Yeniyıla kilo vererek giriyoruz…

Tüm okurlarımız ve beni tanıyan herkes bilir ki Sevgili Melek Baykal’ı çok sever ve takdir ederim. Çok başarılı bir tiyatrocudur. Son yıllarda ise televizyonda, program sunuculuğu alanında da bir o kadar başarılı olduğunu görüyoruz. Fırsatım oldukça sabahları Melek isimli gündüz kuşağı programına bakarım. Bu sabah da biraz seyrettim. Melek Hanım’ın konuğu Dr. Gürkan Kubilay’dı.

Programın girişinde büyük bir yardımseverlik örneği olarak, Van’daki ihtiyaç sahiplerine gönderilmek üzere toplanan yardımlardan bahsettiler. Sayın Kubilay da bir zamanlar Van’da görev yaptığını ve oradaki insanların ne derece yardıma muhtaç olduğunu bizzat bildiğini anlattı. Doktor Kubilay o günleri unutmuş olmalı ki hemen ardından verdiği yemek tarifleri ve anlattıklarıyla beni hayli şaşırttı. Kilo verdiren yemek tariflerinden bahsederken halkımızı yeni bir besinle tanıştırdı. Bu besinin ismi Edamame idi. Stüdyodaki orta ve alt düzey gelir grubuna sahip kadın seyircilere de ilkokul öğrencilerine öğretircesine heceleterek tekrarlattı, E-DA-MA-ME! Neymiş, Edamameymiş. Uzakdoğuda ve bilmem bir ülkelerde çok yaygınmış. Protein değeri çok da yüksekmiş. Bunları anlatırken bir de dedi ki, ‘et yemekten bıkanlar bu besini tercih edebilir.’ Bende film koptu ve oturdum bu yazıyı yazmaya. Bu ne perhiz, bu ne edamame!

Resif hayatı dediğimiz bir hayatın olduğu, bazı insanların akvaryum diye tabir edilen kendilerine özgü, über lüks yaşam alanlarında yaşadığı doğrudur. Bazı insanların da bu bölgedeki kişilere hizmet sunan meslek gruplarında çalıştığı, öğretmen, doktor, avukat vs olduğu da doğrudur. Fakat ülkemizle ilgili bir doğru da var ki, diğer tüm doğruları yıkar geçer. Asgari ücret ve işsizlik! Ülkemizde kırmızı olsun beyaz olsun, et yemekten sıkılan halktan bir insan ben tanımıyorum henüz. Etin, kıymanın, tavuğun kokusunu unutmuş insanları tanıyorum. Üniversite mezunu, dil bilen ve işsiz gençler tanıyorum sürüyle. Asgari ücretle geçinmeye çalışanları da tanıyorum. Ama kusura bakmayın, et yemekten sıkılan birini tanımıyorum! Siz tanıyorsanız bir gün çıkın akvaryumdan, bakın etrafa, elinizi her salladığınızda benim anlattığım insanlara çarpacaktır. Tabi akvaryumdan çıkan nefes alamaz ölür! Bunu da bilen bazı insanlar, kendi vicdanlarını rahatlatmak için dışarıdaki halka arada bir yem atıp geri kaçıyorlar. Nasıl mı? Yardımeverlik adı altında yapıyorlar bunu. Pek  bir moda yardım organizasyonları. Aralarında gün parası toplar gibi para toplayıp, ömürleri boyunca tanık olmayacakları bir hayat yaşayan insanların önüne atıp, kendi barbekü partilerine geri dönüyorlar. Sonra da benim içim rahat, ben yardım yaptım diyorlar! Para, kıyafet, gıda, yakacak yardımı yapmak da tabii ki takdir edilir. Ve fakat kimsenin aklına gelmiyor mu ki eskiden yalnızca koca bir mahallede bir iki eve yardım giderken, şimdi koskoca şehir halklarının yekünen yardıma ihtiyacı var, NEDEN? Bu insanlar dilenci değil. Bu insanlar, eğitimsiz ve işsiz kalmış; hatta eğitimlisi de işsiz kalmış insanlar. Bu insanlar nüfus çoğunluğuna sahip kendi vatandaşlarımız, kardeşlerimiz. İlla ki bir yardım etmek istiyorsak, tatilde Miami’ye değil de herhangi bir Anadolu şehrine gidip kendi gözümüzle görüp, dertlerine ortak oluruz. İlla ki yardım etmek istiyorsak, yardım organizasyonlarını dernekleştirip, STK olup istihdamı, eğitimi yükseltiriz. İlla ki yardım etmek istiyorsak, balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretiriz! Tabi kendi akvaryumumuzdan kafamızı çıkarabilirsek!

Evet, kilo sorunu büyük bir sorun haline gelmeye başladı ülkemizde. Çünkü insanlar aç. Dayanmışlar makarnaya, ekmeğe. Yeterli sebze, meyve, et yiyebilseler zaten kilolu olmazlar; sağlıklı kas-yağ dengesine sahip olurlar. Yeniyıla kilo vererek girmek istiyorsak diyet listemizi değil, diyete ihtityacı olan insanları düzletmemiz gerek. Hayat keşke magazin, futbol, eğlence ve lüksten ibaret olsaydı, ama değil! Bu gerçeği görelim artık lütfen. Herkes bir tarafa, biz gençlere büyük görev düşüyor. ‘Pekmez gelir Tokat’tan, g_tün büyür rahattan’ modundan çıkıp, önce ülkemiz, sonra dünya insanları için birşeyler yapmaya başlamalıyız. Türk gençliği sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya umut olabilir. Yeter ki isteyelim ve biryerden başlayalım.

2014 yılı hepimize sağlık, huzur, bereket, akıl-fikir, bilgi, görgü, insanlık, kardeşlik, birlik-dirik getirsin. Alemlerin Rabbi Yüce Allah, yolumuzu, içimizi aydınlatsın.

Sevgi ve saygılarımla.

Göksel AKSEL

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (16. hafta):
Nûfer (2024) Çılgın Yolculuk - Lahazat Lazeeza (2024) Kimsesiz (2024) Bulanık (2024) Robot Düşleri - Robot Dreams (2024) Meraklı Kedinin 10 Yaşamı - 10 Lives (2024) Aşk Filmi (2024) Arap Kadri (2024) Dali'yi Beklerken (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (2024) Demon Slayer - To the Hashira Training (2024) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 - Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2024) Tutsak Abigail - Abigail (2024) İç Savaş - Civil War (2024)
Arşivden Seçkiler:
Hayvan Krallığı - The Animal Kingdom (2024) Şarkı Söyleyen Kadınlar (2014) Merdiven Baba (2015) Türk İşi Dondurma (2019) Müslüm Babanın Evlatları (2014) Efsanelerin Dansı: Anadolu Ateşi (2012)

Join the Conversation

4 Comments

Leave a comment