DÜNYANIN SONU: 21 Aralık 2012
Kıyamet Yaklaşıyor Mu? Hep beklenen, hakkında konuşulan ve yazılan 2012’de insanoğlunu ne bekliyor? Tüm gezegenlerin aynı hizaya geleceği ve bu durumun dünyanın çekim kuvvetinin tersine döndüreceği, güneşin manyetik alanının yön değiştireceği, dev bir meteorun çarpacağı ve benzer afet senaryolarını okuyoruz. Kimisi dünyanın yok olacağına inanırken, kimisi de insanoğlunun sadece ufak çaplı bir mutasyon geçireceğine -eklem yerlerinde hafif ağrıların oluşacağına, sezgilerin güçleneceğine- ve yeni bir dönem başlayacağına inanıyor. Kim neye inanırsa inansın ortada bir gerçek var ki Maya takvimine göre 2013 yok.
Asırlar önce Mayaların ortaya attığı bu öngörü, The Day After Tomorrow’un yönetmeni Roland Emmerich’e ilham kaynağı oldu. Emmerich, birlikte kaleme aldığı Harald Kloser ile hayal gücünün sınırlarını zorlayarak, 21 Aralık 2012’de oluşabilecek felaket sahnelerini 2012’nin yaklaştığı bu zaman diliminde izleyicisine sunuyor.
Jackson (John Cusack), kendini fazlasıyla işine kaptırmaktan evliliğinin bitmesine sebep olmuş bir roman yazarıdır. Ama her zaman çocuklarına düşkün bir babadır. Eski karısı Kate (Amanda Peet) ise, yeniden evlenmiş ve mutlu bir hayat sürmektedir. Bu esnada dünya hükümetlerinin en yüksek zirvelerinde kimsenin bilmediği bir plan yapılmaktadır. Dünyanın dengeleri değişmeye başlamıştır ve yok olma ihtimaline karşın insanın soyunu devam ettirebilmek adına dev gemiler hazırlanmaktadır. Sorun şu ki dev gemiler, tüm dünyayı kurtarmaya yetmeyecektir. Felaket anı geldiğinde, Los Angeles başta olmak üzere tüm yeryüzü yarılmaya ve ülkeler sırasıyla sular altında kalıp, yok olmaya başladığında Jackson, ailesini kanatlarının altına alır ve kendini, müthiş bir ölüm kalım mücadelesi içinde bulur. Öte yandan Başkan Thomas Wilson (Danny Glover)’ın bilim başdanışmanı Adrian Helmsley (Chiwetel Ejiofor) dünyanın mesaj kodlarını kırmayı başarmıştır ve olabildiğince çok insan kurtarmaya kararlıdır. Ancak kibirli ve genelde öfkeli Genelkurmay başkanı Carl Anheuser (Oliver Platt), herkesin gemilere sığmayacağı için en azından parası yetenlerin kurtulması konusunda kesin kararlıdır.
Kıyameti Gerçekten Koparmışlar!
Çekimleri beş aylık bir dönemde Vancouver Kanada’da tamamlanan ve Los Angeles’ta yapılan birkaç çekimle sona eren 2012’nin özel efekt süper vizörü Mike Vezina; “Tüm sarsıntılı zeminler için gereken büyük düzenekleri inşa etmek için 500.000 ton çelik kullandık. Roland her şeyin gerçek olmasını seviyor. O yüzden evden kaçış, deprem sahneleri ya da havaalanındaki yer sarsıntısı için yüzen ve sarsılan dev setler inşa ettik. 743 metre kare civarında bir alan; böylece üstüne otomobiller, kamyonlar, uçaklar koyabiliyorduk ve her şey ona göre sallanıyordu. Oyuncuların bu boyutta bir sarsıntıya tepki vermelerini sağlamak için gerçekçilik yaratmak kolaydı.” diye anlatıyor.
Film, insanlığın olası bir doğal kaosa karşı mücadelesini anlatıyor. Uzun zamandır bu kadar heyecanlı, gerilim dolu ve aynı zamanda duygusal anlar barındıran bir film seyretmemiştim. Emmerich, öyle bir film yapmış ki sizi, öykünün içine çekiyor ve gözünüzü kırpmadan 140 dakika boyunca heyecanla izliyorsunuz.
HaftaninFilmi.com’dan Filmler
Arşivden Seçkiler:
