketli oluşundan alır. Yeni olanla bizi büyüler. Alışık olmadığımız bir eda ile bizi meraklı bir cazibeye sürükler. Elbette iyi ederler böyle yapmakla bu sesler. Çünkü sıradanlık öldürür. Ve nasıl eski olmadan yeni olmazsa, bu yeniler olmadan da geleceğin eskisi olmaz. Ne diyordu Breton, “kimsenin geçmediği yere geçmek istiyorum.” Böyle bir tutkuyla mesafe alır bu sesler. Vardığı yerde buldukları mı… hem bir mucizedir, hem bir şaşkınlık, hem de yaratıcılığın kaynakları adına bir sevinç: Farkında olarak, olmadan, vardıkları yerde buldukları insanın ilk sesleridir; kendilerinden önceki büyük yaratıcılardır; insan çığlığının acemi güzellikleridir…
Sormuşlardı bir söyleşide, türkülere tutkum nedeniyle, şöyle yanıtlamıştım: “Türküler, masallar, halk hikâyeleri, benim çağdaş edebiyata açılan kapılarımdır. Mazlumu anlamayı ve sevmeyi türkülerden öğrendim ben; şiirin çapağını ayıklamayı, ritim duygusunu, sesin önemini, imge kurmadaki cesareti, tevazuu, derdini ortaya koymadaki hesapsızlığı, içtenliği sanata dönüştüren yalınlığı, duygunun simyasını, küçük hayatlar olmadığını, kendi olabilme
erdemini, sözün kusursuzluğunu, acıyı iyiliğe dönüştüren dünya sevgisini, halkın ortak bilinçaltını… Bütün bunlar kimi etkilemez? Türkünün mayasında kötülük yok ki şiire ya da bir başka şeye düşmanlık etsin; şiiri şiir olmaya zorlar olsa olsa. Benim türküm, sesi kısılmışların hançeresinden çıkar, varır çağdaş bir dünya masalına ulaşır.”
Uzatmadan, benim âcizane tanımlamaya çalıştığım ikinci türden bir ses; sesi kısılmışların hançeresinden çıkan bir ses; ana rahminin türküsünü flamenko müziği ile, bluesun dünyayı sevdiren hüznü ile buluşturma hevesi ve emeği olan bir ses konuğumuz bu akşam… Halil Cibran, “ben ustamın ustası, çırağımın çırağıyım” der ya, işte benim, türkü söylemesem de çırağı olduğum bir ses konuğumuz. Kırmadı geldi. Kırmadınız siz de geldiniz. Çığırından çıkmış şu günlerde Nida’nın her bir harfe, her bir heceye saygılı sesiyle hep birlikte arınacağız…

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Gölge Savaşçı - Shadow (2019) Troller: Hep Beraber - Trolls Band Together (2023) Su ve Ateş (2013) Şeytan - Devil (2010) Stardust (2022) ONE PIECE FILM: RED (2022)

Leave a comment