Tarantino’nun son filmi Zincirsiz – Django Unchained, Oscar adayı olmanın dışında Tarantino’nun son dönem filmleri içinde en iyisi…

SERDAR AKBIYIK

Tarantino tartışılacak bir yönetmen. Onun dili için “Esinlenme sineması” diyebiliriz. Bunu kendisi de itiraf etti hep. Gençliğinde DVD dükkanında çalışmanın ona çok şey kattığını ve Hollywood sinemasının bir ustası olarak yoluna devam ettiğini biliriz hepimiz. Ama her yönetmen gibi onun kariyeri de değişimler geçirdi.

İlk iki filmi Rezervuar Köpekleri’yle Pulp Finction farklı bir yönetmenin çok önemli yapımlarıydı. Köhnemiş Hollywood’a yeni bir soluk getirdiğini de söylemeliyiz. Bu iki filmin benzeri ama daha az parıltılısı olan Jackie Brown ise Tarantino’nun ilk döneminin son filmiydi.

Daha sonra Kill Bill serisi geldi. Bu iki filmle Tarantino daha absürt, daha şekilci ve karikatürize bir yola girdi. Sin City, Death Proof’un da içinde bulunduğu dönem şiddetin karikatürize edilmesiyle yol alıyordu. Bu ikinci dönemin son filmi ise Inglourious Basterds – Soysuzlar Çetesi oldu.

Soysuzlar Çetesi, Tarantino’nun baltayı taşa vurduğu filmdir. Hollywood’un sorumsuz Nazi klişeleri Alman milletini zaten yeterince rahatsız etmektedir. Özellikle Yahudi etkisinin büyük olduğu Hollywood buna hiç aldırmaz. Ve soykırımın cezasını veya kara lekesini Alman milletinin alnından silmesine asla izin vermez. Böyle bir hesaplaşmanın içine züccaciye dükkanına dalan bir fil gibi girerseniz Soysuzlar Çetesi’nde yapılan bütün gaflara can verirsiniz.

Soysuzlar Çetesi Almanya’da ve biraz kendini bilen bütün insanlarda rahatsızlık uyandırdı. Bu rahatsızlık şiddetin estetiğini yapmaktan çok onu neredeyse güzellemeye varan sahneler kadar, artık sadizmin ve faşizmin dibine vuran öyküden de kaynaklandı. Bu hafta vizyona giren Zincirsiz’i mutlaka bu küçük background’u bilerek seyredin. O zaman göreceksiniz ki Zincirsiz birçok yönüyle Tarantino’nun özür filmidir.

Film bir köle kervanının orman içinde yol almasıyla başlar. İki köle taciri ve yanlarında ellerinden birbirlerine zincirlenmiş köleler yürürken Alman asıllı diş doktoru Schultz ile karşılaşırlar. Schultz bütün sempatik görünümünün altında aslında bir ödül avcısıdır. Yakaladığı suçluları adalete teslim edip parayı cebine indirmektedir. Bu sefer de iki haydutun peşindedir. Onları tanıyan tek adam köle tüccarlarının zincirlediği Django adlı köledir. Schultz, Django’yu kurtarır ve onun yardımıyla haydutları yakalar. Django’nun gösterdiği başarı Schultz’u onunla ortak olmaya iter. Django ise Schultz sayesinde elde ettiği özgürlüğü kadar, sevdiği kadını da geri almayı önemsemektedir. Schultz bu konuda Django’ya yardım etmeye söz verir. Broomhilda adlı köle kız, Candy malikanesinde yaşamaktadır. Malikanenin sahibi Calvin Candie acımasız bir adamdır. Köleleri ölümüne dövüştürüp üstlerine kumar oynamak en büyük zevkidir. Malikanenin zenci kahyası Stephen baba yadigarı olup kraldan çok kralcı olmuş, kendi ırkdaşlarına işkence yapan bir ihtiyardır. Shultz ve Django küçük bir oyun yapıp malikanenin sahibinden köle kızı kaçıracakken ihtiyar kahya durumdan şüphelenir ve kumpası ortaya çıkarır. Artık ölüm olmadan can kurtarılamayacaktır.

Schultz karakteri filmin en karizmatik ve iyi karakteri. Sırf bu karakter bile Tarantinıo’nun Alman insanından özürü olarak kabul edilebilir. Bu karakterin film içinde bir Alman destanını anlatması. Köle kızın küçüklüğünde Alman asıllı çiftlik sahiplerinden Almanca öğrenmesi ve kızın Almanca konuşmasının film içinde sürekli yüceltilmesi de bu savı destekler.

Filmin bir Western olmasının da üzerinde birkaç şey söylemek gerekiyor. Aslında Tarantino’nun bütün filmleri Western etkisini gösterir. Rezervuar Köpeklerinden, Soysuzlar Çetesine kadar hep Western jargonunu kullanır yönetmen. Sergio Leone ve Sam Peckinpah gibi yönetmenlerin onun üstündeki etkisinin göstergesidir bu. Bütün filmlerindeki bu etki Zincirsiz’de bir olgunluk göstergesi olarak vuku bulmuş ve Western’in orijinali Tarantino’nun elinden çıkmış diye düşünüyorum.

Filmin karakterlerine gelince öyküdeki en tartışmalı karakter Samuel Jackson’ın canlandırdığı zenci kahya bence. Son dönemde beyazperdede seyrettiğim en kötü karakter kahya Stephen. Kendisi de köleyken kölelerden bu kadar nefret etmesi ve yaşadığı düzenin değişmemesi için insanların çektiği acının gaddarca nöbetini tutması korkunçtu. Burada Tarantino’nun Obama’ya bir gönderme yaptığı da düşünülebilir. Beni şaşırtan ise Oscar adaylığı almaması. Samuel Jackson’ın bu muhteşem performansı acaba Obama göndermesi yüzünden mi aday olmadı bilinmez ama Christoph Waltz filmdeki performansıyla bu adaylığı kaptı.

Christoph Waltz’a gelince durmak gerekiyor. Ödül avcısı Schultz karakteriyle zirve yapıyor. Filmin komedisine yaptığı katkı büyük ama bence Christoph Waltz’ın başarılı performansıyla bu karakter Tarantino’nun öyküdeki en kalın çizgilerle atılmış imzası.

Filmin başrolünde oynayan Jamie Foxx ise her filmdeki kalburüstü performansını tekrar sergiliyor. Buna rağmen diğer performansların yanında çok da derinliğe sahip olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu Foxx’un sebep olduğu bir yüzeysellik değil. Karakterin derinliği bu kadar.

Gelelim Leonardo Di Caprio’ya. Filmin kötü adamı olarak tam 12 den vuruyor. Zaten Caprio’nun fiziğinin ona sağladığı doğal bir güvensizlik hissi var. En baştan beri onun kötü karakterler için çok uygun olduğunu düşündüm. Tarantino’nun başarılarından biride Cast seçimleri. Doğru tercih yapmış ve Leonardo Di Caprio’dan iyi bir kötü yaratmış.

Bütün bunları alt alta topladığımızda karşımızda gerçekten iyi bir film olduğunu söylemeliyiz. Ayrıksı bir yönetmenin kariyerinde yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu düşündüğüm Zincirsiz’i gönül rahatlığıyla herkese öneriyorum.

HaftaninFilmi.com’dan Filmler

Gösterimdekiler (15. hafta):
Nuh'un Gemisi -Noah's Ark (2024) Bodrum Seferi (2024) Omen: İlk Kehanet - The First Omen (2024) Vincent Ölmeli - Vincent Must Die (2024)
Arşivden Seçkiler:
Adalet Peşinde - Law Abiding Citizen (2009) Pi Sonsuzluk (2021) Ben Kimim? - Who am I (2015) Çıldırmış Ayı - Cocaine Bear (2023) Arkadaşım Max (2013) Azazil: Düğüm (2014)

Leave a comment