Geleceğin insanlarına günümüzle ilgili bilgileri, mesajları bir zaman kapsülü içinde toplayıp gömme fikrinin birçoklarının aklından geçtiğini biliriz.
Bu konuda ilk teşebbüs 1939’ da yapılmış. Bu yılda tertiplenen Dünya Fuarında, fuar organizatörleri sonraki nesillere toprağa gömecekleri bir şişe içinde mesaj iletme fikrini ortaya atmışlar. Westinghouse Company’nin sergisinin bir parçası olarak fuar alanına gömülen metal şişeye 6939 da gün ışığına çıkarılmak üzere iğne, iplik gibi gündelik şeylerin yanı sıra bir haber filmi ve Sears Reabuck’ın son kataloğunun filmleri konmuş.
Kehanet isimli bilim-kurgu fiminin senaryosu da bu fikir üzerine kurulmuş.
Filmin konusu özetle şöyle: “ 1959 yılında, bir ilköğretim okulunda, sınıf öğretmeni, küçük öğrencilerinden gelecekle ilgili düşünce ve hayallerini yazmalarını ister. Toplanan kağıtlar bir zaman kapsülüne konacak ve 50 yıl sonra açılmak üzere okul bahçesine gömülecektir. Öğrenciler içinde garip ve sıra dışı halleriyle dikkat çeken Lucinda da önündeki kağıda ( görünmez kişiler tarafından kulağına fısıldanan) bir sürü rakam yazar. 50 yıl sonra düzenlenen bir törenle söz konusu kapsül okul idaresi tarafından gömüldüğü yerden çıkarılır. Eski öğrencilerin kağıtları yeni öğrencilere dağıtılır.
Lucinda’nın kağıdı astrofizik profesörü John Koestler( Nicolas Cage) ‘n oğluna isabet eder. Ancak çocuk, bu rakamlardan hiçbir şey anlamaz.
Bir tesadüf sonucu kağıt Koestler’ın eline geçer. Rakamları incelediğinde sarsıcı bir durumla karşılaşır. Bu rakamlar 50 yıl içinde yaşanan büyük felaketlerin tarihini ve ölü sayılarını bildirmektedir. Koestler, belgenin sırlarına vakıf oldukça üç büyük felaketin daha yaşanacağını ve bunlardan sonuncusunun küresel çapta bir yıkıma (isterseniz buna kıyamet diyelim) yol açacağını keşfeder. Nihai felaketi durdurabilmek için zamanla nefes kesen bir yarışa girişir. Yıllar önce ölen kehanet sahibi Lucinda’nın kızı Dia’yı ve torunu Abby’i bulur. Oğluyla birlikte onları da yaklaşan felaketten koruma derdine düşer.
Film, dozu ustalıkla ayarlanmış bir gerilimle, soluk soluğa kalınan bir heyecanla sürür gider.
Elde edilen başarıda yönetmen Alex Proyas’ın, üzerinde çalışılması sekiz yıl süren senaryonun olgunlaşmasına yardımcı olan çok sayıda bilimsel, ruhani ve felsefi fikirler üretmesi de büyük bir rol oynamış.
Dünyanın sonu her zaman insanoğlunun kafasını kurcalayan bir meraktır. Küresel ısınmayla dengesini kaybeden, yer altı, yer üstü kaynakları hoyratça tüketilen dünyamızın gittikçe bir felakete yaklaştığını düşünen herkes için büyük bir endişe konusudur. Sinema bu konuyla yakından ilgilenen bir sanat dalıdır. Kehanet filmi de dünyanın sonuna ilişkin bir yorum getiren bir filmdir ve haliyle düşündürücü ipuçları taşımaktadır ve (özellikle yeni bir umut vadeden son)tartışmaya açıktır.
Bunca zor ve derinlikli, aynı zamanda duygusal öğeler içeren bir konuyu beyaz perdeye taşımak da olağanüstü bir hüner ister. Geçmişte yaşanan felaketleri dramatize eden sahnelerde Proyas övgüye değer bir başarıya ulaşmış.
Duygusal derinliği ve gerilimi ustalıklı oyunculuğuyla çok iyi yansıtan, adeta bu rol için biçilmiş kaftan Nicolas Cage’in:” Senaryo bana Rod Serling’in Alacakaranlık Kuşağı dizisini ve dizinin insanda uyandırdığı o güçlü hissi hatırlattı. Bu film bir bilimkurgu-gerilim; ama içinde dramatik açıdan çok yoğun anılar da var” değerlendirmesi dikkate değer.
Zihniniz gelecekle ilgili endişelerle meşgulse, meçhul gelecek hakkında merakınız yoğunsa ve bilim-kurgu-gerilim filmlerinden hoşlanıyorsanız, üstüne üstlük bir de Nicolas Cage hayranlığınız varsa bu filmi kaçırmayın.
HaftaninFilmi.com’dan Filmler
Arşivden Seçkiler:
